25 Şubat 2015 Çarşamba
acıların çocuğuyum...
aslında amacım haftasonu gittiğim Kıbrıs gezisini yazmaktı ama sabah gittiğim fizik tedavi canımı o kadar yaktı ki sabahtan beri başka birşey düşünemez oldum. garibim öyle bir travmaya uğradı ki pamuklara sarmalayıp yatsam anca kendine gelecek. hatta 3 gün falan yatmam lazım sanırım. bir de yarın sabah yeniden gitmem lazım. asıl onun şokundayım an itibariyle.
önce sabah 8e verdiler randevuyu. sabahın sekizinde ftr mi olur yaa, ben daha gözümü tam açamamışken acıyla bağırmak hiç eğlenceli bir durum değil şahsen. ilk olarak bileğe elektrik veriyorlar, kaslar titriyor kendi kendine. benim orta parmak akımı yer yemez öyle komik kasıldı ki anlatamam. garip bir his. sonra 15-20 dakika içinde talaş gibi birşey olan bir kazana sokuyorsun kolunu. ısıtıyor orada kasları. sonra da işkence başlıyor zaten. bir sağa büküyor bir sola. çığlık atınca açını koruyor. which means o süre boyunca acı devam ediyor. son olarak bileğimi öyle bir büktü ki çaat diye ses geldi. ben orda çığlık modunda. bir de panikledim o ses çıkınca. meğer çıkması istenirmiş çünkü kireçlenme o şekilde açılıyormuş.
falan filan. sonuç olarak mutsuzum ben:( yazık değil mi bileğime, habire hırpalıyorlar:(((
2 Şubat 2015 Pazartesi
tek elli hayat
tek elle 4. haftayı tamamlamış bulunuyorum. bir şekilde hayatı devam ettiriyorum ama gerçekten yorucu ve bunaltıcı bir durum. her iş gereğinden fazla zaman alıyor, en ufak bir harekette canın yanıyor falan. ama işte bir şekilde idare ediyorsun.
geçen gün tek elle yapılamayan işler listesi oluşturmaya başladım. şimdi sizlerle onu paylaşıcam: sırası yok, aklıma geldiği düzende.
1. saç toplamak: kesinlikle bir elle başarılamayan bir olay. hangi elin toplayacak da neyle toka takacaksın. mümkün değil, yada ben yolunu bulamadım. o yüzden habire ördürüyorum.
2. saç taramak: hadi canım dediniz di mi? tarayın da görün babayı. hele bir de saçınız karışmışsa. kısa saçlıysanız olabilir ama saçınız uzunsa beraberinde bir tutam saçı veriverirler elinize. acısı da cabası.
3. ayakkabı bağlamak: itirazı olan?
4. damacanadan şişeye veya bardağa su doldurmak: bardak geniş ağızlıysa yere koyup denk getirebilirsin, aksi takdirde etrafa saçılan suları kurulamazsan bir de kayıp ayağını bacağını kırma riskin doğar. tek yolu damacanın önüne geniş ağızlı bir sürahi yerleştirip onu doldurmak. ondan şişe yada bardağa aktarmak daha kolay.
5. diş ipi kullanmak: itiraz olan? - bunun için de çözümü kendinden dişipi olan kürdanları kullanmakta buldum. faideli aletler.
6. lens takma: ben tek elle hem gözümü açıp hem de lensi takmayı başaramadım. tabi bir de lensi kutudan çıkarma ve parmağa yerleştirme süreci var. dediğim gibi ben yapamadım, becerebilen varsa saygıyla önünde eğiliyorum. ancak dirsek serbest kalınca bu da yapılabiliyor. en azından alçılı eli göze yaklaştırabiliyorsun:)
7. tabaktaki son lokmaya ulaşma: tabak sıyırma veya son lokmaya ulaşma tam bir hayal. belki çalışan el baskın el olursa yapılabilir ama ben sol elimle tabağı sıyırmayı henüz beceremedim. çorbada kaseyi direk tepeme dikip olayı öyle neticelendiriyorum.
8. saç yıkama: saçın kısa ise bir şansın olabilir ama tek elle uzun saçı yıkamaya kalkışmadım bile. tıpış tıpış gidiyorum kuaföre, yıkıyor, fönlüyor ve örüp gönderiyorlar beni.
9. şişe açma: şişeyi alçılı kolun altına arasına sıkıştırıp açabilirsin ama plastik şişe ise ıslanma ihtimalin çok yüksek:))
10. bilimum kesme/doğrama işleri: keseceğin şeyi neyle sabitlemeyi düşünüyorsun???
11. tırnak kesme: kırık kolu doğru açıya getiremediğin için o eli, parmaklarında zerre güç olmadığı ve tine doğru açıyı tutturma zorluğu sebebiyle diğer elin tırnağını kesmek imkansız:(
12. sütyen giyip çıkarmak: aç o kopçayı da göreyim. yada açtın diyelim nasıl geri takıcan???:)
bir de baskın eli kaybettiğin için çok zorlandığın işler var. mesela sol el ile yazı yazmak. 1. sınıf bebesi gibi bir yazın oluyor. dişini fırçalarken artık ne kadarını temizlediysem kardır diyerek fazla titizlenmeyeceksin. bir de sol elle maus kullanmak tam bir savaş. aynı şekilde klavye kullanmak da. sağ el destek olsun desen tek parmakla çok yavaş gidiyor ve alçının ağırlığı sebebiyle tez zamanda yoruluyorsun. yazının düşünce hızına yetişememssi de cabası. çok sinir bozucu.
bir de giyinip soyunma süreci var ki... hem uzun sürüyor hem de süper yoruyor insanı. zaten kolun alçıda olduğu için giyebildiğin kıyafet sınırlı. kolu geniş olanları seçmek zorundasın. onları da tek elle giyip yerleştirmek hakikaten yoruyor insanı. giyindikten sonra oturup dinlendiğimi biliyorum ben.
neyse 4 hafta bitti,inşallah 1-2 haftaya alçı kolumdan çıkacak ve ben bu zorlukları hatırlamayacağım bile...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)