İlk plana göre cuma günü saat 9'da taşıma şirketi eve gelip eşyaları paketleyecek, cts de taşıyacaktı. Cuma sabahı işten izin alıp eve gittim. Sonra saat 9:30 sularında taşıma şirketi ile aramızda şöyle bir muhabbet geçti:
- Alo. Nerdesiniz? ... Nasıl yani?... Ne zaman dediniz?... Ben hatırlamıyorum... Hayır, ben de bunamadım... İyi!
Beyefendiler muhtemelen yoğun oldukları için benim paketleme işini de cts'ye bıraktılar. Ben de tıpış tıpış işe geldim.
Cumartesi saat 8'de evde işbaşı yapılmıştı. Bir yandan ev harıl harıl toplanıyor, diğer yandan "aman o eve gitcek, o depoya kalkcak" nidaları ile eşyaların gidecekleri yerlerin karışmasını engellemeye çalışıyorum.
Allahım ne zor şeymiş taşınmak! Güya koltuğum paketlenirken resim çekecektim, nasip olmadı:( Onun yerine yatak odasıyla yetindim.
Öğlen 1 sularında paketleme ancak bitti. İşin zor kısmı bitti derken asıl zor kısmın diğer eve sığmak olduğunu bilemezdim tabi. Ben depodan korkarken depoda küçücük bir yere sığdı tüm eşyam. Zaten hepi topu 1 oda eşya:) Ben aşağıda arabada bekleyip depo ile ilgilenirken taşıyıcılar "abla yukarısı felaket, heryer kutu" dediğinde sorunun boyutunu tasavvur edememiştim. Yukarı çıktığımda kolilerin üzerinden yanından hoplayarak geçmek durumunda kaldım.
Hani sorsanız, yani Emek evine baksanız taşınmışım da Ayrancı evine göre henüz herşey ayakta!
Meğer içinde zaten yaşanan bir eve taşınmak ne zormuş. İki dolap tek dolaba nasıl da zor tepiliyormuş! Her 2 gün de gece 10'a kadar çalıştıktan sonra ancak nefes alır hale geldik:)
Şimdi iki evi birleştirmenin avantajlarını yaşıyoruz. Mesela artık yatak odasında da TV var. Bu işe en çok Ege sevindi. İlla orda TV seyredecek. Giriveriyor akşamları yatağa, tabi TV de daima NBA!
Diyorum ki 2. DVD player'i da yatak odasına kuralım:P
0 yorum:
Yorum Gönder