28 Eylül 2009 Pazartesi
sick sense of humour
Bu şarkıyı hep çok sevmişimdir. özellikle "god's got a sick sense of humour, when I die I expect to find him laughing" kısmını:)))
Çanakkale içindeee aynalı çarşı:PpP
Bayram kabusum halihazırda planını yapmış, Saros körfezine gidecek çoluklu çocuklu bir gruba takılmam sonucunda sona erdi. Aslında neye niyet neye kısmet dediklerinin canlı örneğini yaşadım ama yapacak bişey yoktu malesef.
Cumartesi günü sabahtan Aylin'in arkadaşları ile çıktım yola. Dura kalka, oynaya zıplaya vardık körfez sahilindeki Güneyli köyüne. Motele varışımızdan yaklaşık 5-10 dakika sonra bir yağmur indirdi ki sormayın. Deniz hayalimin son kırıntısına da veda ederek vurup kafayı yattım ben de.
Havanın soğuk, motelin vasat olması neticesinde pazar gününü gelibolu gezisine ayırdık. Sabahtan çıktık yola, Kilitbahir senin, şehitlik benim dolandık bütün gün.
Şehitlik ne zamandır görmek istediğim bir yerdi. İçim içime sığmayarak gittim anıtın olduğu yere. Aslında daha derin duygular yaşamayı bekliyordum, o bakımdan biraz hayal kırıklığı yaşadım ama gene de yıllardır yapmak istediğim bir ziyareti gerçekleştirmiş olmaktan da mutluydum.
Yarımada turunda tarihinin değerinin yanısıra beni en çok çarpan şey ise denizin rengi oldu. Özellikle şehitlikten uzanan sonsuzluk o kadar çarpıcıydı ki derin derin içime çekip hafızama gömmeye çalıştım hem manzarayı hem maviliği. Hele saros körfezini ilk gördüğümde suda eflatun rengini gördüğüme yemin edebilirim. Uzun süre gözümü alamadım resmen. Son olarak da Eceabat'daki Opet'in tarihe saygı kampanyasın kapsamında yaptığı minicik tarihi parkı görüp haşat bir şekilde motele döndük.
Pazartesi hava açısından pazardan hiç farklı değildi. Bu sefer erkenden Bozcaada yoluna düştük. Git allah git, feribota in bin, gene yol git vs derken yol 3-4 saat sürdü. Yol üzerinde jet hızıyla da Truva'ya uğradık ama yakalamamız gereken bir feribot olduğu için sadece atı selamlayıp geçtik ordan. (bir sonraki ziyarette kalıntılar itinayla gezilecek). Sonuçta Bozcaada'ya vardık. Deniz yine muhteşemdi ve adayı da görünce değil günübirlik burada mutlaka bir tatil geçirilmesi gerektiğine karar verdim. Mavi yine muhteşem, evler, sokaklar birbirinden sevimli, yemekler muhteşem:) Birara sahile indim oturdum bir müddet, boş boş denizi izledim. Terapi geldi işte bu mavilik:)Akşam eve dönüş telaşımızı ise şimdi anlatamıycam ama olan benim peynir helvama oldu. Yine bir feribot telaşesinden onu atlamak durumunda kaldık. Dönüş günü gelip çattığında ise hava süper güzel olmuştu. Denize girmezsem çatlarım modunda skinimi geçirdim üzerime, attım kendimi suya. Su o kadar soğuktu ki giysiye rağmen uzun kalamadım. ama sudaydım ya, herşeye değer:)
Özünde keyifli bir tatil oldu. Ne demiş atalar, neye niyet neye kısmet:)
Cumartesi günü sabahtan Aylin'in arkadaşları ile çıktım yola. Dura kalka, oynaya zıplaya vardık körfez sahilindeki Güneyli köyüne. Motele varışımızdan yaklaşık 5-10 dakika sonra bir yağmur indirdi ki sormayın. Deniz hayalimin son kırıntısına da veda ederek vurup kafayı yattım ben de.
Havanın soğuk, motelin vasat olması neticesinde pazar gününü gelibolu gezisine ayırdık. Sabahtan çıktık yola, Kilitbahir senin, şehitlik benim dolandık bütün gün.
Şehitlik ne zamandır görmek istediğim bir yerdi. İçim içime sığmayarak gittim anıtın olduğu yere. Aslında daha derin duygular yaşamayı bekliyordum, o bakımdan biraz hayal kırıklığı yaşadım ama gene de yıllardır yapmak istediğim bir ziyareti gerçekleştirmiş olmaktan da mutluydum.
Yarımada turunda tarihinin değerinin yanısıra beni en çok çarpan şey ise denizin rengi oldu. Özellikle şehitlikten uzanan sonsuzluk o kadar çarpıcıydı ki derin derin içime çekip hafızama gömmeye çalıştım hem manzarayı hem maviliği. Hele saros körfezini ilk gördüğümde suda eflatun rengini gördüğüme yemin edebilirim. Uzun süre gözümü alamadım resmen. Son olarak da Eceabat'daki Opet'in tarihe saygı kampanyasın kapsamında yaptığı minicik tarihi parkı görüp haşat bir şekilde motele döndük.
Pazartesi hava açısından pazardan hiç farklı değildi. Bu sefer erkenden Bozcaada yoluna düştük. Git allah git, feribota in bin, gene yol git vs derken yol 3-4 saat sürdü. Yol üzerinde jet hızıyla da Truva'ya uğradık ama yakalamamız gereken bir feribot olduğu için sadece atı selamlayıp geçtik ordan. (bir sonraki ziyarette kalıntılar itinayla gezilecek). Sonuçta Bozcaada'ya vardık. Deniz yine muhteşemdi ve adayı da görünce değil günübirlik burada mutlaka bir tatil geçirilmesi gerektiğine karar verdim. Mavi yine muhteşem, evler, sokaklar birbirinden sevimli, yemekler muhteşem:) Birara sahile indim oturdum bir müddet, boş boş denizi izledim. Terapi geldi işte bu mavilik:)Akşam eve dönüş telaşımızı ise şimdi anlatamıycam ama olan benim peynir helvama oldu. Yine bir feribot telaşesinden onu atlamak durumunda kaldık. Dönüş günü gelip çattığında ise hava süper güzel olmuştu. Denize girmezsem çatlarım modunda skinimi geçirdim üzerime, attım kendimi suya. Su o kadar soğuktu ki giysiye rağmen uzun kalamadım. ama sudaydım ya, herşeye değer:)
Özünde keyifli bir tatil oldu. Ne demiş atalar, neye niyet neye kısmet:)
TGEV
Bu haftasonu nihayet TGEV'den çağırdılar. Cumartesi tanıtım toplantısı dün ise iletişim eğitimi adı altında 5-6 saatlik bir eğitim vardı. Bu arada olay tee Beykoz'da. Sazan ben sanırım Beykoz ve Beylerbeyi'ni karıştırmış olmalıyım ki haritaya bakıp da Karadeniz kıyısını görünce uçukladım hafiften:)
Cumartesi sabah 11 de, pazar ise 10'da başladı aktivite. hadi cts 2 saat vakfı tanıttılar da pazar günkü uzun olmasına rağmen pek eğlenceli geçti. Bir yandan vakıf ve çocuklarla iletişim konusunda bilgi verirken diğer yandan abuk subuk bisürü oyun oynadık. Yok göz bağlayarak sıraya dizilme, yok turnuva vs. Eğitim alanların geneli üniverisite öğrencisi, sonra ben ve benden bir sonraki grup ise 50 yaş üstü şeklindeydi. hele 3 tane ev arkadaşı çocuk vardı ki kırıp geçirdiler sınıfı. Önce oyunlarda hile yaptık hep birlikte, sonra soytardık bolca. Hele son bir oyun vardı ki sınıfa sığmayacağımız için bizi dışarı çıkardılar. Daire olup karşındakinin elini tutuyorsun da sonra çözülmeye çalışıyorsun falan ya, debelenip debelenip en son grup halinde yere kapaklandığımızda gülmekten gözümden yaş geliyordu.
Olay bir yandan keyifli olmakla birlikte bir yandan da ürkütüyor beni aslında. Eğitimde verilen örnek olaylara bile bön bön baktığım doğrultusunda etkinliğe girince başıma ne gelir kimbilir. imdat!
Cumartesi sabah 11 de, pazar ise 10'da başladı aktivite. hadi cts 2 saat vakfı tanıttılar da pazar günkü uzun olmasına rağmen pek eğlenceli geçti. Bir yandan vakıf ve çocuklarla iletişim konusunda bilgi verirken diğer yandan abuk subuk bisürü oyun oynadık. Yok göz bağlayarak sıraya dizilme, yok turnuva vs. Eğitim alanların geneli üniverisite öğrencisi, sonra ben ve benden bir sonraki grup ise 50 yaş üstü şeklindeydi. hele 3 tane ev arkadaşı çocuk vardı ki kırıp geçirdiler sınıfı. Önce oyunlarda hile yaptık hep birlikte, sonra soytardık bolca. Hele son bir oyun vardı ki sınıfa sığmayacağımız için bizi dışarı çıkardılar. Daire olup karşındakinin elini tutuyorsun da sonra çözülmeye çalışıyorsun falan ya, debelenip debelenip en son grup halinde yere kapaklandığımızda gülmekten gözümden yaş geliyordu.
Olay bir yandan keyifli olmakla birlikte bir yandan da ürkütüyor beni aslında. Eğitimde verilen örnek olaylara bile bön bön baktığım doğrultusunda etkinliğe girince başıma ne gelir kimbilir. imdat!
20 Eylül 2009 Pazar
bayram dedikleri
Burugum bu bayram. Belki de takintili bir sekilde uzaklara gitme telasim ondan.
Burugum bu bayram. Babamsiz gecen 3. bayram. Ne opecek bir el, ne gidecek bir ev.
Sevmiyorum artik ne ramazani ne bayramlari, gozume sokar gibi yokluklarini...
Burugum bu bayram. Babamsiz gecen 3. bayram. Ne opecek bir el, ne gidecek bir ev.
Sevmiyorum artik ne ramazani ne bayramlari, gozume sokar gibi yokluklarini...
18 Eylül 2009 Cuma
Hadi bakalim
Bayram laneti son hiziyla devam ederken son bir denemeye kalkistim. Bu sefer hedef Canakkale, Saros. Bu gece de bir terslik olmazsa yarin sabah yola cikip 4 gun kadar kalacagiz orda. Tum gun motelde mi pineklerim yoksa oraya buraya mi giderim bilmiyorum ama cikiyoruz bakalim yola...
17 Eylül 2009 Perşembe
15 Eylül 2009 Salı
Hoşçakal Patrick...
Onu ilk "Kuzey ve Güney" ile izlemiştim. Hatırlıyorum cuma akşamını iple çeker, heyecan içinde oturur beklerdim. Dizi bitmesin diye ağır çekim izlemeye çalışırdım. Hatta bir keresinde Bezen beni doğum gününe çağırmıştı. Tam bir loser olduğum doğrultusunda zaten ortama giremediğimi bahane ederek partiden erken kaçmış, eve gelip yine diziyi izlemiştim.
Sonra dirty dancing geldi. O kadar heyecanlanmıştım ki filme. Çok iyi hatırlıyorum, Akün sinemasında oynuyordu. Film başladığında bile bir korku vardı içimde, bişey olacak da ben filmi izleyemeyeceğim diye. Netekim korktuğum olmuş sonlarına doğru ya film kopmuş ya da elektrikler kesilmişti. Ağlayacaktım resmen:))) Allahtan kısa sürede sorun çözülmüş, az bir kayıpla devam etmiştim izlemeye.
Yıllar geçtikçe sevgim hiç azalmadı. Ne de olsa ilk göz ağrımdı. Outsider, ghost, road house...
Huzur içinde yat Patrick... you will be missed...
14 Eylül 2009 Pazartesi
Günler günlerin ardından
Günler birbiri ardına geçip gidiyor yine hiçbir şey yapmadan. Uyuz modunda işe gidip geliyorum gündüzleri. Akşamları nedense eve kapandım. Yine laptop ve TV modunda geceyi yarılıyor, sabaha varıyorum. Geriye dönüp baksanız elde var koca bir sıfır.
Geçen hafta bütün haftayı kendime alternatif tatil programı bulmaya adamıştım. Deniz hayallerim tavan yapan uçak biletleri ve dolan oteller sebebiyle rafa kalktıktan sonra gerçeği kabullenip oturdum. Şimdi kendime denizle alakası olmayan ama yine de yapmak istediğim başka bir alternatif yarattım. Bunun adı ise güneydoğu turu. 4 gün Antakya, Antep, Urfa vs gezip, yiyip içip gelecek bir tura dahil oldum. Yani en azından bugün rezervasyon yaptırdım. Sonu ne olur bilinmez ama en azından evde oturmayacağım için memnunum. Bir de işin içinde Mozaikler ve Birecik var:)
Tatil şoku yüzünden ultra buruk geçen haftanın ardında tüm haftasonumu pineklemeye ayırmıştım. Aynen de öyle yaptım. Cts öğlene kadar uyuduktan sonra Yakarinin doğumgünü de olmasa evden çıkmayacaktım ama onun hayrına önce hediye sonra kutlama ayağına sokağa adım attım. Gece yemekten sonra ise eve dönmek yerine rotayı ablamlara çevirince pazarı da orda pinekleyerek geçirdim. Alan razı satan razı:)
Bu arada bütün hafta burada felaket yağmur yağdı. İstanbulun bu yakası sağlam kalmakla beraber karşı yakayı sel aldı...
Diyorum ya hayatım bayık, yazdıklarım da ona paralel bayık işte nolsun.
a ama bir dakkaa... Avrupa Basketbol Şampiyonasının günahını almayalım şimdi. Geçen haftayı süsleyen en güzel olaydı kendisi. bugüne kadar 4 süper maçta 4 galibiyetle geldik bugüne. Darısı bu akşamki 5. de.
Geçen hafta bütün haftayı kendime alternatif tatil programı bulmaya adamıştım. Deniz hayallerim tavan yapan uçak biletleri ve dolan oteller sebebiyle rafa kalktıktan sonra gerçeği kabullenip oturdum. Şimdi kendime denizle alakası olmayan ama yine de yapmak istediğim başka bir alternatif yarattım. Bunun adı ise güneydoğu turu. 4 gün Antakya, Antep, Urfa vs gezip, yiyip içip gelecek bir tura dahil oldum. Yani en azından bugün rezervasyon yaptırdım. Sonu ne olur bilinmez ama en azından evde oturmayacağım için memnunum. Bir de işin içinde Mozaikler ve Birecik var:)
Tatil şoku yüzünden ultra buruk geçen haftanın ardında tüm haftasonumu pineklemeye ayırmıştım. Aynen de öyle yaptım. Cts öğlene kadar uyuduktan sonra Yakarinin doğumgünü de olmasa evden çıkmayacaktım ama onun hayrına önce hediye sonra kutlama ayağına sokağa adım attım. Gece yemekten sonra ise eve dönmek yerine rotayı ablamlara çevirince pazarı da orda pinekleyerek geçirdim. Alan razı satan razı:)
Bu arada bütün hafta burada felaket yağmur yağdı. İstanbulun bu yakası sağlam kalmakla beraber karşı yakayı sel aldı...
Diyorum ya hayatım bayık, yazdıklarım da ona paralel bayık işte nolsun.
a ama bir dakkaa... Avrupa Basketbol Şampiyonasının günahını almayalım şimdi. Geçen haftayı süsleyen en güzel olaydı kendisi. bugüne kadar 4 süper maçta 4 galibiyetle geldik bugüne. Darısı bu akşamki 5. de.
7 Eylül 2009 Pazartesi
Dün akşam çok yorgun olmasam son derece keyifli bir mesaj yazacakken şu anda moralim yerlerde sürünüyor. bayram tatili ile ilgili yaptığım tüm planlar suya düşmüş durumda. Kaç aydır hayalini kurduğum mavi tur, yanında tüm detayları ile birlikte suya gömülüp gitti. denize doyamadığıma mı yanayım yoksa birden tek başıma kaldığıma mı... bilsem böyle olacağını geçen hafta ablamlara takılır onlarla giderdim. onlar 5 gün gidiyorlar, bana yetmez diye düşünürken 5 güne bile hasret kaldım birden. Tek başıma gidicem muhtemelen ama tek başıma tatil yapmayı da ne kendime yedirebiliyorum ne de tek başıma eğlenebilirmişim gibime geliyor... çok canım sıkkın çoooookkkk....
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)