Sayfalar

29 Mart 2010 Pazartesi

Pisilerin ardından:)

Tahminlerimde yanılmamışım, süper bir haftasonuydu.
Cuma:
Kızlar 8.30 gibi geldiler. Önce doğruca palmadoroya yemeğe gittik. Aslında olay bu kadar kolay olmadı. Nereye gidelim diye bayağı cebelleştik ama sonuçta orda kaldık. Meğersem restoranın üst katında canlı müzik varmış. Amca da gayet güzel çalıyor. Güzel yemekler ve hoş müzik eşliğinde şarabımızı keyifle yudumladık. Yemek sonrası Krispy Kreme sözümü tuttum ve kızları donutciya götürdüm. Önce oturmaya niyetlendik ama sonra paket yapıp eve gittik. Evde donut eşliğinde şarap ve dvd keyfi yaptık. Dvd keyfi dediğime bakmayın, Özge daha ilk 5 dakkada Rengin'se 1. saat dolmadan uyuyakaldı:)
Cts:
Klasik sabah ilk hortlayan özge oldu. Mırıl mırıl ortalıkta dolanınca biz de kalkmak zorunda kaldık. Ha çıktık ha çıkıcaz derken filmin kalan kısmından 1 saat daha izledik ve anca 10.30 gibi çıktık evden. Kahvaltıyı deniz kenarı olsun diyerek Moda Teras Cafe'de yaptık. Manzara harbi süper. Keyifle yudumladık çaylarımızı. Öğlen Rengin'i vapura bindirdik, biz de eminönüne gidecektik ama özge "sana pasta alıcam" diye tutturunca eve geri dönüp pasta işini hallettik. Tabi bu küçük kaçamağın bize 2 saate patlayacağını o anda bilemedik.
Kızların şansına hava süperdi. Tabi güneşi gören herkes sokaklara döküldüğü için de trafik felç!!! Allahtan karşıya vapurla geçtik, özge ile 1-2 işimiz vardı, onları hallettik. Güya topkapıyı gezecektik ama zaman yetmeyecek gibi olunca vazgeçip eve döndük. İyi ki de dönmüşüz çünkü ikimiz de pestil gibi serildik resmen.
Akşam yemek rezervasyonumuz Leblon'da, 8.30da. trafik kötüdür 7.15 gibi çıkmak lazım dedim ama trafiğin bu kadar kötü olacağını düşünemedim. 10 dakika sonra bulduğumuz taksici "ya sizi vapura bırakayım ya da 2. köprü" deyince dumur olduk. Kıyafetler vapura uygun olmayınca 2. köprüde karar kılıp yola çıktık. zamanlama açısından doğru karar, 1 saate leblondaydık ama taksi bize biraz girdi tabi:))) neyse canımız sağolsun diyerekten gidip yemeğimizi yedik, şarabımızı, kokteylimizi içtik. Daha 11 olmadan Özge ve rengin masada uyuklamaya başlayınca uzatmadan pastamı üfledim ve eve dönüş yoluna koyulduk:)
Doğumgünü ve pazar:
Doğumgünü tebrikleri geceyarısını geçince yağmaya başladı:))) İlk yarım saat 2-3 tebrik kabul edip 1 gibi sızdım ben de. Pazar daha renkli idi. her telefon çalışında mutlu bir ifade ile açtım telefonu. Face'e bırakılan sürüyle mesaj da cabası. Şarjım gün bitmeden bitmişti:))))
Pazar sabah sürünerek kalktım yataktan. Özge'nin "çok işim var çok işim var, hadi" sıkıştırmaları ile 10da çıktık evden. Önce İstinye Park'a gidip Le Pain Quotidyen'de kahvaltımızı yaptık. Elmalı tart yemeden olmaz tabi. Tartımızı da yedik. Özge'nin bıdı bıdı ettiği "çok işi" yarım saat içinde bitince bari Bebek'e gidelim dedik. Tabi sahilden gitmeye kalkınca 1 saatten fazla sürdü yol. Neyse 1.30 falandı vardık Bebek'e. Starbucksda Renginlerle buluşup birer kahve içtik. Güneş ve denizin keyfini çıkardık.
Kızlar pimpirikli olunca 5 uçağı için 3 olmadan ayrıldık ordan. Önce Bebek yokuşunda 10-15 dakika mahsur kaldık. 3 şeritli yolda 2 tarafa park edince insanlar, ve karşıdan da araba gelince mahsur kalınabiliyormuş. Neyse bilimum akrobasi ile çıkmayı başardım nihayetinde ve koyulduk yola. 2. köprüden yarım saate havaalanındaydık. Kızları bıraktım, dönüş yoluna geçtim ve 2 gündür günlük güneşlik olan hava birden kapanıp yağmur moduna geçti. Dedim İstanbul'un kızlara kıyağıymış:)))
Havaalanından çıktıktan sonra 1.5 saat yol tepip bu sefer ablamlara gittim. Onlarla da yemek yedik hep birlikte ve TV karşısında pinekledik akşam.
Pazartesi
Dün akşam ablamlara arabayla gidip gece orda kalmanın cezasını sabah çektim. 2 saatten fazla sürdü ofise gelmem. Yolda resmen ağlayacaktım. Her yağmur damlası neden felç ederki insanları??? Şeker beyinli miyiz hepimiz???

0 yorum: