27 Temmuz 2008 Pazar
Mamma Mia!
Dün akşam Simay'la Mamma Mia'yı izlemeye gittik. Ben zaten Mamma Mia'yı severim. Şarkılar çok keyifli, zaten insanı yerinde oturtmuyor. Masterdayken de gittiğim yegane müzikaldi. Neyse dedim ya, en kötü şarkıları dinler, yakışıklı adamları seyreder gelirim diyordum. Ama filmin bu kadar eğlenceli olmasını beklemiyordum.
Önce film başlarken ekranda çıkan ve film başladıktan sonra milletin önünden geçen insanlara atıfta bulunarak hazırlanmış olan, devrilmiş bir ağaç kütüğünün yanından "afedersiniz, pardon" diyerek geçen orangutanlar beni kopardı.
Sonra film başladı. Müziklerin hareketliliğinin yanında filmi de hareketli, kasıntısız, enerji dolu yapmışlar. Filmin nerdeyse başından sonuna kadar ya yerimde fıkırdadım ya da güldüm.
Meryl Streep Donna rolünde harikalar yaratmıştı. Kadına bir kez daha hayran kaldım. Başka kimse olmasa bile filmi alıp götürebilirdi. Arkadaşları ayrı bir komikti. Baba adaylarından ilk favorim Colin Firth olmakla birlikte Pierce Brosnan insanın nefesini kesecek formatta olduğundan dolayı film bittiğinde onun adını sayıklıyordum.
Filmin ikinci yarısı biraz daha sakin ve duygusal olmakla birlikte çıktığımızda yüzümüzde kocaman bir gülümseme vardı.
Kesinlikle dvd'si alınacak.
23 Temmuz 2008 Çarşamba
Kuki'deki çıtır tavuk
Geçen hafta Özge'yle Cepa'ya gittik. Ben Ege'ye tekmelik sözü vermiştim, onu alıcam. Hedef belli olunca işimizi hemen halledip yemek katına çıktık. Ne yesek, nerde yesek derken Özge birden Kuki'yi işaret etti. Ben de severim orayı. Oturduk hemen. Menü'de birbirinden güzel yemek var. Ben yalanarak bir şekilde hepsini eliyorum. En sonunda çıtır tavuklu bir yemek ilişti gözüme. İçinde patates kızartması var ama rica ettim sebzeye çevirdiler. Önce zeytinyağı ve birbirinden güzel ekmekler geldi. Ben acıklı gözlerle bakarken Özge süpürdü hepsini:(
Az sonra yemekler geldi. Ben daha tabağa bakarken mest oldum. Uzun zamandır bu kadar lezzetli yemek yememiştim. Tavukları cornflakesli biseylere bulayıp kızartmışlar. 7-8 parça tavuk. Bunlar kocaman bir sebze tepesinin üzerine çadır kurmuş! (şu anda fotoğrafını çekmediğime bin pişmanım), yanında hardal sos var ama ben hardal sevmediğim için direk kenara ittim. Yemeği kendimden geçmiş bir şekilde yedim. Aslına bakarsanız 2 kişi rahat doyar ama ben de nede olsa 2 kişi sayılırım. Bu arada sebzeler de çok lezzetliydi. Nasıl pişirdilerse artık... süper tatmin edici bir yemek oldu. Bir daha gidersem yemeden önce kesin resmini çekip ölümsüzleştiricem:)
Az sonra yemekler geldi. Ben daha tabağa bakarken mest oldum. Uzun zamandır bu kadar lezzetli yemek yememiştim. Tavukları cornflakesli biseylere bulayıp kızartmışlar. 7-8 parça tavuk. Bunlar kocaman bir sebze tepesinin üzerine çadır kurmuş! (şu anda fotoğrafını çekmediğime bin pişmanım), yanında hardal sos var ama ben hardal sevmediğim için direk kenara ittim. Yemeği kendimden geçmiş bir şekilde yedim. Aslına bakarsanız 2 kişi rahat doyar ama ben de nede olsa 2 kişi sayılırım. Bu arada sebzeler de çok lezzetliydi. Nasıl pişirdilerse artık... süper tatmin edici bir yemek oldu. Bir daha gidersem yemeden önce kesin resmini çekip ölümsüzleştiricem:)
22 Temmuz 2008 Salı
Bitirdim!!!
Dile kolay, 3.5 yıl!!! 3.5 yıldır şu resmi görülen kitabı bitirmeye çalışıyordum. Yanlış anlaşılmasın seriyi değil, sadece bu cildi!!! Nihayet dün akşam son sayfayı da okuyup kapağı kapattım.
Kaç senedir kitap okuma alışkanlığımı felç eden bu kitabı nasıl saklasam ya da cezalandırsam bilemedim, ama bittiğine mutluyum.
Şimdi önümde verilmesi gereken önemli bir karar var. 11. kitaba başlamalı mı, başlamamalı mı?
16 Temmuz 2008 Çarşamba
Ne Pazar ama...
Yine süper yoğun ve koşturmaca bir pazar günü geçirdim. Aslına bakarsanız perşembeden beri bir faaliyet ve koşturmaca içindeydim. Perşembe Simay'ın doğumgünü, cuma Burak'ın doğumgünü ayağına November muhabbeti, cumartesi çiğköfte partisi. Pazar dinlenmek iyi olurdu ama ben onun yerine evden bir çıktım pir çıktım.
Önce Özlem ve Saltuk'un Ankara'da olması şerefine 10.30'da kızlarla ODTU'de kahvaltı. Kızlar dedimse kimse kanması hepsinin kocası çoçuğu da vardı. ODTU'deki Zeynel'e gittik. Aslında kahvaltı vasat ötesi idi ama konum olarak gayet tatmin edici, esintili bir yer olduğu için pek memnun kaldık.
Biz kızlar masada muhabbet ederken bir de baktık ki erkekler minderlere yayılmış... sonra kahveleri de geldi önlerine, kebap valla:)
Kahvaltıdan 1 gibi ayrılıp Muti ve Naz Ada'yı görmeye gittim. Kız nerdeyse 3 haftalık oldu ben doğumdan beri göremedim ikisini de. Kız çok komik, minicik bişey... İlk defa kucağımdayken elimden kayıp düşecek diye korktum. İlginç bir duygu...
Neyse saat 3'e kadar Muti'de kaldıktan sonra akşamki düğün için kuaföre doğru yola çıktım. Saç baş yapıldı. Sonra Simay'la babama gittik. Gittik derken her zaman kullandığımız yol kapanmış, İstanbul yolundan ordan burdan dolanarak, kafa göz yara yara bulduk mezarlığı. Gittik gitmesine ama arılar bizi rahat bırakmadı. İkimizde de terlik varmış, feci taciz ettiler, arabaya nasıl kaçtım bilemedim.
Yollar kapalı olduğu için yine dolana dolana döndük eve ve bana hazırlanmak için yarım saatten az kalmıştı. Uçarak hazırlanıp gidip Bilge ve Muzaffer Teyze'yi aldım. Bilge yolu biliyor. Hedefe ulaştık ulaşmasına ama sesi gelen düğünde bir gariplik var. Gümbür gümbür davul zurna, anlaşılmayan bir anons... Ama yer doğru. Allahım mevlütten mi bahsediyor bu adam, lütfen bu düğün olmasın... Biz dehşet içinde düğünü ararken imdadımıza bekçi yetişti. Bizimkisi meğer arka taraftaymış. Bir oh çekip dolandık arkaya.
Gökçe çok güzel olmuştu. Hemen öp milleti oynıycaz diye sıkıştırdık kızı. Bütün gece oynadık ve soytardık. Hele sonlara doğru Hülya'yla soytarılığın dibine vurduk. Gidicek ya, hiç bozuntuya vermiyoz. Son anların keyfini çıkarmak lazım!!!
Önce Özlem ve Saltuk'un Ankara'da olması şerefine 10.30'da kızlarla ODTU'de kahvaltı. Kızlar dedimse kimse kanması hepsinin kocası çoçuğu da vardı. ODTU'deki Zeynel'e gittik. Aslında kahvaltı vasat ötesi idi ama konum olarak gayet tatmin edici, esintili bir yer olduğu için pek memnun kaldık.
Biz kızlar masada muhabbet ederken bir de baktık ki erkekler minderlere yayılmış... sonra kahveleri de geldi önlerine, kebap valla:)
Kahvaltıdan 1 gibi ayrılıp Muti ve Naz Ada'yı görmeye gittim. Kız nerdeyse 3 haftalık oldu ben doğumdan beri göremedim ikisini de. Kız çok komik, minicik bişey... İlk defa kucağımdayken elimden kayıp düşecek diye korktum. İlginç bir duygu...
Neyse saat 3'e kadar Muti'de kaldıktan sonra akşamki düğün için kuaföre doğru yola çıktım. Saç baş yapıldı. Sonra Simay'la babama gittik. Gittik derken her zaman kullandığımız yol kapanmış, İstanbul yolundan ordan burdan dolanarak, kafa göz yara yara bulduk mezarlığı. Gittik gitmesine ama arılar bizi rahat bırakmadı. İkimizde de terlik varmış, feci taciz ettiler, arabaya nasıl kaçtım bilemedim.
Yollar kapalı olduğu için yine dolana dolana döndük eve ve bana hazırlanmak için yarım saatten az kalmıştı. Uçarak hazırlanıp gidip Bilge ve Muzaffer Teyze'yi aldım. Bilge yolu biliyor. Hedefe ulaştık ulaşmasına ama sesi gelen düğünde bir gariplik var. Gümbür gümbür davul zurna, anlaşılmayan bir anons... Ama yer doğru. Allahım mevlütten mi bahsediyor bu adam, lütfen bu düğün olmasın... Biz dehşet içinde düğünü ararken imdadımıza bekçi yetişti. Bizimkisi meğer arka taraftaymış. Bir oh çekip dolandık arkaya.
Gökçe çok güzel olmuştu. Hemen öp milleti oynıycaz diye sıkıştırdık kızı. Bütün gece oynadık ve soytardık. Hele sonlara doğru Hülya'yla soytarılığın dibine vurduk. Gidicek ya, hiç bozuntuya vermiyoz. Son anların keyfini çıkarmak lazım!!!
13 Temmuz 2008 Pazar
Çiköfte partisi
Hülya'nın gitmesine şunun şurasında 10 gün felan kaldı. Kızcağız toplanmaya başladı geçen haftadan. Cuma itibariyle de işten de ayrıldı. Bir daha kimbilir ne zaman görüşcez:( Onur'un da çiköfte sözü vardı, yapmadan kaçmasına izin vermek olmaz:D Dedik haftasonu bizde toplanalım.
Gençler akşam 6 gibi birer ikişer dökülmeye başladı. Önce Bilge geldi ardından ekipman ve malzemesiyle Onur, Hülya ve Emre...
Onur direk girdi mutfağa
azmetmiş bizi ama en başta beni de çalıştıracak. resmen çiğköfte yoğurdum:=
biz de itiraz etmedik ve hepimiz bir ucundan tuttuk işin.
Bilge'nin en önemli görevi testerlıktı. Köftenin değişik aşamalarında tadına, acısına bakıp yorum yaptı. Benim neyim eksik diye atladığım ilk tadımda ağzımdan dumanlar çıktığı için bir daha burnumu sokmama kararı aldım. Meğer et o acıyla pişermiş... ne acı ama!
Bülent ve Özge kaynana yönünden şanslı olsalar gerek ki tam köfte hazır oldu geldiler. Sonra hep beraber sofraya...
Uzun zamandır böyle cümbüş yapmamıştım. Diğerlerini bilmem ama ben süper eğlendim:)
Gece ilerledikçe sona yaklaşmanın burukluğu sardı içimizi... Veda etmeye varmadı kimsenin dili...
Gençler akşam 6 gibi birer ikişer dökülmeye başladı. Önce Bilge geldi ardından ekipman ve malzemesiyle Onur, Hülya ve Emre...
Onur direk girdi mutfağa
azmetmiş bizi ama en başta beni de çalıştıracak. resmen çiğköfte yoğurdum:=
biz de itiraz etmedik ve hepimiz bir ucundan tuttuk işin.
Bilge'nin en önemli görevi testerlıktı. Köftenin değişik aşamalarında tadına, acısına bakıp yorum yaptı. Benim neyim eksik diye atladığım ilk tadımda ağzımdan dumanlar çıktığı için bir daha burnumu sokmama kararı aldım. Meğer et o acıyla pişermiş... ne acı ama!
Bülent ve Özge kaynana yönünden şanslı olsalar gerek ki tam köfte hazır oldu geldiler. Sonra hep beraber sofraya...
Uzun zamandır böyle cümbüş yapmamıştım. Diğerlerini bilmem ama ben süper eğlendim:)
Gece ilerledikçe sona yaklaşmanın burukluğu sardı içimizi... Veda etmeye varmadı kimsenin dili...
12 Temmuz 2008 Cumartesi
Selen pazarda...
Bugün Simay'la alışveriş yapmak için pazara gittik. En son ne zaman pazar ziyareti yapmıştım hatırlamıyorum. Bazen babamla giderdik, süper güzel meyve sebze seçerdi. Ben de ondan seçmeyi öğrenmek için heveslenirdim ama beceriksiz bir öğrenci olduğum için hep başarısız oldum:)
Neyse, bugün de ayrı bir komedi oldu. Simay'la dolandık pazarda. bilimum taze meyve sebzeden gözümüz döndü, abarttık biraz. Sonra ben 2 kere aldığımız şeylerin parasını vermeden kaçmaya çalıştım!!! alışmışız realden en sonra ödemeye... adamlar 2sinde de "abla, ödemeyi unuttun" diye seslendi. çok komikti halim valla... alışmadık bünye!!!
Neyse, bugün de ayrı bir komedi oldu. Simay'la dolandık pazarda. bilimum taze meyve sebzeden gözümüz döndü, abarttık biraz. Sonra ben 2 kere aldığımız şeylerin parasını vermeden kaçmaya çalıştım!!! alışmışız realden en sonra ödemeye... adamlar 2sinde de "abla, ödemeyi unuttun" diye seslendi. çok komikti halim valla... alışmadık bünye!!!
10 Temmuz 2008 Perşembe
Hoş bir dostluk:PpP
Bugün minnoşumun doğumgünüydü. Kutlamak için akşam Özge, ben ve Simay Gazi Osman Paşadaki Wok'da yemeğe gittik. Tabi hatunların hazırlanması biraz uzun sürer. Önden Simay ve ben gittik.
Tam Wok'a vardık., vale olduğundan emin olamadığımız bir adama arabayı bıraktık ama bir yandan da "lan ya değildiyse" diye içimiz kıpır kıpır. Binadan içeri girdik, önümüzde de biri takım elbiseli diğeri beyaz gömlek içine bilimum kolyeli 2 adam var. Beyaz gömlekli olan Borusandaki bir jipe bakıp "bunu görseydim bunu alırdım" modunda. Simayla ben ölmek istiyoruz. Şans bu ya adamlarla beraber çıktık yukarı, tanrım bizi birlikte sanacaklar, imdat!!! Neyse terasda ayrıldık allahtan.
Masaya oturduk, içecek söyliycez ama aklımız hala valede. ya değildiyse!!! Bir yandan oturup eğlenmeye çalışıyoz ama bir yandan da gözümüz aşağıda. Lan adam gerçekten vale miydi acep??? Hah, aynı adam, yine araba çekiyo, oh doğru adammış!
Biz rahatladık, sonra Özge geldi. Ardından yemek ve ufaktan bir güzelleşme ortamı:)
Hele 2. şişeyi devirince ben süper moda geçtim. Bir şakıma ki sormayın. Özge'yle Simay daha normallerdi:
sonra pasta sırası geldi ama pasta yemediğimizden cheesecake ile geçiştirdik:
Yemek, pasta, kahve derken yeterince güzelleştiğimize karar verip geceyi sona erdirmeye karar verdik. Ben ufak sallanma modunda kalktım, Simay ve Özge nispeten daha sağlam, tam gidiyoruz, bizim beyaz gömlekli kro, ki nerdeyse gece boyu bizim masayı uzaktan izlemiş, kalkıp "çok hoş bir dostluğunuz var, dogumgününüz kutlu olsun" dedi!!! Bir yandan teşekkür ettik ama diğer yandan da gülmemek için kendimizi zor tutarak ortamı terk ettik.
İyi ki doğdun minnoş, mutlu yıllar sanaaaaaa!
(fonda bizim beyaz gömlekli görünüyo ama seçebilene... seçemezseniz de kayıp diil:)))
Tam Wok'a vardık., vale olduğundan emin olamadığımız bir adama arabayı bıraktık ama bir yandan da "lan ya değildiyse" diye içimiz kıpır kıpır. Binadan içeri girdik, önümüzde de biri takım elbiseli diğeri beyaz gömlek içine bilimum kolyeli 2 adam var. Beyaz gömlekli olan Borusandaki bir jipe bakıp "bunu görseydim bunu alırdım" modunda. Simayla ben ölmek istiyoruz. Şans bu ya adamlarla beraber çıktık yukarı, tanrım bizi birlikte sanacaklar, imdat!!! Neyse terasda ayrıldık allahtan.
Masaya oturduk, içecek söyliycez ama aklımız hala valede. ya değildiyse!!! Bir yandan oturup eğlenmeye çalışıyoz ama bir yandan da gözümüz aşağıda. Lan adam gerçekten vale miydi acep??? Hah, aynı adam, yine araba çekiyo, oh doğru adammış!
Biz rahatladık, sonra Özge geldi. Ardından yemek ve ufaktan bir güzelleşme ortamı:)
Hele 2. şişeyi devirince ben süper moda geçtim. Bir şakıma ki sormayın. Özge'yle Simay daha normallerdi:
sonra pasta sırası geldi ama pasta yemediğimizden cheesecake ile geçiştirdik:
Yemek, pasta, kahve derken yeterince güzelleştiğimize karar verip geceyi sona erdirmeye karar verdik. Ben ufak sallanma modunda kalktım, Simay ve Özge nispeten daha sağlam, tam gidiyoruz, bizim beyaz gömlekli kro, ki nerdeyse gece boyu bizim masayı uzaktan izlemiş, kalkıp "çok hoş bir dostluğunuz var, dogumgününüz kutlu olsun" dedi!!! Bir yandan teşekkür ettik ama diğer yandan da gülmemek için kendimizi zor tutarak ortamı terk ettik.
İyi ki doğdun minnoş, mutlu yıllar sanaaaaaa!
(fonda bizim beyaz gömlekli görünüyo ama seçebilene... seçemezseniz de kayıp diil:)))
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)