Sayfalar

30 Ekim 2012 Salı

bayram x 2

Bir bayramı daha geride bıraktık. aslında 2 bayram bıraktık. biri kurban bayramı diğeri cumhuriyet bayramı.
ne zamandır gidemiyordum bu sefer sürenin uzunluğunu da fırsat bilip koştum ankara'ya. gerçi çoğunluk şehir dışında ama kalan sağlar benimdir diyerekten gittim valla. iyi ki de gitmişim. o kadar keyifli geçti ki 5 gün anlamadım ne zaman gittim de ne zaman dönüş vakti geldi:(
bu sefer ankaraya varınca içimi bir sevgi kapladı. özlemişim lan şehri resmen. seviyorum ben ankarayı. hala seviyorum. içindekiler daha güzel yapıyor ama şehiri de seviyorum.
Çarşamba gider gitmez soluğu serkanda aldım. beyazlarımdan arındıktan sonra doğru kuzenlere. gece ablamlar da geldiler. perşembe onlarla dolandık biraz, paso aile muhabbeti yani. gayet keyifli idi. cuma da akşama kadar kuzenlerde takıldım sonra dido'ya. akşam orda kaldım, sohbet muhabbet süper. bir nevi de aydınlanma yaşadım sayelerinde, bilahare bahsederim. ama beni içinde bulunduğum karanlık dünyadan çıkaracaklar gibi görünüyor. neyse cts gecesi istikamet ise burak ve derya. onlarla da sohbet muhabbet. pazar öglen perihan hanım, akşama kadar da anilar vs...
bir baktım pts olmuş, kurban bayramı bitmiş. derken sabah 11 suları biber gazı yemeye eski meclisin önüne gittik ama biz varasıya gazı ve suyu sıkmışlardı, bana bişey kalmadı. onun yerine usluca yürümek düştü meclisten anıtkabire. allahım o ne kalabalıktı. tek başıma olmama rağmen kendimi hiiç yalnız hissetmedim. elimde bayrak salladım durdum.
anıtkabir de artık yürüyüş bittiği ve dikilme faslı başladığı ve ben yalnız olduğum için fazla oyalanmadım. bahçeliye uzadım. derken pisimle buluştuk ancak ben yorgunluktan ölmek üzereyim. 7 gibi ondan ayrılıp eve geldim, bi duş alıp kendime geldikten sonra kısa bir ziyaret için özlem ve saltuk'a uğradım.
gece saat 1 otobüsü ile de istanbula döndüm.
5 günü bu kadar kısa özetledim diye böyle yalap şaplak geçti sanmayın, sadece uzun uzun yazacak takaatim yok şu anda:)))
ama çok güzel geçti be yav...

23 Ekim 2012 Salı

Karar zamanı

Yeni bir kurs buldum gibi. kasım ortasında başlayacaklarmış. cts pazar günleri 10:30 - 16:30 arası.
başka bir okula gitme konusunda kendimi biraz huzursuz hissediyorum ama sonuçta eğer buradaki kurs bitecekse yapacak bişey yok değil mi?... keşke akademi de devam edebilsem.
yeni bir oyun başlatıyorlar. vardiya oyuncuları olarak. altan hocadan provalara katılmak için izin aldım ama provalar hafta içi mesai saatinde:( ulan tam da işe başlayacak zamanı buldum ha:(
yaaa ühühühüühühüh...
piyango aldım az önce. bana çok para çıksın ki geçim derdi olmadan şu işe devam edebileyim:)
öğrencilik ne güzelmiş yaa, ekmek elden su gölden yaşıyorsun, anan baban bakıyor sana, sen istediğini yapıyorsun... aaah ah!

22 Ekim 2012 Pazartesi

şimdi nolcek?

Az önce sonuçlar açıklandı. 61 ortalama ile bitirmişim. sınıfın en yüksek notu. ama diğer sınıflarda 2 tane 75 varmış...
aslında bu civarlarda bir not bekliyordum. 64-65 olsa diyordum, 61 olmuş... ilk duyduğumda sevindim ama aslında daha iyi olmalı... daha iyi olması için ne yapmalıyım şimdi bu bulmam gerekiyor. acaba şu craft'a yazılmayarak hata mı yaptım:(
neyse bulucam bişeyler devam etmek için. ilerletmem lazım bu olayı. bir yol gösterici bulmam lazım:)
şu oyun provalarında hocaları biraz sıkıştırayım bakayım ne yapabilirim:)

akşam olsana!!!

Hay Allahım yaa, yeminle heyecandan kafayı yiycem.
Cuma günü kursumuzun bitirme sınavı vardı. Aslına bakarsanız bizimki sertifika programı olmadığı için sınav falan olmayacaktık ama biz halimizi görelim diye cazlayınca peki dediler ve bizi de sınava aldılar. 2 hafta boyunca tirat ve şiir çalıştım gergin bir biçimde. tabi bu arada evdekileri ne derece baydığım konusuna hiç değinmiyorum. Gariplerim akşamları oturup benim ultra tiratlarımı ve şiirimi dinlediler:))
neyse cuma geldi çattı, gittik erkenden okula. bir heyecan bir heyecan sormayın. hatta sınava girmeden önce gidip likör falan aldık kendimize. isim sırasına göre girilecekmiş, ben 5. girdim. benden önce fatih girdi, ben kapıda beklerken garip bir sakinlik çöktü üzerime. dedim selen hadi bakalım.
girdim sınıftan içeri. hoşgeldin beş gittin. hangisiyle başlayacaksın dediler. dedim fidelia. başladım oynamaya. birara baktım resmen ellerim titriyor. hani gerçek anlamda titriyor ancak heyecan gösteren tek yer ellerim. gözardı etmeye çalışıp devam ettim. bir yerde repliğimi karıştırdım ama devam selen dedim, durmak yok.
ilk tiradı yarım kestiler ama herkesinkini kesiyorlarmış. sonra şiire geçtim. arda'dan aldığım tüyo eşliğinde arada seyircinin yüzüne de baktım. seyirci dediğim de vahide hoca ve diğerleri. ama o anda onlar benim için vahide hoca ve diğerleri değildi. onlar kimse değildi, kimliklerinden sıyrılmış beden olarak gördüm onları. neyse şiirimi okudum, ardından serbest tiradımı yaptım. şiiri ve son tiradı kesmediler. onları koşturarak bitirdim.
birçok yorum yaptılar. normalde sesin güçlü, neden daha alçak konuşuyorsun dedi vahide hoca. dedim o kadar çok espri konusu oluyor ki baskılamaya çalışıyorum. sonra dadıyı seçmekle aslında hata ettim, yaşlı kadın falan dedim. yok sen yaparsın sende o enerji var dedi ersin hoca. diksiyon hocası "hem, annem ve lazım" kelimelerini yanlış söylediğimi söyledi. farkındayım ama heyecandan işte:)
neden koştun dediler dedim yine heyecandan.
sonra vahide hoca bana birkaç yorum yaptı, ağzı açık baktım kadına. sen gerçekten istiyor musun dedi. istediğini ben görüyorum ama sen istiyor musun. dedim istiyorum ama yeteneğim var mı bilmiyorum. önce istemek dedi o da. bu konuda biraz konuştuk. sonra bana "sen aslında çekingen bir yapıya sahipsin ve enerjinle bunu kapatmaya çalışıyorsun" dedi. ben orda kalakaldım. kadın beni hepi topu 3-5 dakika gördü ve bir cümlede özetledi. düşüp bayılacağıdım resmen:)
neden kısa programa geldin diye sordu, o denk geldi dedim. aslında diğerine de tekrar gelsem mi diye sordum ama pek tavsiye etmediler dedim. araştırıyorum ben yeni kursları, soğutmak istemiyorum dedim. hatta sizin belki ileri derece bir kurs açacağınızı söylediler, ona alırsanız ona da gelmek istiyorum dedim. bütün workshoplara geleceğim dedim. dedim de dedim. ne çok dedim yaaa:P
 neyse sonuç olarak sende o enerji, ışık var dediler. bir de kimsenin istediğin şeyleri yapmana engel olmasına izin verme vs dediler. vahide hoca'ya bunları sizden duydum ya çok mutlu oldum diyerek hoplaya zıplaya çıktım sınıftan.
tabi ben öyle kendi kendime çok sevindirik çıktım ama belki de tamamen yanlış yorumladım söylediklerini. yada kızı gaza getirelim yazık morali bozulmasın demiş de olabilirler:)
henüz notlar açıklanmadı. bugün öğleden sonra açıklanacakmış. 50 baraj notu. bakalım geçebilecek miyim:)
heyecandan patlayacağım. haftasonu kolay geçti ama şu gün geçemiyor bir türlü... akşam olsana be!!!

16 Ekim 2012 Salı

Zurna zırt diyecek

Bu cuma sınavım var. 2 haftadır onunla yatıp kalkıyorum. Bir tane zorunlu tirat, bir tane serbest tirat ve bir de şiir dramatize edecekmişiz sınavda. hadi zorunlu olanı onlar veriyor da serbest olanları nerden bulayım krizini bir şekilde atlattıktan sonra tirat ve şiirle yatıp kalkmaya başladım 2 haftadır.
zorunlu tirat ariel dorfman'ın "dullar" oyunundan fidelia. allahım zorunlu değil de zor olsun diye seçmişler sanırım. ezberleyene kadar resmen anam ağladı. tabi ezber işin kolay kısmı. asıl zor olan onu oynamak:( henüz beceremedim, karar veremedim nasıl yapacağıma:(
sonra geldi serbest tirat sancısı... o mu bu mu derken romeo ve juliet'teki "dadı" da karar kıldım. önce oyunu oku, sancılar içinde tiradı ezberle. dün akşam onu da yaptım sanırım. yani en azından ezber kısmı. dramatizasyon hala nanay.
ve bir de şiir seçimi... benim gibi şiir özürlü bir insan.. ulan şair bile bilmem ne şiiri derken... (aslında önce sessiz gemiyi okumak istemiştim ama altan hoca burun kıvırınca...) internet sağolsun araştırırken can yücel'in "bağlanmayacaksın"ını buldum. bir anda "buldum":) haftasonu onu da ezberledim.
ezberler tamam da asıl işin zor kısmı hala beni bekliyor.
cuma günü dananın kuyruğu kopacak... kurul önünde - ki kurulda vahide gördüm de olacak -  performanslarımızı sergiliycez... dilim tutulmazsa iyidir...
2 haftadır ödevi olup da yetiştiremeyen öğrenci modunda kıvranıyorum yeminle... hayat memat meselesiymiş gibime geliyor. bir de uzun dönem öğrencilerin notlarını görünce listede (40lar gırla gidiyor) iyice moralim bozuldu.
görücez bakalım bu cuma anyayı konyayı... alıcam boyumun ölçüsünü...
ve işte sanki evren benim bu durumuma aşina gibi bu haftaki yalan dünya'da nurhayat oyunculuk dersi alıyordu... kendimi gördüm sanki ekranda:)

bir de bu var:)

bitti:(

Bu yazıyı geçen hafta yazmaya başlamışım ama kalmış. yine de post edeyim:)

Bitti...
3 aydır sonsuz keyif aldığım, bitmesini istemediğim, benim için amaç, araç, heves, eğlence, tutku, merak, çaba  olan kursum dün akşam sona erdi. Haftaya bitirme sınavımız olduğu için henüz kendimi sudan çıkmış balık gibi hissetmiyorum ama o gün de yakındır.
neler öğrenmedim ki ben bu kurs esnasında. aslında neler öğrendiğimi ben de bilmiyorum. kağıt üzerine dökebileceğim bişey değildi belki de, bir bakış açısı, empati kurma, hayal etme, doğaçlama.. ben asla yapamam dediğim birçok şeyi istesem yapabiliyormuşum aslında. istesem ve çalışsam...
Karmakarışık duygular içerisindeyim. devam etmem gerektiğini biliyorum. unutmamak soğumak için. ama doğru yoldan gitmek istiyorum. okuldan kopmak istemiyorum falan filan.