Sabah işe gelince yine ilk iş komşu bloglara bir göz attım. Selim nihayet sessizliğini bozmuş, bişeyler karalamış bloguna. Bir heves okudum susarak meydan okumasını hayata!... okudum ve öyle kaldım, sustum. Bazen öyle şeyler yazıyor ki bu çocuk (çocuk dedim diye kızma canım, lafın gelişi) kelimelere bakakalıyorum. bazen o kelimelerin arkasındaki hikayeyi bildiğimden ama asıl bazen o kelimelerde kendimi bulduğumdan...
yıllar önce biri bana 'susmak kabullenmek demek değildir' demişti. ama susmanın gücünü bu kadar güzel anlatamamıştı...
keşke bu yazıyı dün yazsaymış da ben de dün okusaymışım... sussaymışım...
6 yorum:
insan söyleyecek birşeyleri oldugu sürece kalıp devam eder...suskun, kolayca kayıp gidebilir.
susmak hiddet olabilir.
alay etmek olabilir.
yorgunluk olabilir.
susmak üzülmek olabilir.
taşmak üzere biriktirmek olabilir.
ama en cokta vazgecmektir.
amiyane tabir; sessiz atın tekmesi pek olur hesabı. susmak hazırlıktır. velhasıl, susana dikkat etmek lazım gelir.
Susmak buyukluktur, aslinda karsindakine haddini bildirebilecegini bilmene ragmen tenezzul etmemek ve belki hala deger vermektir. Susan insan kendi degerini bilen, kendini kendi gozuyle gorendir. Gaza gelmeyen, kendine hakim olan.
bazen hiddetin büyüklüğünden de susarsın. korkarım ben susandan:) şaka değil...
Bunun bir de tersten soylenisi var, havlayan kopek isirmaz diye;)
aynen:))) o sebep susandan tırsıp uzayacan ufaktan
'cocuk' sana tesekkur eder, senin de cogunlulla susarak ne cok sey anlattigini bildigi icin sinsice gulumser;)
Yorum Gönder