Sayfalar

4 Ocak 2011 Salı

aloo sesim geliyor mu?

Sabah uyandığımızda önümüzde her zaman 2 seçenek vardır. güne olumlu başlamak veya olumsuz başlamak. ben bir süredir güne olumsuz başlıyorum. içimden mutlu olmak gelmiyor, günü tamamen "günü geçirmek" adına yaşıyorum. birileri bir yerlere çağırırsa gidiyorum, yoksa iş çıkışı eve gelip oturuyorum. canım ne yemek isterse yiyor, ne isterse izliyorum. genelde oyun oynuyorum. hiçbir şeyi sorgulamıyor, sadece zaman geçiriyorum.
e hayata günü geçirme mentalitesi ile yaklaşınca insan ister istemez hayata bakışını da kaybediyor. normalde keyifli gelen, komik gelen şeyleri görmezden geliyor, algısı düşüyor. bir umarsızlık sarıyor dünyayı. yani bana   öyle oldu işte. dolayısıyla da blogu da savsakladım. yazasım gelmiyor çünkü aklıma yazacak bişey gelmiyor. çünkü artık algılamıyorum, sadece zaman geçiriyorum. bakmak ve görmek arasındaki fark gibi bir şey sanırım bu.
ben bu durumun az çok neden kaynaklandığını biliyorum. ancak içimden düzeltmek de gelmiyor. şimdilik bu modumdam memnunum. ancak farkındalığım arttıkça kendime gelesim de artmaya başlayabilir bilemiyorum.
aslında sönük geçen son zamanların kısa bir özetini verecek olursam: nedense bu ay hemen her haftasonu ankara'ya gittim. biri iş içindi, diğerleri ziyaret amaçlı. arkadaşları görmek iyi geliyor ne yalan diyim ama koşturmaca içinde geçmesi bayağı yoruyor. o yüzden son ziyareti basit tuttum.
yılbaşında evde oturup tv izleme modundaydım ama kızların ısrarı ve evde oturmanın daha da depresif olacağına inancım sebebiyle son dakika kararı ile ankaraya gittim yine. bu sefer cumadan gidip önce genel müdürlüğe uğradım. herkesleri görmek iyi geldi. özlemişim.
yeni yıla özge'de girdik. gidip quick china'dan yemeğimizi sipariş ettik, keyifle tıkınıp şaraplarımızı yudumladık. sonra tv moduna geçtik. uyuz uyuz koltuklara yayılıp top chefs izledik. saat 12'ye gelirken yerel kanallara dönüp yeni yıla hep birlikte girdik. bekleyecek birşey kalmayınca da 1 olmadan uyuduk.
cumartesi aynı sakinlikte geçti. ben bir arkadaşın evine kahvaltıya gittim. orda da ev hali modundaydık. ardından kızlarla sinema. ve yine eve dönüp pinekleme. nasıl iyi geldi anlatamam.
pazar daha hareketli idi bu sefer. sabah bilge ile kahvaltı, ardından buraklar da geldi, kahve. ardından babama gittim. babama yalnız, sanki annem gezmeye gitmiş. neyse işte, 2 haftadır ziyaretlerim biraz ağır geçiyor. senesi diye mi bilmem, geçen sefer çok ağlamıştım. bu sefer de çok koydu. ne bileyim çok içime veriyor yoklukları. çok manasız geliyor herşey. her neyse, ardından pisi ile kahve içtik ve ben dönüş yoluna düştüm. bir müddet uzak dururum artık yollardan da ankara'dan da... onlar gelsin buraya:)
susan miller ablam 2011 için çok olumlu şeyler söylemiş koçlara. hayatın tersine dönmesini ve şu güzel şeylerin gelmesini bekliycem ben de... işimiz burçlara kaldı, hale bak:))))

0 yorum: