Sayfalar

23 Eylül 2012 Pazar

İçimde kalmasın

Ay yazmazsam içimde kalacak.
Hani benim Feriha takıntım vardı ya, Feriha dizisi ve Çağatay Ulusoy'un kendisi. evet işte o takıntımdan nihayet kurtuldum. Bu iş için de dizinin yapımcısı Fatih Aksoy'a teşekkürü bir borç bilirim.
Neden derseniz, şimdi bu şaşkaloz önce dizi bitcek dedi, sonra sezon sonu çıkıp "ne bitmesi ben böyle bişey demedim" diye diziyi uzatmaya karar verdi. e bu arada başroldeki feriha'dan tutun da anası, abisi handesi dahil bisürü oyuncu başka dizilerle anlaşmıştı. sonuç olarak onlar diziye veda edecekti ama çağatay'ın hayran kitlesi vardı ve ordan çok ekmek yenirdi. bu mantıkla yola çıkarak dizinin sonunu çok abuk değiştirdiler, bilimum oyuncuyu öldürdüler, dizinin adını "Adını Feriha Koydum - Emir'in Yolu" yapıp yeni yayın dönemine koydular. Bir de tüm bu saçmalıklar yetmezmiş gibi Çağatay'a asker traşı yapıp o sevimli çocuğu tipsizleştirdiler. yine de hadi bakalım ilk bölümü izleyeyim, severim kendisini dedim ama yok valla, çekilecek hali kalmamış dizinin. emir psikopata bağlamış, kalan tipler birbirinden itici... ben birinci bölümden sonra veda ettim. veda etmeyi bırakın fragmanlarına bile bakmaz oldum (bazı dizileri fragmanları ile takip ediyorum da). yine de 2 haftadır reytinglerde en yüksek de çıkıyordu da inanamıyordum. nihayet bu hafta darbeyi yemiş ve 4. sıraya düşmüş. sanki bana bir kazık atmışlar da ağızlarının payını almışlar gibi bir sevindim anlatamam:)))
Çağatay'a yazık olacak ama o embesil yapımcılara müstehaktır valla. biraz burunları sürtülür inşallah, seyirciyi salak yerine koymanın dersini alırlar...
ahahah şimdi ben böyle dedim ya, haftaya kesin tavan yapar.
ama ne olursa olsun, ben kurtuldum ya:DDD

22 Eylül 2012 Cumartesi

Bitmesiiiiinnn...

Kursun son 2 haftasına girdik. o kadar üzülüyorum ki anlatamam:(
uzun zamandır bu kadar çok keyif aldığım başka birşey olmamıştı. Resmen dersleri iple çekiyorum. ama işte bitiyor. şimdi de dersler bitince ne yapıcaz derdi sarmış durumda. hocaları sıkıştırmaya başladık. atölye falan varmış. onlara gelebilirsiniz dediler...
bu arada bir hocamız var. uğur hoca. kendisi tatlı sertlerden. hani hem seversin hem korkarsın ya, neyse işte. bol bol kitap okuyun falan demişti. okuduklarımızın listesini gönderiyoruz haftada bir (optional). perşembe gecesi 2. listemi gönderdim. aferinnn yazmış. bir mutlu oldum anlatamam. çok güldüm kendime sonradan. ama bir de sevindim ki sormayın:)
bu arada gerçekten psikopat gibi okumaya başladım. özellikle tiyatro oyunları. mesela hayatımda ilk kez shakespeare okudum desem!!! üstelik ben shakespeare'i hep ağır ağdalı şeyler yazıyor sanırdım. meğer ne kadar keyifli, esprili, zeki imiş oyunları. şok içindeyim resmen. tabi benim yaptığım sadece okumak. inceleyince kimbilir içinden daha neler çıkıyordur.
bir de gürhan hocamız var... sanırım hepimizin gözdesi. dersleri çok keyifli geçiyor. aslında tüm dersler çok keyifli geçiyor ama bu derslerde biraz da uygulama yaptığımızdan sanırım... yok ya haksızlık etmiyim şimdi. hepsi güzel... ama en güzeli bu:PPP
ne diyordum, son dersinde kısa bir piyes çalıştık. parça parça okuduk. duygu geçişleri vs üzerinde yoğunlaştık. ders hiç bitmesin istedim.
sonra pınar hocanın dersine ise doğaçlama yapıyoruz, en son çamaşır astım:DDD daha sabah astığım için de becerdiğimi söylediler. ama daha doğal olmam gerekiyormuş:) "bak ben çamaşır asıyorum" olayını pek gözlerine sokmuşum:)
şimdi böyle yazınca çok anlamsız geliyor di mi? anlatması zor yaşaması o kadar keyifli ki... 3 saat ders nasıl geçiyor, nasıl bitiyor anlamıyorum resmen.
gerçi dün canımı çook sıkan bir olay oldu. okulda birileri cüzdanımdan 100 tl yürütmüş. muhtemelen sınıftakilerden biri. o kadar canım sıkıldı ki anlatamam. insan yüzyüze baktığı birilerinden böyle bir davranış görünce gerçekten hayal kırıklığına uğruyor.
çok canım sıkıldı çok.

15 Eylül 2012 Cumartesi

allah iyiliğimi versin e mi!!!

sabah sabah kendime çok güldüm.
şimdi ben yıllardır devasa yatakta tek başıma yatmanın şımarıklığını yaşıyorum. bu sebeple gece boyu yatağın içinde fır dönüyor, şekilden şekile giriyor ve hatta bazen çapraz falan bile yatıyorum. yıllardır da böyle uyuyorum napayım.
bugün de diğerlerinden farklı değildi. tek farkı saat 9 gibi uyandığımda uyanmak istemedim ve gözüme bir göz bandı takıp uyumaya devam ettim. (kısa bir süre öncesine kadar bu zımbırtılar beni rahatsız ederdi ama valla işe yarıyor.) neyse ben böyle yatakta dolana dolana uyurken telefon çaldı ve ben gözümdeki zımbırtının da etkisiyle yataktaki konumumu şaşırıp telefona ulaşmak için yatakta dönünce kendimi yerde buldum!!!! meğer kenarına kadar gelmişim debelenirken. e tabi telefon da çalınca can havliyle dönünce olanlar oldu. bir yandan güldüm, diğer yandan telefonu açmaya çalıştım vs.
İşin komik yanı telefonda hiç bozuntuya vermeden güzel güzel konuştum. kapadım telefonu. sonra olay o kadar komiğime gitti ki arkadaşı geri arayıp "ya ben sana demin demedim ama şimdi çok güldüm, ben telefonu açıcam diye yataktan düştüm" dedim. karşıdaki dumur tabi:)))
bu arada geçen bir tecrübem daha oldu. tabi yatakta tek başına yatmaya alışık ben, ablamlar bize gelmişti, ege benim yatakta uyudu. gece sen çocuğu unut, dön ve bir kafa at çocuğa:)))) neye uğradığını şaşırdı garibim. tabi ben de.. ama düğün ertesi bol alkollü bir durum olduğundan çok üzerinde duramayıp sızdım hemen. allahtan ertesi gün ege olayı hatırlamadı:DDD

8 Eylül 2012 Cumartesi

Bir düğün bir hikaye...

Bir düğün:
Dün akşam kuzenimin oğlunun düğünü vardı. evet durumun vahametinin farkındayım. bırak kuzenleri kuzenlerimin çocukları evleniyor artıkın.
Bu durumun farkında olarak gittim düğüne, hatta arada "lan damadın annesinin kuzeniyim, damatla toplasan 2 saat falan konuşmuşluğum var, yazık çocuğa" diye düşünmedim desem yalan olur. yine de kuzendir dedik ve gittik.
dip not: düğün Esma Sultan'da, muhteşem mekan.
Gittik düğüne, önden kokteyl vardı ama geç kaldığımız için onun sonuna yetiştik anca. sonra ufaktan uzun zamandır görmediğim kuzenleri vs gördüm. sarmaş dolaş hasret gidermeyi müteakip gözüme çocukluğumdan anımsadığım, çook sevdiğim ve yıllaaardır görmediğim bir sima ilişti. Bende isim ve yüz eşleşmesi zaman alır ama Rahime ablayı anında tanıdım. Ablama sordum onlar değil mi diye, onayladı. bu arada rahime abla da bana dikkatle baktı ama tanıyamadı. sonra gidip yanlarına hatırlatınca pek bir sarmaş dolaş olduk. şansıma ben onlarla aynı masadaydım. gece boyunca sevgi kelebeği modundaydık.
tabi bizimki ve yan masa akraba masası gibi bişeydi. yaş ortalaması 24lük çıtır kızımıza rağmen 50 civarındaydı sanırım. özellikle gecenin ilerleyen saatlerinde gelin ve damadın genç arkadaşları oynamaya başlayıp da pisti domine edince artık yaşlı akrabalar sınıfına doğru ilerlemekte olduğum gerçeği ile yüzyüze geldim. arada piste çıkıp farkı kapamaya çalıştıysam da pistte de tanıdığım ve karşımda dans edenler yine yaşını almış akrabalar olunca çabalarım şamar gibi suratıma suratıma indi.
geceye dair tek umut verici olay after party de 3'e kadar kalıp hoplayıp zıplamaya devam etmemiz oldu. bu sayede postu biraz düzelttik diycem ama 65lik kuzenim de bizimle aynı saatlerde ayrıldığı için durumu varın siz düşünün!!!
Bu arada after party de gayet güzeldi. kapıda ışıklı gözlükten şapkaya tutun bilimum aksesuar dağıttılar. geceye özel esprili t-shirtler giydi herkes. bir de artık ayakları patlayan kızlar (ben dahil) ayakkabıları çıkarıp yalınayak dansetmeye başlayınca gece daha renkli bir hal aldı. hayır çok iğrenç değiliz, yerde beyaz halı kaplıydı:)))
Bir hikaye:
Düğün sırasında ilginç bişey oldu. ben normalde çocukluğumu hiç hatırlamam. ama bir anda gözümün önünde bir sahne canlandı. Bülent abi ile Rahime ablamın nişanı evlerinin terasında olmuştu. bir an onu anımsadım ve rahime ablaya söyledim. ben 8 yaşındaymışım o zaman.
sonra o da bana bir hikaye anlattı. onlar pazartesi günü ankarada evlenmişler. dolayısıyla annemler beni nikaha götürmemiş. ama ben o kadar ağlamışım ki gelin görücem diye annem bana gelini eve getireceğine söz vermiş. nikah dönüşü rica etmiş ve bize gelmişler. zaten annemi ve babamı ayrı severlerdi, kıramamışlar. rahime abla kapıyı açtığında yüzündeki ifadeyi görmen lazımdı dedi. gelin geldi diye o kadar sevinmişim ki... annem de bak sana söz verdim, getirdim demiş. sonra ben yanına oturmuşum gelinin, eteğini falan sevmişim. ben olayı hiç anımsamıyorum ama bunu dinleyince çok duygulandım.
özellikle de annesini hiç hatırlamayan, anne mevhumunu unutmuş birinin kendisinin de onu seven, söz verdiği için zoru başaran, onu düşünen bir annesi olduğunu duyması idi beni duygulandıran... benim de beni çok seven bir annem varmış...

