Sayfalar

31 Ağustos 2007 Cuma

Çölde su arasam ütü bulurum...

Allahım nedir bendeki bu talihsizlik anlamış değilim! Gerçi bir yandan talih olarak da adlandıranlar olabilir ama bu benim huzursuzluğuma çözüm üretmiyor.
Neyse uzun lafın kısası bugün tam öğlen yemeği için arkadaşların yanına inmiştim ki telefonum çaldı. Yöneticiler toplantısı varmış, Genel Müdür soruyormuş. Ben hödö ama ne yöneticisi felan derken Jülide'nin yokluğunda yegane kıdemli olarak katılmam gerektiğini farkedip toplantıya koştum. Konu yeni bakana yapılacak brifing. Sunum felan hazırlanacakmış. Allahım dairenin en kıdemlisi benim ama aynı zamanda en çömez de benim!!! Neyse mevcut sunumlar üzerinden giderek bişeyler toparladık, ilk üzerinden geçiş çok komikti. Her daire bişeyler yapıp biraraya getirdiği için bu ne perhiz bu ne lahana turşusu şeklinde bir sunum olmuştu. Hele bizim slidelarda sorulan sorulara "bilmem, vardı biz de güncelledik" cevabı bence günün olayıydı. Neyse sonra sunumu alıp tekrar adam etmeye çalıştık. Birazdan ikinci tur üzerinden geçicez.
Bu arada yarınki brifinge de daire başkanları / en kıdemliler girecekmiş sanırım. Ben ufak çaplı uçuklamaya devam ediyorum. Şansıma genel müdür yardımcısı da izinde. Yani biri soru sorarsa nanaylardayım:(

Allah akıl fikir versin

Dün akşam misafirlerimi uğurladıktan sonra hadi 3-5 parça puzzle yapayım dedim. Puzzle'ı halıya yaydım, başına oturdum. O parça bu parça derken 1-2 saat yerleştirdim. Sonra baktım yorulmuşum biraz internette takıldım. Çok gerzek ama eğlenceli 1-2 oyun keşfettim, onları oynadım felan. Sonra hadi 1-2 parça daha yerleştireyim derken "aa saat 1:30 olmuş" dedim. Dur şu parçayı da yerleştireyim, bu arada da şu dizi bitsin, aaa 3 olmuş!!! ben iyisimi yatayım, ama daha parça da vardı. Neyse nihayet aklım ağır bastı da başından ayrılıp yatağıma gidebildim.
Sonuç: çok uykum vaaaar!

30 Ağustos 2007 Perşembe

30 Agustos'un ardindan

Basliga bakip da bayramla ilgili bisey yazacagimi sanmayin. Tatil olmasi haricinde bayram olayini nerdeyse ruhum duymadi. Ustelik bugun istedigim kadar uyuyacagim diye kendimi kosullandirmama ragmen 6:45 itibari ile uyanmayi basardim. Ama uyumaya o kadar israrliydim ki saat 10:30 olana kadar defalarca gozumu acip saati kontrol edip yatakta debelenmeye devam ettim. Sonra artik pes edip kalktim.
Aksamdan cogu seyi hazirladigim icin sabah geriye kalanlari toplamak ve kisiri yapmak fazla zamanimi almadi. Hatta geri kalan zamanda puzzle'ima 2-3 parca yerlestirmek ve TV izlemek gibi isler bile yapmistim ki 3'e dogru Selim geldi. Pinar'in gelmesi ile sofraya oturduk sonra bi daha kalkamadik:) Gunun eglenceli gectigini dusunuyordum taa ki onlara Diyarbakir kahvesi yapmayi teklif edene kadar. Kabul etmeleri ile mutfaga gittik ve ben kahveyi pisirmek icin yardimlarini istedim. Pisirme kismindan hatirladigim birara gulmekten gozumden yas geldigi ve ocakla ilgilenmeyi kestigimiz icin kahvenin bunu firsat bilip kendini cezveden atisi... Suleyman amca (ya da kardes) bize bu kadar malzeme olacagini bilse telefon numarasini tarife yazar miydi acaba?
Neyse sonucta felekten kocaman ve cok eglenceli bir gun daha calmis olduk. Bunlardan bolca yapmak lazim:)

29 Ağustos 2007 Çarşamba

Balerina ciftir benim adiiim

Bugun bi hamaratlik yaptim kendim bile kendime hayran kaldim valla. Yarin malum 30 Agustos Zafer Bayrami. Milli bayram yani tatil. E tatil gunu evde tek basina oturmak sanimiza yakismaz. Selim ne zamandir yine kisir sayikliyordu. Ben de e hadi gelin dedim. Yarin Pinar'la bana gelecekler. Pinar da Selim'in arkadasi ama cok ortak yonumuz oldugu icin benim de ilk goruste kanim kaynadi ne yalan diyim.
Ne diyordum, ha evet yarin bana gelecekler ama ev dandini. Isteyken biraz karamsarliga kapilmistim nasil toparliycam diye ama eve gelip kollari sivadiktan sonra ben bile kendime hayret ettim. Bir yandan tatliyi hazirlarken diger yandan ortaligi toplayip silip supurdum. Hatta uzuun zamandir girmedigim detaylara bile girdim ve 2.5 saatte hepsini bitirdim. Gerci hala toparlanmasi gereken yerler var ama onlari da yarina biraktim. Pili bir seferde bitirmenin manasi yok degil mi?:) Dolmalari da zaten isten gelirken yolda sarivermistim;)

28 Ağustos 2007 Salı

Ya-ya-yaamur

İki gündür havada muhteşem bir yağmur kokusu var. Nasıl huzur verici. Hatta arada çok uzun olmasa da atıştırıveriyor. Dün akşam da öyle bir kandırdı bizi. Tam Armada'dan çıktık, nasıl yürüyesim var, ve fakat daha 15-20 metre gitmemiştik ki iri damlalar düşmeye başladı. Biz de taksiye yöneldik. Tabi ki de yağmur hızlanmak yerine yavaşlayıp bizi sinir etti. Bugün de aynı şekilde evden çıktım ve ufak ufak atıştırdığını görüp arabaya yöneldim. Sonuç gene aynı. Ama Allahtan öğleden sonra birara indirdi de günlerdir çektiğimiz sancı son buldu. Gerçi hala İstanbuldaki gibi bir yağmurun özlemini çekiyoruz ama bu yağmur kokusu beni bir süre daha idare eder.

Aksam için de Bilge'yi kandırdım. Gidip puzzle'ima kaldığım yerden devam edicez. Gerçi kendisini puzzle canavarı olarak tanımladığı için ürkmüyor değilim ama bitirme işlemini hızlandırmak açısından olumlu bir adım olacak sanırım:)

Sandro Botticelli, Spring


Dun aksam itibariyle yeni puzzle'ima basladim. Gerci puzzle benim degil Gulden'in ama kendisi yapmaktan umudu kestigi icin bana vermisti. Ben de aylardir bir koseye atmistim. Simdi baslamak icin ideal zamandir diyerek dun gidip kendime karton falan aldim. Bir heves actim paketi basladim ayirmaya. Kendimi bi kaptirmisim, saate baktim 1:40!!! Nerdeyse 3-4 saat oturmusum basinda ama tam tahmin ettigim gibi beynimde beklenen etkiyi yaratti. Mutlak dinginlik. Bu 1500 parca muhtemelen onumuzdeki birkac hafta (belki de ay) benim sakinlestiricim ve dinlendiricim olacak. Gerci ucunda kendimi cok kaptirip uykusuz gecelere sebep olmak da var ama seviyorum ben bu isi napayim:)

24 Ağustos 2007 Cuma

Eve gitmek istiyorum

Ne zor bir haftaydı Allahım. Ne kafamı toplayıp kendimi işe verebildim ne işten kopup kendime zaman ayırabildim. İki arada bir derede yuvarlandım durdum! Allahtan artık son demlerini yaşıyoruz. Biran önce çıkabilsem şurdan. Şimdi eve gitmek, kendime güzel bir çay yapmak, koltuğuma gömülmek ve bolca dvd seyrederek kafamı dinlemek istiyorum. Önümüzdeki iki günü ruhumu sıkıntılardan arınmak için kullanmak konusunda kararlıyım. Bakarsın sonunda eğlence bile bulurum kendime:)

Çok başarılı:)

22 Ağustos 2007 Çarşamba

Sauna...

Benim evi sauna olarak isletmeye karar verdim. Masallah disaridan sicak kendisi. Oturdugun yerde 2 kese atsan karli cikarsin olaydan. Gerci hakkini yemeyeyim, temmuz sonu gibi sanki daha sicakti ya da ben giderek alisiyorum:) Sicaklar sebebiyle de konu komsuyla daha bir kaynastik, butun pencereler fora netekim:) Dun aksam da salonun yatak odamdan daha serin oldugunu farkedip koltuguma tasinip orda uyudum. Bu sayede kendim de test etmis oldum. Uyunabiliyormus:P

19 Ağustos 2007 Pazar

Hourglass...

Hourglass kum saati demekmis. Ben de yeni ogrendim. Nerden mi? tabikine Dave'den. Yeni albumunun adi Hourglass ve Ekim sonunda piyasaya cikiyor. Bunu Dave'in kendi sesinden dinlemek ayri bir zevk.

Adam hala bir ilah:) Sonra da DM yeni album icin studyoya girecekmis. Guzel gunler bizi bekliyor:)

Coupling ve abur cubur

Ayse ile kac zamandir konustugumuz seyi bu haftasonu uygulamaya koyup kendimizi eve kapadik ve paso dvd seyrettik. E tabi dvd bos gitmez:)
Ayse couplingleri getirdi yaninda sarap, ben evdeki koleksiyonu serdim onumuze ve akliniza gelebilecek bilimum junk! Cumartesi saat 5 gibi basladik maratona. Once kisir ve yanina mercimek koftesi koyup 'The Holiday' le basladik. Ayse hic seyretmemis. Benimse mutlu kiz filmleri listemin ilk 10unda sayilabilir. Mutlu mutlu seyredik kendi kendimize mayistik. Sonra coupling 1. sezona gectik. Uzun zamandir bu kadar guldugumu hatirlamiyorum. Cok ama cok basarili bir dizi. Bir de bu kadar cok abur cuburu birarada yiyip bu kadar karistirdigimi. Bir noktada midem kendini imha edecek sandim. Sanirim saat 1 de gozlerimiz cakmak cakmak oldugunda uyku moduna gectik.
Pazar cok gec baslamadi. Ayse erkenden uyanmis ama benim ayilmam 9:30'u buldu. Kahvaltiyi hazirlayip 2. sezon coupling esliginde gune basladik. Aslinda ikimiz de defalarca seyretmistik ama her seferinde komik gelmeye devam ediyor. Neyse diziye aksamdan kalan abur cuburlarla devam ettik. 2. sezon bittikten sonra biraz TV ve muzik ardindan 'Addicted to Love' izledik. O da gayet hos bir filmdi. Ben yillaaar once izlemisim, detaylari unutmusum ama izlerken animsamak zor olmadi. Sonra bir baktik aksam saat 5 olmus. Ayse dehset icinde evden cikti ama ben 3. sezon ve kalanlarin son damlalari ile geceye devam ettim. Sonucta 3. sezonu da devirdim ve rahata erdim. Simdi bir yerlerden 4. sezon edinip izlemek lazim. Ama Jeff olmadan bu dizi ne kadar guzel olur bilemedim:)
Yarin gene is var. Haftasonu neden bu kadar hizli geciyor ki...

15 Ağustos 2007 Çarşamba

Yine costum

Aksam Hulya'daydik. Yeni dairemden tayine giden Izzet icin veda yemegi gibi bir organizasyon yapalim diyerek Hulya evini bize acti. Ben gitmeden once oyle oturcaz, cay yaninda biseyler olacak felan saniyorum. Bir gittim ki hatun dokturmus. Kac cesit vardi sayamadim ama yediklerimden 4 cesit tatliya yer kalmamisti. Ha bu beni durdurdu mu, elbette hayir:)))

Muhabbet bekledigimden guzeldi. Once endustri muhendisleri cogunlugu kapsaminda ufak capli bir cekisme yasadik. Aslinda cok gereksizdi cunku herzamanki gibi ezici ustunlugumuz asikardi. Sonra bilimum hazine geyigi yaptik. Hele sonlara dogru Izzet'le aldik sazi ele basladik hazine hikayeleri anlatmaya. IMF anilari, sakalar, geyikler... O kadar cok gulmusum ki su anda yuzum agriyor. Yarin is olmasa muhabbet daha da uzardi aslinda ama is guc malum, uyumak lazim.

14 Ağustos 2007 Salı

Ev alma komşu al

Dün gece saat 12 sularında yattığımda ilerleyen saatlerde küfür dağarcığımın bu kadar gelişeceğini bilmiyordum tabi. Netekim muhtemelen 2 sularında sıcaktan tilki uykusu moduna geçmiş olan uykum bir mırıltı ile bölündü. Ne olduğunu anlamak için kulak kabarttığımda muhtemelen yan apartmanda bir amcanın mırıl mırıl ana avrat dümdüz gittiğini farkettim ama öyle böyle değil. Adam duruyo duruyo yeniden başlıyo. Birileriyle telefonda falan konuşuyordu sanırım. Küfürün bini bi para. Küfür dağarcığım bayağı genişlemekle birlikte çok da rahatsız oldum. Önce duymamaya çalıştım ama o sessizlikte duymamak mümkün değil, sonra acaba ikaz etsem mi diye düşündüm ama bir yandan da tırstım. Zaten yalnız yaşıyorum, beladır felan hiç bulaşmayayım dedim. Polisi arasam bizim polis böyle şeyleri kayle almaz ve muhtemelen gene bir önceki şık devreye girer. En son çareyi bu sıcakta pencereyi kapamakta buldum. Neyse allahtan sesler duyulmaz oldu da uyuyabildim.

Düşündüm de benim yan apartman hep problemli. 1-2 ay kadar önce de gecenin bir yarısında (yine 2 falandı) terasda alem yapan gençler (arada toplanıp bayağı bir eğleniyorlar - valla gözüm kalmıyo:P) olayı abartıp teybe Ibo koyup sesini açmışlardı. Pencereyi açıp "yuh artık" diye bağırmak istemiştim ama sonra ilk ve tek iletişimimin bu şekilde olmaması için ya sabır diyerek yatakta debelenmeye devam etmiştim.

13 Ağustos 2007 Pazartesi

Harry Potter

Nihayet cuma gecesi (ya da cts sabahi) 4'e kadar oturup Harry Potter'in son kitabini bitirdim. The Deathly Hallows... Ilk 6 kitabin heyecani ile oturmustum basina. Malum yuzduk yuzduk kuyruguna geldik, olaylar nasil gelisecek, klasik mutlu son mu olacak yoksa farkli bir sonuc mu islenecek merakiyla nasil okudugumu anlamadim kitabi. Gerci saat ilerledikce okudugumu da tam anladim denemez. Hatta bitirme hevesi ile anlamadigimi farkettigim halde ilerlemeye devam ettigim yerler oldu. Bitirip kapattigimda bir oh cektim, uyumaya basladim. Simdi aklima takilan ve hala anlamadigim yerleri tekrar okumayi planliyorum. Ya da turkcesinin cikmasini da bekleyebilirim.
Ama simdi ben hevesle neyi bekliycem??? Yillardir bir gidim ilerleyemedigim 'The Wheel of Time" sagasinin 12. kitabini mi???
Bu arada cts gecesi de 5. filme gittim. Film bana cok kisa geldi. Kitabi cok detayli hatirlamiyordum ama film daha da bir ozet gecmis. Umarim bundan sonraki filmler daha uzun ve detayli olur. Yoksa guzelim hikayeye yazik olacak.
PS: Bi de Burak adami film esnasinda `Hayri siimdi gel` diye sarki doladi dilime... Hala tekrarliyorum:(

10 Ağustos 2007 Cuma

Hayat felsefesi:P

SAĞLIKLA İLGİLİ SORU&CEVAPLAR

S: Kardiyovasküler egzersizlerin hayatı uzattığını duydum, doğru mu?
C: Kalbinin ömrün boyunca atış sayısı bellidir, hepsi bu işte.. Eksersizlebu sayıyı yeme. Herşey zamanla eskir. Kalbini hızlandırmak hayatını uzatmıyor; Bu, arabayı hızlı kullanınca ömrü de uzar demek gibi birşey. Uzun mu yaşamak istiyorsun? o zaman uyu

S: Eti bırakıp daha fazla meyve ve sebze mi yemeliyim ?
C: İşin özünü yakalamalısın. İnek ne yer? Saman ve mısır. Bunlar ne? Sebze. O zaman bonfile yemek sebzenin vücuda en uygun kazandırılma mekanizmasıdır. Hububat mı yemek istiyorsun, Piliç ye. Yeşillik mi istiyorsun, biftek ye. Domuz bile tüm sebze ihtiyacını karşılar.

S: Alkolü azaltmam mı lazım ?
C: Asla, Şarap üzümün suyudur, Brandi damıtık şaraptır, daha özlüdür, Bira tahıldır, kafana dikebilirsin

S: Vücut yağ oranımı nasıl hesap etmeliyim ?
C: Bir gövdeniz ve yağınız varsa oran bire birdir. İki gövdeniz bir yağınız varsa ikiye birdir, bunun gibi

S: Düzenli Jimnastiğe devam etmenin faydaları nedir ?
C: Bir fayda bile düşünemiyorum. benim mantığım; ağrı yoksa.. herşey yolunda!

S: Kızartmalar kötü müdür ?
C: SEN BENİ DİNLEMİYORSUN GALİBA !!! Yiyecekler nebati yağda kızartılıyor. hatta yağa doyuyor. Daha fazla bitkisel gıdanın neresi kötü

S: Çukulata benim için kötü müdür ?
C: Deli misin, HEY. Kakao tanecikleri !! Yani, Başka bir cins bitkisel gıda !!!. Çevredeki en mükemmel tat verici yiyecek

S: Yüzmek formum açısından iyi midir ?
C: Yüzmek formun açısından iyi olsaydı, Balinayı bir düşünsene. Umarım bu açıklamalarla yiyecekler konusunda kafandaki tüm karışıklıklar netleşmiştir.
Ve Unutma: Hayat, mezara en çekici ve düzgün formla gidilecek bir seyahat değildir. Aksine, yalpalaya yalpalaya, bir elde Chardonnay şarap, diğerinde çukulata, vücut bitmiş tükenmiş halde ama çığlıklarla: Wooo, Hooo ne seyahatti be!!!

7 Ağustos 2007 Salı

La Havle

"Kuraklık Cenabı Allah'ın bileceği iştir" ve "Ankara'lılar tatile gitsin" gibi inciler döktüren belediye başkanımıza yeni malzeme çıktı. Ankara susuzlukla savaşırken patlayan borular tonlarca maddi hasar vermenin yanısıra kimbilir kaç günlük suyu da akıttı. Şimdi Gökçek çıkıp "boruların patlayacağını ancak Cenabı Allah bilir" felan derse hiiiç şaşmayın. Tabi bu arada borular patladı ve zaten 2 gündür akmaya suyuma bir 3 günlük susuzluk daha eklendi. Kafayı yemem yakındır.

Bu arada bu vesile ile tam Erkut Abi'lik bir karikatür canlandırdık.
-Erkut Abi, bu kuraklık Allah'ın işi, biz bunu önceden görecek kadar zeki değiliz
-Alın bunu önce 2 gün susuz bırakın sonra patlayan borulara tıpa yapın!!!

6 Ağustos 2007 Pazartesi

Çıtır simit

Cumartesi akşamı Gülsün'ün düğününü müteakip (düğünü bilahare resimler gelince yazıcam) pazar sabahı kahvaltı yapalım dedik. Tabi biz dedik de yarı yarıya da fire verdik.
Öyle ahım şahım bişey istemediğimiz için Turan Güneş üzerindeki Çıtır Simit'e gidelim dedik. Ben daha önce hiç gitmemiştim ama Banuların uğrak yerlerinden biriymiş. Saat 11:30 sularında Didem'le mekana vardığımızda yolda bir sürü araba vardı. Amanın yoksam bunların hepsi simit yemeye mi gelmiş diyerek arkadaki bahçeye daldık. Evet, hepsi simit yemeye gelmiş. Allaaah rezervasyon da yapmamıştık derken garsonlar sağolsun hemen bize hem de çardakta serin bir yer buldular. Hemen ardımızdan Banu geldi, kalabalığa o da şaşırdı. Meğer normalde gayet tenha olurmuş. Sonra garson bile kalabalığa hayret ettiklerini itiraf etti. Neyse biz açıkbüfe mi yoksa sade kahvaltı mı diye dşünürken klasik açgözlüğümüze yenik düşüp açıkbüfe kahvaltıda karar kıldık.
Peynir çeşitleri fena değil. Kahvaltının vurucu noktası tazecik sıcacık simitler, bol peynir, buz gibi karpuz veee el açması gözlemeler. Hepsinde yiyeceğim derdine düşünce sonrası pek hayırlı olmamakla birlikte simit-peynir-karpuz üçlüsünün keyfi hepsine değdi şahsen:) Kalabalık sebebiyle çaylar ilk başta biraz rotarlı da gelse sonra farkı kapadılar. Gerçi karpuz varken çaya kim bakar o da ayrı mesele.
Didem'i Havaş'a yetiştirmek için 13:30 sularında mekanı terketmek durumunda kaldık. Ancak gazete ve dergileri alıp keyifli bir pazar kahvaltısı için uygun yerler listeme bu Çıtır Simit'i de eklemekte kesinlikle sakınca görmüyorum. Yalnız böyle giderse yakın zamanda rezervasyon yaptırmadan gidilmez hale gelir:)

2 Ağustos 2007 Perşembe

Bahtsız bedevi, çöl ve kutup ayısı

2 hafta önce havaalanında aval aval pasaport kulübelerine bakınırken merdiveni ıskalayıp ayağımı burktuğumu sanırım yazmıştım. Geçtiğimiz 2 hafta içerisinde de kendisi bilimum aralıklarla şişerek varlığını anımsatmış ve hatta geçen hafta (olaydan bir hafta sonra) Bayındır Hastanesine gidip kırığım olmadığını öğrenmek için bir paket elastik bandaja 130 YTL bayılmıştım.

Tam bu öğlen yemek dönüşü kızlara "ya sanırım dün oynamanın etkisiyle akşam gene ayağım ağrıdı, baksanıza hala şiş" diye sızlandıktan 3 dakika sonra adımımı atmamla kendimi yerde bulmam bir oldu. Aynı ayağımı gene burktum:( Üstelik bu kez iç kısmı acıdı. Hatta nasıl ağrı saplandıysa bir müddet ayağa kalkamayıp ööyle dizim yerde bekledim. Neyse sonra aksak topal bir sandalyeye oturdum. Yazık görevliler felan da panik oldu. En komiği az sonra medikalden tekerlekli sandalye gelmesi oldu. Dedim hiçbir güç beni o sandalyeye oturtamaz:) Neyse yavaş yavaş yürüdüm geldim odaya. Buz felan derken düzelir gibi oldu.

Gene de içim rahat etmeyerekten 2. kez doktora gittim. Bu kez Hacettepe'ye. Orda da Allah'ın dümbülü bir doktora çattım. İlk tepkisi "hmm kilo, neden burktuğun belli" oldu. Sonra da "maalesef kırık yok" diye bi de dalga geçti davul. Sinir oldum ama bişey de demedim. Kendisini 1 numaralı dandoldenyus ilan ediyorum...

Şimdi ayağım ufaktan kendini hatırlatıyor:) Eve gidip uzatsam iyi olacak:)

KINA

Bu aksam Gulsun'un kinasi vardi. Sansimiza son 10 gundur bayiltan sicaklar tek gecelik de olsa sehri terketmisti. Ya da Gulsun'lerin evinin konumu itibariyle aksam gayet serindi. Bahceye atilmis masa ve sandalyeler, gayet huzur verici bir orman manzarasi, hafiften sehir isiklari ve icimizi serinleten bir esinti.
Biz gittiğimizde misafirlerin çoğu yerini almıştı. Biz de hemen ortama dahil olduk. Kısa bir süre sonra çalgıcı amcalar da geldi. Aç ayı oynamaz mantığı ile yemeklere ufak bir saldırı düzenledikten sonra kendimizi kına moduna aldık.

Bir miktar oynadıktan sonra kına geldi, hemen tören moduna geçildi. Bildiğimiz tüm acıklı türküleri dile getirdik ama Gülsün'ü ağlatmak pek mümkün olmadı. Hepimiz ufaktan kınalarımızı yakıp oynamaya devam ettik.
İlk başlarda çim, topuklu ayakkabı oynamak zor falan diye kıvranırken saatlerin ilerlemesiyle hepsi savsaklandı. En son halayın iyice coştuğunu ve ayakkabıların oraya buraya fırlatıldığını farkettim:)