Sayfalar

10 Mayıs 2010 Pazartesi

Dönmek istemedim.

Dopdolu bir 3 gün geçirdim yine... Kısa da olsa ankara kaçamakları bana çok iyi geliyor. Yoğun ama bir o kadar da keyifli geçiyor.
Cuma sabah Ankara'ya vardığımd hava yazdan çalınmış gibiydi. İstanbul'un serinliğinden sonra son derece iyi geldi. 1'deki randevuma kadar olan 1.5 saati Tunalı'daki starbucksda önümde laptop, elimde kahvem ile geçirdim. Sonra düğün hazırlıklarına başlamak üzere yola koyuldum.
Saçım başım yapıldıktan sonra soluğu Hazine'de aldım. Arkadaşları görmek öyle keyifliydi ki... Fazla kişiye yakalanmamaya çalışarak maksimum ziyareti sığdırdım 1.5 saate. Sonra Özge ile çıkıp onun hazırlıklarını tamamladık, üstümüzü giyinip ordu evine gittik.
Düğün pek eğlenceli idi, 2 köçek olarak müzik bitene kadar oynadık. Hatta öyle bir an geldi ki koca salonda oynayan bir tek biz vardık. Tüm ağlamalarıma karşın Özge sağolsun "en iyi arkadaşımın düğününde oynamıycam da ne zaman oynıycam" diye beni de oturtmadı. Netice olarak arabaya giderken ayakkabılarımı elime almak zorunda kaldım:))))
Cts güne big chef's de kahvaltı ritüeli ile başladık. Ardından 1 saatlik Defne molası ve arkadaş ziyaretleri. Bu sefer değişiklik olarak Kızılay ve etrafında takıldım cts günü. Aslında kaleye gezmeye gitmek istiyordum ama ayakkabılarım oralarda dolanmaya müsait olmayınca programı bira ve tavla moduna çevirdik:)
Pazar daha sakindi. Sabah kabristan ziyareti, ardından kafesde hasret gidermece... Pazar gününün nostaljisi kuğulu park'tı. Ankara'nın göbeğinde küçük bir huzur kaçamağı. Anneler günü diye canlı müzik de vardı ortamda.. Öyle huzurlu birkaç saat geçirdim ki orda...
Dönüşte kapanan havadan mı yoksa 3 günlük kaçamağın etkisinden mi kendimi boğuluyormuş gibi hissediyordum. Hiç dönmek istemedim bu sefer. Evim bile gözümde tütmedi. Daha görecek ne çok arkadaş vardı... Çok zor ayrıldım bu kez...

0 yorum: