Sayfalar

28 Ocak 2016 Perşembe

Bitirilen "inadına aşk"ın ardından...

beni tekrar klavye başına oturtmayı başaran şeyin bir dizi olması ne kadar ilginç değil mi? ama öyle. yine duygularım kontrol altına alamadığım bir hale geldi ve yine ne kimseye anlatabilirim ne de kimse beni anlar. yaz ortası falandı ben bu diziyi izlemeye başladığımda. beni ne çekti emin değilim ama sevimli geldi birşeyi, hadi izleyeyim dedim. sanırım 2. yada 3. bölümdü. nasıl sardı anlatamam. hemen kaçırdıklarımı da bulup izlemeye başladım. son derece neşeli, hareketli, yan karakterlerin bile bol yer kapladığı hepsinden önemlisi mutlu, pozitif bir dizi. ne bir entrika var dizide, ne keder, ne duygu sömürüsü ne de şiddet. sadece aşk var, inat var ve kahkaha var. inatlaşırken bile öyle tatlı inatlaşıyorlar ki kızamıyorsun. dudağında bir bukle gülümseme ile uzasın gitsin, birbirlerini kışkırtmaya devam etsinler istiyorsun. dizi o kadar pozitif ki kendi içindeki en negatif olayı bile öyle bir anlatmışlar ki, gülmeden duramıyorsun. kızı abisi odaya kitliyor, fonda acıklı bir müzik ve keder yerine durumdan komedi çıkaran bir kendi kendine konuşma ile karşılaşıyorsun. bu acıklı sahnede bile gülmeden duramıyorsun. kahkahalarla izlediğim o kadar çok sahne var ki anlatamam. itiraf ediyorum, ben bu dizinin her bölümünü defalarca izledim. her izlediğimde ise esprilerin bir o kadarını kaçırdığımı farkettim hep. hayatımda ilk kez bir dizinin senaristlerini merak ettim ben... ilk kez bu kadar güzel bir senaryoyu yaratan beyinleri merak ettim, araştırdım, buldum. ilk kez twitterdan üç senariste teşekkür mesajı attım. güncel esprileri, kıvrak dönüşleri, herşeyden önemlisi mutlu, pozitif bakışları ile hayran oldum kendilerine.
dizide farklı tarzlarda çiftler var ve her bir çift ayrı güzel. hepsi de öyle sempatik öyle candan duruyorlar ki... hele başroldeki yalın (can yaman) ve defne (açelya topaloğlu) bir anda taht kurdular yüreğimde. tamam can'ın nefes kesecek kadar yakışıklı, açelya'nın da bir o kadar güzel ve sempatik olmasının bunda ayrı bir yeri var. ama sadece güzel ve yakışıklı olmak yetmez bir şeyi izletmeye. aralarındaki uyum müthiş. hele can'ın her bölümde kendini aşan oyunculuğu, açelya'nın mimikleri sözcüklere sığmaz. ikisi bir araya geldiklerinde sanki dizide oynamıyorlar, sanki onlar gerçekten defne ve yalın ve o sırada ben onları çaktırmadan pencereden izliyorum. son derece doğal, samimi... sonra her karakterin ayrı bir unsuru var ki birkaç bölüm geçmeden içine işliyor. yeşim (nilay)'in "tiii" leri, çınar (eren)'ın "bir dur da"ları, leyloş (yeşim)'un "ayol"u, hele hele de adem (mesut)'in "bittu.. kestuk!"ları. ha bir de son haftalarda diziye dahil olan polat (aras aydın)'ın "abisi" ve tavırları hiç farketmeden hayatımın bir parçası oldu. her hafta iple çektiğim, fragmanları için youtube'u mesken edindiğim, yetmezmiş gibi her bölümü tek tek indirip boşta kaldıkça tekrar tekrar izlediğim, hayatımın merkezi oldular birden bire. kendimi dizi gününe ve saatine göre ayarladım ben. hatta yeniyıla evde tek başıma girme kararı aldığımda bir gıdım üzülüp dertlenmediysem bunda ekranda inadına aşk olmasının etkisi çok büyük. yeni yıla evde tek başıma mutlu girmeme sebep olan şeydir bu dizi... tamam bunun çocukça geldiğinin farkındayım ama belki de mutlu birşeylere hasret kalmıştım. tabi noldu, her güzel, dertsiz, mutlu şey gibi bu dizi de değer görmedi benim acı, entrika, duygu sömürüsü seven embesil halkım tarafımdan. düşen reytinlglerin sonunda final kararı aldılar diziye. şimdi haftaya final var. daha hiçbir konu tamamlanmadan, anlatacak gülecek çok şey varken pat diye bitirecekler diziyi. bense kendimi terkedilmiş gibi hissediyorum. gerçekten. komik biliyorum ama kendimi resmen sevgilisi tarafından terkedilmiş gibi hissediyorum. üstelik terkedilmekte bir umut vardır belki döner diye. şimdi bende o umut da yok. yenilmiş hissediyorum kendimi. çaresiz, mutsuz. komik diyeceksiniz, dalga geçeceksiniz, çocukça bulacaksınız belki. umurumda değil. bu kez imajmış, duruşmuş umurumda değil. evet ben bir fan'dım ve şu anda bu dizi bittiği için gözyaşı döküyorum. işin daha kötüsü ne biliyor musunuz, elim gitmiyor artık diziye. oyuncuları, diziyi yüzüstü bırakan benmişim gibi hissediyorum ve yüzlerine bakamıyorum. ben bu kadar üzgünsem onlar ne durumdadır diye dertlenmekten alamıyorum kendimi. sevdiğine sahip çıkamamış gibi hissediyorum. öfkeleniyorum ama elimden birşey gelmiyor. çarşamba günü son bölümü nasıl izleyeceğim bilmiyorum. o son yazısına nasıl bakıcam inan bilemiyorum...:(

0 yorum: