Sayfalar

31 Mayıs 2012 Perşembe

sınav mınav

sonunda dilek'in de iteklemelerine dayanamayıp pmp için gün aldım. 21 haziranda dananın kuyruğu kopuyor anlayacağınız. kaç aydır kendimi olaydan tamamen soyutladığım için de ne gittiğim kursun bir etkisi var üzerimde ne de daha önce okuduklarımdan bir gıdım hatırlıyorum. sil baştan yapıcaz mecburen...
yapmasına yapıcaz da, bugün saat 11 den beri masaya oturmamak için evde atmadığım takla kalmadı. koca günü yedim. nasıl yetiştireceksem:(

dilemma dediğin böyle olur:)

bugün büyük bir ikilem içerisindeyim. akşam ne izleyeceğime bir türlü karar veremedim. bir tarafta 2 yıldır özenle takip ettiğim fatmagül, diğer yanda miss turkey yarışması... miss turkey mi, ne alaka? dediğinizi duyar gibi oldum nedense... hayır canım, kendileri zerre kadar ilgimi çektiğinden değil ama jüri üyesi olarak çağatay olunca akan sular duruyor napayım:))))
evet maalesef benim takıntı tam gaz devam ediyor:) ne bir eksik ne bir fazla:)))
hmm türkün aklı ya sıçarken ya da kaçarken gelirmiş. benim de aklım birden blog yazarken yerine geldi. ben iyisi mi yarışmayı kaydedeyim, sonra izlerken ilgimi çekmeyen kısımları hızlı hızlı sararım hahhaha:)))

18 Mayıs 2012 Cuma

İtirafımdır...

Bu bir itiraf yazısıdır. Ne alaka diyecek olursanız;
bir bağımlılığın, saplantın, takıntın varsa bundan kurtulmanın / arınmanın yolu önce kabullenmekten sonra da itiraf etmekten geçer. yani en azından ben öyle düşünüyorum. ben de son birkaç aydır sahip olduğum bir saplantıyı dile getirerek kendimle yüzleşmeye ve kurtulmaya çalışacağım.
bunun ne kadar zor birşey olduğunu tahmin edersiniz. hele de takıntınız konusunda bir nevi suçluluk yada utanç duyuyorsanız. hahahha evet lafı dolandırmamdan bunu da anlamış olacağınızı umuyorum.
tamam artık itiraf ediyorum. ben bir "adını feriha koydum" ve "çağatay ulusoy" fanatiği / sapığı vs işte ne derseniz deyin ondan oldum. itiraf ediyorum diziyi izlemeye ikinci sezonun ortasında başlamama rağmen geriye dönüp bütün bölümleri izledim, indirdim, defalarca tekrar izledim ve her yeni bölüme de aynı şeyi yapmaya devam ediyorum. artık replikleri ezbere biliyorum diyebilirim.
dizi çok salak bir dizi, çocuk da pek çıtır olduğu için de bu takıntımı dile getirmekten utanıyorum. ama dedim ya kurtulmak için artık itiraf etmem gerekiyor.
ha niye böyle oldu derseniz sebebinden çok emin olmamakla birlikte tahminim şu yönde. birincisi hayatımda olmayan aşkı dizi sayesinde yaşıyorum. ikinci ve muhtemelen en önemli etkense geçen seneki bölümlerde sebil sübyan formatında olan "emir" yani "çağatay ulusoy" adlı şahsın ikinci sezonla birlikte evrim geçirerek dudak uçuklatan bir şekle bürünmesi. yani en azından bana öyle geliyor. çocuk resmen bir yıl içerisinde 5-10 yaş olgunlaştı. gerçi hala sebil sübyan, daha 22 yaşında, yani kassam kendisini doğurabilirmişim. ama bu çocuğun süper yakışıklı olduğunu düşünmeme engel olmuyor. ha bir de geçen süre zarfında oyunculuğunu da çok geliştirmiş, özellikle bakış ve mimikler tam öl formatında... tabi oynadığı karakterin etkisi yadsınamaz..
evet son yazdığım 3-5 cümleden de anladığınız üzere ciddi ciddi kafayı sıyırmış bulunuyorum. bu durumun komikliğinin farkındayım. hele de hayran kitlesinin 10-20 yaş arası olduğu düşünülürse gerçek anlamda yaş ortalamasını artırmaktayım. hayranım demek istemiyorum çünkü herif sadece çok yakışıklı. hani ekstradan hayran olunacak bir özelliği olduğunu sanmıyorum. bir de komik bir tip. efendi görünümlü bişey de (tüm katıldığı program ve röportajları da izlediğimden biliyorum) ama daha çok genç. bunun 15 sene sonraki hali feci can yakar... neyse.
böyle işte. itiraf ettim rahatladım. artık kendimle dalga geçmeye başlayabilirim.
ha bu arada bu afk saplantısı bende başka bir ilgiyi ateşlemiş bulunuyor. o da çekim olayı. eskiden dizileri/filmleri seyrederken arka planını hiç düşünmez, geldiği gibi seyrederdim. şimdi birkaç kamera arkası vs izledikten sonra aslında bu çekimlerde nasıl büyük bir emek olduğunu görmeye başladım. bu da giderek ilgimi çekmeye başladı. aynı sahnenin defalarca farklı açılardan çekiliyor olması, tekrar tekrar çekilmesi... montajı... ve en büyük takıntım ise devamlılık unsuru. yaraların, lekelerin, eşyaların yerlerinin vs vs devamlılığı. eskiden hiç farketmediğim şeyleri şimdi görmeye başladım. bir yandan batıyor diğer yandan daha da ilgimi çekiyor... bu işe girmek için naapmak lazım acaba...
ha bir de oyunculuk olayı... bu aynı sahnenin defalarca çekilmesi vs gördükçe... valla insanları takdir etmeye başladım. ben kesin gülerim lan oynayamam yani... bence çok komik... hele bir bölümde bir sahne vardı. emir ferihaya ömrüm boyunca seni sevcem falan diyor ama tam karşıdan çekmişler. yani bu cümleleri kameraya ve kameramana bakarken söylüyor. ben kesin kopardım yani orda... kameraya ilanı aşk:PPP
böyle işte.. bunu yazcam diye yemeği yakmadığımı umuyorum.
öpenz...