Sayfalar

6 Temmuz 2010 Salı

Dünyadan tecrit yaşıyoruz...

Bulunduğumuz konumda etraftan tecrit yaşamak o kadar kolay ki... çevrede bize denk insanlar, biraz daha iyi veya biraz daha kötü belki ama denk işte. herkesin belirli bir geliri var, gözümüze batanlar ise hesapsızca para kazananlar vs. dünyadan tecrit yaşamak o kadar kolay ki, haberleri açmasan, gazete okumasan bitti gitti. kendi küçük dünyanda üzüntülerden, terörden, krizden uzak yaşar gidersin. ben de bir nebze öyle yapıyorum ne zamandır. en son ne zaman haberleri izledim hatırlamıyorum. gerçi haberler de magazin programı gibi mübarek. bir de insanı embesil yerine koymuyorlar mı uyuz oluyorum. 15 sn.lik çekimi peşpeşe 3-5 dakika boyunca gösterdiklerinde benim sinirler zıplayıveriyor. Gazeteler desen keza öyle, ekonomi haberlerine ulaşabilmek için manken resimleri arasında karınca duası şeklindeki linkleri bulmak için bayağı uğraşmak gerekiyor. netekim ondan da vazgeçtim. en son baktığımda kriz teğet geçmişti.  siyaset ve politika zaten oldum olası uzak durduğum bişey.
Bir de içimi acıtan şehit haberleri. her okuduğumda moralim o kadar bozuluyor ki... ve elden birşey gelmemesinin çaresizliği... koca bir devlet nasıl bir avuç adamla başa çıkamaz anlamıyorum. tamam, altında yatan başka sebepler vardır ama yazık değil mi o gencecik bedenlere, ana yüreklerine:(((
onun için dünyadan tecrit yaşamaya çalışıyorum bir süredir. görmezsem, duymazsam, bilmezsem acıtmaz diye.
ama işte ülkem gerçekleri hiç beklemediğin bir anda karşına çıkabiliyor. aynen bu sabah yaptığı gibi. bir çocuk geldi ofise görüşmek için. bitlisin bir mezrasında doğmuş, okula ta 12 yaşında başlamış ama sonrasında güzel okumuş. anne baba yok, kendisi ve kardeşi üvey annesiyle yaşıyor. öylece kaldım orda. kimsesizliği hissettim bir anda. o kadar yoksunluğun içinde beni en çok çarpan üvey anne ile yaşama durumu oldu belki de. birbirinden alakasız iki insanın birbirine muhtaçlığı... daha doğrusu kimsesiz bir çocuğun/gencin üveye muhtaçlığı...
bazen daha iyi, verici bir insan olabilsem diyorum. bu kadar kendime kapanmasam, bencil olmasam... birilerine bir hayrım dokunsa. bir kimsesize el uzatsam... bir cesaret edebilsem...

2 yorum:

Selim Karakaya dedi ki...

Şu son haftasonunu saymazsan; bu yıl hangi Cumartesi gününü baştan sona sadece kendine ayırdın Selen?
Senin "birilerine" çok hayrın dokunuyor, bencil "felan" da değilsin! Seviyoruz seni;)

MsPiggy dedi ki...

ben buna cevap yazmıştım ama blogger iö etmiş!

sağolasım selimcim demiştim. ama sanırım yeterli gelmiyor... aslında çok daha fazla şey yapabilirim ama bir türlü kendimi dürtemiyorum işte:( üşeniyorum, kaçıyorum. bencillik işte aynen burda...