6 Eylül 2012 Perşembe

Demokraside çareler tükenmez

Son zamanlarda gayet avam bir alışkanlık geliştirdim. İşin komik yanı bundan büyük de zevk alıyorum: Balkona çamaşır asmak. Neden bilmiyorum ama hoşuma gidiyor. Tabi çamaşırların hızlı kuruyor olması da cabası. 
tabi işin incelikleri var. nevresim havlu vs gibi büyük ve dışarıdan görünmesinde sakınca olmayan nesneler en dışa, daha ufak tshirt vs içe doğru. Kuralım ise iç çamaşırları asla dışarı asmamak. avamız dedik de o kadar da değil.
İşte bugün de aynı gazla yıkadığım çamaşırların arasına karışmış bir don utanmadan astığım nevresimin arasında kalmış. Nevresimi asarken birden bişey düştü. Bir baktım benim don ağaca takılmış bana ööyle bakıyor. hayır bir de öyle bir düşmüş ki nerden bakarsan bak don olduğu belli.
bütün gün kara kara düşündüm, lan nasıl alıcam bunu diye. 2 mtlik ucu kancalı bir sopa bulsam tam süper olacak da bu tanıma uyan sopa nereden bulunur. Apartman görevlisine sorsam, ağaçtan don alıcam demek de olmaz... çamaşır alıcam desem adam geliyim ben alayım dese ne yapıcam vs.
akşam derse giderken bahçede gördüğüm tırmığa da yan gözle baktım. acaba işe yarar mı diye ama bilemedim.
sonra gece gelip yaptığım maymunluğu selim'e anlatırken "evde süpürge yok mu?" dedi. onun bu sorusuyla bende şimşekler çaktı. Koştum elektrikli süpürgeyi kaptım. borusu dona ulaştı, çalıştırınca da hoop çekiverdi:)))) 
don sağ ben selamet kapattık olayı:)))

3 Eylül 2012 Pazartesi

Suits

Aşık oldum ben... Kendisinin rol adı Harvey Specter... Muhteşem bir tip, süper karakter. Hani izlerken dibim düşüyor denir ya, aynen öyle. resmen dibim düşüyor... ben harvey istirem...

Hangi dizi derseniz dizinin adı Suits. Olaylar bir avukatlık firmasında geçiyor. Dava vs kısmı da heyecanlı ama son derece eğlenceli, esprili bir dizi. İzlerken çok keyif alıyorum ama maalesef 2. sezon da bitti ve yeni sezon teee Ocakta.:(

Tatilin dibine vurmaca...

aylardır tembel modundayım ama tam tatil sayılmaz ya... okulun tatil olmasını da fırsat bilip Bodrum'a Dileklerin yanına gittim. Önce biraz tedirgin gittim ama süper keyifli bir hafta oldu.
Dileklerin yazlığı Hebil koyunda. gittiğim en güzel denizlerden biri diyebilirim. muhteşem bir mavi. hafif serin, süper bir deniz. ağaç altı şezlongla da birleşince son derece keyifli bir sahil modu oldu. Üzerine bir de Ela faktörü binince... yeme de yanında yat.
Ela zibidisi ilk 3 gün beni görünce ağız büküp ağladı. Ama öyle komik ki, etrafta anası varsa kucağıma geliyor, sonra birden yabancı biri olduğumu idrak ediyor, suratıma bakıp dudak büzmeye başlıyor. anında annesine atıveriyorum, hoop gülüyor:))) öyle sevimli ki... 3. günden sonra kucağımda ağlamamaya başladı. bi komik bi şeker... paso onla oynadık. ama olay tabi ağlayınca annesine verme modu olduğu için en keyifli bebek sevme olayı:)
salı gece bodrum tatilinden döndükten sonra çarşamba ablamların 30 ağustos tatilini birleştirip bozcaadaya gideceğini öğrendim. anında onlara yazıldım. geçen sefer bozcaada'ya günübirlik gittiğimden aklım kalmıştı. bu kez 3 gece konakladık. yolda yine gelibolu, çanakkale şehitliği derken keyifli bir yolculuk oldu. sezonun son denizine de orada girdim. yalnız yok böyle soğuk bir deniz. resmen uyuştum. buna rağmen ısrarla girdik denize. dona dona yüzdüm resmen. bıçak gibi keskin derler ya, aynen öyleydi işte. dışarıda manyak bir rüzgar olmasına rağmen ıslakken bile sudakinden daha az üşüyorsun...
keyifli 3 günün ardından kabus dönüş yolunda oldu. 2.5 saat feribot kuyruğunda bekledik. yol uzadı da uzadı. resmen yola çıkmamızla eve varmamız arasında 12 saat geçmişti. Bayılacaktık resmen...
ama iyi eğlendim be.... üstüste 2 keyifli tatil:)