Sayfalar

14 Ekim 2010 Perşembe

aklıma geldi de...

Bu sabah güzel uykumdan önce kulak kaşıntısı sonra da sivri vızıltısı ile uyandım! yani bu havada istanbul semalarında hayatta kalmayı başaran yegane sivri benim odama geldi sanırım. tamam hayvanları severim ama sivri bunlardan biri değil. sivrinin son nefesini duvarda vermiş olanını severim ben. neyse ne diyordum... öyle de güzel uyuyordum ki anlatamam. baktım saat 6:30. pis sivri dedim, tekrar uyumaya çalıştım ama bir kere o derin uykudan uyanmıştım. bir ara dön dön az kaldı yataktan düşüyordum! neyse zar zor dalmışım gene ama aynı tadı vermedi artık.
....
bir de 2 gündür gündemdeki olaylara değineyim. önce şili'deki madenciler. dün parça parça adamların çıkarılışlarını izledim de... olayı ilk duyduğumda "allahım 3 ay nasıl yaşanır yer altında" diye düşünmüştüm. gerçekten de 70 gün sonra çıkarılmışlar. düşünmemeye çalışıyorum ama diri diri 700 mt'de gömülmek. hayatta kalmayı başarmak. 17 gün sonra bulunmaları ve 70 günde kurtarılmaları. inanılmaz bir hikaye. hele ilk 17 gün duydukları dehşeti tasavvur bile edemiyorum... nasıl bir psikolojidir... neyse mutlu son diyerek üzerinde durmayalım.
ikincisi ise şu izmirdeki kedi olayı. videoyu izlemedim, izlemeyi de düşünmüyorum. izlersem aklımdan çıkmayacağına eminim. o yüzden kendimi bu travmadan korumayı tercih ediyorum. kediyi öldüren çocuk hakkında yorum yapmıycam. sadece oluşturulan web sitelerinden birinde bir arkadaşının yaptığı "kedinin helvasını ne zaman yiycez" şeklindeki yorum beni en az kediyi öldürmeleri kadar dehşete düşürdü. hani yaptıklarının vehametini idrak edememiş beyinler, ardından esprisini bile yapabiliyorlar... söyleyecek kelime bulamıyorum.
kediyi öldüren velet kayıplara karıştı sanırım. onun da o salak yorumu koyan arkadaşının da facebook hesapları kapatılmış. bir müddet ortalarda görünmez sonra yavaş yavaş insan içine çıkarlar, bu olay da unutulur gider... ama umarım kendilerinde bir izi kalır...

0 yorum: