Sayfalar

31 Ocak 2013 Perşembe

bi uyusam

allahım diyorum ki bugün ben bir yatsam uyusam, 1 ay sonra kafamdaki bütün soru, sorun, belirsizlik vs çözülmüş olarak uyansam. sonra kalkıp hayata devam etsem. sihirli bir değnek dokunsa hayatıma herşey günlük güneşlik olsa. bu arada ben de kafayı yemesem. ne güzel olurdu di mi?
birkaç gündür içim limeleniyor sanki. birileri veya bişeyler durum durup etimi didiyor gibi hissediyorum. bir kusma duygusu, bir gerginlik, bir ürperti... yeminle kendimle başbaşa kalmayı özledim. şöyle bütün dünya ile bağlantımı koparsam birkaç günlüğüne, yataktan yada evden hiç çıkmasam. yapmam gereken ve beni bekleyen dağlar yok olsa, sadece boş boş tv izlesem mesela. hiçbir dert keder aklıma gelmese, yapılacaklar listesi gözümde büyümese... üzerime karabasanlar çökmese, korkmasam, ürkmesem, daralmasam, bunalmasam... bir yüzüm gülse, bir mutlu olsam... bir oh be desem...
bunları yazarken bile sanki birşeyler üzerimde tepiniyor. ben hayatla savaştıkça o bana karşı duruyor sanki.
beni en çok beni beklediğini düşündüğüm kabuslar yoruyor. of.

28 Ocak 2013 Pazartesi

huzur istiyorum...

Babamın evini yılbaşında gerizekalının tekine kiraladım. 15 gündür de kendisi ile didişiyorum. kombi bozulmuş, yaptıralım dedim. hayır ben çıkıyorum dedi. ben de iyi ama daha yeni girdiniz, beni zor durumda bırakıyorsunuz, 1 yıllık sözleşmemiz var dedim. sonra kıyamet koptu zaten. annesi soğuktan hasta olmuş, beni ihmal ve ayıplı mal vermekten dava edicekmiş vs şeklinde milyon tane tehdit savurmaya başladı. en son evi boşaltmış. depozitomu geri ödeyin diyor. ben de evi kuzenime teslim edin ödiyim diyorum. o da ısrarla evi teslim etmiyor. anahtarı site görevlisinden alacakmışım. ben de evi görmeden iade etmem depozitonuzu diyorum. inada mı bindirdi nedir, bilimum tehdit dolu mesajlar atıp duruyor. ben de avukata başvurdum. bakalım ne olacak sonumuz:)
salak adam kabul etse mustafa abi ile buluşmayı ve evi teslim etse sorun kalmayacak...
haha bir de demiş ki içeride değerli eşyası varmış, eğer ben yasal yollar dışında eve girersem haneye tecavüz ve hırsızlık davası açacakmış. töbe yarabbim yaa..
gerçi iyi oldu, açsın davasını görsün gününü, ben de ondan alacağım parayla eve manto yaptırayım:D
ama işte insanın huzurunu kaçırıyor şapşal.

23 Ocak 2013 Çarşamba

ordan burdan

hmm canım yazmak istedi ama yazacak spesifik bir şey yok aklımda. dolayısıyla gelişine zırvalayabilirim şu anda.
mesela an itibariyle ofisdeyim. ancak yemeği fazla kaçırdığımdan mütevellit mide fesadı geçirmekteyim. o da zaten her zaman olan uykumun daha fazla bastırmasına sebep oluyor ve bir yandan ben ekrana bakarken ekranın da bana boş boş bakmasıyla sonuçlanıyor. hazımsal aktiviteler için mideme hücum eden kan miktarı gözlerimi açık tutmak için gerekeni karşılamama engel oluyor. ama tüm bu yokluk benim böyle öznesi anyada tümleci konyada cümleler yazmama engel olamıyor. diğer bir deyişle çenemi hiçbir yokluk bastıramaz:)))
....
dün gece 4,5 saatlik fringe maratonu yaptım kendime. 6 bölüm izledim üst üste. normalde dizi bitti hatta bu hafta finali yayınlandı ama ben daha 3. bölümde kalmış olduğumdan sonuna yetişemedim. milletten sonunu duymadan izlemek için de böyle bir girişimde bulundum. yalnız nasıl bir dizidir bu ya, heyecan harbi dorukta... henna da ölmiyeydi iyiydi.. bu arada joshua abimi severdim zaten ama son bölümlerde süperdi. hele observer aletini kafasına takınca ki duygusuz bakışlar... şimdi akşam eve gidiim de kalan 4 bölümü de izliyim modundayım:)
...
bir de bana bir sihirli değnek değse de şu uyuz modumdan kurtarsa beni. yeminle eve giriyorum, koltuğa tünüyorum ve zıbarana kadar oradan kalkmıyorum. bir de tıkınma moduna geçtim gene, verdiğim bütün kilolar aynen ve hatta fazlasıyla geri geldi. aldığım etek daha giyinmeden daralmış çok bozuldum:(

18 Ocak 2013 Cuma

Kaldır kaldır nereye kadar???

Salı akşamı Pelin'i de aldım, Celal hocanın yönettiği "testosteron" isimli oyunun seyircili provasına gittik. Gökçer de oynuyordu oyunda. provalar boyunca zaten hocadan yorum dinliyorduk, oyunu da gördük, eğlenceli oldu.
oyun eğlenceli bir oyun. komedi olarak geçiyor zaten. gökçer'den başka emre altuğ, bülent şakrak falan da var. 7 adamın bel altı geyiği özet olarak. gökçer'in karakter korkunç bişey:)))) mıymıy kibarcık:) rockçısı var, garsonu var, babası var avukatı var.
oyunun sonunda da bir şarkı söylüyorlar "kaldır kaldır nereye kadar" diye... dilime dolandı mübarek:) ulu orta mırıldanıyorum ayıp oluyor!

17 Ocak 2013 Perşembe

Krek - Babamın cesetleri

Dün akşam bir tiyatro oyununa gittim. bu sene beğendiğim 2. oyun. gerçekten çok beğendim oyunu. birara kendimi öyle kaptırmışım ki sanki orada ben yaşadım.
oyuncular da çok başarılı idi. özellikle bir kız vardı, bayıldım. oydu resmen. en zorlandığım karakter Öner oldu hani yalan dünyanın bora'sı. farklı bir karakterde çıkmıştı. ancak o bile o kadar iyiydi ki şaşırıp kaldım. ben onu öylesine bir tip sanıyordum. iyi oyuncuymuş.
durağan ve tamamen diyaloglara dayanan bir oyundu. hikaye beni avcuna aldı ilk andan sonuna kadar... sessizlik anları bile öyle sinmiş ki oyuna, pür dikkat izliyorsun o anı. sen de kıpırdamaya korkuyorsun resmen.
oyunun sonunda pıtır pıtır gözyaşları indi yüzümden. utancımdan etrafa bakamıyorum ama sanki yanımdakilerden de var ağlayan. derken sonunda dayanamayıp selpak çıkardım çantamdan. uzattım yana. sedef güldü, seyhana uzattı. sonra en sonunda baktım sedef de içinden bir tane çekti. o an koptum ben de. hem gülüyorum hem ağlıyorum.
ay ben çok beğendim bu oyunu... çok etkilendim:)

bi de ben bitirmeyeydim iyiydi!!!

Dün yine görüşmeye gittim. hani şu hayran olduğum adamlara. sona 2 kişi kaldınız, bir de genel müdürle tanıştırmak istiyoruz sizi dediler. peki dedim ben de. tabi bu son dakika haberi olunca eğlence orada başladı. önce gece yatarken "anaaam saçımın beyazları!!!" oldum. sabah kalkıp doğru kuaföre. sonra ablamdan arabayı aldım, gittim gene cehennemin bir dibine. neyse tanıştım genel müdürle. yabancı bir adam. hoş da bir tip. gayet dinamik vs.
kendimden bahsettim, o sordu ben söyledim yada sohbet ettik derken adamın böyle bir toplantıyı bitirme havasında olduğunu görünce o "good" dedi ben de "thank you" dedim. aslında bu cümleyi adamın söylemesi gerekiyordu. sonrası daha bir vahim. "yani siz bitirdiniz gibi geldi bana da ama başka sorunuz varsa" falan diye zırvalamaya devam edince çıktığımın üstüne güzel de bir tüy dökmüş oldum.
toplantıyı ben bitirmeyeydim iyiydi:))))

15 Ocak 2013 Salı

herşey güzel olacak

Yok yok herşey güzel olacak. bu kendimi kötü hissettiğim dönem geçicek, terslikler bitecek ve güzel şeyler olmaya başlayacak. evet aynen öyle olacak.
babamın evi ile ilgili yaşadığımız sorunlar bitecek, çözülecek. başım ağrımayacak, canım sıkılmayacak, herşey güzel olacak.
hayat gülecek, ben gülücem, herşey güzel olacak...

14 Ocak 2013 Pazartesi

Bana n'oluyo?

Bana bişeyler oluyor, yada oldu ve olmaya devam ediyor bilmiyorum. böyle abuk subuk bir ruh halinde, garip bir moddayım son zamanlarda. aslında tam olarak son zamanlarda da değil, bir süredir bu moddayım ben.
öncelikle asosyal bir insan oldum. uzun zamandır dışarı çıkma, hoplama zıplama eğlenme aktivitelerim son derece kısıtlı. az gidiyorum gitsem bile erkenden eve dönüyorum.
sonra evde son derece uyuz moddayım. tv karşısında bilgisayar başında oturup oyun oynuyorum. akşam kapıdan girdikten sonra 1 gıdım faydalı, üretken bir adımım olamıyor.
sonra mesela 1.5 aydır kursa gidiyorum güya ama sadece mal mal derslere gidip geliyorum. hazırlık yapma, pasaj çalışma vs hak getire. halbuki akademide böyle miydim... oturup günlerce çalışırdım. şimdi hiç içimde gelmiyor resmen:( istiyorum da tembellikten yapmıyorum.
kitap okumayı da bıraktım... ne biçim oyun ve kitap okuyordum yaz sonu, şimdi elim gitmiyor resmen. varsa yoksa aptal bilgisayar oyunları. harbi aptallar ha onlarda. boş boş, insana bişey katmayan.
bu oyunculuk olayı beni feci sarstı aslında. sanırım sosyalliğimi öldüren en büyük etmen o... yani haftasonu dersim olunca bişey yapasım gelmiyor ve yapsam da çok gece kalmadan dönüyorum eve. uykusuz kalmıyım diye... evet uyku düşkünlüğüm de hiiç azalmadan devam ediyor malesef...
son zamanlardaki yegane sosyalliğim oyuna gitmeye çalışmak. uzun zamandır gitmediğim kadar oyuna gittim. böyle dediğime bakmayın. 3ü 4ü geçmez o da... ama gitmeye çalışıyorum işte.
yoruldum sanırım. haftaiçi iş, haftasonu kurs... yorucu geldi...
sonra iş durumları sakat... ankara olayı var ya, sanırım çok kurcalıyor aklımı... alttan alttan istemiyorum sanırım. böyle karman çorman oldum. ha arayış var mı? o da yok... iş gel beni bul...
hadi bulsana yaaa!

8 Ocak 2013 Salı

baydım...

höf pöf modundayım. bir hesaplama yapmakla uğraşıyorum haftalardır, her seferinde bir yerinden bişey fırtlıyor. üstelik 2 hafta önce teslim etmiş olmam gerekiyordu:(
üstüne bir de ankara stresi bindi. ruhen gidip geliyorum. dönmek isteyip istemediğimi bilmiyorum. direk kaçma moduna geçtim. zaten onlardan da ses çıkmıyor:D üzülüyor muyum? hayır...
...
bugün, daha doğrusu 2 gündür istanbula kar yağıyor. o kadar güzel ki..lapa lapa... her taraf bembeyaz... tabi ben trafikte cebelleşmediğim için sadece keyfini sürüyorum ama istanbulun yarısı kardan kırılıyor bu durumdan.
galiba gitmek istemiyorum...

7 Ocak 2013 Pazartesi

vay be:P

Bir aydır yazıcam yazıcam unutuyorum, şimdi yeniden aklıma geldi, yazıvereyim dedim. bunda 260 MB büyüklüğündeki excel dosyamın açılmasını bekliyor olmamın payını da eklemeliyim.
Şimdi benim Ayşe adında çok tatlı bir arkadaşım var. Aslında kendisi ilk başta ablamın arkadaşı idi, yani ben o sayede tanıştım ama hemen kaynaştık, benim de arkadaşım oldu. hatta sanırım ben daha çok görüşüyorum o derece:)
neyse bizim Ayşe'cik TR de tanışmış olduğu bir amerikalı ile evli. eşi de dünya tatlısı bir adam. ben master'dayken ziyaretlerine gitmiştim, hatta her amerikaya gittiğimde onlara da mutlaka uğramaya çalışırım.
neyse sondan bir önceki seyahatimde, hani şu az kalsın beni sokmayacakları (budur) seyahat, gittiğimde wayne'in bir iş arkadaşı yurtdışı göreve gidecek olduğundan veda yemeği gibi birşey vardı ve tabi yanlarında beni de götürdüler. işin komik yanı adam türkiye'de bulunduğundan bir türk restoranına gitmek istemiş vs. bizimkiler "ya kusura bakma" falan oldu ama benim için hiiiç sakıncası yok. neyse gittik biz, bir sürü amca ve eşi. zaten beni "merhaba, hoşgeldin" diye karşıladılar. benim nutkum tutuldu. hepsi az çok türkçe biliyor, ülkeyi biliyor, bilimum yerlerini gezmiş görmüşler vs. yani hepsi türkiyede bulunmuş. ben bir sevindim, şımardım anlatamam.
yedik içtik güldük eğlendik vs. ben klasik ben, geveze, komik ve kimbilir başka neler...
gelelim sadede. ben bunca şeyi neden yazdım: geçenlerde ayşe istanbula geldi ve yemekteyken bu konu açıldı. sonra bana şöyle bir itiraf geldi. "selencim, o akşam masadakilerden biri savunma bakanıydı." şu anda bile aynı şoku yaşamaya devam ediyorum. böyle kalakaldım resmen. aklımdan geçenler "lan ben o akşam ne yaptım acaba, çok şaklabanlık yaptım mı? patavatsızlık yaptım mı? allahım ben o akşam ne yaptım, ne dedim???"
olay aklıma geldikçe olayın şokunu yeniden yaşıyorum desem yalan olmaz. hangisiydi gerçekten anımsamıyorum. adama ne dedim onu bile anımsamıyorum vs vs.
yalnız işin can alıcı diğer bir noktası bir bakanın gayet spor bir kıyafetle arkadaşları ile yemeğe gitmesi, gidebilmesi. senden benden farkı yoktu adamın. bizde olsa binbir türlü tören, koruma, terane, şaşa, gösteri bilmem ne.. olay şova dönerdi.

4 Ocak 2013 Cuma

Dürtmesene kardeşim

Dün biopsim yapıldı. Doktora aşık oldum:) ne hoş ne karizmatik bir adam bööyle allahım hep burada kalayım o da beni iğne ile delik deşik etsin razıyım yani, o derece:) esprili de:DDD
Şaka bir yana adam harbi etkileyiciydi. önce uzun uzun anlattı. ben daha çok "bla bla" duydum o sırada. dediklerinin bir kısmını anladım ama bazı kısımlar da gerçekten "bla bla" idi. sonra yatırdılar beni işte. hazır mısın dedi, hazırım dedim. soktu iğneyi. nodül nerdeydiyse açılı gircem dedi. ıyk, insanın boğazında iğne gezmesi hiç eğlenceli diil. neyse dürttü birkaç çıktı sonra. incelediler aldıkları şeyi ama sanırım görmek istedikleri neydiyse onu göremeyince hadi bir daha dediler. ben gene kurban formatında yatakta. ikinci kez biraz canım yandı çünkü bayağı bir dürtmesi gerekti anladığım kadarıyla. hemşire kızın elini acıtmış olabilirim bu arada:)
neyse aldılar ne aldılarsa, temiz görünüyor dediler. sonuç haftaya çıkacak. sonra işte işlem sonrası şöyle olursa ara, böyle olursa bilmem ne bana açıklıyorlar. ben de soytarıyorum. "abla ben öldüm" diye ararım, biopsiden ölen mi olur vs... ama doktor çok hoştu beee:))))
ablam dedi ki "selen bizi yemeğe götürsün" atladım hemen, götürürüm diye:DDD

3 Ocak 2013 Perşembe

Heyecana mahal yok

Temiz görünümlü çıktı la heyecan yapmayın.

manyak mıyım ben...

gerildim mi ne... geçen hafta tiroid kontrolüne gittim. aslında sebep su salak rosacea. roaccutane'a başladığım için karaciğer fonksiyon testlerimin yapılması gerekiyor. onları yaptırcam nasolsa bari endokrinciye de gideyim de o da aradan çıksın dedim. aradan çıksın dediğim de aslında 1 sene önce kontrole gitmiş olmam gerekirken bir senedir salladığım bir şey. neyse kalktım gittim, muayene vs. tahlillere ek olarak bir de ultrason istedi doktor amca. ablam da ultrasonla baktı işte. bakarken "ne olmuş buna böyle, görünümünü sevmedim" dedi. ben de "başıma iş açma beee" diye vızırdadım.
gel zaman git zaman (yaklaşık 1-2 hafta sonra) ablam yine "sana biopsi yapıcaz, görünümünü beğenmedim" dedi. hah dedim, bir kanser eksikti başımıza, o da olsun tam olsun. neyse ayak üstü bayağı bir geyiğini çevirdik olayın. işte ameliyat olmak gerekir mi vs... ben bir heyecan yaptım "anaaa kanser oldum ya la" geyiği çeviriyorum. bir baktım duruma hevesleniyorum resmen:) o diil de en kıytırık kanser tipi olduğundan kendisi pek kayle almıyorum olayı. sadece havam olacak derdindeyim:) sanırsın madalya takmışlar:))))
neyse sonuçta bugün biopsiye gideceğim. böyle biraz gerildim sanki ne olacaksa.. sanırım daha çok boğazıma iğne batıracaklar derdindeyim:)
çok komik ya, ne hissedeceğimi bilmiyorum. bir yandan harbi şekilde sonuç pozitif çıksın istiyorum ama onun da eziyeti koşturmacası çok, üşeniyorum yani... bilemedim:) manyak mıyım ben???