Sayfalar

31 Aralık 2007 Pazartesi

:(

27 Aralık 2007 Perşembe günü babamı son yolculuğuna uğurladık...
Fazlasını yazmak ne elimden ne içimden gelmiyor:(
çok zor...

26 Aralık 2007 Çarşamba

Kedi

Sabahtan beri odada kedi gibi mayıştım resmen. Güneş tam kapasite dışarıda parlıyor, aynen masamda ışıyor, ben de pencere kenarında olduğumdandır ki soba kenarındaki kedi gibi mayıştıkça mayışıyorum. Gözlerimi açabilsem kahve içicem:P
Neyse anlaşmayı bitirdim. Anladım mı? emin değilim:P

Vur deyince...

Babam uyuyamıyor ya, dün akşam bir fili bile uyutacak kadar ilaç almış! sonuç: gözünü açamıyor:) Şöyle ki;
Uyuyamadığı için xanax yazdırmıştık. Önceki akşam yarım tablet alıp yatmıştı. Uyuyamayınca diğer yarısını da almış ama yine uyuyamamış. Öyle olunca dün gece tam tablet içti. Sonra bizim akıllı gece 3-4 sularında bir tane de tylenol pm içmiş. O da uyku verir. İkisi birden adamcağızı nakavt etmiş. Sabah beri gözünü açamıyor. Bu sefer de aşırı doz olacak diye korkuyoruz valla!

25 Aralık 2007 Salı

İş, anlaşma!!!

10 günlük hastane ve ev hapisinden sonra işe başlamak değişik geldi. Gerçi 10 günde beynim süngere dönmüş, her işe bu neydi yaa diye bakıyorum ama yavaş yavaş o da geçip hafızam yerine geliyor.
Bir de 2 gündür anlaşma okuyorum. Okuyorum dediğimde, gerçekten okuyorum ama anladığım pek söylenemez. Bazen kelimeler tek başına veya satır halinde birşey ifade etse bile maddenin genelinde kendimi kaybediyorum:))) Türkçesini bile anlamakta zorlandığım hukuki metinleri ingilizce okumak pek eğlenceliymiş:))) Neyse ilk tecrübem olduğu için böyle olduğunu, bundan sonrakilerde daha kolay olacağını umarak azimle devam ediyorum:)

İyileşme süreci

Altan malikanesinde Bayındır teknolojisi olmadığı için kaç gündür internet imkanım yoktu. Allahtan işe başladım da elim internet gördü:P Gelişmelere gelince:

Bayramın ilk günü taburcu olduk. Bu bize bir nevi bayram hediyesi gibi geldi. Babişko da eve dönmenin mutluluğu ile kendini daha iyi hissetti.
Ancak eve dönüş beklediğimiz kadar olumlu sonuçlar getirmedi. Hastanenin küçücük odasında daralan babam orta kata tıkılıp kaldığı için evde de daralmaya başladı. Üstelik evde yürüme alanı da yok. Dışarısı buz gibi olduğundan yürüyüş terapisi minimuma indi. Bunun yanısıra geceleri uyuyamama durumu daha da artarak adamcağızı allak bullak etmeye devam etti.
Hele evdeki ilk gece kabus gibiydi. Malum evde hastane yataklarından yok. Yastık yüksekliğini bir türlü istediği kıvama getiremeyince garibim daha da daraldı. Baba koltuğu dediğimiz TV koltuğunun olduğu odada uyumaya karar verince bu sefer yalnız yatıcam telaşesi sardı. Hadi ben burdaki koltuğa kıvrılırım, sen merak etme diyerek sakinleştirdim. Allahtan yanında kalmışım. Bizimki gece birde benim kalbim çok çarpıyor, uyutmuyor, benim 21 yıllık ilacımı kestiler, o kalbimi yavaşlatıyordu şimdi çok atıyor diyerek kafasına göre ilaç almaya kalkınca ufak çaplı bir kriz yaşadık. Bilimum dil döktüm, bana mısın demedi. Sonra Simay'ı aradım da allahtan simay ikna etmeyi başardı. Uyku? gene yok.
Bayram inişli çıkışlı geçti. Allahtan tüm eş dost anlayışlı davranıp ziyarete gelmedi. Gelen 1-2 kişiyi de maskelerle donatıp öyle karşısına çıkardık. Arada salona indik, keyfi yerine geldi. Tabi salon daha geniş, ferah. O da daralmıyor.
Yemekler hala sorun. Tüm öğünler pazarlık halinde geçiyor. 3 kaşık çorba ile 2 lahana sarma şeklinde öğün oluşturuyoruz.
Uykusuzluk ruh halini çok etkiliyor. Sabrı giderek azalıyor. Sayılı gün diyerek avutma çabalarımız pek işe yaramıyor. Sanırım ameliyat sonrası olur dedikleri depresyona giriyoruz. Bütün bunlar normalmiş ama yaşaması gerçekten zor. Hep birlikte sabır dileyerek bu günlerin geride kalması için dua ediyoruz:)

18 Aralık 2007 Salı

Hastane günleri - 2

Hastane günlüğünde fazla bir değişiklik yok. Babişko ufak ufak iyileşmeye devam ediyor. İyileştiğinin en büyük emaresi de bizimle kavga edebilitesinin artmış olması:) Yiycem, yemiycem, yu-ta-mı-yo-rum nidaları yükseliyor.
Bir de gecemizle gündüzümüz birbirine girmiş durumda. Garibim gece uyuyamadığı için gündüz gözünü açamıyor, sonra gece gene uyuyamıyor. Oyle dolanıp duruyor.
Bir terslik olmazsa yarın taburcu olabilirmişiz. Hayırlısı bakalım.

16 Aralık 2007 Pazar

Hastane günleri


Cuma öğleden sonra babamı yoğun bakımdan çıkardılar. Bu bize acaip moral oldu. Emin ellerde olduğunu bilsen de görmeyince insana zor geliyor. Cuma günü geldiğinde çok yorgun ve solgundu. Gerçi hala öyle ama giderek daha iyi oluyor gibimize geliyor. Bebek adımları ile iyileşiyor ama her gün bir öncekine göre ilerleme var.
Kan değerleri düşük olduğu için 2 gündür kan veriyorlar. Bizim gençlerin kanı bünyesine girdikçe yüzüne biraz renk geliyor.
En büyük kavgamız yemek üzerine. O kadar yorgun ve iştahsız ki yemek yerken adeta işkence çekiyor. Bir de yutma zorluğu eklenince 2 gündür kavga dövüş anca yoğurt ve çorba yedirmeyi başarabiliyoruz. Yemediği için de halsizliği geçmiyor, bunlar üstüste gelince de morali bozuluyor. Kendini hala ilk ameliyatı ile kıyaslıyor. O zaman şöyleydim de böyleydim. Sanki şu anda hala 20 yaş daha genç ve sanki ilk ameliyatı.
Bir de üfleme ve yürüyüş seanslarımız var. Onlarda yemekte olduğu kadar sorun çıkarmıyor ama genel bir pazarlık durumu söz konusu. Hele bazen hep birlikte itiraz edince "bi susun yaaa" diye isyan ediyor. Canım benim, kıyamam ben ona:)

Bu resmi de ameliyattan önceki gün çekmiştik.

13 Aralık 2007 Perşembe

2. gün

Bugün ameliyat sonrası ilk günümüz bitti. Sabah iyi olduğuna dair haber geldi hastaneden rahatladım. Sonra Simay birkaç dakikalığına yanına girmiş. İyiymiş ama çok yorgunmuş. Öğlene doğru ben de Simay'ı almaya gittim hastaneye. Bizim yukarı çıkmamıza izin vermiyorlar. Ablamın arkadaşları gidip haber getiriyor. Bitek doktor olduğu için ablam girebiliyor o da 1-2 dakika.
Öğleden sonra bir parti daha gittik. Simay yine yukarı çıktı 1-2 dakikalığına. Bu arada ben de kapağın çok kireçlendiğini ve aslında ameliyatın çok zor geçtiğini, pompadan çıktıktan sonra fazla kanaması olduğunu ve o yüzden yarım saatte kapanması gereken işlemin 1.5 saat sürdüğünü, gece kanaması olduğunu, ciğerinde sönme olduğu için akşam tüp takıldığını falan öğrendim! Herşey güllük gülistanlık değilmiş meğer. Meğer Simay danası biliyormuş da söylememiş. Ben herşey bitti sanırken Simay bütün geceyi ayakta geçirmiş. Çok kızdım gerçi ama dünkü halimiz düşünülürse sanırım söylemeyerek hepimize iyilik yapmış. Aslında olabilecek komplikasyonlarmış, yani ekstradan bir durum yokmuş ama olmayadabilirdi. İkinci ameliyat olduğu için herşey daha zor ve riskli imiş.
Neyse şimdi durumu iyi diyorlar. Gerçi artık her bilgiye şüpheyle yaklaşıyorum ben de ama, bir terslik olmazsa yarın yoğun bakımdan çıkacak. Ondan sonra odada da kalabalık yapmamıza izin vermeyecekler sanırım. Dönüşümlü dururuz artık yanında. Hele bu geceyi de iyi geçirsin de.

12 Aralık 2007 Çarşamba

Beklemek ne zormuş!

Dün babamı ameliyatı için hastaneye yatırdık. Hepimiz neşeli görünmeye çalışmakla birlikte sinirler hat safhada gergin.
Ben önce açılışı yolda beni sıkıştıran bir araba ile yaptım. Hani biran kendimi arabaya bindirme arzusu ile üzerine doğru sürerken buldum. Neyse o kısmı olaysız atlattık. Sonra nasibini hastanenin kan bankası aldı. Bir önceki gün 5 ünite lazım diyen banka dün 6 ünite dedi. Niye doğru bilgi vermiyorsunuz konusunda ufak bir tartışma çıktı, uzun uzun anlatmıycam ama hemşirenin adını dangoz hemşire koymama yetecek bir atışma ile sona erdi. Gelen bazı arkadaşların (isimlerini burda afişe etmeyeyim) çürük çıkması sonucu(:PpP) Hazineye kan ilanı verip ordan adam toplayarak kan işini hallettik.
Akşama kadar muhabbet falan derken saat 10'da babama uyutmak için ilaç verdiler, biz de evlere dağıldık.
Gün erken başladı. Ben hastaneye 8.30 gibi gittiğimde hemen ablamlar da gelmişti. Babamlar içinse gün 4.30 gibi başlamış. Habire gelip bişeyler yapmışlar. Hele saat 7.30 sularında bir entari giydirmişler, bizimki hiç mutlu değildi. Dünkü traşdan sonra bugünkü entari ile pek sevimli olmuştu:) Babam 2. hasta olduğu için ameliyata10.30 gibi alacaklardı. Ama o 2 saat geçmek bilmedi. Zaman yaklaştıkça babamın heyecanı biraz daha arttı. Biz de belli etmemeye çalışmakla birlikte aynı heyecanı paylaştık. 11'i geçe geldiler almaya. Kafasına yeşil bir bone geçirdiler, sedyeye alıp götürdüler. Odadan öyle çıkınca peşinden gidemedim:( Sanki çok önemliymiş gibi odadaki eşyaları toplamaya başladık. Hepimiz göz temasından kaçarak bir meşgale edindik. Zaten kısa bir süre sonra odayı boşaltıp bir bekleme salonuna geçtik.
Ben 2 gündür her telefonla zırıl zırıl ağlamaya başladığım için telefonları kapatıp kendimi inzivaya çektim. Ve sanırım hayatımın en uzun 6 saati başladı.
Kendimi güçlü zannederdim ama ameliyatı bir türlü aklımdan çıkaramadığım için paralize olmuş vaziyette saplanıp kaldım. 2 saat sonra bizimkilerin zoruyla kalkıp hava almaya çıkmasam sanırım bir diyazem verip beni de yatırmaları gerekecekti. Allahtan dışarı çıktık da temiz hava iyi geldi.
Ablamın arkadaşları sağolsun belli aralıklarla ameliyathaneden canlı yayın yaptılar. Şimdi göğsü açıldı, şimdi kapak değişiyor, pompadan çıktı. Sonuncusuna kadar her haber ayrı bir kriz yarattı bende. Babamı orda öyle çaresiz yatarken düşündükçe dağıldım. Sonuncusunda fışkıran ise mutluluk gözyaşları oldu:) İşin zor kısmı bittikten sonra sanki ameliyat bitmiş gibi sevinçle şakımaya başlamıştım:) Gerçi pompadan ayrılmasından sonra ameliyattan çıkması bir buçuk saat falan sürdü ama o kısım sanki daha bir hızlı geçti.
Ameliyattan çıkıp yoğun bakıma indiği haberi geldiğinde de hepimiz birden rahatlayıp toparlandık. Doktor ameliyatın iyi geçtiğini söyledi. Sağolsun başından sonuna kadar kaldı içerde.
Şimdi 2 gün yoğunbakım süreci. Yarın ablamın girmesine izin verecekler. Bir terslik olmazsa da cumaya odaya çıkar:)

9 Aralık 2007 Pazar

Yeni yerler öğrenmek lazım

Bu sabah Didogiller ve Aslı ile kahvaltıya gittik. Bu sene mübarek 3 ayların dışında da görüşmeyi başararak kendimizi takdir ettim. Kahvaltıya nereye gidelim sorusuna cevap bulamayınca yine Ümitköy Liva da aldık soluğu. Brunch kadar abartılı olmayan güzel bir kahvaltısı var oranın. Ama artik yeni yerler de öğrenmek lazım. Evde otur otur paslandık valla. Neyse,
Dido son 5 haftaya girmiş, karın maşallah. Ama onun dışında pek kilo almadığı ve kazağı da bol olduğu için gayet güzel saklıyordu valla. Bu sefer bir arkadaşları ve kızı da vardı yani Defne'de sıkılmadı. Muhabbet her zamanki gibi çok keyifli geçti. Arkadaşlarının üst komşusu Hakan Abi hikayeleri bizi bayağı eğlendirdi. Bir de benim domates almaya diye gidip kaymak ve balla masaya dönmem:)
Saat 1 gibi kalktık ordan. Ben biraz Arcadiumda dolanıp kendime dvd-r aldım. Sonra klasik babişko muhabbeti.
Eve gelince de bir heves indirdiğim dizileri kaydettim dvd ye ama kesin ben bişeyi yanlış yapıyorum çünkü playerim yine göstermedi dvd'yi. Ya ben neyi yanlış yapıyorum acaba kafayı yiycem resmen!!!

Bir düğün daha

Cumartesi akşamı Gülden'in düğünü vardı. Bütün gün o güzellik salonu senin bu kuaför benim gezip hazırlıkları tamamladıktan sonra 8'e doğru düğüne ancak varabildim. Bir gittim ki nerdeyse herkes gelmiş. Muti ile hemen gelin odasına gittik. Gülden süper olmuştu:
Nikah kıyıldıktan sonra kokteyl moduna geçildi. Hem gelin hem de damat Hazineden olunca iş yemeği gibiydi. Nereye dönsen bir Hazineli ile burun buruna geliyorsun. Muhabbetler hep aynı. Yazık sadece 3-4 kişi tanıyan Burak da bir yerden sonra daralıp çareyi erken kaçmakta buldu. Sonra alan tamamen bize kaldı:P
Pasta merasiminden sonra kendimizi piste atıp oynama faslına başladık. Yaşlanmışız artık, ayaklarda da topuklular, pes etmemiz çok uzun sürmedi:)
Eve geldikten sonra da cuma akşamı izleyemediğim dizimi izledim:)))

Mojıto

Cuma akşamı bütçe görüşmeleri sebebiyle saat 9:30a kadar işte kaldık. Neymiş, soru gelirse cevaplanacakmış. Peh! neyse takıldık biz de kendi çapımızda. Sonra yorgun argın ve baygın eve döndüm. Planda akşam Koru North'a gitmek var. Burak'ın kardeşi Deniz bir grupla orda çalmaya başlamıştı. Kaç haftadır gidip onları dinleyecektik, bu haftaya nasip oldu.
Saat 11 gibi gittik. Ekrem ve Mine de gelmişti. Müzik fena değildi. Şarkı seçimlerini ben beğendim. Kendileri çok iyi çalmadıklarını söyleseler de pek anlamayan biri olarak benim hoşuma gitti.
Ne zamandır içmiyordum sanırım. Canım güzel bir içki istedi. Margarita istedim ama kendilerine güvenmiyorlarmış. Mojitomuz güzel, dediler. OK dedim. Bir süre sonra manav sepeti gibi koca bir bardak geldi önüme. İçinden sarkan yarım demet nanenin yanısıra dilimlenmiş ve sıkılmış bir limon falan vardı herhalde. Yalnız tadı gayet başarılıydı. Alkolü de kuvvetli. Sonuç olarak hem güzel bir içki içmiş oldum hem de sezonluk C vitamini ihtiyacımı giderdim.
Ancak bardak kocaman olduğu için bitirene kadar ben de çakırkeyif aşamasını çoktan geçmiştim. Allahtan uzun kaldık da çıkana kadar kendime geldim.

5 Aralık 2007 Çarşamba

Fırtınalar koparsa kopsun

Bu sabah odaya bir geldim, Bilge'nin ve görevlilerin toplamış olmasına rağmen masam geçen haftaki kasırgadan beter durumda. Akşamdan beri fırtına var ya, aptal pencere sen açıl, dışarıdaki fırtınayı içeri al! Ben de akşam bir anlaşma üzerinden yazı yazıyordum. Artık ortada anlaşma felan kalmamış. Masanın üzerinde ne kadar kağıt varsa birbirine girmiş. Hele not defterim o şekilde katlanmayı nasıl becermiş bir türlü anlayamadık. Neyse diyorum ya Allahtan az doküman vardı da toparlamak kolay oldu...

3 Aralık 2007 Pazartesi

Akılsız başın cezasını...

Bugün sabah yine nerdeyse uyuyakalıyordum. Kuaföre gidebilmek için saati 7:52'ye kurmuştum. Ama çalınca her sabah olduğu üzere kalkamadım. Elimde tlf tekrar sızmışım. Telefon saat 8.15 de tekrar çalınca korkarak hopladım yerimden:) Neyse koşturmaca halinde hazırlandım. Tam kapıdan çıkarken çöpü farkettim. Dur şunu da indireyim diye elime aldım ve çıktım. Kapıyı kapatmamla anahtarın şıkırtısını duymam bir oldu. Ben dışarda anahtar kapının üstünde içerde öyle bakakaldım kapıya!!! Ne salaksın Selen nidaları ile kös kös inmeye başladım merdivenlerden. Hemen Ayla Hanımı aradım, gelirken yedek anahtarı getirsin diye ama o da çıkmış evden. Neyse Allahtan arabanın anahtarı cebimde. Öğlen gider ablamdan alırım olmadı yedeği dedim. ama anahtarın kapının üzerinde olduğunu düşünmüyorum tabi hiç. Neyse öğlene kadar aklım başıma geldi de tıpış tıpış eve dönüp bir çilingir buldum. Çilingir de hemen benim sokağın başındaki anahtarcı. Evi söyleyince tamam bildim, dedi. Daha komiği apartmanın kapısına geldiğimizde ortaya çıktı. Ben kapıya gelene kadar apartman kapısının anahtarının da evde kaldığını düşünmemiştim. Aaaa! diye durunca ben adam "bekir abiler evdedir, olmadı İbrahim amca veya Hacer teyze" diyerek benim komşuları tek tek saymaya başlayıp bekir abi dediğinin kapısını çaldı. Yabancı değil, dedi. Ben de "belli, komşuları benden cok tanıyorsunuz valla" oldum:)
Neyse kapıya gelince çantasından kalınca bir tel çıkarıp 10 saniyede fırt diye kapıyı açıverdi. Bu kadar basitse ben de açardım diye düşünürken bir yandan da "lan bu kapıları açmak bu kadar basit mi?" diye moral bozukluğu yaşadım.
Eve gitmişken de dün yapmaya çalışıp evde ceviz olmadığı ve büskivinin yetmemesi sebebiyle bişeye benzemeyen havuç tatlımı revize edip daha yenebilir hale getirdim. Sonuç dairedekilere yaradı. Netekim tatlı onlara yapılmıştı. Gene de daha güzel olabilirdi:PpP

2 Aralık 2007 Pazar

Hamsi paluğu

Kaç gündür o kadar çok balık muhabbeti oldu ki bugün gidip hamsi aldım. Üşenmedim hepsini tek tek ayıkladım, Mesut'un yöntemi ile mısır unuyla tavada pişirdim. Becerdim valla:))
Şimdi de battlestar galactica izliyorum. Kim şu 5 saylon kafayı yiycem valla!!!

Babişko

Babişkomun ameliyat tarihi kesinleşti. Bir terslik olmazsa 11 Aralık'ta hastaneye yatıp 12'sinde ameliyat olacak. Moraller inişli çıkışlı. Çok korkuyor ama belli etmemeye de çalışıyor. İnsan babasını nasıl teselli edebilir ki? hem de böyle büyük bir ameliyat öncesi. Stresten olsa gerek en ufak şeyi kafasına takıp uykusunu kaçırmak konusunda çok başarılı. Ben olayı espriye vurup savuşturmaya çalışıyorum ama ne kadar başarılı olduğum muallakta. Neyse tüm engelleri ortadan kaldırırsak belki biraz daha rahatlar.
Hayırlısı....

Umutsuzum ben!

Dün teyzemi ziyaret etmek için yine GATA'ya gittik. Hani geçen sefer "aman çok kolaymış, artık kaybolmam" demiştim ya, yalan söylemişim. Gene her yol ayrımında burası mıydı acaba diyerek ikileme düştüm. Allahtan yanımda yine Simay vardı da bu kez o doğru dönüşleri hatırladı. Bu kez sadece 1 hatayla hastaneyi bulduk:) Allah'ın hakkı üçtür. Artık üçüncü de kaybolmadan kendim bulmayı başarıcam.