Dün televizyonda FB-EP basket maçını seyrederken aklıma Drazen Petrovic geldi. Aslında basketbolla ilgili bişey olduğu zaman hep anarım onu, yani unutmuş değilim hiçbir zaman. Onu seyretmek büyülü bir gösteri izlemek gibiydi benim için. Gençlik yıllarımın en önemli maçları onun sayesinde değer bulurdu. Avrupa ve Olimpiyat şampiyonalarını onun sayesinde kaçırmazdım. Yugoslavya'nın hiçbir maçını kaçırmazdım, özellikle Sovyetlere karşı olanlarını. Adımlarını, atışlarını hele de serbest atışlarını gözüm kapalı iken bile görebilirim, kendine has, öyle bir tarzı vardı. Benim için her zaman gerçek bir rüya olmuştu, çok erken uyandırıldığım bir rüya. Gerizekalı bir hatunun aramızdan çekip aldığı bir rüya...
Maçı babamda izlediğim için orda şansım olmadı ama sonra eve gelince ilk iş google'dan araştırdım. Anısına güzel bir sayfa yapmışlar. Drazen Petrovic. O kadar duygulandım ki sayfayı okurken, kendimi tutamayıp ağladım. Gerçi benim ağlamam için öyle fazla bir sebebe gerek yok ama bu sefer her damlasını hakettiği için ağladım. O zamanları hatırlamaya çalıştım. NBA'e draft edilişini. Pek sevinmemiştim ne yalan söyliyim. Hele ilk gittiğinde Blazers'da çok iyi performans gösteremeyince kendine yazık ettiğini düşünmüştüm. Ama sonra Nets'de tekrar yükselişi... Yükselişinin bu kadar iyi olduğunu bilmiyordum. Tabi o zamanlar internet yok bişey yok, hastası değilsen öbür yakadan haber almak zor:( O kısacık hayatına sığdırdığı başarının yanısıra NBA'de yabancı oyuncular adına yarattığı etkinin bu kadar büyük olduğunu, ne kadar azimli ve çalışkan olduğunu, herkes tarafından çok sevildiğini ve sayıldığını bilmiyordum. Dün akşam okudukça gözlerim doldu, ona olan saygım kat be kat arttı, kaybının acısı biraz daha katlandı. Hele Nets'in Drazen'in 3 numaralı formasını emekli edip salona astığını okuduğumdaki duygularımı anlatmak çok zor.
Sonra youtube'dan birkaç video izledim. ( Drazen Petrovic, Mix, dreamteam, 88 olimpiyat finali)Önce kendisi için yapılmış kısa bir dökümanter, oynadığı maçlardan kesitler. Onu tekrar şut atarken görünce bir miktar rahatladım. En azında bu sayede ölümsüzlüğü yakaladığını düşündüm. Ayrıca dokümanterde yeğeni Marco'nun ve stilinin ne kadar çok amcasına benzediğinden bahsediliyordu. Umarım o da amcası kadar başarılı olur ve ismini duyurur.
Dolaştığım sitelerde cenazesinden fotograflar vardı. Kalabalık inanılmaz boyuttaydı. Zagreb'de adına bir anıt mezar yapmışlar ve Cibano'da sanırım 112 sayı attığı stadyumun oralarda bir meydana adını vermişler. Bir kafesi varmış orda. Eğer birgün yolum Zagreb'e düşerse nereye gideceğimi çok iyi biliyorum artık.
0 yorum:
Yorum Gönder