Sayfalar

13 Ağustos 2014 Çarşamba

hay seni yarasa gibisi!!!

Dün gece güya yorgunum ve yoğun bir gün olacak diye makul bir zamanda yatayım dedim. yatakta da biraz oyalandıktan sonra ışığı kapadığımda saat sanırım daha 12 olmamıştı. e iyi tamam makul bir saat. yattım, uykuya geçmek için yatakta bir miktar dönmem lazım. daha 3-5 dakika anca olmuş ki odada gölge oyunu başladı. önce siyah bir hareket dikkatimi çekti. karanlıkta dışarından geçen araçların farlarının gölge oyunu olup olmadığını anlamaya çalıştım. bir yandan da allahım farlardan olsun diye geçiriyorum aklımdan. emin olamayınca uzanıp başucu lambamı yaktım ve ta-taaam. tepemde dönüp duran bir yarasa. bir an bakakaldım yarasaya. lan sen ne zaman girdin içeri. panik halinde kalktım pencerinin telini açtım. salak deli gibi dönüyor ortalıkta ve pencereyi bulamıyor. benim adrenalim tavan yaptı tabi. hemen nevresimi kalkan şeklinde kaldırdım. üzerine atabilir miyim acaba diye düşünüyorum ama olacak gibi değil. o panikle odadan çıkıp kapıyı kapadım. kendi kendime diyorum ki ışığıa kapatıp pencereden ışık tutsam çıkar mı? ama hem evde fener yok hem de sinek değil bu ışığa gelmez. ışıktan kaçar belki diye usulca kapıyı açıp lambayı da yaktım. seninki fır fır dönmeye devam ediyor. hayvan yatakodamda. kapıyı kapatıp gidip başka yerde uyumama imkan yok. ayrıca burası benim evim. invader'lara hiç tahammülüm yok. derken yerde elektrik süpürgesini gördüm. aklımca ağzı ile yakalayıp pencereden salarım diye düşünüyorum. elimde süpürge odaya girdim. hayvan hala daireler çiziyor. ben de kapının ağzında, başka odaya da kaçarsa hiç yakalayamam paniğiyle elimde süpürge bekliyorum. hayvan daire çizdikçe ben de süpürgenin ucuyla takip ediyorum. derken dedim ki lan bu böyle olmayacak, o yarasa ben insanım, benim beynim var. kullansana. o andan sonra refleks olayını bırakıp hayvanın uçtuğunun ters istikametinde hamle yapınca seninki hürp diye giriverdi süpürgenin içine. bir an kendim bile şaşırdım. ya ben içine çekilmesini beklemiyordum, ağzına takılacaktı ben de onu dışarı atacaktım diye. neyse o şaşkınlıkla borunun ucunu salldım pencereden ama muhtemelen hayvan içeri çekilmiştir o sırada. sonra biraz bekleyip süpürgeyi balkona taşıdım. bu sırada da içinde çıkacak diye aklım çıkıyor. neyse süpürgeyi balkona attım da içim rahat etti. işin kabusunun diğer yarısı sonra başladı. ben o stres ve heyecanla olayı face de anlatınca minik yarasaya sempati mesajları yağmaya başladı. yazık ona falan diye. bu sefer bende başladı mı bir vicdan azabı! ama bir yandan da gidip süpürgeyi açmaya cesaret edemiyorum. zaten muhtemelen kanadı kırılmıştır garibin. neyse sonra bir cesaret gidip süpürgenin kapağını açtım. baktım torbanın deliği açık. yani eğer torbaya ulaşıp ölmediyse kendi kendine çıkabileceği bir ortam mevcut. tabi bütün bunları yaparken benim hareketler son derece ürkek. açıp kaçıyorum, hareket yoksa biraz daha yaklaşıyorum falan. hayatımda ilk defa lan şu evde bir erkek olsaydı dedim:) bu şekilde ağzı açık bırakıp yattım süpürgeyi. yattım dediysem sakinleşip ışığı söndürebilmem 2'yi geçti:) sabah kalktım, şöyle uzaktan torbaya göz ucuyla baktım ama içinde bir karaltı göremedim. ama tabi elime almadım. süpürgenin borusunun da metal kısmını kontrol ettim, orada yok. şimdi elastik kordon kısmı kaldı. oraya takilıp takılmadığına bakamadım. akşam bir cesaret ona da el atarım sanırım. torbada ve öldüyse sorun yok, atarım çöpe. ama canlı ise ne yaparım bilemedim:( bir yandan da kendimi canı gibi hissediyorum:((( ama ben böyle olsun istemedim ki:(

0 yorum: