Sayfalar

29 Mart 2013 Cuma

keyif modu

kutlamalara devam... var ya resmen alkolik olucam bu gidişle...
akşam ünivden 2 kız arkadaşım geldi. şarap peynir somon ve pizza kombinasyonu yaptık. muhabbet muhabbet... üniversite anıları... allahım ne güldüm yine. çoğunu unutmuşuz, herkes birbirine hatırlatıyor. gözümden yaş geldi bir ara.
sonra bir haber aldım. yine gözümden yaş geldi. bu seferki üzüntüdendi. çok sevdiğim bin yıllık bir arkadaşım babasını kaybetmiş. ne acı ki ben bile ne diyeceğimi bilemedim. acısını yaşadım ama söyleyecek birşey bulamadım.
falan filan işte...

28 Mart 2013 Perşembe

Gönül yayları...

bu aralar benim fantazilerime konu olan ama bundan bihaber olan bir abi var ortamda. aslında kendisini hepi topu 1 kez görmüş olup o günden beri fantazi modunda eğleniyorum ve "nasıl yapsam da yeniden görme fırsatı yaratsam" diye kendi kendime düşünüyorum. dedim ya abi olaydan bihaber ve benimkisi tamamen fantazi. yani 2. görüşümde "ay bu muydu" deme ihtimalim de çok yüksek.
neyse geçenlerde bu abiye bir belge vermem gereken bir durum çıktı ortaya ancak ben fantazimin baş kahramanına uğramak için doğru saç/baş/kıyafet/makyaj kombinasyonunu beklediğimden bir türlü bu olayı gerçekleştiremedim. geçen nihayet "tamam bugün olabilir" diyerek alo dedim, onun da yerinde olmayacağı tuttu. bu arada abi evli mi bekar mı çoluğu çocuğu var mı hiç bir fikrim yok:)
bugün tam işten çıkarken lan hadi bir daha deneyeyim şansımı dedim. ancak gene ıskaladım. öyle olunca bari biraz sohbet edeyim diyerek lafı uzatmaya çalıştım. ancak sohbet sırasında "...bugün benim doğumgünüm..." cümlesinin devamında abiden "aa bugün benim oğlumun da doğumgünü" cümlesini duyunca aklımdan geçen "hass... ulan bende de şans olsa zaten.." düşünceleri "aaa ne güzel, çok tebrik ederim. aman da ne mutlu" şekline ağzımdan döküldü ya kendimi ne kadar tebrik etsem azdır:))) bozuntuya vermeden şen şakrak kapadığım telefonun nihayetinde etrafa yaptığım böğürme konuşmaları ayrı bir komediydi diyebilirim.
napalım... sıradaki...

iyi ki doğmuşum ki beeen:)

Yine süper bir doğumgünü geçirdim. Hiç öyle yaşgünü ruh halinde olmamama rağmen dün geceyarısından itibaren yağan kutlamalarla şımardıkça şımardım. gün boyu telefon ve mesajlara yetişmeye çalıştım. öyle güzel bir duygu ki... insanın sevilmesi, hatırlanması...
tabi gireceğim şeker komasından da bahsetmem gerek. öğlen hazineden eski arkadaşlarımdan 2si ile yemek yedik, muhabbet ettik. ardından tatlı faslı. sonra ofise geldim ve pasta kestiler. sonra akşam selim ve pınarla tepenyaki alaturka'ya gittik nihayet. orada da bilmem kaç parçadan oluşan orgazmik bir menünün tatlısı olan dondurmalı ananasın üzerine bir de bana doğumgünü tatlısı getirmesinler mi!

ama işin asıl keyifli tarafını anlatmadan geçemiycem: restoranda bir doğumgünü grubu daha varmış ve onlar oldukça kalabalıklardı. garson elinde maytaplı tabakla gelirken "oleeey" vs diye bağırarak alkışladılar. sonra garson bizim masaya gelince ben koptum. çocuk da "ama buranın" falan dedi gruba. tabi yerlere yattık öyle olunca.  ben de soytardım gayet yüzsüzce:)
olayın müsebbibi ise restoranın işletmecisi. selim'le tanışıyorlarmış ve yanımıza geldi, bir miktar muhabbet ettik. ben de laf arasında doğumgünüm olduğundan bahsettim. adam direk nezaketen yollamış. çok hoşuma gitti ve takdir ettim. zaten yemekler süperdi, şimdi en favori mekanlarım arasında yerini aldı. yalnız kesinlikle çok aç gitmek lazım çünkü öksüz doyuran bir tarzları var:)

25 Mart 2013 Pazartesi

Sınırları zorluyorum resmen!

Son zamanlarda üzerimde tarif edilemez, sınır tanımaz bir şapşallık var ki ben bile hayretlere düşüyorum.
haftasonu eloş'un doğumgünü için istanbul'a gidecektim. hatta dilek'in ailesi ile birlikte arabayla gidecektik ve ben tüm hazırlıklarımı bu yönde yaptım. derken cuma akşamı gelen telefonla (feci hasta olmuşlar) bir an kendi başıma kaldım. üstelik hava da bozdu ve kar yağışı başladı. böyle olunca karlı havada o yolu tek başıma gitmek yemedi ve gecenin bir yarısı (aslında 10 falandı) apar topar uçak bileti bulup planları revize ettim.
neyse cumartesi sabah kalktım, sallana sallana hazırlandım, arabaya atlayıp alana gittim. tam alana girdim "ay yaa para çekecektim, dur atm'lere gideyim" derken birden kafama dank etti. cüzdan yanımda değil!!! yani kimlik yok, kart yok, para yok!!! akşam bileti almak için yatağımın başucuna getirdiğim cüzdanı orada bırakıp çıkmışım evden. uçağın kalkmasına yarım saat falan var, araba otoparkta (ki oradan çıkarmak için de para lazım), hayatta eve gidip kimlik yetiştiremem. naapsam derken aklım cepbank geldi. hemen bir garanti atm'sine gidip kendime para gönderdim. parayı çekince bir gıdım rahatladım - en azından eve geri dönebilicem - ama bu kez de uçuşa nasıl gidicem.
bu sefer bankoya gidip bir görevliye durumu anlattım. beni polise yönlendirdi. meğer polis tc kimlik numarası ile kontrol edip geçici bir belge düzenleyebiliyormuş. neyse o sayede bindim uçağa. yani istanbula gitmeyi başardım.
istanbul ayrı bir macera. 2 gün boyunca kimliksiz kartsız elimi kolumu sallaya sallaya dolaştım. param bittikçe cepbank ile kendime para gönderdim. ayaklı reklam panosu gibi dolaştım. (bu arada herşeyi nakit harcayınca insan 2 günde ne kadar para harcayabildiğini görüp dehşete düşebiliyormuş!) akşam arkadaşlarla yemeğe gittik. bana sürpriz doğumgünü yapmışlar, pek mutlu oldum, şımardım vs. gecenin sonunda ablamların arabası ile dönecektim eve ama beynimi yıkamaları (alkol yoktu ama ehliyet de yoktu) sonucunca taksiye vurdum kendimi.
pazar ayrı bir geyik. sabahtan kalkıp önce bıdığın doğumgününe gittim sonra dilek beni akşam alana bıraktı ve asıl macera orada başladı. meğer ankaranın uyguladığı sistem kontrolü ile uçağa binme izni istanbulda uygulanmıyormuş çünkü her bölge kendi valiliğinin iznine tabiiymiş. ben alanda öyle kaldım mı! allahım istanbula geldim ama dönemiyorum. otobüs ile dönsem, araba alanda. şehre varınca tee alana gidip oradan arabayı almam lazım. artık sabaha karşı falan evde olurum.
o sırada polisin yanından ayrılıp yine de de thy'yi zorlayayım dedim. adamlara sordum aynı durumu. oradaki görevli "miles and smiles kartınız var mı?" dedi. evet oldum birden. benim öyle ıvır zıvır kartları taşıdığım bir kartlığım var. o çantamdaydı. tam adama göstermek için miles and smiles'ımı ararken mezunlar derneği kimlik kartımı buldum aynı yerde. fotolu üstelik. bir anda yüzümde güller açtığını söylememe gerek yok sanırım. böyle mutlu mesut yollandım kapıya:)))
sonuçta haftasonu tam bir macera kıvamında geçti.
uzun lafın kısası: ne yaparsanız yapın kimliksiz çıkmayın kardeşim yola ;) boşuna fazla heyecan!

21 Mart 2013 Perşembe

tadilat neyin...

Evim güzel falan filan ama ev güzel olduğu için hiç kusuru da kalmasın diye bir ruh haline kapıldığım için tesisatçılarla akraba olmak üzereyim.
Önce banyo lavabomun sıcak suyunda sıkıntı vardı, "yok yaaa yüzümü ılık suyla yıkamak istiyorum beeeen" diyerek bataryasını değiştirttim. tabi doğru bataryayı bulana kadar 2-3 kere gidip gelmeleri gerekti. Bu arada duşakabinin gideri çekmediği için duşlarımı ördek formatında alıyordum. ona da bakın dedim. çabaladılar ama en sonun "abla (bu arada son zamanlarda o kadar çok "abla" oldum ki artık benimsedim) bunu sökmemiz lazım" dediler. e kendisi evin bir parçası olduğu için önce ev sahibinden izin almam gerekti. netekim aradım ok aldım ve önceki akşam gelip 3 saate yakın onunla cebelleştiler. söktüler yeniden taktılar vs. bu arada bol bol silikon kokladılar. ben acık baktım çok keskin kaçtım hemen oradan. 3 saatin sonunda kenar çıtası yetmediği için son işi bir sonraki güne bırakıp gittiler.
dün akşam sözleştiğimiz saatte eve gittim. anahtarı kapıya soktum ama girmiyor. takıldı gıcık. hayır sabah kitledim daha ne bu kıllık. neyse allahtan bir önceki akşam kapı açtıklarından da bahsetmişlerdi. hemen aradım kapıda kaldım diye. gelip önce kapıyı açtılar, sonra duşakabinin işini bitirdiler. bir de kilidimi değiştirdiler. artık resmen akraba olduk çoçuklarla:)
neyse şimdilik görünürde başka sorun yok g,b,. tabi daha duşu kullanamadım. kuruyacakmış o silikonlar. bakalım akşama test edicem. gene çekmezse kendilerini asmayı düşünüyorum bir yerlerden:)

12 Mart 2013 Salı

tanıştık galiba

Dün İstanbulda şirketin yöneticiler toplantısı vardı. Adile Sultan Sarayı diye bir yerde. çok güzel bir yer yalnız, manzarası vs süperdi.
Toplantıya biraz erken gitmişim. kimseyi de tanımayınca bir köşeye sığınmamak için bayağı cebelleştim. Ardından patron geldi ve habire birileri ile tanıştırdı beni. sonuç? hiçbirini anımsamıyorum:))
bu arada en nefret ettiğim şey başıma geldi. Önce telefonumun sesini kapadım sonra patron gelince arar diye geri açtım ve sonra kapamayı unutmuşum. toplantının başında bangır bangır çalmaya başlamasın mı! neye uğradığımı şaşırdım. allahtan kucağımdaydı ve fazla çalmadan kapadım. ama o anda alı al moru mor olmuştum valla. bir de patron sağolsun bizi inek öğrenciler gibi büyük patronların hemen arkasına oturtmasın mı! ceo'nun kulağının dibinde bangırdatarak "wrong" çaldım ya ne diyim...
benim işe alma görüşmesinde şu toplantıyı benim bitirdiğim adam görevi bir diğerine devrediyor. bu toplantı bir nevi onun da vedası idi. kendisini pek sevmiştim, gidişine çok üzüldüm.
başkaa... ha evet toplantı sonrası yemekte 2 kadeh şarap içtim. 6 aylık detoks sonrası 2 kadeh bile çarpabiliyormuş insanı!
böyle işte:)

Eşek olayı...

Bu aralar bir şapşallık var üzerimde. Bugün de İstanbul'dan dönerken uçakta cep telefonumu düşürdüm. Artık kafam ne haldeyse ne yaptımsa telefonu inince açmak için çantama baktığımda telefonu bulamadım. sonra çantaya bir daha baktım, bir daha baktım, inanmadım bir daha baktım. ama ikincisinde de yoktu üçüncüsünde de ve sonrakilerde de. sonra belki paltomun cebindedir diye oraya baktım. cebimde de yok. sonra oturduğum koltuğa baktım, onda da yok. nedense gayet sakin bir şekilde indim uçaktan, inerken hosteslere sanırım apronda düşürdüm dedim. onlar da beni kayıp eşyaya yönlendirdiler. kayıp eşyaya gidene kadar anımsadım ki uçağa binerken tlf elimdeydi. gittim oraya, anlattım derdimi, uçağı düzenleyenlerle irtibata geçip koltuğumun oraya baktılar ama ı-ıh. dediler ki uçak istanbulda iyice temizleniyor. siz bi onları arayın sonra.
ben de öyle yaptım. istanbul'u aradım, TAV'ı aradım. Uçağın içinden THY ama uçak harici bölgeden TAV sorumluymuş TAV bizde yok dedi. Son şans akşam temizliği sonrası uçaktan çıkma ihtimali.
Bir yandan bütün verileri kontak bilgilerim vs herşey içinde, aklım çıkıyor, bir yandan bulunacağına dair bir his var içimde, öyle panik yapmıyorum veya hemen çözüm üretme yoluna gitmiyorum.
öğleden sonra bir mail geldi kayıp eşyadan, bulamamışlar. biraz moralim bozuldu ama yine de akşamı bekledim. temizlenirken uçaktan çıkacağına eminim çünkü:P
sonra az önce yine aradım istanbulu. yok dediler. uçaktan çıkmamış:( ben de olayı en başından uzun uzun oradaki görevliye anlattım. şuraya gittim şunu dediler, burası bunu dedi vs. Kız bayağı ilgilendi ne yalan diyim. sonra "bir dakika son listeye bakayım" dedi. sonra geldi, elinde siyah bir iphone varmış dış hatlardan. ı-ıh dedim. sonra bir de trabzon uçağından çıkan bir tane var dedi, şarjlı kılıf içinde. allah dedim. tlf açıkmış, bir çocuk fotosu var dedi. TAMAM! dedim. sonra içine baktı. bir mail veya mesajda yaptığım alışverişe dair gelen mesajı okudu ki içinde adım geçiyor. budur! dedik. bir sevindim anlatamam:))))
diyorum ki allah sevdiği kuluna eşeğini önce kaybettirir sonra yeniden buldururmuş. benimki de o misal oldu. ama daha ilk dakikadan içimde bulunacağına dair bir his vardı. yoksa eğerkendimi tanıyorsam şimdiye çoktan gidip yeni bir telefon almış olurdum.
ben bu işle ilgili de böyle bir ruh halindeydim. sanırım olacak şeyler benim içime doğuyor:) erdim mi nedir:P
yada evrene olumlu düşünce gönderince olumlu gerçekleşiyor herşey:)))

4 Mart 2013 Pazartesi

Rezilligin daniskasi

Cuma gunu gecici olarak bana ofisin arabasini verdiler. Benimkisinin gelmesine bir sure var daha. Once renk sececekmisim vs. Neyse cuma aldim gittim. Bende bir heyecan bir heyecan. Boole kiyamiyorum ki kullanayim aleti.
Sonra cts sabah eve gidicem ki temizlik ve yerlesim yapilsin. Ciktim kuzenlerden bindim arabaya, allah allah el freni isigi yaniyor. Lan bu aletin freni nerde ki ben ne zaman cektim bunu. Saga bak sola bak, orayi kurcala, yok. Bi 10 dakika arabada cebellestim, internetten aradim, bulamadim. Bu arada eve kadin gelicek gec kaliyorum onun panigi de var. Sonra selim'i aradim. Yazik o da uyuyormus. Sonra artik ofisin simdiki mudurunu aradim caresiz bir sekilde. Adam kahkahayi basti tabi duyunca. Dusunsenize sabahin 8:30unda hem de cts sabahi tipin teki bu arabanin el freni nerede diye ariyor!!!!
Neyse meger orada bir kol vardi, kaputtur diye ellememistim. O imis!
Oyle iste, gormemisin modunda :p

Ofisimden manzaralar

Eveeeet 1 Mart itibariyle isbasi yaptim. Hatta aslinda son 1 haftadir neler neler yaptim. Once ev buldum, sonra evi tasidim, yerlestim. Her turlu elektrik, su vs islerini hallettim ve iste gecen cuma da isbasi yaptim.
Ofis kocaman, icinde benden baska 4 kisi var. Biraz yalniz bir ortam. Bir de agir abla olma durumundayim biraz. Oyle sohbet moduna giremiycem anladigim kadariyla. Cok sıkıcı:(
Her Selen Hanim dediklerinde donup arkama bakmamak icin kendimi zor tutuyorum. Selen hn kim yaa!!! Sonra bozuntuya vermeden ben de onlara ahmet bey ayse hn falan diyorum. Tabi isimler fiktif;)