Sayfalar

28 Şubat 2008 Perşembe

Ben mi beceriksizim nedir:(

Şu yaşıma geldim, bi de teknik şeylerden az çok anlarım diye geçiniyorum, bir türlü şu internetten indirdiğim dizileri dvd'ye kaydedip ağız tadıyla tv de izleyemedim. Benim sokaktan ne alıp taksan gösteren nadide dvd çalarım benim kopyaladığım dvd'lere gelince dut yemiş bülbüle dönüyor ve değil oynatmayı disc'i bile okumuyor. Millete şapır şupur bize yarabbi şükür! Kesin bişeyleri yanlış yapıyorum ama ne.
Halbuki ne hayaller kuruyordum. Bütün güzel dizilerimi indirip TV karşısına geçip güzeel güzel izleyecektim. ühühühühü!

21 Şubat 2008 Perşembe


Canım babacım, seni öyle çok özlüyorum ki...

19 Şubat 2008 Salı

Kaçamak

13 Şubat günü 13'ün adına yakışır bir uğursuzlukla geçti. Bitiriyoruz sandığımız bir işte olmadık terslik çıktı ve iş açısından hayatımın en gergin günlerinden biri olma özelliğine sahip oldu. Hani bu olay babamdan önce başıma gelse sanki dünya başıma yıkılır, kendimi kahrederdim. Şimdi hayata bakış açım değiştiği için daha az sarsıldım ama yine de çok gerildim.
Akşam saat 8 sularında kabusumuz bitme yoluna girdi. Eve gitmek istemedi canım. Daha doğrusu içmek istedim Baktım Gökben ve Ayşe'nin de günü pek parlak geçmemiş, hadi dedik. Önce Sela'yı denedik ama maç nedeniyle çok kalabalıktı. Biz de rotayı Peppermill'e çevirdik.
Hepimizde bira krizi oluşmuştu. Garsonun "güzel şaraplarımız var" yorumunu es geçerek biralarımızı ısmarladık.
Biralara gömüldükten sonra ufak bir masa donatma olayı yaptık:
2 saatin sonunda bilimum aburcuburla dolmuş, biralarla rahatlamış bir şekilde ayrıldık ordan. İyi geldi ne yalan diyim.

Yaşasın internet

Kaç gündür evde internet yok. Meğer ne çok alışmışım internet varlığına, elimin altında olmasına. Kaç gündür elim ayağım yok sanki. Şimdi 1-2 allem ettim de çalıştırdım:)

Taşındım... yani sanırım!

İlk plana göre cuma günü saat 9'da taşıma şirketi eve gelip eşyaları paketleyecek, cts de taşıyacaktı. Cuma sabahı işten izin alıp eve gittim. Sonra saat 9:30 sularında taşıma şirketi ile aramızda şöyle bir muhabbet geçti:
- Alo. Nerdesiniz? ... Nasıl yani?... Ne zaman dediniz?... Ben hatırlamıyorum... Hayır, ben de bunamadım... İyi!
Beyefendiler muhtemelen yoğun oldukları için benim paketleme işini de cts'ye bıraktılar. Ben de tıpış tıpış işe geldim.
Cumartesi saat 8'de evde işbaşı yapılmıştı. Bir yandan ev harıl harıl toplanıyor, diğer yandan "aman o eve gitcek, o depoya kalkcak" nidaları ile eşyaların gidecekleri yerlerin karışmasını engellemeye çalışıyorum.

Allahım ne zor şeymiş taşınmak! Güya koltuğum paketlenirken resim çekecektim, nasip olmadı:( Onun yerine yatak odasıyla yetindim.
Öğlen 1 sularında paketleme ancak bitti. İşin zor kısmı bitti derken asıl zor kısmın diğer eve sığmak olduğunu bilemezdim tabi. Ben depodan korkarken depoda küçücük bir yere sığdı tüm eşyam. Zaten hepi topu 1 oda eşya:) Ben aşağıda arabada bekleyip depo ile ilgilenirken taşıyıcılar "abla yukarısı felaket, heryer kutu" dediğinde sorunun boyutunu tasavvur edememiştim. Yukarı çıktığımda kolilerin üzerinden yanından hoplayarak geçmek durumunda kaldım.
Hani sorsanız, yani Emek evine baksanız taşınmışım da Ayrancı evine göre henüz herşey ayakta!
Meğer içinde zaten yaşanan bir eve taşınmak ne zormuş. İki dolap tek dolaba nasıl da zor tepiliyormuş! Her 2 gün de gece 10'a kadar çalıştıktan sonra ancak nefes alır hale geldik:)
Şimdi iki evi birleştirmenin avantajlarını yaşıyoruz. Mesela artık yatak odasında da TV var. Bu işe en çok Ege sevindi. İlla orda TV seyredecek. Giriveriyor akşamları yatağa, tabi TV de daima NBA!
Diyorum ki 2. DVD player'i da yatak odasına kuralım:P

10 Şubat 2008 Pazar

Geri sayım başladı

Geri sayım başladı ya bugün eve gelip ufak ufak eşyalarımı toplamaya başladım. Önce kıyafetleri ayırıp bavul ve hurçlara yerleştirdik sonra yatak yorgan benzerlerini. Çok bişeyi ellemek de istemiyorum adamlar gelince toplasın diye ama gözüm acaip korkmuş durumda. Şaka maka bisürü eşyam birikmiş, hangisi nere gitcek karar veremiyorum:(
Bir yandan da evimi özlemişim. Ayrılmak buruk geliyor. Şaka maka 2.5 sene. Gerçi son 6 aydır nerdeyse evde misafirim ama...
Temelli ayrılmadan veda gecesi olsun bari dedim ve bu gece evde kaldım. Gerçi ev bir nebze tam takır kuru bakır ama mentalite farklı:) Evle ve anılarla vedalaşmak.
Yalnız kalmaktan ürkerim sanıyorumdum ama öyle olmadı. Biraz buruk oturdum her zamanki gibi koltuğuma, bilgisayarım kucagimda, tv karşımda. Nette gez ve oyun oynamaya devam. Zaman nasıl geçti anlamadı. Şimdi de Anlat bakalım show izliyorum. Who's line is it anyway?'in türk versiyonu. Masterdayken amerikan versiyonunu büyük keyifle izlerdim. Bizimkilerin yaptığı da süper komik bir program olmuş valla. Saat sabahın 2'si oldu, yatamadım bir türlü.
Yatıp kalkınca da gün bitecek ve veda vakti gelecek ya... Küçüktü felandı ama alışmıştım be evime...
İnsanın hayatı nasıl da hızlı değişebiliyor. Ne olduğunu anlamadan bir de bakıyorsun ki bambaşka bir boyuta geçivermişsin...

8 Şubat 2008 Cuma

Terkedilmişim

Geçtiğimiz haftasonu Selim dağıtım öncesi izni için Ankara'daydı. Koşturmacası içerisinde bir şekilde denk getirip Pazar akşamı 8 sularında buluşmayı başardık. Ben zaten ablamlardayım, o da Tunalı civarında olunca D&R'da buluştuk.
Komik ama askerlik yaramış. Biraz kilo vermiş, pek bi yakışıklı olmuş. Saçlar da beklediğim kadar kötü değildi. Neyse alacağı dergileri aldıktan sonra ordaki Gloria'ya oturduk. Hem de tam kapı ağzına, pencere kenarına. Sonra bana anlat bakalım dedi. Normalde konuşmayı reddeden ben başladım konuşmaya ve ağlamaya. Anlattım da ağladım, ağladım da anlattım. Masada peçeteler yığıldıkça yığıldı. Bu arada içeriye bilimum insan girip çıkıyor. Umurumda değil:) Sonra saat 9'u geçerken Burak geldi. Kurbağaya dönmüş gözlerimle kendisini karşılarken olaya noktayı koydum "Buraak, Selim beni terketti!":)))

Tüküren kurbağa ve mücevherler

Yaklaşık bir aydır maailecek yeni bir hobi geliştirdik. Sapık gibi oyun oynuyoruz. Özellikle Murat gitmeden önce hepimiz bir bilgisayar başına oturup facebook üzerinden "bejeweled" oynamaya sarmıştık. Yemek biter, herkes odaya gelir ve bilgisayarlar açılır. Sonra TV ve oyun kombinesi devam eder. Insanin düşünmesini engellediği için bayağı iyi bir beyin boşaltma aracı.
Sonra olayı biraz daha geliştirdik ve oyunları indirip yükledik. Bir de Derya sayesinde tüküren kurbağayı (zuma) keşfettim. Akşam oynamadığım zaman nasıl zaman geçireceğimi bilemiyorum:) Yatınca da gözümün önünden toplar ve taşlar geçiyor gerçi ama başka düşüncelerle boğuşmaktan iyidir.