Sayfalar

31 Mart 2009 Salı

hayal kırıklığı ve muz kabuğu

Bugün hava çok güzeldi İstanbulda. sanki bahar gelmiş gibi. Saatler de ileri alınınca gün bitmek bilmedi. İşten çıkınca eve gidesim gelmedi bugün, dolaşayım sahilde veya caddede dedim. Kimi aradımsa ya meşgul, ya uyuz, ya sevgilisiyle ya da ulaşılamıyor. Kös kös geldim eve, TV izlemeye çalıştım ama o da sarmadı. Erkenden yattım, uyku tutmadı. Dolu dolu geçen haftasonundan sonra feci şok oldu bana... Ulan İstanbul, yenilmiycem sana:)

30 Mart 2009 Pazartesi

Kim demis yolun yarısı???

Sonunda o gün geldi. Ben de artık 35 oldum!!! Ama bana sorsan 27-29 ancayım;) Bu doğumgünümü seçimleri de bahane ederek Ankara'da geçirdim. Hem tanıdık şehirde hem de sevdiklerimin yanında olmaktan şımarıklığım hat safhadaydı.
Sabahtan klasik kuaför turumu tamamladıktan sonra öğlen kızlarla Big Chef's de buluştuk. Özlem'in baby showerına niyetlenmiştik ama bana mum üflemek nasip oldu:)


Kızlarla seansı tamamladıktan sonra apar topar hazırlanıp 2. kutlamaya doğru yola çıktım. Bu seferki mekan Quente isimli brezilian steak house. Bütün hafta boyu limitsiz et yeme hayaliyle doluyduk ancak ben gün boyu yediğim pastalar sebebiyle midem dolu vardım mekana.
Yemekte bilimum soytardım gene. Tok olmama rağmen ısrarla tıkındım. Bol bol foto çekildik.


Bu arada kızlarda pasta ile ilgili hin bir sırıtma var. Pasta meselesi bayağı bir olay olmuştu, ısrarla ne olduğunu söylemiyorlar. Sebebini pasta gelince anladım:

Bir müddet gülmekten pastayı kesemedim:))) Sonra da kim pastanın neresini yiyecek tartışması bayağı ateşli oldu:)
Yemekten sonra en genç 4 kişi hariç herkes dağıldı. Biz de önce Hok's a sonra Manhattan'a gittik.

Ama biz de 2 gibi pes ettik...
Pazar günüm de pek farklı geçmedi. Sabah 9'da ayaklan, oy kullan, babayı ziyaret et, didem ve aslı ile kahvaltıya git, selim'le kahve iç, harzem'in kızı gör, kuzenleri öp derken kendimi gene otobüste buldum...
Koca haftasonu geçti ama ben başladığımdan daha yorgunum. Şimdi ise erkenden sızma hayali kuruyorum ama saat 10 oldu bile...

26 Mart 2009 Perşembe

Bir bu eksikti...

Tadımız kaçtı... Ama anlatacak kelime bulmakta zorlanıyorum... Kara bulutlar bir gün dağılır herhal. Bu kadar iyi niyetli ve ince düşünen, çabalayıp duran bir insana nasıl ters gider olaylar anlamakta zorlanıyorum...
Dağılın artık kara bulutlar... bıktım sizden..

25 Mart 2009 Çarşamba

Panik modu...

Ufak bir panik moduna geçmiş durumdayım. Cuma günü verilecek bir eğitim için "ben hazırlarım" demiştim. Hazırlayacağım bölümün eğitimin 1-2 saatlik parçası olacağını sandığımdan özet bişeyler hazırlamış sonra da kenara koymuştum. Ordan burdan bana iletilen kitap ve dokümanlara ise "hepi topu 1-2 saatlik kısım yaa, hazırladım onu" diyerek ilgi göstermemiştim.
Pazartesi akşam bir tlf konuşması esnasında benim bir parçası olduğunu sandığım şeyin aslında eğitimin kendisi olduğunu, 1-2 saat değil tüm gün süreceğini ve kapsamlı olması gerektiğini farkedince beynimden vurulmuşa döndüm. Amanın demeye fırsat kalmadan çarşamba akşam oldu ve daha bitiremedim:(((
paniiiikkkk!!!

24 Mart 2009 Salı

:))))))))

Demin SUP'dan güzel bir haber aldım. Önce mail attım ama sonra hadi arayayım diyerek elime telefonu aldım. Tam tuşlara basıcam baktım elimdeki hesap makinası:)))))))

23 Mart 2009 Pazartesi

Ulukayak

Bu seferki istikamet Uludağ. Akşamdan toparlanmak hayli zaman aldı. Sabah bu sefer kör karanlık yerine 5:30 sularında düştük yola. Hepimiz yorgunluktan ölüyoruz ama uyumak ne mümkün, arka kadro iş başında. Feribota kadar şamata tam gaz. Allahtan sonrasında sustular da otele kadar uyuyabildim.
Otele yerlestikten sonra attık kendimizi pistlere. Pistler dediğim Kervansaray'ın sadece 1 pisti varmış. Düşe kalka indim ordan. Hava süperdi bu arada. Öğlen 1 sularında yemeğe geldik ama acıkmışız diye yemek olayını abartık biraz. O sırada Kervansaray bizi kesmez diyip bir de Ağaoğlu pass aldık.
Pistlere döndüğümüzde beni acı bir sürpriz bekliyordu. Eşeğin teki batonlarımdan birini aşırmış. Ben öyle tek batonla kalakaldım. Kiraladığımız yere uzak olduğumuz için de gidip yenisin, almaya üşendim resmen. Tek batonla dolanıp durdum. Üstelik öğleden sonrayı Ebru ve Alper'in de gazıyla Cennet denen pistte kayarak geçirdik. Ben tek batonla pek komiktim. Ben orda debelenirken Cennet Ebru ve Alper'e hafif!!! geldiği için Aylin ve beni bırakıp kendileri Kuşaklıkaya/Kuşaktepe/Kayatepe pistine gittiler.
Bu sefer kayma bir yana lift maceralarım süperdi. Cennetin ordan çıkarken telesiyej geldi. ben o sırada duramadım ve ileri doğru kaymaya başladım. Aylin bu arada oturdu ama ben onun tarafa doğru kaymaya başlayınca ben de nerdeyse onun üzerine oturuyordum. Aylin bir yandan yana kaymaya çalışıyor, bir yandan beni tutmaya çalışıyor. En son "gel kucağıma" derken görevliler "saçmalamayın" diyerek lifti durdurdu. Bu arada ben yerde ama gülmekten kalkamıyorum bile. Görevli geldi, kayaklarımı çıkardı, ben hala binip gitseydim modundayım. Sonra kenara geçtim. 10 dakka kadar kendime güldüm:)))
Bir sonraki turda kazasız belasız oturduk lifte. Tepeye çıkarken Osman Yüce pistine bakıp birbirimizi gazladık ya biz burdan kayarız diye (Ebru burası zor, sen şimdilik deneme demişti). Sonra tepesine geldiğimizde piste şöyle bir bakıp "bu ne yaa, anneee" diyerek kendi pistimize yöneldik.
Saat 5'te pistleri kapatınca Kervansaray'a döndük ki o hala çalışıyor. Kapanana kadar 2 tur da orda kayıp baygın bir şekilde otelde aldık soluğu. Önce bir müddet lobide geyik sonra odalara çekilip hazırlanma derken akşam latin gecesine hazırdık.

Yemekten sonra güya latin gecesi vardı ama yerler halı olduğu için dansetmek ne mümkün. 1-2 debelendikten sonra milleti izleme moduna geçtik bizde. Geceyarısından sonra da hopbidi moduna geçince biraz oynayıp 1 gibi pes ettik.
Pazar günü sabah sürprize uyandık. Gece kar yağmış ve yağmaya devam ediyordu. Her taraf kar ve sis modunda. Biz gene de azmettik kayıcaz diye. Gene debelenerek giydik kıyafetleri. Çıktık tepeye, doğru Cennet'e. Yalnız hava nasıl karlı, görüş mesafesi düşük. Pist karlı, habire kara saplanıp devriliyorum. Devrilmek sorun değil de kalkmak ne mümkün. Kaplumbağa misali debelenip duruyorum pistte. Öyle zamanlar oldu ki kayakları ayaktan çıkarmama rağmen 10 dakka takamadım tekrar. Tabi bizimkiler beni beklemekten pes ettiler sonunda. Ben de onları Cehennem'e sepetleyip cennette takılmaya devam ettim. Öğlene doğru dediler ki seni de götürücez, dünya kaç bucak göreceksin:Pp yok öyle demediler aslında, kesin kayarsın sen de gel dediler.

Bu pozu çektirdikten kısa bir süre sonra cehenneme doğru düştük yola. İlk defa bacak kaslarımı hissettim ama inmeyi başardım. Hatta birkaç tur attım. Yalnız kar, sis yetmezmiş gibi gözlükler de buğulanınca tam bir eziyet oldu benim için. Allahtan öğlen arasında kayak merkezindeki çocuklara ağladım da bişeyler yaptılar gözlüğe, öğleden sonra rahat ettim.
Saat 4 gibi kayak faslını kapatıp dönüş moduna geçtik. Bu arada oteli de sezona kapatıyorlarmış. Otel de kendini kapama modundaydı. ne kahve kalmış adamlarda ne sıcak şarap. Bulduğumuz çaya şükredip otobüsü beklemeye başladık.
Yola 5 gibi çıktık.

Haftasonunu kazasız belasız tek parça halinde atlattık ama otobüs için aynı şeyi söylemek ne mümkün. Önce önümüzdeki koltuğun kolu yerinden çıktı. 3-4 kişi debelenip takmayı başardı. Bu arada herkes bir yandan uyumaya çalışıyor ama mutlaka birileri bi gürültü yaptığından uyumak ne mümkün. Hele bizim taraf. Şöyleki, saat ilerleyip de şehirlere varınca artan ısıyla eriyen karların bir kısmı havalandırma kapağından içeri sızmaya karar verdi. Sızma dediysem damlama şeklinde değil, şorrr diye! Önce Selen (ben değil adaşım) sonra Haluk bu su selinde nasibini aldı. Biz ortada kahkahalara gömülünce bütün otobüs noluyo yaa diye ayaklandı. Bu arada tepedeki aydınlatmalardan biri elimizde kaldı. Sonra başka biri çikolatanın üzerine oturduğunu farketti. Biz iyice koptuk!
Sonuçta hava koşulları sebebiyle uzayan dönüş yolu da 10 gibi sona erdi. Hepimiz pestil modunda dağıldık evlere.
İki gündür her tarafım ağrıyor:( İyi bir masaja ihtiyacım var valla ne yalan diyim!

Döndüm

Döndüm. Hem istanbula hem işe. Yogun ve yorucu bir haftasonu idi. Kolumu kaldırabilirsem detayları bilahare yazıcam. Şu anda her tarafım ağrıdığı için minimum hareketle hayatımı idame ettirmeye çalışıyorum...

19 Mart 2009 Perşembe

18 Mart 2009 Çarşamba

Battım gene:(

Allahım ben ne zaman akıllanıcam acaba? Yeterinden fazla göçmüş olmam yetmezmiş gibi bugün de gidip kendime kayak kıyafeti aldım. Hani süper kayıyorum ya, bir takımım eksikti... Onu da bugün tamamladım.
Ama öyle demeyin valla çok komikti halim. Bundan önceki 2 kayışımdaki kıyafetimi tanımlıyorum:
pantolon: enisteden - koyu gül kurusu gibi bir renk
mont: benim yağmurluk kılıklı montum - cart kırmızı
balaklava: benim - lacivert
eldiven: abladan - morlu siyahlı
gozluk: abladan - pembeli siyahlı
thermal bluz: benim - siyah (mont kısa oldugu icin o da gorunuyor)
botlar: abladan - siyahlı morlu
sonuç olarak renk cümbüşü bir halde kaymaya çalışıyordum. hayır kroluk bir yana etrafa da zarar. insanların benim renk kombinasyonumdan başını döndürüp kazaya sebebiyet vermek de var ucunda:)))
Neyse bugün gidip kendime doğru düzgün bir saloped ve mont aldım. hala renkliyim ama daha az göze batar artık:) en önemlisi kayağa uygun montum oldu:)
E artık bu kadar yatırım yaptıktan sonra seneye kaymaya devam etmem lazım:) seneye de diğer malzemeleri tamamlarım artık. eldiven, gözlük en sona da ayakkabı:)))

16 Mart 2009 Pazartesi

Haftasonuna ne oldu?

Yav bi dakka, dün cuma idi bugün hangi ara pazartesi oldu gene? Cumaya çok var mı daha???
Du bi düşüneyim haftasonumu kim çalmış... Hmmm, cts nerdeyse bütün gün bir paneldeydik. Verimli olmasına rağmen cts geçirmek için ne kadar keyifli olduğu konusunda soru işaretlerim de olmadı değil. Allahtan bardaktan boşanırcasına yağmur yağdı da tıkılıp kalmış olmak çok koymadı. Panel eminönünde olduğu için çıkışta mısır çarşısında dolandık biraz. Allahım nasıl bir yer orası öyle... Kendimi varyemez amcanın altın yığınına atladığı gibi yemişlerin üzerine atlamamak için zor tuttum!!! Dalıp çıkmak istedim resmen içlerine. Zaten dayanamayıp 1-2 bişeyler aldım. Aylin yüzümdeki ifadeden nasıl keyifle yediğimi anladığını söylediğinde ise koptum zaten.
Cts panel sonrası dans pratiğine gitme planlarım Aylin'in "ben arkadaşlarımla yemek + dans yapıcam, takılsana" cümlesi ile alt üst oldu. İkna olmam 5 sn kadar aldıktan sonra mısır çarşısı turunu müteakip Taksim'deki kitchenette uzadık. Aylin'in arkadaşları çok şeker, bayağı eğlendirdiler beni de. Sonra 8 felandı orası açması dans öncesi Harvey Nichols'a gittik. Bir rivayete göre en güzel Long Island'ı orda yapıyorlarmış. yediğim fındık fıstık sebebiyle long ısland içmeme konusunda nefsimle yapmış olduğum mücadele son zamanlarda kazandığım en zor mücadeleydi ama başardım. Sonuçta ordan da 10 gibi kalkıp Gossip'e gittik. Ortam fena değil, insanlar genç. Bir de okul teması yapmışlar, tam liseli kaynıyor gibiydi ortalık. Ben 10 gündür dans etmediğim için pek bir beceriksizdim, üzerine bir de başım dönünce geceyi erken noktalayıp eve döndüm. Tam uyku hayalleri kurarak eve girdim ki tlf çaldı ve "north'a gel" dediler. Allahım ayda yılda birileri biyerlere çağırıyor ama hastayım diyerek ona da gitmemeyi başardım. Gerçi aklım da kaldı ama yatağa girer girmez geçiverdi:)
Pazar uyanıp ablamlara gidecektim. Uyandım, bişeyler yerken TV'yi açtım, sonra saçma sapan bir filme takılınca evden çıkmam 12'yi geçti. E yol uzun tabi. Bir de kahve koması eklenince durup kahve al felan derken oraya varmam 1.30!
Allahım dakika ve skor oldu:PPP (ege'nin bana anlattığı filme benzedi. Adam kaç kez izlemişse replik formatında anlattı filmi.. Biran anlatması da film kadar uzun sürecek sandım:)))
Ablamlara bir arkadaşı yemeğe gelcekti, onlarla yemek içmek yaptık akşama kadar. Sonra ben sıkılıp FlyInn'e sürükledim Simay'ı ve bilin bakalım ne yaptım??? ALIŞVERİŞ:)) Network'ten içine girebildiğim ilk pantolonu ve süper bir bluz aldım:) Sonra eve dönme konusunda kesin kararlı bir şekilde ablamlara dönerken ilaç almak için yukarı çıkmam gerekti ve ben iyice çocuklaşıp masaj ve sırt kaşıması karşılığında gece orda kalmayı kabul ettim:)) Yazık onlara da, hem beni ağırlıyorlar hem de rüşvet veriyorlar:))) ama bazen iyi geliyor:))))

13 Mart 2009 Cuma

Kuş misali

Az önce raporu mailledim. Kendimi üzerimden bir ton yük kalkmış gibi hissediyorum. Gerçi nefes alma şansımız pek olmayacak çünkü hala deadline'lı birkaç işimiz var:(

Bu arada son heyecanım sezonu kapatmadan önceki son kayak haftasonu. Bu sefer haftaya Uludağ'a gidicem:) Bi heyecan yaptım ki sormayın. Bir yandan da acaba sezon indirimleri bitmeden kıyafet alsam mı diye düşünmeye başladım. Netekim toplama kıyafetlerle altı kaval üstü şişhane modunda kayıyorum. Çok komiğim yani:)

Bitmeyen rapor...

Bu aralar bütün işler üstüste geldi. Hepsi deadline'lı, hepsi yakın tarihli, koştur dur. Bugün raporu düzenliycem diye gözüm pörtledi resmen. Sonra da saat 10'da işten çıkıp north'a gidip deli gibi tıkındık. Şimdi bu mideyle göreceğim kabuslara hazırlanıyorum:)

11 Mart 2009 Çarşamba

Sakin hayata geçiş

Son zamanlardaki sapıtık yaşantıma fren yaptım. 1-2 haftadır akşamları ne yapsam, nere gitsem şeklindeki rahatsız ve huzursuz modumdam sıyrılıp plan yapmak için zorlamama ve evde oturma moduna geçtim. Gerçi evde oturma modu dediğimde de zaten 1 gün okul 1 gün dans dersi var, geriye kalıyor 5 gün:P haftasonları öyle ya da böyle geçiveriyor falan filan derken zaman nasıl geçiyor hala anlamıyorum.
Bahar gelsin akşam yürüyüşlerine başlayayım... biraz deniz kenarı, biraz kahve...

Milli oldum

hahaha şimdi bu yazıyı aklıma geldiği gibi yazsam çoğunuz altından başka başka manalar çıkarıp benimle dalga geçer. O yüzden daha derli toplu yazayım:)
Bugün yeni işimdeki ilk resmi sunumumu yaptım. Daha önce hiç sunum yapmamış değilim ama yeni konu ve müşteri karşısında olunca insan biraz da ürkek olabiliyor. Gerçi kendimi tanıyan ben kesinlikle korkmadan şakıdım ama daha rahat ve kapsamlı anlatabilirdim sanırım. Neyse zamanla o da olur:)

9 Mart 2009 Pazartesi

Hamlamışım:(

Akşam kendimi nasıl yatağa attım bilemedim. O kadar yorulmuş ve hamlamışım ki yatakta dönemedim bile. Daha doğrusu dönme çabalarım bilimum ağrı ve sızı ile sekteye uğradı:( Demek bir önceki sefer daha zindeymişim:(
Akşam da dersim var:( eve gidip dinlenme hayalim suya düşmüş durumda. Gerçi yoğunluk sebebiyle derse gitmesem işte kalıp çalışmam gerekeceğinden pek bir farkı da bulunmuyor ya...
aaaahhh:(

8 Mart 2009 Pazar

Kartalkayak

Ikinci kayak maceramda az önce sona erdi. Aslında cümleyi "kazasız belasız sona erdi" olarak bitirmek isterdim ama bugün olanca şiddetiyle bacağıma çarpan lift yüzünden şu anda sol bacağımda yumurta kadar bir şişlik ve hareli bir morluk mevcut:((
Detaylara gelince:
Haftalardır tüm viyaklamalarıma ve mızırdanmalarıma dayanamayan Aylin bu haftasonu kayağa gitmeye ok dedi. Hareket yine cts sabahı kargalar daha kahvaltısını yapmadan olacaktı. Ben güya cuma akşamı işten çıkıp direk eve gelicek ve eşyalarımı toplayıp erkenden yatacaktım. Ama gelen bir telefona ayarıp geceyarısına kadar dışarıda dolandım. Tabi sonra eve gelip hazırlanıp yatmam 1:30 oldu.
Sabah saat çaldığında kafamı yastığa yeni koymuşum gibime geldi! Neyse kalkıp gözü yarı kapalı hazırlandım, gidip otobüse yerleştim. Bu sefer yol boyu uyudum valla. Sonra otele girdik hemen eşyaları odaya atıp piste döküldük. Yalnız bu sefer hava çok ama çok rüzgarlı ve ılık idi, yani karlar suluydu. Kaymak adama hiç zevk vermeyen formattaydı. Ben yine de pratik yapıcam aşkıyla eğitim pistinde inip çıktım. sonra havaya ve kötü koşullara rağmen ders almaya karar verdim. Hocayla da daha uzun başka bir eğitim pistinde dolandık. Ama hava koşullarına dayanamayıp günü erken noktaladık.
Bu arada otelde eski işim sebebiyle tanıdığımız birileriyle karşılaştık. Öğlen onlarla muhabbet ettik, yemekte beraberdik falan. Akşam da yemek sonrası biz Aylin'le tavla oynadıktan sonra onlar da geldi. Osman Bey tavlayı görünce "hanginiz iddialı?" dedi. Aylin hemen topu bana atınca ben başladım tavla oynamaya. Bir yandan oynuyorum bir yandan stresten ölmek üzereyim. Hem kaybetmek istemiyorum hem kazanmak ayıp olur gibi geliyor. Ama bütün gece melekler benim yanımdaydı ve farklı bir skorla aldım oyunları. Bir yandan espri felan yapıyoruz ben gülüyorum falan ama bir yandan da harbi stres oldum. Yemekte abartmıştık, stresten hepsini hazmettim, ateş bastı falan. Artık 10. oyunun sonunda Aylin kaan'ın uykusu geldi dedi de oynamayı bıraktık:)
Pazar sabah bir uyandık ki bütün gece yağan karın etkisiyle pistler süper olmuş ve rüzgar dinmiş. Hava ve pistler kayak için süper elverişli durumda. Ben önce bir heves dün hoca ile kaydığımız piste gittim. İlk turu düşe kalka bitirdim ama biraz da moralim bozuldu. Sonra Aylin ve Kaan o pistin iyi olmadığını iddia ederek beni Nazlı'ya çıkardılar. Allahım hayatımın kabusu idi. 2-3 kere düştüm, nasıl dik geldi bana, nerdeyse dizlerimin bağı çözüldü. (Bu arada Nazlı da eğitim pistinden sonraki en kolay pist:PPP) Sonra ben gene eski uzun eğitim pistine gittim. 2. turda da bilimum düşüş ve ufak çaplı taklalar sonunda 3. turu düşmeden tamamlamayı başardım.
Yemek molasında bizimkiler kanıma girdi, daha doğrusu kaan'ın dolduruşları ile dağın arkasında Nazlı'dan kolay olduğunu iddia ettikleri orta zorluktaki bir piste (kuzey pisti) gittik. Yemek molasında bana ne olduysa artık hem inişte hem de kuzey pistinde düşmeden kaymayı başardım. Hala pek bir sarsak kayıyorum ama dengeyi koruyabiliyorum. Sonra Aylin ve Kaan olimpiyat pistinden dönmeye karar verince bana da arkadan dolanıp Nazlı'dan inmek düştü. Bir yandan yavaş yavaş piste giderken diğer yandan nasıl inicem diye kara kara düşünüp durdum. Sonra pisti buldum, inmeye başladım, anaa sabah ben mi bu pistte debelenip durdum lan ne rahatmış halbuki diyerek indim aşağıya. Bir de gurur duydum kendimle:)))
Eğer bu sene sezon kapanmadan 1 kayış daha yaparsam muhtemelen oturturum kaymayı. Bundan sonra yazın dalış kışın kayağa vericem kendimi. ve her daim dans:)))

5 Mart 2009 Perşembe

Alçak tiroid!!!

Son zamanlarda artan şikayetlerimin sebebi gene hormon değerlerimin kafasına göre takılmasıymış. Aylardır şikayet ettiğim konsantrasyon problemi, gözlerimin şişmesi, uyanamamam, yıllardır yaşadığım unutkanlık... İşin komik yanı 3 ay önce de düşük çıkmıştı ve nedense doktor ilacımı azalttı, şimdi gene düşük çıkınca artırdı. Aslında ilk başta artırması gerekiyordu bence.. Boşu boşuna kaç aydır vücuduma zarar verip durdum. Tamam benim de ihmalim var, benim de kontrolü simdi degil 1.5 ay önce yaptırmam gerekiyordu... tembellik işte. onun sorumlusu da tiroid. bu tiroid benim hayatımı alt üst ediyo yaaa:((( ne boktan bir hastalıktır bu:(

dip not: az önce ankaradaki doktorumla konustum. adamcağızın günahını almışım, doğru karar vermişmiş önceden. neyse şimdi ara doz verdiler. allahım ne gerzek biz hastalıktır bu yaaa!

4 Mart 2009 Çarşamba

Ofis komedisi

Bu akşam 18:30 sıralarında ofisin kapısı çaldı. Ben "allah allah bu saatte kim ola ki?" derken patron kapıyı açmaya gitti. Bir bayan gayet girdi içeri, merhaba falan dedi. Biz de buyur ettik. Ben herhal AHE'nin misafiri diye düşünürken bir baktım o da bana ??? ile bakıyor! Bunu farkedince bu sefer gelen bayana "buyrun?" diyerek soru işareti ile baktık. Kadın da "Altuğ Bey yok mu?" dedi. Altuğ Bey bizim yandaki komşu dişçi. Şu benim dolgu kırıldığında hayatımı kurtaran şahıs. "Yok" dedim "Altuğ Bey'in ofisi yan taraf". Kadıncağız bozuldu mu bilmem ama bozuntuya vermeden "ay ben geleli çok oldu, şaşırmışım" dedi ve gitti. Biz de gayet kibar "iyi akşamlar" diyerek kapıyı kapatıp sonrasında sessiz kahkahalar patlattık:)))))

Yetmiyor...

Günler haftalar yetmemeye başladı. Yapmak istediğim o kadar çok şey, görmek istediğim o kadar çok yer ve insan var ki günler, haftalar yetmiyor. Ankara'ya gitme planı yapmaya çalışıyorum, bir bakıyorum 3-4 hafta sonraya anca zaman bulabiliyorum:( Zaman akıp geçerken ne oluyor da yetmiyor anlayamıyorum. Peki ne yapıyorum? aslında hiç... Diyorum ya anlamıyorum. Nice haftasonudur ilk defa bu haftasonu boştum, onu da palladium ve aile, arkadaş ziyaretleri ile doldurdum.
Yapacak bişeyim olmadığı zaman sıkılıyorum ama yapacak bişeyimin olmadığı zamanların olmasını özlüyorum bir yandan. Hani zaman yetse, günler, haftalar uzasa, yapacaklarım bitmiş olsa da ben de ne yapsam ki diye düşünsem:)))
Kel alaka olcak ama iyi ki şu dansa gidiyorum yalnız, beni çok mutlu ediyor:)

2 Mart 2009 Pazartesi

Okul başladı:(

Bugün gene okul başladı. Yine pazartesileri derse gidicem. Üstelik bu sefer resmi kayıtlı olacağım için oturup ders çalışmam da gerek. Üstelik Aylin'de yok, yani ders de eğlenceli olmayacak sonrası da:( neyse artık arada ders çıkışı kandırabilirsem takılırız arada.

Cat on a Hot Tin Roof

Yıllar önce TRT1 de izleyip de bayıldığım bir film. Dün ablamlarla Bağdat Caddesinde dolanırken girdiğimiz D&R'da dvd'sini görünce gözlerim ışıldayarak atladım üzerine. Yıllar oldu izleyeli ve tekrar izleme fikri karşı konulamazdı:)
Akşam eve geldiğimde geç olmasına rağmen filmi koydum dvd'ye. Önce gene bilgisayarı da aldım kucağıma ama sonra bu konsantrasyon problemime çare bulmak amacıyla kenara bıraktım, kendimi filme vermeye çalıştım. Film de eski zamanlardaki yayvan ve hızlı konuşması ile anlamak için daha dikkatli dinlememe sebep oldu zaten, bu sayede dikkatimi dağıtmadan (mümkün olduğunca) izledim filmi.
Paul Newman... adam gerçekten nefes kesiyor. Hani şimdinin brad pitt'i, tom cruise'u ne bileyim jude law'i ve hatta pierce brosnan'i bile adamın eline su dökemez:)) Konu güzel, oyuncular güzel...
Filmin başka bir faydası da eski ingilizcede kullanılan ve komiğime giden cümle/kelimelere yenisini eklemesi oldu. Pride and Prejudice'deki "are you unwell?", ".. claim acquintenance with u" ve benim favorim olan ve her lafa maydonoz teyzenin "I must have my share in this conversation" ından sonra burda da "boy of mine" listemde yerini aldı. yeni öğrendiğim kelime ise "mendacity". yalancılık demekmiş:)

1 Mart 2009 Pazar

Konsantrasyon???

Bir süredir çok yüksek konsantrasyon problemim var. Sadece iş vs de değil, herşeye karşı. Aylardır kitap okuyamıyorum, oturup herhangi bir filmi hatta normal tv bile izleyemiyorum. Tv karşısındaysam mutlaka kucağımda laptop, bir yandan ya orda burda dolanıyorum ya oyun oynuyorum. İşte makale okurken kendimi kimbilir nerde buluyorum, hastası olduğum hiçbir diziyi takip etmiyorum işin ilginci merak da etmiyorum. Aylardır sinemaya gitmiyorum, dert de etmiyorum. Onlarca filmi kaçırdım, hangisini kaçırdığımı bile bilmiyorum, dahası umursamıyorum. Müzik dinlemiyorum, bir tek dans ediyorum ama bazen ondan bile kopuyorum... Bir sorunum var muhtemelen ama adını koyamıyorum:)))