Son zamanlarda kendimi TV ve oyunların yanısıra kitap okumaya da verdim. Önce gündemin çok gerisinde kalmış olduğum elif şafak'ın aşk'ını okudum. ayılıp bayıldığımı söyleyemem ama güzel bir romandı. okuması güzel, bence zamana çok uygun mesajlarla dolu. akla mantığa hitap eden keyifli bir roman oldu benim için.
Ardından kitapçılarda görüp de elimin bir türlü gitmediği türk işi bir cinayet romanını deneyeyim dedim. osman aysu'nun cinayet sancısı isimli romanını okudum. hani bu bir başlangıç olsun, biraz da türk yazarlara ağırlık vereyim. ama sonuç hiç öyle beklediğim gibi çıkmadı.
önce kitabın ilk 30-40 sayfasında tekrar tekrar aynı şeyleri okumaktan kusucam sandım. bitirme kararı almış olmasam orada bırakıverirdim.
yazar dönüp dolaşıp aynı şeyleri anlatmış. en sonunda "tamam anladım, kızın kardeşi intihar etmiş, o da sorumlularından intikam alacak, sadede gel" diyorsunuz ama hayır, yazar belki emin olamamışsınızdır diye aynı şeyleri tekrar tekrar anlatıyor. sonra işin içine duygusallık ve cinsellik katmaya çalışıyor ama orda kızın kendi ile çelişmesini defalarca okuyorsunuz. sonra sevgilisi olan adamın kızdaki çelişkiye ilişkin yorumlarını defalarca okuyorsunuz. her duygu ve düşünceyi anlamamış olma ihtimaline karşı tekrar tekrar okuyorsunuz. kız uyumadan önce yatağında dönerken ve uyandıktan sonra yüzünü yıkarken aynen benim burda yaptığım gibi tekrar tekrar okuyorsunuz. ta ki içiniz bayılana kadar...
ha bir de bağlantılar okudukça çözülsün gibi bir kurgu yapmış amcam ama asıl kilit adamı ben daha romanın başında tahmin etmiştim. yani hiç de yaratıcı değildi. sanırım bu tür roman / dizi vs izleyince artık kolay yem yutmuyorsun. ya da yazarlar bir yerden sonra yaratıcı olucam diye kendilerini çok kasıp yakayı ele veriyor ya da kendilerini tekrar ediyor.
neyse dün romanı bitirdim. bir daha türk işi cinayet romanı mı? asla... ya da osman aysu romanı asla... belki başka iyi bir yazar keşfedersem olabilir.
ıyyyy... aklıma geldikçe ürperiyorum resmen...
0 yorum:
Yorum Gönder