Sayfalar

4 Şubat 2011 Cuma

ölen mi kalan mı?

Etraf yıkılıyor. Defne Joy ölmüş. Duyunca ben de şaşırdım, genç olması, küçük bebeği olması açısından da üzüldüm. ama kıza karşı öyle aşırı bir sempatim olmadığı için çoğu insan kadar ahlanıp vahlanmadım ne yalan diyim. Onur'un ölümü beni çok daha fazla üzmüş/sarsmıştı mesela.
Ölüm haberini şöyle duydum "akşam kaldığı 1 arkadaşının evinde ölü bulundu". kız öldükten sonra nerde öldüğünün ne önemi var. ama öyle olmuyor işte. İlk aklıma gelen "allah kesin bu bir arkadaş geyiğinden ne tantanalar çıkar" oldu ama en azından kendi etrafımda buna meydan vermemek için kendime sakladım.
...
bugünse facebook ve twitter yıkılıyor. hıncal uluç'un yazmış olduğu bir yazı yüzünden. gene ne yumurtlamış diye baktım. yazıyı okurken belki de en baştan beri içimi buran şey su yüzüne çıktı.
Kızcağız ölmüş. kimin yanında, nerede öldüğü kimsenin üzerine vazife değil. ama ben de en çok eşine ve çocuğuna üzüldüm. neden mi? çünkü kayıplarının acısı yetmezmiş gibi bir de etraftan duyacakları saçma sapan yorumlarla uğraşmak zorunda kalacaklar. bilen bilmeyen rahat bırakmayacak ki acılarını doya doya yaşasınlar. sığınacak dal bulmak için baktıkları her yerde belki acıyan belki hor gören bakışlarla karşılaşacaklar.
kızcağız o gencecik yaşında ölmemiş olsa kimsenin ruhunun duymayacağı bir olay şimdi onu mezarında, geride kalanları ise her nefesinde rahatsız edecek, yeniden yeniden yaralayacak...
en basitine ise az önce şahit oldum. modern geçinen bir arkadaşım defne'nin eşi için "adam da midesizmiş, nasıl izin vermiş" dedi. hiç tanımadığı bir insan için bunu söyleyebildi... bir an ben de kendisinden tiksindim. tanımadığı, bilmediği insanlar için acısına saygı duymak yerine...
ne iğrenç insanlarız biz... kendi önyargılarımızla, kendi değer yargılarımızla insanları bir kalemde nasıl çizip silip atabiliyoruz. ve bunu nasıl fütursuzca ifşa edebiliyoruz...

0 yorum: