Sayfalar

28 Eylül 2007 Cuma

Ordan burdan

Geçen gece 2 sularında akşam içtiğim suların baskısı ile gözümü açtım. Ama inatçıyım, çok uykum var, kalkmıycam. Yatakta tekrar uyumak için debeleniyorum ama ne mümkün! bir sağa bir sola dönüp duruyorum. Derken gecenin sessizliğinde derinden tekdüze bir ses geliyo... Noluyo yaa diye bir yandan sesin ne olduğunu anlamaya çalışıyorum diğer yandan uykumu dağıtmamaya. Kısa bir süre sonra sesin ne olduğunu farkedip dehşet içinde kaldım. Alt komşular görev başında!!! Bu insanların çocuğu yok mu yaa? bana kadar gelen ses evdeki diğer şahısları da uyandırabilir... Yok kardeş uykum da iyice kaçtı. Ben iyisimi kalkıp biraz TV seyredeyim. 2:30 felandı herhal kalkıp online oldum. Biraz Irene ile sohbet ettim, derken sahur yapıp TV seyrettim. 5 falandı herhalde tekrar uyku moduna geçebildim:) Sonuç: iş yerinde sürünülerek geçirilen başka bir gün daha...
Ramazan başından beri zaten şu sahur olayı tüm düzenimi alt üst etti. Her gece alarm çalınca ne olduğunu anlayana kadar bir panikliyorum. Sonra bakıyorum 4:30 olmuş. Sürünerek kalkıp bişeyler yiyip yatıyorum. Sonra sabah aynı terane tekrarlanıyor. Alarm 8'e kurulu ama ben 8:45 den önce kalkmayı başaramadım henüz...
Neyse Allahtan cuma geldi. Şimdi haftasonu dilediğimce uyurum oooh!

25 Eylül 2007 Salı

Mide fesadı

Aaaaah! Ölüyoruuummm!!! İnsanlar nasıl mide fesadı geçirip çatlar çok iyi anlıyorum... Şöyle ki:
Bugun saat 11 sularında Selim cumartesinden içimizde kalan Tavacı Recep Usta iftarını yeniden gündeme getirdi. Ben de hayır diyemedim. Aynı şekilde Burak da 10 sn kadar düşünüp ok deyince organizasyonu yaptık. Bu sefer haftaiçi olduğundan yer de bulundu. Yalnız o saat itibariyle gözümün önünde uçuşan kebap ve irmik tatlısı sebebiyle günü çok zor geçirdim. Saat 4 bile olmamıştı ancak ben "açıım" nidaları atmaya başlamıştım. Saat 18:15 sularında işten çıkıp Burak'ı aldım ancak trafik gene çok kötü olduğu için ezan okunduğunda Recep Usta civarlarına ancak ulaşmıştık. Burak orda kıyağını geçip arabayı park ederken ben iftara koştum. Ama ne iftar... Önce mercimek çorbası ve yanında sıcacık pideler... Pide yemeyeyim onca güzel yemek varken diyorsun ama sana öyle bir bakıyor ki ister istemez elin gidiyor. Çorbanın üzerine mumbar, ekşili patlıcan dolması ve içli köfte. Restoran o kadar kalabalık ki Burak'ın ekstra dolma talebi üzüntüyle geri çeviriliyor, kalmamış. Bu arada biz salata ve ezmeyi kaşıklamaya devam ediyoruz. Ben birden midemde bir kasılma hissettim, çok mu hızlı yedim ne? ama daha ana yemeğe bile gelemedik. Sonra tava ile kaburga arasında tereddüt ediyoruz, galip gelen tava... Biraz sonra tava geliyor masaya. Aman da bu ne lezzetli şey derken irmik helvasına yer bırakmak gerektiğini düşünerek elimi zor çekiyorum tavadan. Bizimkiler kalanı birbirine ikram ede ede bitiriyor. En son gecenin fatihi geliyor masaya. Ustam kimi keser bu helva diyoruz, şef ordan patlatıyor, helvada sorun yok, bol helvamız. İkinci tabak birinciden torpilli geliyor. Mide dolalı asır olmuş zaten de gözümüz de nihayet doyuyor. Ben yerimden kaldıracak vinç bakınıyorum ama nafile. oflaya puflaya kalkıyoruz masadan. Eve kadar yürümek lazım şimdi ama arabayı ne yapıcaz. İyisimi gidip kahve içelim biz, hazmı kolaylaştırır. Burak 2. kıyağını çekip arabayı kullanıyor. Park edip Tunalı'da 2 turluyoruz sonra Gloria Jeans'e çıkıyoruz. Dolunay var bu akşam, manzara süper. Kahveler de bastırıyor mideyi ama hala herkeste memnun bir şikayet havası. Mide fesadı böyle bişey olsa gerek...

Oktay Kaynarca

Pazar akşamı show tv'de okulları onarmak için para toplama kampanyası vardı. Ben de bir yanda bilgisayarımda oyun oynarken diğer yandan takılıp kaldım programa. Takılmamın en önemli sebebi Oktay Kaynarca. Adamı zaten severim, yine aldı götürdü programı. Adam tam fırlama. Ordan atlıyor, burdan giriyor, ona buna çağırı yapıyor. Çevresi de geniş herhalde ki ilk onun masası hedefe ulaştı. Başından ayrılamadım programın. 2.30 olmustu ki o da dizi çekimine gittiği için ben de yatabildim.
Sonra dün akşam malum diziye rastgeldim. Kuzey Rüzgarı imiş adı. Ama başrolleri Kadir İnanır ile paylaşıyorlar. Oktay Kaynarca'ya ragmen en fazla 10 dakika dayanabildim ve kapattım. Halbuki geçen sene Zuhal Olcay'la çevirdikleri dizi ne güzeldi...

Küresel ısınma neden çok sıcak?

Dün akşam Ege ile ödev yapıyoruz. Türkçe hocası bir gazete haberi vermiş, düşündürdüklerini yazması gerekiyor. Haber küresel ısınma ve yokolan canlılarla ilgili. Dedi ki "küresel ısınma ne?" ben de aklımca en basit açıklamayı yaptım "dünya ısınıyor, denge bozuluyor, canlıların yaşam ortamı yokoluyor. hani yazın da çok sıcak olmuştu ya". Sonra Ege'nin ödev kağıdına şunu yazdığını gördüm "küresel ısınma neden çok sıcak?":))))))))

23 Eylül 2007 Pazar

Yasasin limewire

Dedim ki albumun demosu vs dagitilali bayagi oldu, belki limewire'a dusmustur ve bingoooo... artik benim de bir hourglass'im var. sarkilari kagni hiziyla indirebildigim icin ancak 1 kez dinleyebildim ama nasolsa onumuzdeki bir hafta ben bayma moduna gecerim. sonra yorum da yazarim:)

Bir gun daha boyle gecti

Gene gitti haftasonunun yarisi. Nasil ve nereye gitti gene anlamadim. Dun aksam babamlarda kaldigim icin eve oglen gibi geldim. Plan guya Selim'lerle bulusup Cepa'ya gitmek ve ardindan iftar yapmak. Ama Selim ve ahalisi islerini bitiremeyince Cepa kismi rafa kalkti olay sadece iftara indirgendi. Ben de firsat bu firsat puzzle'i bitirdim. Bu oglen son parcayi da koydum. Simdi kendimi boslukta hissediyorum:(
Neyse ne diyordum. Evet Cepa es gecildi. Saat 5:30 sularinda bizimkilerin isi hala bitmedigi icin radyoya dogru yola ciktim. Orda bulusup Tavaci Recep Usta'ya gidicez. Ben zaten recep ustanin adini duydugum anda gozumun onunde irmik tatlilari dolanmaya basladi. Ancak radyoya gidince kotu haberi aldim. Meger gec kalmisiz ve Recep abimin yeri dolmus. Ve hatta Haci Arif vs.'de de yer kalmamis. Banu'ya (Cafe Mia) gidelim dendi. Once saatlerdir kurmus oldugum irmik tatlisinin hayali sebebiyle suratim asildiysa da Banu'nun muhtesem domates corbasi ile keyfim yerine geldi. Diyebilirim ki yedigim en guzel domates corbasi idi. Feslege koymus icine, cok guzel olmus. Neyse tayfa hemen hemen ayni. Selim, Pinar, Burak, ben sabit ilaveten Kemal ve Elif var. Muhabbet gene girla gitti. Corbayi muteakip bilimum yemeklerle parmaklarimizi da yedik. En son Burak'i tavuk kanatlarinin sosuna ekmek banarken gordum:)
Guya yemegin ardindan starbucks ve sinema yapicaz. Ancak muhabbet oyle sardi ki sinemayi iptal edip kahveyi de oteledik. Yine gulmekten yanaklarimiz agridi.
Saat 9'u gecmistik anca hareketlenip Arjantin starbucksa yollandik. Ben yolda Nuran Hanimlari gorunce Burak ve Selim'in dehset dolu bakislari arasinda arabayi yolun ortasinda durdurup arabadan atladim:) Deniz dunya tatlisi olmus, pek de ozlemisim. Ayakustu biraz konustuktan sonra starbucksa yolladik. Orda bu sefer Kemal'in incileri ile koptuk. Zamanin nasil gectigini anlamadan saati gene 11 yapmisiz. Yolumuz uzun diyerek dagildik.
Seviyom bu cocuklari:)

21 Eylül 2007 Cuma

52 toplar

Dün akşam benim sefil uzman yardımcısı Bilgegil'e iftara gittim. Annesi benim tee teşvik yıllarımdan servis arkadaşım olup kendilerini pek severim. Neyse akşam gittik, yazık Muzaffer Hanım bütün gün bilimum şey pişirip sofrayı donatmış. Biz de iftar saatine anca yetişince hemen sofraya kurulduk. Abartılı yemek sonrası Bilge'nin ablası telefon etti. Muzaffer Hanım beni koparan cümleyi orda kurdu: "Bilge'nin şube müdürü iftara davetlimiz!!!" ben orda bögghh'ürderken bir yandan da tıkınmaya devam ettim.
Neyse yemek sonrası çaylarımız eşliğinde geyiğimizi yaparken Bilge kendisine gündüz bahsetmiş olduğum 52 toplar oyununu göstermem için ısrar etti. Şimdi evde annesi var, ayıp olcak ama valla izin aldım. Hatta ne kadar insaflı davranayım diye kendisine de sordum ve ardından Bilge'nin dehşet bakışları içinde desteyi etrafa saçıp "topla bakalım" dedim. Malum oyunun adı üstünde "52 toplar". Bilge'nin suratındaki ifadeyi görmek gerekir. Ben gözümden yaşlar gelirken o zavallım kağıtları topladı (kıyamadım ben de yardım ettim ama):)))
Sonra Muzaffer Hanım ağzından balalr damlayarak bana fallar baktı:))) Gece boyu ordan burdan çen çen çene yaptık. Bi baktım balkabağı olmuşum! Muhabbet de tatlı ama yarın mesai var, eve gitmek de lazım. Sırıta sırıta ayrıldım ben de. Şimdi sıra falda çıkanların gerçek hayata yansımasını beklemekte:)))

19 Eylül 2007 Çarşamba

Ezan

Malum ablamların evinin arkasındaki apartmanda bir adet mescit var. Hoparlörleri de çatıda olduğu için aynen bizim evin içinde okunuyormuş gibi hissediyoruz. Gerçi ramazanda çok işimize yarıyor çünkü sahur ve iftarı naklen yayın dinleyebiliyoruz. Ancak küçük bir problem var. Sanırım Müezzin kendini "makber" yarışmasına falan hazırlıyor. Adam a'ları o kadar uzatıyor ki ezan ezanlıktan çıkıyor ve tarzanın yardım çağrısına dönüşüyor. Dün süre tuttum, bildiğimiz ezan 6 dakka sürdü. Yani ezan başladığında uyansam bitimine sahuru yapmış olurdum. O derece! Dedim amca maşallah!

18 Eylül 2007 Salı

Ramazan gelir hoş gelir

11 ayın sultanı nihayet geldi. Gerçi kendisi geleli 6 gun oldu ama ben geldiğini anca dün farkettim:P Kafir geçirdiğim ilk birkaç günden sonra dün ilk orucumu tuttum. O da beni tuttu! Önceki gecenin uykusuzluğuna oruç da eklenince başım bir tuttu anlatamam. Uzun zamandır kadar çok ağrımamıştı. İftarda ne yedim, nereme yedim pek emin değilim. Sonra başımı dinlendirmek için uzandığımı hatırlıyorum. Bi de gece arada kalkıp yatağı açtığımı. Sonra sabah olmuş. Yaklaşık 13 saat uyumuşum. Ama orucu uykuya tutturmak dedikleri galiba bu değildi:PpP

Bu arada fen projesinin gizemi çözüldü. Bugün Ege'nin okulunu aradım. Önce santraldaki bayana "ödevi varmış anlamadık da, örtmeni ile görüşmek istemiştim" dedim. Kız gülerek aktardı. Sonra aynı gülümsemeyi hocadan da aldım. Allahtan tek sazan bizimki değilmiş. Başkaları da yanlış anlamış. Meğer dönem içinde bir proje yapılacakmış ve hoca onunla ilgili bilgi vermeye çalışmışmış. İyi bari diyerek telefonu kapattım.

16 Eylül 2007 Pazar

Şudur budur*

Haftasonu sonu itibariyle ruh halim bayağı düzelmiş durumda. Önce cuma günü eve gidip saatlerce puzzle yaptım. Bu arada tv sürekli açık olduğu için cnbc-e de ne kadar dizi varsa sanırım 2şer kez izledim. Aklım ve gözüm puzzle da olduğu için çok emin değilim. Ama diziye olan aşkımdan dolayı Hatırla Sevgili sırasında puzzle'a mola verdim. Gece 2 gibi yattığımda gözle görülür ilerleme kaydetmiştim.
Cumartesi kalkıp Murat ve Ege ile CEPA yaptık sınra eve gelip puzzle ve aynı dizilerin 3. tekrarı!!! Sanırım replikleri ezberlemişimdir. Saat 5 gibi Gülden aradı nerdesin diye. Aslında ona gidecektim. Ben de pılımı pırtımı toplayıp gittim. Gece 1'e kadar bilimum kız muhabbeti yaptık.
Bu hafta sanırım kısmetin CEPA'dan açılmış olsa gerek ki bugün de oraya gittik. Önce Muti ve Gülden'le çocukları eğledik sonra Murat ve Ege ile sinema. Onlarla dedimse ayrı filmlere girdik. Onlar raratouille ben de "I now pronounce you chuck and larry". Film öyle aman aman olmamakla birlikte komikti. Bayağı eğlendim. Sonra eve gelip hala ne olduğunu anlamadığımız ödev üzerinde eğlenip Ege'nin kitaplarını kapladım. İlk haftaki performansa bakılırsa pek kolay bir dönem olmayacak hepimiz açısından. Meee!!!

*copyright Selim:)

Bir garip fen projesi...

Dün yeni açılan alışveriş merkezini (CEPA) görmek istediği için Ege'yle CEPA'ya gittik. Murat ve Ege gelip beni evden aldılar. Bizim maymun ben arabaya bindikten kısa bir süre sonra yapması gereken bir fen projesi olduğundan bahsetti. Konu nedir aşkım dedim. Bir konu seçecekmiş.
- Nasıl bir konu Ege?
- Iııı işte türkçe, matematik gibi. Bu sene seçtiğim konuyu seneye seçemiycem
- Fen ödevi?
- Evet. Renkli karton almamız lazım.
- Ege fen ödevinde türkçe matematik gibi bir konu seçmen gerektiğinden emin misin?
- Iıı, konu seçicem işte...
- Ege ödevi bi yere yazdın mı?
- Hayır, biliyorum ben. Konu seçicem işte...
- ?????
Sonuç olarak 2 gündür ödevin konusunun ne olduğunu ve seçilmesi gereken şeyin kapsamını anlamaya çalışıyoruz. Şu önümüzdeki 1-2 ay benim için değişik bir tecrübe olacak!

14 Eylül 2007 Cuma

Bir garip gün

Dün Selen tarihinin acaip günlerinden biriydi. Gün boyu canım çok sıkkın ve aklım karışık bir şekilde dolaştım ortalıkta. Bu aralar kafamda bin tane tilki döndüğü için psikolojime yansıdı sanırım o da. Neyse akşam yapılması gereken 1-2 şey vardı, Burak'tan bana yardımcı olmasını istedim. Aslına iş çok basit. Gidip Banu'nun arabasını çekicez ama bir aydır fırsat bulamadığımız için bir yandan beni kemirip durdu.
Neyse 7 gibi işten çıktım. Gidip Burak'ı alcam sonra beraber arabayı alıcaz. O sırada o taraf gitmişken Cafe Mia'ya mı uğrasak diye Selim'i aradım. Onlar iftara gidiyormuş ama tatlı yemeye gelebiliriz dedi ama kesinleştirmedik. Neyse ben Burak'ı aldım evden. Çocuk benim suratı görünce bi garipledi zaten. Yol boyu beni eğlendirip güldürmeye çalıştı. Neyse Banu'nun arabasını benim evin önüne çektik. Sonra ben aç olduğum için ne yesem kargaşası yaşarken Selim gittiniz mi diye aradı. Öyle olunca biz de tekrar aynı sokağa dönüp Mia'ya gittik. Bizden 5 dakka sonra Selim, Pınar ve Mine geldi. Benim mod hala kötü ama 1-2 gülümseme çıkıyor arada. Karnım doydu, tatli da yedim ama durum hala umutsuz görünüyor. Derken sağolsun Selim ve Süleyman Abi olayı benim için bitirdi. Birara gülmekten gözümden yaş bile geldi. Nasıl mı?: Şimdi muhabbet bir şekilde Selim'in verdiği bilimum röportaja kaydı. Meğer adam bir kısmını benden saklamış. Hele bir tanesi vardı ki hepimizi kopardı. En seksi akşam yemeği müzikleri mi ne. Konunun uzmanı!!! olarak Selim bir liste yapmışmış. Ne nasıl yani falan derken hemen bir mizansen oluşturulup Süleyman Abi'den esinlenerek Selim'in telefon numarası seksi akşam yemeği müziklerini kapsayan listenin sonuna dahil edildi ve benim son hatırladığım gözümden gelen yaşlardı. "Selim abi, kız gidiyo abi???"
Gece başladığının çok aksine çok keyifli bitti. Hatta "My heart will go on" bile güzel gelebilirdi:)

12 Eylül 2007 Çarşamba

Arrrrrrrr....

Hayatı düzene sokma çalışmalarına devam. Gerçi mesai sağolsun 2 gündür zaten erken çıkmama izin vermediği için çıkıp eve gelmece. Sonra herkes yatınca dogru facebook ve pirates! yalnız bu oyun yalnız başına oynayınca o kadar da keyifli olmuyor! Diğer yandan Hazine'de hızla yayıldığı için geyik modu artmaya başladı.
...
Bugün iş yerinde gene toplantı modundaydık. Yeni bir danışmanlık hizmeti alıcaz. İstediğimiz programı yapması için danışmanlara sistemi anlatmamız lazım. Sabah bişeyler anlattık, öğleden sonra da farklı bir çalışma için gereken başka bir modülü anlatmaya çalıştık. Yalnız istediğimiz bizim kafamızda bile net olmadığı için adamların kafasını iyice karıştırıp bıraktık:) Birara olay öyle bir raddeye geldi ki adamlar sabah anladıklarını da birbirine karıştırıp iyice X oldular:))) Çok eğlenceli idi:)

11 Eylül 2007 Salı

Artık evde otursam diyorum

Bir düşündüm ve son zamanlarda ben yine leyleği havada görme modunda - pardon yaa o seyahat için kullanılıyordu - aktif modda habire bişeyler yapıyorum. Aslında yine kendimi evde oturup uyuzluyor gibi düşünüyordum ama sanırım gün aşırı dışarda bişeyler yapmışım. Hele de mali olarak göçmüş olduğum bir dönemde pek iyi olmamış!!
Hatta dün akşama 2 ayrı aktivite sıkışturdım ya kendimi takdir ettim.
Önce saat 18:45 sularında Selim'le Cafe Mia'da buluştuk. Selim'in arkadaşının mekanı, yemekler de gayet leziz ve makul fiyatlı. Saat 20:30'a kadar onlarla takıldıktan sonra Özge ve Chang'le buluşmak üzere Bahçeli'ye kaydım. Güya kalabalık olcaktık ama ben ve Burak'tan başka gelebilen olmadı. Benim canıma minnet. Her zaman ki gibi bol bol konuştum. Chang'e öğrencilik anılarımızı, Özge'nin inekliğini vs anlattım. Özge tam itiraz edecek gibi olmuştu ki 1-2 noktada Chang "evet evet aynen" falan diyerek onaylayınca susmak durumunda kaldı. Ben gene çok eğlendim. Saat 10 sularında dağıldık. Ben güya babamlara gidecektim ama önce eve uğramam gerekti. Eve girmişken biraz pirates oynamadan çıkamadım. Sonuçta babamlara geceyarısını geçe gidebildim:D
Karar aldım bu hafta akşamları evde oturcam. Artık biraz yeğenle de ilgilenme vakti geldi.

9 Eylül 2007 Pazar

Özge...

Bugün sezonun sanırım son düğününe gittim. Damat bizim Özge. Gelin ise Chang. Annesi o kadar çok söyledi ki Özge sonunda gerçekten bir çinli bulup evlendi. Gerçi ben geçen sene resmini görmüştüm ama hepimiz gelini merak ediyorduk.
Aslında olayı baştan almak lazım.
Dünkü puzzle gecesinden sonra gece rüyamda bile pirates oynayarak güne saat 10 gibi yine pirates ile başladım. Sonra 1 sularında kendimi başından zor ayırıp duş ve kuaför olayına girdim. Eve döndüğümde kendi kendimle savaşıp bilgisayar degil puzzle başına oturdum. Saat 18:45 sularında (ki ben 7 gibi hazırlanmaya başlamayı düşünüyordum) Didem tlf edip evden çıktıklarını söyledi. Meğer düğün 8 değil 7 de başlıyormuş. Nasıl hazırlanıp evden nasıl çıktığımı bilemedim. Uçarak Hakimevi'ne gittim. 7:30 a doğru gitmeme rağmen henüz nikah başlamamıştı. 8'e doğru çiftimiz salona geldi. Özge her zamanki komikliği ile kendine şahit seçmemiş, kim isterse gelsin dedi. Birkaç kişi gönüllü oldu:) Ben içimden geçirmekle birlikte teşebbüsde bulunamadım. Neyse evetler söylendikten sonra klasik merasim başladı. Bu arada gelin sıcak kanlılığı ile dikkatimizi çekti. Hani kısa sürede birçok kalbi kazandı sanırım. Hele öpüşme faslı bitip de dans faslı başladığında gözlerime inanamadım. Özge göstermiş olsa gerek ki gayet ortaya çıkıp oynadı. Biz de hemen dibinde bittik zaten. Gece sonunda kıza halay bile çektirdik. Birkaç saat içinde kız bizden biri olmuştu.
Bu arada Özge salona ilk girdiğinde biraz gergin gözükse de sonra mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Özge işte:) Onu da everdik:)

Katildim ve takildim

Dun facebook'a katildim demistim ya, feci takildim alete. Baktim Bezen'ler pirates oynuyor, beni de cagirmis, hemen dahil oldum. Dahil olmakla kalsam iyi, basindan kalkamadim resmen. Sabah beri ya pirates oynayip facebook kurcaliyorum ya da puzzle yapiyorum. Bu arada aksam Bilge geldi ve tortellini pisirip puzzle yaptik. Resim ufaktan ortaya cikmaya basladi. Yalniz salonda adim atarken cok dikkatli olmak gerekecek netekim parcalar haliya yayilmis durumda:)

7 Eylül 2007 Cuma

Ben de katildim

Kac zamandir birileri beni Facebook'a dahil edip duruyor ama 'oof bir tane networking sitesi daha mi?' diyerek es geciyordum. En son Adil'in yazisi uzerine bir bakayim bu da neymis diyerek bu sabah kaydoldum. Sabah beri de kurcalayip duruyorum. Cok keyifli bir siteye benziyor ama ayni zamanda da derya deniz. Ben simdi bu sistemi anlayana kadar o-hooo! ama bekleriz, geliniz:)

Becoming Jane

"Ask ve gurur" su ana kadar okudugum ve izledigim en muhtesem romanlar serisinde basucumda hep bir numarada oldu. Kitabin hem turkcesini hem ingilizcesini defalarca okumam yetmezmis gibi diziyi de defalarca izledim. Hala arada acar bakarim veya goz gezdiririm.
E durum boyleyken Jane Austen da ister istemez sempati duydugum bir yazar halini aldi. Gerci Emma bana cok hitap etmemisti ama dedim ya ask ve gurur tum romanlara bedel.
Dolayisyla sinemalarda Becoming Jane'i gorunce gormek icin dayanilmaz bir istek duydum ama daha ilk gunden gitmek planinda degildim. Yine de yuce gucler bu sonucu yaratti.
Filmi basta bozuk ve yayik gosterip sinir ettiler ama sonra duzelttiler. Ben buyuk bir heyecanla izlemeye basladim. Film ilerledikce Ask ve Gururdan enstantaneler gordum. Anlik sahneler ama baglantiyi yakalamak zor degil.
Sonra Tom Lefroy cikti sahneye. Filme gore Jane Austen'in buyuk aski ve hikayelerindeki esin kaynagi. Ancak kosullar, imkansizliklar onlarin biraraya gelememesine sebep oluyor. Gerci filmin bu can alici noktasini biraz daha kisa gecmisler ama filmi yasayarak izledigim gozonunde bulundurulursa anlatilamayan duygulari ben yasayarak hissettim diyebilirim.
Film bittiginde cokmus bir halde ciktim sinemadan. Hayran oldugunuz bir eserin yaraticisi neler yasamis, nasil bir fedakarlik yapmis falan.
Allahtan icim icimi yedi de bir yandan bu satirlari yazarken diger yandan da kadinin hayatini arastirdim. Hicbir kaynak yasanan askin filmdeki kadar buyuk ve acili oldugunu desteklemedigi icin rahatladim:)
Artik gece uyuyabilirim:)

15 güne bedel bir hafta

Nihayet cuma geldi. Bu hafta bitmemek için çok direndi ama sonunda onun da sonu geldi. İnanamıyorum!!! Bu hafta girdiğim toplantının haddi hesabı yok. Tabi toplantılardan eli boş çıkmak kimin haddine... Onu yap, bu komiteye dahil ol, şundan sen sorumlusun... Valla artık ucunu ben de kaçırdım. Tabi bizim gençler de bundan nasiplerini aldı:) Hep beraber bunalip durduk. En son ne zaman bu kadar daralmistim diye dusundum de sanirim 'Bankacilik Kanunu' gorusmeleri sirasiydi. Brrr, dusunmek bile istemiyorum.
Simdi haftasonu hayallerim var. Bol bol uyuyup puzzle yapacagim. Bir de pazar aksami sezonun son dugunu:)

6 Eylül 2007 Perşembe

Kabus ve mola

İş yerindeki kabus devam ediyor. Dün yine günü bilimum toplantılara girerek geçirdim ve sürpriz olmadığı üzere yine bilimum iş bitarafımda patladı. Artık gülerek tepki göstermeye başladım. Battı balık yan gider onu da yapalım ağalar beyler şeklinde eğleniyorum ben de.
Neyse, akşam yine yapmamız gereken bir çalışma endüstri mühendisleri olarak Hülya ve bana patlayınca oturup 3-5 parça bişey hazırladık ancak Hülya garibim de kaç gündür mesaiye kaldığı için 18:30 sularında iş yerinden kaçara uzaklaştık. Fırsat bu fırsat diyerek Burak'ı aradım. Adam kaç gündür yoktu zaten, özlemişim nasıl. Buluşup Tunalı'daki D&R'ın tepesindeki Gloria Jeans'e gittik. Oranın manzarasını seviyorum. Burak güneşin batışı diye tutturduysa da batışa yetişemedik malesef. Oturup bir müddet muhabbet ettik, araları doldurduk derken orası baymaya başlayınca çıkıp biraz Tunalı'da yürüdük. Bu kez de Cafe des Cafes de oturup çay içtik sonra da yaşlı insanlar olduğumuza karar verip eve yolladık.
Eve ulaştığımda TR-Çek Cumhuriyeti basket maçı ikinci yarısı olmuştu. Nihayet bir maçı kazanma yolundaydık. Yarı uyur yarı uyanık şekilde sonucu takip ettim (adamlar hala kabus, farkı 11-12 sayıya çıkarıp sonra 6 sayıya indirmeye izin veriyorlar!!! Nerde o geçen seneki takım!) Maçı aldık da ben de rahat bir şekilde uyudum.
Şimdi gene iş. Bakalım bugün hangi işlere gebe...

4 Eylül 2007 Salı

Çok bunaldım!

Gerçekten yıpratıcı bir hafta oluyor benim için. Jülide'nin yokluğunda işler çok üstüste geldi ve ben çoğu konuda spot üzerime düştüğü için bunaldım. Bugün kaç toplantıya girdim bilmiyorum. Bir de konuda bilgim olmasa bile orada bulunma zorunluluğu beni çıldırtıyor. Bunu birkaç defa dile getirdim ama sanki duvara konuşuyorum:(
Bugün öğlen bir işim olduğunu ve biraz erken çıkmam gerektiğini söylemek için Pehlivan'a gittiğimde saat 11:00 de Almanlarla toplantımız olduğunu öğrendim. Tamam ama ben 12 çıkayım dediysem de dinletemedim. Adamlar da 10 tane last issue sıralayıp toplantıyı anca 12:20 de bitirdiler. Sonuçta trafik canavarlığı yaparaktan 25 dakika rotarla hedefe anca vardım. Sonra 15:00 de başka bir toplantıya, 17'de bir üçüncüye ve 18'de bir dördüncüye katılaraktan 8.30 a doğru resmen kaçtım! Ha bu arada katıldığım her toplantıda da üzerime başka bir iş kalıyor. Geldiğimden beri dahil edildiğim çalışma grubu, porje ve komite vs sayısını ben bile bilmiyorum.

Ha bir de milli teyzelik görevime dün akşam itibariyle başlamış bulunuyorum. Önümüzdeki 2-2.5 ay boyunca hepimize Allahtan sabır dilemekteyim.

3 Eylül 2007 Pazartesi

MFÖ

Cuma gunu sunum çalışmaları 1'e doğru bitti. En son gözümden uyku akarak masaya yapıştığımı hatırlıyorum. Sonra nihai düzeltmeleri yapıp çıktık işten. Tabi olay burada bitmedi. Cumartesi de 9'da mesaiye gitmek durumunda kaldık. 11'e kadar genel müdür son duzeltmeleri yaptı ve 11'de aşağıya indik.
Bakan normal bir tipe benziyor. Kafatası şeklini biraz yuvarlasan Özgür'ü andıracak sanki. Sanırım o yüzden bir nebze sempati duydum adama. Sunumu Genel Müdür yaptı. Ben de 'button boy'olarak gorev yaptim. 12:30 itibariyla ozgurlugumuze kavustuk. Kendimi eve atip uyuma planı yapiyordum ki eve geldikten sonra planda değişiklik oldu. Öğlen öğlen uymak istemediğimi farkedip puzzle başına oturdum. Geceyarısına kadar çeşitli aralıklarla puzzle, tv ve internet arasında gezip durdum. Sonuçta puzzle'in nerdeyse yarısı bitti.
Bugünse yataktan 11:30 gibi kalktım. Sonra gene puzzle moduna girecektim ki Oya arayıp Ahlatlıbel'e cağırdı. En son kimbilir ne zaman gitmiştim. ok diyerek soluğu orda aldım. Temiz hava, hafif rüzgar, güneş vs derken mayışmışız. 4 gibi eve dönüp tekrar yattım. Ne demis atalar uyku uykunun mayasıdır:) Hani nerdeyse akşamki konseri boşlayacağım. Ama 6:30 gibi kalkıp hazırlandım ve konsere yollandım.
İyi ki de uyumamışım:) Son parçalarını çok da bilmiyorum diye hayıflanırken Mazhar çıkıp en bildik şarkıları söyleyeceğini belirtti ve şölen başladı. Özkan çok şekerdi. Şarkılarla birlikte yüzü şekilden şekile girdi. Gerçekten de hep bildik şarkılar söylediler. Biz de Gülden'le kendimizden geçerek eşlik ettik:) Bu sabah yağmur var İstanbulda, sarı laleler, psikopat, mecburiyetten, daha neler...
Mazhar eski Ankaralı olarak önce bilimum iltifat yağdırdı ama sonra bir yerde batırdı:) Birara o kadar çok konuştu ki sussa da tekrar şarkılar başlasa diye düşünmekten kendimi alamadım. Bol bol şeytan bantlı kızlara takıldı. Seyirci ile iletişimi fena değildi kısaca. Bizim yakınımızdan bir bayan 'güllerin içinden' diye çok çığırdı ama programlarında yokmuş. Kızcağız ama evlilik yıldönümümüz diye bağırdıysa da sesini duyuramadı. Ben de üstüme vazifeymiş gibi çok üzüldüm bu duruma:( neyse sonra konser bitti. Zorla bis yapıp diday diday day çaldılar. Bittikten sonra da 'normalde turneyi burda bitiririz ama size özel' dediler ve güllerin içinden çalmaya başladı. Herkes mest bir şekilde eşlik etti. Kızcağızı aradı gözlerim hemen. Kocasına sarılmış dansediyordu. Bir elinde de telefon. Ne gerzek yaratıklarız diye düşündüm içimden. Artık kimi aradıysa!
Sonra eve gidesimiz gelmedi hemen, Vişnelikde oturup kahve içtik. Biraz muhabbet felan derken 12 olduğunu farkedip kalktık. Grupla aynı anda çıktık binadan. Yanımızda kalem neyin olsa imza şeyettirseydik dedik ama sonra amaaan deyip yürüdük.

Not: Selim'cim bize bu kadar keyifli bir gece yaşattığın için sana tekrar tekrar teşekkür ederim:) Söz sana bidaha işini öğretmiycem:DDDD