Sayfalar

21 Ekim 2010 Perşembe

stone

Dün akşama 2 aktivite sığdırdım. Gerçi onlara aktivite demek uygun olmaz ama "şey" de demek istemedim:)
İşten çıkınca koşaraktan kuaföre gittim. Malum saçlar yine aktı aktı saçma sapan bir renge döndü. hatta dünkü sunuma da öyle gittim falan. neyse işte dedim böyle rezil gezdiğim, yap bakalım bir güzellik. sonuç, 7 haftada 4. renk. bir de akınca aldıkları hal var, onu da eklersen 5, 6, 7:)))
kuaförden çıkınca bir koşu eve gidip Hüsam'la Kuddusi'ye yem verdim. artık sorumluluk sahibi bir insanım. Öyle fıttır fıttır gez, eve istediğin saatte git falan olmuyor. Kapluşlarım aç beni bekliyor. ancak zamanım az olduğu için tek tek ilgilenemedim kendileri ile, muhtemelen hepsini hüsam yedi, kuddusi gene aç kaldı.
Bir sonraki hedef sinema. bu sefer ki film: stone.
Ben yine konuyu okumadan gittim filme. ama edward abi var ya, kötü olma ihtimali yok diye düşündüm. ama yine bir miktar action bekledim doğruyu söylemek gerekirse. sanırım bende biraz da cape fear tarzı bir beklenti vardı. Neyse film başladı. son derece ağır ilerliyor. fazla ruhani, habire fonda Tanrı ile ilgili yayın yapan bir radyo istasyonu var. sürekli incil okuyup kiliseye gidiyorlar. çok sıkıcı bir yaşam tarzı düşünsene. sürekli radyoda ruhani şeyler dinliyorsun. allah şöyle, allah böyle vs. filmde de hapisanede kafayı yemekte olan stone'un eline geçen bir broşür aracılığıyla nirvanaya ulaşmasına benzer bir konu var işte. de niro amca da kendi cehenneminde bir yandan.
dediğim gibi oldukça ağır bir filmdi. Özlem ilk yarıda çıkıp gitti mesela. ben izlemeye devam ettim. aslına bakarsanız biraz da beğendim. hani öyle çok etkileyici, çarpıcı falan değil ama fena da değil bence. o dini konuşmalar o kadar çok olmasa daha çok beğenebilirdim ama işin can alıcı noktası da odur herhalde.

0 yorum: