Sayfalar

26 Şubat 2007 Pazartesi

Ben de becerebiliyormuşum:)

Ne zamandır söz verip duruyordum, nihayet geçen cuma sözümü tuttum ve Selim ve Burak'a kısır yaptım. Amaaan kısır mı demeyin, o malzemeleri cıncık cıncık doğrama olayı beni fena bayabiliyor. Ama söz konusu çok sevgili arkadaşlarım olunca doğrama işlemini büyük bir zevkle gerçekleştirdim. Yanına da havuç tatlısı yaptım. (Tatlı ile ilgili yorumları bilahare aktaracağım.) Tam ben bunlarla uğraşırken Selim arayıp "ne getireyim?" dedi. Ben birşeye gerek olmadığını, kısır ve tatlı olduğunu söyledim. Gelen tepki ufak bir hayal kırıklığı içeriyordu "ama ben çok açım, kısırla doymam kiii". neyse evdeki diğer alternatifleri sayarak kendisini ikna ettim. Selim geldiğinde ben de işleri anca bitirip sofrayı hazırlamıştım. Sofra dediysem öyle çok bişey sanılmasın, kısır ve otdan oluşan bir ikiliydi tüm sofra. Bir de ortama sevimlilik katsın diye mum yaktım.
Kısırım güzel olmuştu sanırım ki Selim yeterince yiyerek doyduğunu bile iddia etti. Hatta gecenin ilerleyen saatlerinde yaptığı şaşkınlık ve teklemelerden şişen bulgurları sorumlu tutmaya kadar gitti. Burak için aynı seyi söyleyemiycem, bir miktar tırtıkladı sadece. Gerçi bunun sorumlusu kısırım değildi bence. Kesin önden bişeyler yemişti alçak (nasolsa blogumu okumuyor, hakkında istediğim kadar atıp tutabilirim:))
Benim için gecenin en keyifli anı tatlı zamanıydı. Önce ikisi birden "havuç muu?" diye burun kıvırdı ancak Selim daha cesur çıkıp bir dilim almayı kabul etti. Burak kilo aldığı bahanesine sığınıp ucunda küçücük bir parçayı zorla test etti. Henüz o nadide parçayı da yememişti ki "bunun içinde ceviz mi var?" dedi. Ceviz ve bisküvi olduğunu öğrenince rahatlayıp yedi. Asıl vurucu darbe ardından geldi "dilimin devamını alabilir miyim?":) Aslında vermemek lazımdı ya...
Merak edenlere ufak bir tarif:
4-6 adet orta boy rendelenmiş havucu bir cay bardagi sekerle pişiriyorsun. Piştikten sonra için bir paket petibörü ufalıyorsun. Bir miktar dövülmüş ceviz ve tarçın katıyorsun, karıştırıyorsun. Budur yani. Sonra borcama yayıyorsun. Uzerine de santi sürüyorsun ama şanti şart diil. Daha hafif olsun istersen hindistan cevizi neyin serpiştirebilirsin.

Drazen Petrovic'in ardından...


Dün televizyonda FB-EP basket maçını seyrederken aklıma Drazen Petrovic geldi. Aslında basketbolla ilgili bişey olduğu zaman hep anarım onu, yani unutmuş değilim hiçbir zaman. Onu seyretmek büyülü bir gösteri izlemek gibiydi benim için. Gençlik yıllarımın en önemli maçları onun sayesinde değer bulurdu. Avrupa ve Olimpiyat şampiyonalarını onun sayesinde kaçırmazdım. Yugoslavya'nın hiçbir maçını kaçırmazdım, özellikle Sovyetlere karşı olanlarını. Adımlarını, atışlarını hele de serbest atışlarını gözüm kapalı iken bile görebilirim, kendine has, öyle bir tarzı vardı. Benim için her zaman gerçek bir rüya olmuştu, çok erken uyandırıldığım bir rüya. Gerizekalı bir hatunun aramızdan çekip aldığı bir rüya...

Maçı babamda izlediğim için orda şansım olmadı ama sonra eve gelince ilk iş google'dan araştırdım. Anısına güzel bir sayfa yapmışlar. Drazen Petrovic. O kadar duygulandım ki sayfayı okurken, kendimi tutamayıp ağladım. Gerçi benim ağlamam için öyle fazla bir sebebe gerek yok ama bu sefer her damlasını hakettiği için ağladım. O zamanları hatırlamaya çalıştım. NBA'e draft edilişini. Pek sevinmemiştim ne yalan söyliyim. Hele ilk gittiğinde Blazers'da çok iyi performans gösteremeyince kendine yazık ettiğini düşünmüştüm. Ama sonra Nets'de tekrar yükselişi... Yükselişinin bu kadar iyi olduğunu bilmiyordum. Tabi o zamanlar internet yok bişey yok, hastası değilsen öbür yakadan haber almak zor:( O kısacık hayatına sığdırdığı başarının yanısıra NBA'de yabancı oyuncular adına yarattığı etkinin bu kadar büyük olduğunu, ne kadar azimli ve çalışkan olduğunu, herkes tarafından çok sevildiğini ve sayıldığını bilmiyordum. Dün akşam okudukça gözlerim doldu, ona olan saygım kat be kat arttı, kaybının acısı biraz daha katlandı. Hele Nets'in Drazen'in 3 numaralı formasını emekli edip salona astığını okuduğumdaki duygularımı anlatmak çok zor.
Sonra youtube'dan birkaç video izledim. ( Drazen Petrovic, Mix, dreamteam, 88 olimpiyat finali)Önce kendisi için yapılmış kısa bir dökümanter, oynadığı maçlardan kesitler. Onu tekrar şut atarken görünce bir miktar rahatladım. En azında bu sayede ölümsüzlüğü yakaladığını düşündüm. Ayrıca dokümanterde yeğeni Marco'nun ve stilinin ne kadar çok amcasına benzediğinden bahsediliyordu. Umarım o da amcası kadar başarılı olur ve ismini duyurur.
Dolaştığım sitelerde cenazesinden fotograflar vardı. Kalabalık inanılmaz boyuttaydı. Zagreb'de adına bir anıt mezar yapmışlar ve Cibano'da sanırım 112 sayı attığı stadyumun oralarda bir meydana adını vermişler. Bir kafesi varmış orda. Eğer birgün yolum Zagreb'e düşerse nereye gideceğimi çok iyi biliyorum artık.

22 Şubat 2007 Perşembe

Aylin'e veda

Son yazimda Aylin'in veda yemegine deginmistim. Bugun yemekten resimler gelmis, 1-2 tanesini sayfaya ekleyeyim istedim:)

Once sevgili daire baskanim, sahip Ozgur ve ben:)


Bu da Ozgur'un dunya tatlisi esi, mustakbel anne Ozge ve ben:D

Bu da Aylin ve ona aldigimiz muhtesem fincan:P (arka planda yine ben;))


19 Şubat 2007 Pazartesi

Ruzgar gibi gecti.

Bir haftasonu daha bitti. Ama ben izinliyim, yatmaya devam. Tabi gitmem gereken toplantilari gormezden geliyorum:)

Dun tam bir kosturmaca icinde gecti, once kahvalti, sonra Armada ve Migros. Haftasonu bu iki alisveris merkezinden birine gitmek bir cilginlik, ancak ben ikisine birden gitmek durumunda kaldim.

Sonra cts aksam 40 ayin carsambasi biraraya geldi. Ailecek aksam yemegine gidelim diye planlamistik ancak Aylin'in veda yemegi de bu haftaya organize edilince pespese 2 yemege gitmek durumunda kaldim:) Babamlarla aperatif digerleri ile arasicak:)

Asil kabus aksam eve gelince beni bekliyordu. Iceri girdigimde bir gaz kokusu aldim. Once onemsemedim ama sonra da icim rahat etmedi cunku koku gercekten vardi. Bende dogalgaz imdati aradim. Cok yogunlarmis ancak 2 gibi gelebiliriz dediler. Ben de ok dedim ama bir yandan da tirsiyorum gece gece. Neyse adam 1 gibi geldi. Gercekten kacak varmis ama kombide degil de ocakta imis. Alet bagirinca iyi ki cagirmisim oldum. Adamcagiz once servis cagirin dedi sonra bana sempati yapmis olsa gerek ki kendisi 10 dakikada yapiverdi. Ben de bir yandan gerilirken bir yandan dua ettim adama.

Bugun de Gulden'e ugradim. Kizcagizim hop oturup hop kalkiyordu evde, biraz onla oturup geyik yaptik. Sonra ona zorla Pride and Prejudice seyrettirdim. Saat 5.30 gibi Dora geldi de rahatladi kizcagiz. Ben de Burak'la bulusup Blood diamond'a gittim. Uzun zamandir bekliyordum bu filmi ancak cok kanli idi. Amma adam oldurduler yaa... Gerildim bayagi. Ruh halim zaten cok iyi diildi daha da bir karardi.

Son olarak son takintim Nelly Furtado'nun Say it right isimli parcasi. Repeat'e taktim deli gibi dinliyorum....

16 Şubat 2007 Cuma

Hirsiz (breaking and entering)

Sevgilisi olmayan bir grup kiz sevgililer gununde ne yapar? tabi ki sinemaya gider. Gunun talihli filmi turkce adi ile hirsizdi. Will ve Sandy'nin ofisleri tam acilis gecesi soyuldu. Soyanlar da binalarin tepesinde korkusuzca kosan Miro adli gocmen ve akrabalari. Will ve Sandy soyulan esyalari tekrar temin edince yine ayni cete tarafindan soyuluyorlar. Bu arada Will'in evde sorunlari var. Bir yandan bu sorunlar isleniyor filmde. Will ve Sandy tekrar soyulma riskina karsi is yerlerini gozetlemeye basliyorlar ve Will yine bir gozetleme sirasinda Miro'yu gorup takip ediyor. Miro tam eve girmek uzereyken annesi geliyor ve Will onlarla daha once karsilastiklarini farkediyor. Terzi olan anneden de etkilenmis olsa gerek ki kapida yazan tlf numarasini alip gidiyor. Sonra ceket diktirme bahanesi ile evlerine gidiyor. Derken aralarinda bir yakinlasma basliyor. Will cocugu ele vermiyor vs.

Aslinda film son derece agir bir sekilde ilerliyor. Izleyenlerin bir cogunun ici bayildi sanirsam. Ama ben enteresan bir sekilde begendim filmi. Will'in kargasasi, arayisi... film ama bana olasi geldi. ne bileyim...

Ha bir de Miro... cok begendim ben cocugu. Cok guzel bir cocuk. Rafi Gavron'mus adi. Kendisini izlemeye devam edicez:)

Yine telekom

Sali gunu yine mac vardi. Bu sefer de Panianios ile. Adamlarla 2 kere mac yapmistik, bu ucuncu oldu. Yenilmeye doymadi adamlar:DD Neyse pazar gunu Asli'da yapmis oldugum reklamlar neticesinde Mesut, Sener, Asli ve Huseyin'i de kandirdim. Bunun uzerine Sali gunu spor salonunun onunde bulustuk. Bulusmasina bulustuk da aman allahim o nasil bir kalabaliktir oyle. Maca daha 45 dakika varken salon dolmustu ve iceri giremedik:( Kaldik mi ortada kos kos. Neyse Allahtan orada bir otel vardi da lobisine gidip televizyon actirip orda izledik maci. Daha dogrusu ilk yariyi orda izledik, arada sansimizi bir kere daha denedik ama nafile. Cevik kuvvet nur dedi peygamber demedi. Bize de ikinci yariyi evde izlemek dustu. Mac gene cok heyecanliydi. Az daha gidiyordu ama 78-77 de olsa kazandik maci. Gene verdik beyinlerine:)))

Nihayet!!!

Kac gundur girmeye calisiyorum alet bir turlu sign in olmama izin vermedi. gerci oyle yazacak ahim sahim biseyim yoktu belki de ama olsun baglanamamak zormus...

Didem'den sonra gectigimiz pazar Asli'nin da dogumgununu kutladik. Tabi bu kez iki isi bir arada yapip evlerini de ziyarete gitmis olduk. Cimcime dokturmustu masallah. Hele bir pirasa boregi yapmis ki resmen parmaklarimi yedim. Sadece ben degil butun herkes parmaklarini yedi. Ama tarif konusunu hic acmayalim, bende kotu anilari var:(

6 Şubat 2007 Salı

Vs. vs.



Aksam son dakika golu ile Selim'le bulustuk. Ben spordan cok ac cikmistim, o da isini anca bitirmis. Dogru dedim Armada'ya:) Biz guya yemek yiyip muhabbet edicez, adam bir fircaladi neden bloguna yazmiyorsun diye. Amanin oldum ben de, yazayim artik bari:)

Soyle bir dusunelim bakalim neler yapmisiz...

Hah evet, 26 ocak haftasonusu Gaziantep'e gittim dayimlarin yanina. Kimbilir kac sene olmustu gormeyeli, yaklasik bir senedir de niyetleniyordum ama bir turlu girisememistim, nihayet seytanin bacagini kirdim. Gerci cuma aksam gidip pazartesi sabah dondugum icin nasil gecti anlamadim bile ama uzuuun uzun muhabbet ettik, mutlu dondum resmen.

Sonra mubarek 3 aylara girdik bu Ocak'da. Mubarek 3 aylar Didem, Asli ve benim dogumgunlerimiz. Bu 3 ay mutlaka gorusup sonra 9 ay bulusamadigimiz icin boyle adlandirdik. Ilk bulusma 21'inde Didem icin kahvalti organizasyonu oldu.


Hep beraber Umitkoy'deki Liva'ya gittik. Uzatmali bir kahvalti sabahi yasadik. Tabi Gani tembeli resimleri gondermedigi icin susleyemiyorum ama her zamanki gibi keyifli bir aktivite oldu. Simdi darisi bu haftasonu Asli'ninkinde.






Asli demisken gecen pazar da ondaydim. Is yerinden arkadaslari tenis maci yaninda hamsi partisi yapacakmis, ben de sarkintilik yaptim hemen:) Hamsi de yanindaki tatlilar da muhtesemdi. Bir de beni 5'de yiycez diye kandirmamis olsalardi da asiri kahvalti yapmadan gitmis olsaydim daha iyi olacakti ama tok halimle bile bayagi iddiali idim:)

Ondan onceki pazar da guya Saltuk'un veda brunch'i vardi. Guya diyorum cunku amac o olmasina ragmen resimlere bakinca olay Can bebesinin etrafinda donmus imaji edindim resmen. Ama o da cok tatli sipa naparsin:)