Sayfalar

27 Eylül 2010 Pazartesi

O son kadayıfı yemeyecektim!

Evet, bir Ankara rüzgarı daha fırtına gibi geçti. Gene yedim, içtim, dedikodu yaptım ve kimselere doyamadan döndüm istanbula.
Cuma akşamı eve ulaşmam gece 1:15'i buldu.  Pelin'le yaptığımız kısa geyiğin ardından 2 gibi sızdım sanırım. sabah koğuş kalk güya 9-9:30 ama kalkılamadı tabi. E güne rötarlı başlayınca bütün planlar kaydı.
Önce Serkan'a koştum. Serkaaan, beni yeniden kızıl yap diye. Serkan sağolsun yine hünerini gösterip güzel kırmızı-kızıl bir saç yaptı bana. Pelin'e de biraz kahkül kesti. Ardından Banu ile buluşup hızlı bir kahve ve gündem yakalama operasyonu. Bir sonraki durak Özge ile quick china. allahım 2 kişi bir şişe şarap eşliğinde 4 kişilik yemek yedik resmen! Gelişmeler konusunda birbirimizi güncelleyip dedikodularımızı yaptık. Restorandan ayrıldığımızda pek mutlu ancak çatlamak üzereydik. Özge beni Muti, esin ve özlemle buluşmak üzere mineseraya bıraktı. Midem o kadar doluydu ki hazım için 2 kova çay içmem gerekti. Bu kızlarla muhabettimiz daha çok çocuklar ve okulları üzerineydi:) Allahım mama saati kaka saati yerine seninki hangi okula gidecek vs muhabbetine bırakmış. Yaşlanıyor muyuz nedir:( Sonra Özlem geldi. minik kurbağa çok hastalanmış, ama toparlanmaya başlamış. Çocuk faslını kapadıktan sonra dedikodu faslına geçtik. Çok keyifliydi:)
Cumartesinin son durağı Paşaoğulları. 2 yıldır hasret kaldığım yüzlere bir yenisi eklenmişti malum. Sen nasıl güzel bir bebeksin öyle. yeminle içime sokasım geldi oğlanı ama kendisi sadece uzaktan gülücükler atmayı tercih etti. Oğlanlar uykuya gidince biz büyükler güncelleme moduna geçtik. Ben o kadar dolu mideye rağmen dayanamayıp Hülyanın süper kek ve tartından yedim. patla selen!
Gece 1 gibi eve gittiğimde Pelin halimi görüp "ben bu filmi daha önce görmüştüm" diye dalga geçti! ben daha da genişleyen midemle kıvrılıp uyumaya çalıştım:)
Pazar sabahı güne üst komşunun bağırışları ile 8:30 sularında başladık. Anam dedim, benim saykocan gitti ama bunlarınki de pek farklı değilmiş. Habire kavga sesleri vs. Ancak yorgunluk ağır bastığı için tüm gürültüye rağmen 11'e kadar yataktan çıkamadım.
Uyandım ki midem hala dolu! Öğlen Recep'e gidilecek! Kuzen akşam kadayıf yapmış, nasıl de güzel görünüyor! Dayanamadım kahvaltı öncesi 1 dilim kadayıfı lüplettim. kahvaltıyı biraz geçiştirmeye çalıştım ama üzerine 1 koca dilim daha kadayıf götürdüm resmen. Evden çıktığımda yine patlayacak gibiydim.
Pazar programı nispeten daha sakin. Çamay'la kahve, selim ve burakla recep ardından eve dönüş. mideler dolu olunca kahve faslını uzattık biraz. Ancak ben hala acıkmamışım. Burak dalga geçiyor "o son dilim kadayıfı yemeyecektin" diye.
recep'e gittiğimizde üçümüz de aç değildik... ta ki içeri girip de yemek kokusunu alana kadar. sonra nasıl oldu anlamadım kaburga da tava da silinip süpürülmüş, irmik helvasına ek gelen baklavadan iz kalmamış, 2. tur irmik helvası istişare ediliyordu:) masadan kalkabilmek için vince ihtiyaç duyduk resmen. debelenerek kalktık, vedalaşma kısmı çok sıkıcı. selim'le orda ayrıldık, burak'ın vazifesi henüz bitmemişti. Terminal öncesi beni kabristana götürdü, dualarımızı ettikten sonra terminal. Ben orda bir tur soda içerken kendisi spora gitme planları yapıyordu.
yol boyu yediklerimi hazmetmeye çalıştım. kıvran dur. sanki ne zorum varsa...
o son kadayıfı yemeyecektim:)))
....
bu arada bütün haftasonu yediğim yemeklerin etrafında dönen muhabbetler, giderilmeye çalışılan özlemler de bana kalsın:)

1 yorum:

Selim Karakaya dedi ki...

o son irmiği yemey...
yok, böyle değildi galiba:)