Sayfalar

31 Mart 2011 Perşembe

hı? ne?

yeni bir yaşam formatına bürünmüş durumdayım. bir nevi bitkisel hayat da denebilir kendisine. tek yaptığım işe gidip eve gelmek. dedim ya, hayat kalitem feci düştü. sabahları sürünerek kalk, 7:15 olmadan evden çıkmak lazım. 5 dakika fazla uyumak yolu en az 15 dakika uzatıyor. 1 saatten fazla yol git... hadi sabah bir nebze de akşamları o yol bir uzuyor ki... eve gel saat 8 olmuş olsun. lan kaç gündür evde içecek su yok. dün nihayet migros sanal marketten sipariş verdim de evesu,  meyve vs girdi. tırnaklarım 10 gündür oje görmedi be. TV den uzaklaştım, internetten uzaklaştım.
iş yerinde yahoo, gmail ve FB kapalı. ben de kendimi kayıp hissediyorum. iletişim 0. allahtan BB var da, ordan mail ve FB takip ediyorum ama o da bilgisayar gibi efektif olmuyor.
eve pestil formatında geldikten sonra yemek ye ve yat. öyle hemen yatmak da cazip gelmiyor. bir şekilde saat 12 oluyor, haydaa gene sabaha uykunu alamadan kalk vs...
yani şu anda biraz salaklamış moddayım. kendime gelip yeni düzenimi oturtmam biraz zamanımı alacak sanırım. bir de bu eziyete katlanamam uzun süre. tez elden taşınıcam gibime geliyor:)

28 Mart 2011 Pazartesi

Şımardım ki o biçim:)))

Bugün benim doğumgünüm... hiç kutlama havasında değildim nedense. aslında istanbula geldiğimden beri kutlamak gelmiyor içimden. ya da ilk sene kıçımda patladığı için kutlama heyecanım bir daha yeltenmedim asla. istanbulla doğumgünü kutlayabilecek kadar kaynaşmadık daha. ne o ne ben o kadar kabul etmedik birbirimizi.
neyse işte bu ruh haliyle karşılıyorum 2 senedir doğumgünümü. bu sene de pek farklı olmadı. amaaan, sıradan bir gün modunda idim başından beri. sonra daha saat geceyarısını vurduğunda tlf çalmaya başladı. aslında kutlamalar cumartesiden başlamıştı ama tek tük. derken telefonuma birbiri ardına mesaj düşmeye başladı. sabah uyandığımda facebookdaki kutlama mesajları ardı ardına dizilmeye başlamıştı. gün boyu telefonum susmadı. birbiri ardına güzel, sıcak, mutlu mesajlarla kah güldüm kah ağladım resmen.
insanın sevildiğini hissetmesi kadar güzel birşey var mı...
gün ilerledikçe bir mutlu oldum, bir şımardım. birbirinden güzel çiçekler, kekler:))))
...
bu arada aslında birkaç gündür komik şeyler de olmuyor değil. mesela artık kalabalık bir ortamda çalıştığım için rahat rahat çığırarak telefonda konuşamıyorum. dolayısıyla herkese maymun oldum. eline fırsat geçen özellikle 1-2 şahıs (onlar kendini bilir, bkz hülya selim vs) habire tlf edip keh keh eğleniyor. hatta selim bana kübik insanı lakabı bile taktı yani...
ha bir de bugün gelen çiçeklerden birinde isim olarak "Aylin" yazıyor. iyi de hangi aylin acep diyerek bir müddet oyalandım. sonra bir tanesine "o sen misin" diye msg attım. yuvarlak cevap geldi. sonuçta ben once o sandım, sonra kendisi itiraf etti meğer değilmiş. ben de gönderdiği çiçeğe tşk falan etmiş oldum. bu arada asıl sahibi de benden ses çıkmadı diye meraklanmış falan. ona da ayri bir güldüm:)
iki haftadır gelen çiçekler neticesinde ofis bayram yeri gibi. süper güzel kokuyor birincisi, görüntü de cabası. ofisdekiler bugünkü tlf ve çiçek trafiğini de hala işe başlamamın uzantısı sanmışlar. sonuçta doğumgünüm olduğunu öğrenince onlar da kutladı. ofisde çok şımarmadım. biraz böyle ağırdan sevindim falan:DDD
ya özledim yazmayı. iş yerinde bloklu olması çok acı oldu beee!!!

22 Mart 2011 Salı

otomatik vites

bugün eve dönerken yol boyunca elime ve ayağıma mukayyet olmak için bilincimi ayrı bir açık tutmam gerekti. birkaç kere elimi vites kolunda yakalayıp sıkıca direksiyona sabitledim. daha önce iki ayak frene yüklenmişliğim ve ışıkta kalkarken vitesi geriye veya parka almaya kalkmışlığım mevcuttur hani. aynı sazanlığı istanbul trafiğinde yapmamak için çok çaba harcadım bugün. umarım önümüzdeki günlerde de kazasız belasız atlatırım durumu:)

trafik maliyeti

Anladım ki trafikte saatler geçirmek insanın hayat kalitesinden çalıyor. sabah erkenden kalkıp 1.5 saat yol gittikten sonra akşam da 8 de evde olunca:
1. kuaföre gidecek vakit kalmıyor. kendi saçını yapmak sanat gerektiriyor...
2. alışverişe (en basiti market alışverişi) vakit kalmıyor ya da yorgun oluyorsun.
3. evde yiyecek bişey kalmamışsa sıçıyorsun.
4.eve geldiğinde o kadar acıkmış oluyorsun ki eline ne geçerse saldırıyorsun.
5. eve geldiğinde saat zaten 8 oldugundan o saatten sonra bişeyler hazırlayıp yemen 9 oluyor. 9 da yenen akşam yemeği neticesinde sabah uyandığında "allahım ben neden kabus görmeye başladım" diyorsun
6.evde su bitince su istemek için haftasonunu beklemen gerekiyor çünkü sucu 8e kadar dağıtım yapıyor.
7. çöpü zamanında kapının önüne koyamıyorsun çünkü 8 olmadan toplanıyor

8. sabah erken kalktığın için erkenden uykun geliyor. dolayısıyla kendine ayırdığın zaman 2-3 saatle sınırlı kalıyor.
9. yeni çıkan pejo 508 ne güzelmiş lan:)))) (reklama gözüm takıldı da:)))
henüz 2 günde 9 madde çıkardım. 2 haftaya bakalım kaça çıkacak:)))

21 Mart 2011 Pazartesi

İlk günün ardından...

Şimdiiii, sabah bir soluk ilk tanışma faslını yazdım. IK faslından sonra kendi katıma çıkardılar beni. Önce birlikte çalışacağım kızlardan biriyle sonra diğeriyle tanıştım. ilk izlenim çok şeker kızlar. zamanla detayları da görücez artık.
genel izlenimlere gelince: populasyon genç, bayan ağırlıklı. ortam samimi ve rahat. iş yoğun diyorlar, zamanla görücez.
binanın altında starbucks var, çok zararlı:PpP öğlen yemeğe indik, yemekhanede resmen ağlamak istedim. gayet sevimli bir ortam. yemekten sonra kahve içelim dedik. dinlenme alanı gibi biryer var, orada playstation, langırt, wii, tavla, TV vs allah ne verdiyse koymuşlar. bir grup playstationda maç yaparken diğerleri langırt oynuyor vs.
herşeyden öte kalabalık mutlu etti beni. uzun zamandan sonra böyle bir salak oldum. ne çok insan, sürekli bir hareket vs.
şimdi onca insanın adını anımsamam lazım. meee

Dakika ve skor

1.5 saat suren yolculugun sonunda hedefe ulastim. Korka korka ciktim IK katina. Daha ben ne yapacagimi bilemez bakislarla acikli acikli bakinirken 10 kisi 'hosgeldiniz' diye kendini tanitti. Kac tanesinin adini hatirliyorsun derseniz:0. Ya da 3 isim animsiyorum ama yuzlerle match edebilir miyim emin degilim.
Allahim korkuyorum. Kendimi anaokula baslamis bebe gibi hissediyorum. Etrafi korkulu gozlerle seyreden:)

20 Mart 2011 Pazar

işe 1 gece kala...

2 haftadır kendi çapımda direndim ama son 2 günde uyku düzenimi alt üst etmeyi başardım. 2 gecedir bölük pörçük uykulara abuk subuk kabuslar eklendi. uyuyor muyum acı mı çekiyorum belli değil.
malum bu son haftasonu. pazartesi işbaşı yapmaca. biraz daha gerilirsem bom diye patlayacağım. dün gidip saçımı başımı derleyip topladım. beyazlarımdan artık elimi öpmeye başlayacaktı. kaşlar deseniz hipnoz gücümü artırmıştı. ellerimse beyazlarıma uyum sağlar formasyona girmişti. neyse işte onları hallettim, sonra pts ne giyeceğim paniği ile topallaya topallaya kabe #2 ye gittim. mağazada çok şey olunca doğru düzgün hiçbir şey alamadan çıktım.
bugünse gidip arabamı aldım. korka korka bindim arabaya. gazda sorun yok ama umarım aniden fren yapmam gerekmez. yavaş yavaş gidicez artık.
sabah 7 dedin mi çıkmam lazımmış yoksa trafik kötü oluyormuş!!!! 7 yaaa, şaka gibi. neyse yarın ilk maceramız... korkuyorum...

18 Mart 2011 Cuma

Merakta kalmayalım

sabah akşam yatınca insanın içinden yazmak gelmiyormuş napayım. tabi yazacak birşey de olmuyor doğal olarak. ancak durum güncellemesi yapabilirim.
Pts günü doktora gittim. dizimi muayene etti ve dedi ki "sen şu anda freni olmayan araba gibisin" ne güzel dedim ben de, trafikte bayağı bir heyecan yaratırım:)) durum çok iç açıcı değil maalesef. tam iyileşme için ameliyat (atroskopi) gerekiyor. güya opsiyonel kendisi ancak spor yapmak gibi fantazilerim varsa ameliyat olmam gerekiyormuş. afakat külfeti yüksek kendisinin. 10 gün yatmalı, ağrılı vs bir operasyon. kemiği delecekler, vida gibi birşey takıp kopan kası ona bağlayacaklar vs. işin daha kötüsü, bu aptal kaslar kullanılmazsa kolaycacık küçülüveriyorlarmış. diğer bir deyişle ameliyat olmasam bile sürekli sıkıp bırakıp kasları işletmem gerekiyor. yattığım yerden ya da ne konumdaysam aklıma geldikçe yapmaya çalışıyorum ben de.
topallayarak da olsa yürüyebiliyorum. dizimdeki ödem inmedi henüz. dizimi bükemiyorum. yani tam olarak bükemiyorum. 90 derecede sorun yok.
Araba kullanabilirmişim, çok sevindim. Netekim pazartesinden başlayarak hayatım yollarda geçecek. Gerçi henüz cesaret edemiyorum ama haftasonu bir deneme sürüşüne çıkarım, duruma bakarım. Olmadı kendime şoför tutarım.
Şimdilik böyle işte.

11 Mart 2011 Cuma

Vurun kahpeye...

Dizimi sakatladigim yetmedigi icin ustune bir de hasta oldum. Bir yandan bogazim aciyor, diger yandan burnum akiyor. Halsizlik de cabasi. Gerci zaten yatiyordum, bu sayede cifte fayda oldu diyorum:p
Tam lan neden hasta oldum, nerde usuttum diye dusunuyordum. Salak, sanki pts kurtarilmayi beklerken yarim saat donma tehlikesi geciren ben degildim!!! Bu arada bloga 10 dakika yazmisim ama en az 30 dakika beklemisim o sogukta. Simdi neden hapsirip tiksirdigim anlasildi:(

8 Mart 2011 Salı

Bu sabah dizim daha sis kalkinca icim rahat etmedi. Bizim organizasyonu yapan cocugun bulgar arkadaslari tam melek cikti. Onlara 'MR mi cektirsem' dedikten sonra kendilerini bu ise adadilar. Doktor, cihaz vs. aramaya basladilar. En son 4e dogru cektirmek istiyorsan simdi cikarsak yetisiriz dediler. Goturecekleri yer 40 km otede, 5te kapaniyor vs. Butun hiz limitlerini asarak gittik resmen. Yetistik merkeze. Aldilar beni iceri. Tabi islemin tamamlanmasi 1 saati gecti sanirim. Ben ciktigimda marty dizim icin atel bulmaya gitmisti bile. Aynen korktugum gibi bir bagi koparmis, baska birini yirtmisim. Minik de bir kirik varmis ama ona onemsiz dediler. Sonuc olarak dizimi atele alip otele donduk. Simdi onumuzdeki gunleri yatarak geciricem.
Tatile bak!!!
Bu e-posta, Turkcell BlackBerry ile gönderilmiştir.

7 Mart 2011 Pazartesi

Cekirge ziplayamadi

Bugun banskodaki 2. gün. Dün bir hoca ile anlasmistim, sabah 7 de hortlayip 9 itibariyle pistte hazir ve nazir durumdaydim. Hoca once bi kay bakalim durumuna dedi. 2 dakika bile surmedi 'eveet, anlasildi, biraz isimiz var' diyerek girdi olaya. 2 saat boyunca birlikte kaydik. Superdi, dun korka korka ve yamuk yumuk indigim yerlerden oyle guzel kaydim ki. Bu arada hava bayagi sogumus, dunku karlar donmus, uzerine yeni kar yagiyor. Ben zevkten dort kose moddayim. Neyse 11 gibi hocayi bir arkadasa devredip kendi kendime kaymaya basladim. Hava bi soguk anlatamam, hani tek acik nokta burnum, o da donup dusme tehlikesi altinda. Dedim ki ben asagilarda kayicam, netekim 1 tur daha oyle takildim. Sonra digerleri ile bulustuk. Hadi en tepeye dediler, dedim ben orda kayamam. 10 dan kolay dediler. 10 benim kaydigim pist. Iyi dedik ciktik yukari. En tepeye vardik ki pek ic acici degil. Taze kar yagmis, heryer bolkar. Bir yandan da kar yagiyor, net görünmüyor. Yavaş yavas inmeye calisiyoruz ama kara batmamak imkansiz. Derken ben bir düşüş düştüm, dizim döndü ve taak diye bir ses duydum. Bağırmaya basladim. Kirilmadi ama muhtemelen bagi kopardim. Neyse kalkmama yardim ettiler, baktim basiyorum. Kayabilecek misin dediler, denerim dedim ama sonra yemedi. Eceyi arayip kurtarma istedim. Kurtarma gelene kadar 10 dakika falan bekledim sanirim. Bekleme aninda dizim degildi bana aci cektiren, resmen donma tehlikesi altinda hissettim kendimi. Ben orda buz kesmisken nihayet bir abi geldi, dizimi sarmaya basladi. Allahim donuyorum, sarmayin indirin beni. Yok once mutlaka sabitleyecekler. Dedim ya kirik yok, hayir prosedur vs. Neyse ben orda tir tir titrerken sabitlediler dizi, sonra beni bir kizaga yatirdilar, her yanimdan baglayip sabitlediler. Kaya kaya indirdiler. Orasi ilk istasyon. Orda kizaktan kaldirip telesiyeje bindim. Telesiyejle bir sonraki istasyona. Hava hala buz, hala donuyorum. 2. istasyonda bu sefer kizakli bir gorevli teslim aldi beni. Ordan 3. istasyona yani gondola. Gondolla asagiya indikten sonra da tekerlekli sandalye ile revire. Simdi revirde bekleme modundayim. Bakalim dize ne olmus:)
Evet kirik yok, sis var, kayak tatilim sona erdi. Adam 2 hafta kayma dedi. Gerci sadece rontgen cektiler. Yirtik mirtik varsa da anlasilmiyor. Ama her halukarda bitti kayak:(((
Ulan sansima...
Bu e-posta, Turkcell BlackBerry ile gönderilmiştir.

6 Mart 2011 Pazar

Selen bansko'dan bildiriyor

Bugün banskodaki ilk günümüz. Sabah bir heyecan toplandım ama kalabalık olduğumuz için yola çıkmamız 10u gecti. Sehre bir indik ki ben hayatimda böyle kalabalik görmedim. Bir kuyruk var gondolun önünde, eksisözlük partisinin kuyruğu kadar! Ancak bu sefer torpilimiz yok.
Malzeme kirala, vs derken yukarı çıkmamız yarım oldu. Yukarısı da bir o kadar kalabalık. 1-2 pist seçtik kendimize, ağır aksak kaydim. Ancak hava günesli olduğundan karlar resmen öbek öbek ve sulu kar modunda, kaymak öyle keyifsiz ki... Baktım zevk almıyorum 'aaa baslarım yaa, eziyete mi geldim' diyerek döndüm geri. Yarın sabah erkenden hoca ile buluşup ders alicam. Bakalim duruma...

3 Mart 2011 Perşembe

La Havle

Sabah beri patron toplantı vs olayında olduğundan ofis dışında. telefonlarını açamıyor doğal olarak. arayan numarayı tanıyorsa tamam da tanımıyorsa bana mesaj atıp "aramışlar, sor bakalım kimdir niye aramış" diyor. hatta aslında onu bile demiyor. sadece "arayan numara 05XX..." şeklinde mesaj atıyor. anlamam gerekiyor ki arıycam ve "de bakalım kimsin, ne istiyorsun" diyicem. allahım en sevmediğim şeylerden biri. kim aramışsa gene arar, ya da çıkınca sen ara di mi? olmaz! hemen müdahale edilecek, belki önemlidir. ben de la havle çekerek bütün modernliğimi takınıp "iyi günler, ben bilmem kim, bu numaradan bizim patronu aramışsınız konu nedir?" muhabbeti yapıyorum. bugünün talihlileri:
1. organik ürünler satan bir amca. önceki gönderiyi beğenmiş mi diye sormak istemiş.
2. bilmem ne butik şarap evi. birinin referansı ile arıyorlarmış, şaraplarını tattırmak isterlermiş.
hayır bir sonraki önemli telefon ne olacak çok merak ediyorum. halil pazarlama, ara beni boya beni:PpP

2 Mart 2011 Çarşamba

Köşeli Jeton

Bazen - aslında genelde - yumurta kapıya gelmeden bazı şeyleri idrak edemiyorum. 1 haftadır belge hazırlama vs koşturmacası içindeyken düşmeyen jeton bugün oturup da veda mesajı yazma hazırlıklarına başlayınca düştü. Şaka maka ofisdeki son 3 günüm. daha ne masamı topladım, ne veda maili yazdım ne bişey... sanki tatil dönüşü yine buradayım... sanki giden ben değilim.
ya ben çok korkuyorum yaaa:((((

1 Mart 2011 Salı

şaşkın ördek

Bu sabah adli sicil kaydı almak için Kadıköy'e indim. Girdim, işimi hallettim, ofise dönüyorum. bir yandan da telefonda ablamla konuşuyorum. aaa ne güzel burda FS outlet varmış, neden daha önce görmemişim ki vs. derken caddenin sonuna geldim ama bir gariplik var. caddenin sonu olması gereken son değil. meğer şaşkın ben çıkıp ters tarafa dönmüşüm. işin komik yanı tee geçen sene aynı şekilde sicil kağıdı almaya gittiğimde yine ters yöne dönmüş ve yine ters istikamete gitmiştim. demek ki neymiş, insan hatalarından ders alamayabiliyormuş!!!