Sayfalar

28 Aralık 2006 Perşembe

Ask bittiiiii

Nihayet Keremcem'ciğim yeni albümünü çıkardı. Ben de hemen aldım tabiki. Dün hemen dinlemeye başladım. Henüz 4. turda felanım. Şarkıların bazıları ilk seferde insanın aklına takılan cinsten ama ben en çok sonradan yapışanları sevdiğim için şimdi o şarkıyı aramaktayım:)
Ama şu andaki favorim "aman aman". Ben bu çocuğun sesini harbi sevdim valla.
Sayfama albümle ilgili link atacaktım ama sayfası güncellenmemiş. Web tasarımcısı albüm çıkarken Antalya'ya kaçmış, güncelleyememişler. Yasık olmuş.
Zeynep'cim sevgiler:))))

26 Aralık 2006 Salı

Kara bahtim kor lekem

Pazar aksam ufak bir kabus yasadim evde. Yorgun argin gelmis utu yapiyordum, saat olmus gecenin 11:30'u. Birden gozum koltugun uzerinde egimli duran aptal kaleme ilisti. Kalem bir sekilde kaymis ve ucu koltuga degmis. gliss gibi biseydi. Ucu koltuga degdikce koltuk murekkebi emmis de emmis. Ben farkettigimde demir 1 YTL ebadinda kara bir halka olmustu koltugun uzerinde. Once bir coktum onune. Ne yapacagimi bilemedim. Murekkep lekesi en illeti:( sonra birden kosla ile silsem gecer diye dusundum. Tabi her dusunce gercek olamiyo. Kosla gercekten cozuyo ama bir o kadar da dagitiyo lekeyi. Derken leke demir 1 ytl iken capi giderek buyuyen bir halka halini almaya basladi, ben de koltuga bakip aglamaya... Bunda aglanacak ne var biliyorum ama ben o koltugu coook seviyordum. Aglayarak Gulden'i aradim, panik oldu kiz ilk once sonra beni sakinlestirdi. Pazartesi onla gidip real'den ozel bir leke cikarici aldik. Lekelenen koltuk degil de suya batabilen bir sey olsaydi cikardi leke ama koltuk bu ilaca basip bekletemiyorsun ki... doktugun ilac sunger tarafindan emilip gidiyor. Neyse allahtan ilac iyiymis, en azindan lekeyi ilk haline getirdi. Etraftaki hare kayboldu. Ben de koltugumla bu sekilde yasama gercegini kabullendim.
Bu yaz da en sevdigim cam gobegi mayom zift olmustu. onu da gaz yagi ile temizlemeye calismistik ama sonucta leke ile mayonun rengi de solup lastigi erimisti. Bu nasil bir kaderdir anlamiyorum. Hep en sevdigim seylerin basina bisey geliyor. Neyse cana gelecek mala gelsin diye avunmaya devam.

22 Aralık 2006 Cuma

The prestige

Dün akşam Prestij'e gittim. Daha önce de dediğim gibi biraz çekinerek gittim filme ama beklediğimden iyi çıktı. Gerçi pat diye imdb'nin ilk 250 sine almışlar, dolayısıyla beklentiler hemen yükseliyor ama gerçekten fena diil. Konusu: iki sihirbaz arkadaş var. Bunlar önce beraber çalışıyorlar fakat bir olay bunların yollarını ayırıyor. Sonra birbirlerine karşı durmaya başlıyorlar. İkisi de gösterilerine ayrı ayrı devam ediyor, bir yandan diğerini de takip edip baltalamaya çalışıyorlar ve birbirlerinin sırlarını çözmek için kafayı yiyorlar. Film normal bir zaman çizelgesi izlemiyor. Klasik sondan başlayıp başa dönüyor, sonra ortaya geçiyor, ne nerde ne zaman gerçekleşti anlamak için filmi sonuna kadar izlemek gerekiyor. Filmin sonu bana bir miktar sürpriz oldu ama sonra düşündükçe çok basit olduğunu ve aslında gereken ipuçlarının filmin içinde yer aldığını gördüm. Ya da çözümü artık bildiğim için öyle yordum.

21 Aralık 2006 Perşembe

Öffff!!!

Ne bitmez hafta bu yaaaa... daha perşembe:(((((

20 Aralık 2006 Çarşamba

Şurdan burdan

1. Dün aksam Casino Royale'e gittim. ayyy ne kötü filmdi. hadi tamam James Bond filminden fazla bir beklentim yoktu zaten de sonunu fazla uzatmışlardı. Hele Bond kızı ile şıppadanak aşık olup işi bırakma teşebbüsü beni kopardı. Zaten o sahneleri de uzatmışlardı görsen sanki aşk filmi. Yalnız son sahnedeki malikaneye hasta oldum. Neresi bilmiyorum ama muhteşem bir yerdi. Dünyada böyle güzellikler de varmış demek.

2. Yarın da Prestige'e gitcem. Aslında fragmanlara bakınca gerici bir film gibi görünüyor, gitmemeyi düşünüyordum ama bugün depeche aşkına radyo dinlerken özel gösterime bilet kazandım:D Hazır beleşe bilet bulmuşken gidip görelim olduk. (ama dm cd'sini kazanamadım:( gerci ben kendime almıştım zaten ama neyse...)

3. dün aptal bond filmi için sporu ektimdi, bugün gitmek için kendime telkinde bulunuyorum. ama bu spor bana yaramadı. Çok yoruluyorum ve diğer günlerde kendimi çok yorgun hissediyorum. Eee ne demiş atalar alışmadık dötte don durmaz misali bende de spor yorgunluk yapıyor. Ama para verdim gidicem. hatta şu satırları yazdıktan sonra çıkmayı düşünüyorum:D

4. Eşeğim ben. 5 saat kadar web'de dolandıktan sonra kendime bir mp3 calar aldım. Windows XP ile çalıştığı için bütün Scandiskleri eleyip (ki içlerinde bilimum sevimli ve faydalı versiyonu vardı) gene sadece XP ile çalışan Creative aldım. Ne var bunda demeyin ben evde hala 2000 kullanıyorum. ama benim düldül ötesini kaldırmaz. Şimdi alete bişey yüklemek istersem işe gelmem gerekiyo ne salakça. Şarj etmek de karın ağrısı imiş. düşündüm de bu usb den şarj olan aletler tatilde nasıl kullanılır ki??? neyse allahtan prizli şarjı varmış, gidip ondan alcam bi dene.

5. Spora gitmemek için havadan sudan bahsetmek istiyorum. Mesela havalar burda bi garip. gündüz 11-4 arası sanki bahar, 12-13 derece. sonra günes batınca kurt adam ortaya çıkar gibi birden ısı bir düşüyo bir tarafınız donuyo. İnsan ne giyineceğini şaşırıyo resmen. Neyse bu akşam kar bekleniyormuş. Acık bol yağsın da susuzluk çekmeyelim.

6. ... bulamadım. en iyisimi ben gideyim. Ne demiş bilgeler "kaderde varsa düzülmek neye yarar üzülmek, engel olamıyorsan zevk almaya bakacaksın" gidiim de zevk aliim bari (bugun benim ağzım mı bozuldu nedir, ne ayıp cık cık cık)

17 Aralık 2006 Pazar

Marjinal maliyet

Gecen hafta spora yazilmistim. Azmettim, seans basi maliyeti dusurecegim. Ucuzundan takildigim icin visnelik'e kaydolmustum. eve de yakin. yillik 675 dediler. bugun 5. kez gittim, seans maliyet 135'e dustu:) aslinda ilk birkac seans en guzeliydi. rakam buyuk hizla inmeye baslamisti ama simdi yavas yavas egim azaliyor. Ayrica hizli kosan at cabuk yorulurmus. Bu ay maksimumda gittim gittim, gidemedim cuvalladik demektir:)

Prison Break

Bugun guya kalkip bilimum is halledecektim. Ancak kalktigimda saat 11:30 felan olmustu. Kahvalti hazirla' ye derken yarim olmus. Sonra 1-2 dizi derken 2 oldu. Simdi cikip islerimi halletsem diye dusunurken dedim ki kendi kendime 'ne zamandir su prison break'i seyredemiyorum, 1 bolum izliyim'. Iste oturdum 2de, guya bir bolum izleyip kalkicam, 3 mu izledim 4 mu bilemiyorum, acaip sardi. Cocuga zaten hasta oldum. Ventworth Miller imis kendisi. Allah askinda Ventworth nasil bir isimdir yaa, hangi mantiktaki ebeveyn cocuguna boyle bir isim verir gercekten merak ediyorum. Bu bana seyi hatirlatti. Bizim okulda cok yakisikli bir cocuk vardi. Adinin 'Besir' oldugunu ogrenince iptal olmustum. Neyse ne diyordum, cocuk cok hos bir tip. Aslinda daha once 'human stain' de oynamis ama ben o filmden nefret ettigim icin hafizaya kaydetmemisim:) Simdi burda izledikce daha bir eridim ne yalan diyim. Colin abimden sonra favori listemdeki yerini aldi:) hatta boyle giderse esitler bile:DDD

10 Aralık 2006 Pazar

Spor ve asure

Dun yillar suren bir aradan sonra tekrar spora yazildim. visnelik'e. Daha giristen kayit yapan cocuga 'ben kaydoluyorum ama muhtemelen gelmem' deyince 'en sevdigimiz musteri profili' diyerek beni kopardi. gelmeme sebebine de 'tembellik' deyince cocukcagiz verecek bir cevap bulamadi. neyse ben girip iceri ilk heves sakin sakin yurumeye basladim. once kola baglanmasi gereken bisey varmis, onu baglamadigim icin alet asiri elektrik yuklenip beni guzel bir carpti. sonra ogrenip devam ettim. hanuz 20 dakika felan yurumustum ki adinin sonradan Devrani oldugunu ogrendigim hoca yanima gelip bana ufak capli bir program yapti. Ben once nazlandim ama sonra iyi dedim. kosu bandi ve bisiklet sonrasinda bana orami burami calistirmak icin alet ve hareket yazmak uzere bir koseye oturttu. Onun her soyledigi alete ben 'iyy o salak seyi yapmam, ayy o aptal aleti hic sevmiyorum' gibi yorumlarda bulununca biraz gozleri yasarip isyan etti. Neyse ben de cocukcagizi uzmemek adina bir tur tum hareketlerin uzerinden gecelim dedim. Dedim de sonumun boyle olacagini bilsem der miydim. Sabah uyandigimdan beri oflayip puflamaktayim. Once karin ve bel kaslarim olmak uzere hemen heryerim agriyo. Yaptigim da hareket olsa. Resmen nasil hamlamissam! Oturdugum yerden bile zor kalkiyorum. Burak bugun de gitme laflari ediyor ama bakalim, ben yarin gitmeyi dusunuyorum. hahahah eger gitmezsem hoca telefon edip taciz edecekmis beni oyle dedi. gorelim bakalim.

Bugun bir de bizim lisenin asure gunu vardi. Gecen hafta bir guruh amanda gidelim vs diye gaze gelmisti. Hatta ben mumkun oldugunca yaymaya calistim. ama bugun olup da yumurta kapiya dayaninca basta Burak ve Gulden olmak uzere teker teker sattilar. Ben de zaten heryerim agriyo diye satmaya meyillenmistim ki Ilkay acip gitme konusunda itici guc oldu. Ozlem ve Saltuk zaten gitmislerdi. Ben de iyi deyip dustum yola.

Iyiki de gitmisim. Cok fazla kisi goremedik aslinda ama okulu tekrar gormek hos oldu. Gerci iceri siniflara girmedik, spor salonunda takildik ama gene de eglenceliydi. Sonra anonim reloaded olarak sahne aldi. Dun aksam yeterince tepinmemis gibi biraz da onlarin esliginde sallandik. saat 4 falandi ordan da ayrildik.

Simdi mi? pestil vaziyetinde evde oturuyorum. Bir yandan da Burak arayip da 'hadi spora' diyecek diye odum kopuyor:DDD

Overall afterall

Ne zamandir kurtlarimizi dokememistik. Dun aksam Overall'a gidip soyle bir eglenelim dedik. Gerci ben saat ilerledikce yan cizmeye meyillenmistim ama 10 olup Burak aradiginda once North'a gidecegimizi ogrenip yumusadim. En kotu ordan tuyerim diyerek Burak ve Halide ile bulusmaya North'a yollandim. North ayni North, ne zamandir gitmiyorum gene de degismemis. Karisik, her telden calan muzikler esliginde geceyarisini bulduk. o sirada Halide'nin arkadasi Gurol da geldi. Ben de biraz havaya girmistim ki hep beraber Overall'a yollandik. yollandik dedigim ikisinin arasi 3-5 apartman zaten. Kapida once bizi dolu diye bekletme moduna girdiler. Ben de en hoslanmadigim sey oldugu icin '5 dakikadan fazla beklemem' derken iceri aldilar. Hakikaten kalabalik. Girisimizle birlikte Burak bara yonelirken Gurol da gayet iyi bir lokasyon tuttu. yarim saat kadar salindiktan sonra canli grup cikti. Aaa ben bu grubu biliyorum, bunlar daha once Amarillo'da caliyordu. Solistleri de son derece basarili bir kiz. Neyse canli grup nerdeyse 3:30'a kadar sahnede kaldi. Biz de costukca costuk. Muzik ve parcalar gercekten cok iyiydi. Bizim genclik ve gunumuzden rock agirlikli. grup ara verdiginde DJ de havayi bozmadi. hatta en son Duman'dan `seni kendime sakladim` calarken grup yerini alinca DJ muzigi kesti ama herkes koro halinde sarkiya devam etti. Biz zaten hop hop yerimizde duramiyoruz. bayagi bir dans edip desarj olduk diyebilirim. Bu arada nihayet grubun adini da ogrendim. Bonus track imis. neyse canli muzik bitince ust kata ciktik. orasi biraz daha cistak biryer. ilk girdigimizde sexy back caliyordu, amanin oldum, ama sonraki sarkilar cok uymayinca 10 dakka durup geri indik alt kata. Alt kat da artik bosalmis sayilirdi. biraz salinip yasli insanlar olarak evimize donduk.

3 Aralık 2006 Pazar

Burhan Ocal... Caz miymis degil mi?

2 hafta felan oldu, Burak arayip 'ekolarla burhan ocal'a gidicem, gelir misin?` dedi. Burhan Ocal? kim ola ki dedim. Vurmali calgilarla seyediyomus. neyse aktivite olsun, geri kalmayalim diye ok dedim. Sonra gecen hafta Gulden `kizim o adam caz yapar` deyince 'neeeeeee!!!' oldum. Halbukim ben vurmali calgilar deyince yok Asena cikacak felan diye bekliyordum. neyse soylene soylene gittim dun aksam. Hatta dedim ki simdi bu caz ise tek basina cekilmez, onden burak'la bulusup bir bira devirdim. gerci yetmezdi ama zaman azdi.

Program aksam 10'da baslayacakti ama tabi bu kapi acilis saatiymis. Iceri girince Burhan abinin 1 gibi cikacagi duyumu alip 'neeee???' mi tekrarladim. Bu arada benim gozumun onunden kokorecler gecmeye basladi. Meger aksam yemegini atlamisim. Herneyse derken 'DJ Funky C' abim calmaya basladi. Biz de yerimizde saliniyoruz, bazi parcalari taniyorum yani cok umutsuz degilim. Allahtan Ekrem'in tayfasi (esi mine'nin arkadaslari ve kuzeni) kafa tipler, onlarla muhabbet vs. Neyse iceri giyince aldigimiz duyum dogru degilmis, ben kendimi buhran abiye hazirlarken Burhan abi 11:30 gibi cikti. Once isinma turlari vs. Sanki adam calmiyormus gibiydi. Ama sonra hem biz sahneye yaklastik hem de Burhan abi acildi. Vaaav, adam harbi iyi. o darbukayi nasil caldigina inanamadim, parmaklar motor gibi. Muzik desem o garip disko tarzi ile birlesince gercekten keyifli bir hal aldi. Hele 1-2 kadehle birlesince sikayetler sadece ayakkabinin topugundan ibaret oldu.

Buhran halini almayan Burhan abi 1.5 saatten fazla sahnede kalip dokturdu. Kizlar sahnede oynadi felan derken baktik saat bayagi gec olmus. Biz de yasli insan toplulugu olarak 1:30 sularinda hayatindan memnun ayrildik salondan. Sonra yolda kokorec olayina girdik burak'la. Gece guzelce noktalanmis oldu.

Bu aktiviteden cikarilan ders: bi daa Gulden'in yorumlarina inanmadan once 2 kere dusunulecek:DDD

1 Aralık 2006 Cuma

zor oldu ama...

Nihayet artik benim de bir dsl baglantim var. coook uzun saatler ugrasmami gerektirdi ama sonunda baglanti calisti:) ben de kendi bahtsizligimla ilgili tum sorulari sonuclandirmis oldum. artikin blogumu daha guncel tutabilirim:)

29 Kasım 2006 Çarşamba

Mavi... Beyaz... Türk Telekom

Dün aksam Atatürk Spor Salonu'nda Türk Telekom - Panionios basket maçı vardı. Biz de mailecek Ege'ye basketi sevdirme çalışmaları kapsamında maça gitmeye karar verdik. Ve fakat Papa hazretlerini unutmuşuz. Papa hazretleri Ankara'da olduğu için trafik felç! İşten ablamlara 40 dakkada felan gidebildim ve bu arada şans eseri ve kıl payı bir kaza atlattım (sanırım freni bosalan kamyonet beni sıyırıp arkadaki araca girdi). Neyse Ege'yi aldıktan sonra da spor salonuna gitmem 1 saati geçti. Oyle olunca da maç başlamış oldu. Salona vardığımızda kapı duvar, salon dolu diye içeri almazlar, kapıda 40 kişi felan biriktik. Neyse allem ettik kallem ettik sonunda bizi de aldılar ama maçın ilk yarısı bitti bu arada.
İlk yarıda Telekom az farkla önde olmasına rağmen ikinci yarı bayağı bir başabaş geçti. Hatta bazı anlarda Panionios öne geçti. Ankaragücü taraftarı olduğu her halinden belli bir grup hiç susmadan tezahurat yaptı. Salonun devamı bizim gibi seyircilerdi. Ama sessiz de değildik hani. Bayağı bir coştuk bizde. Güya amaç Ege'ye sevdirmekti ama Murat ve ben sanırım daha çok eğlendik:). Sonuçta Telekom son dakka açıldı ve maç 82-75 bitti.:D
Bu arada kapıda bizi almadıkları sıradaki muhabbetler çok komikti. Gene Ankaragücü taraftarı olduklarını tahmin ettiğim tiplerden "yunana karşı oynuyoz bee niye almıyonuz?" "amerikalı mısın kardeşim" "milli maç bu yunana karşı" gibi yorumlar yükseldi. Tabi işe politikayı katanlar vs gırla gitti.
Uzun zamandır maç izlememiştim, keyifli oldu valla:)

28 Kasım 2006 Salı

Ceyn'in dogumgünüsü


Malumumuz 12 Kasım Ceyn'in doğumgünüsü. E biz de arkadaşları olaraktan yeni annemizi unutmayalım, doğumgününü evde 1 saatliğine de olsa kutlayalım dedik. Her ne kadar kendisi amacımızın bebeği görmek olduğunu iddia etsede kesinlikle öyle değildi yani. Herkesin eve girince Can'a saldırması ya da çocuğun elden ele dolaşması tamamen rastlantıydı.

İlgiyi Can'dan sonra benim günün anlam ve önemine uygun olarak giydiğim gömleğim çekti. Dolapta kalan yegane giyilebilir şeyin biraz parlak renkli olması benim suçum mu?



Neyse oğlanla biraz oynayıp onu uykuya yatırdıktan sonra nihayet sıra Zeynep'in pastasına gelmişti. Şaşkın ben mum almayı unutunca bizim kıza kibrit üflemekten başka çare kalmadı. Her ne kadar Saltuk pastaya kahve dökmek konusunda ısrar ettiyse de onu da ikna edip kibritleri bir güzel üflettik:) Artık ne dilek tuttu bilmem:)

Biz de önce 1 saat oturup kalkıcaz deyip sonra 2 saat üzerinde kalaraktan yeni bebekli çifti bir miktar meşgul etmiş olduk... ama eğlenceli bir gün oldu sanırsam.

Mutlu yıllar Zeynep'cim:)

Can bebeği takdimimdir




Nihayet anası resimlerini göndermiş de size Can bebeği takdim edebileceğim. bu "elma kurdu" henüz 3.5 haftalık ama baksanız hiç de öyle durmuyor:) Bebek sahibi olmak isteyen çiftlere de ideal bir demo kaynağı kendisi:)

Bu gördüğünüz mekan Özlem'in odası olmakta. Baktık hava da güzel, gezenti anası oğlanı da alıp Hazine'ye geldi bir öğlen. tabi biz de hatun bol. hemen üşüştük odaya, oğlanın başına. Maşallah o da ilk başlarda pek bir keyifli idi, oynadık acık. Tabi sonra acıkmasıyla sesi değişiverdi oğlanın. Tesadüfün bu kadarı olacak ki benim de tam işe dönme vaktim gelmişti:D Hikayenin sonunu bilemiyorum o yüzden:)


Ayrıyeten görüldüğü üzere benim kucağımda gayet mutlu ve sakin olan velet Banu "ablası"nın kucağında mızırdamakta... ben kendisini Banu'ya teslim ettiğimde gayet keyifliydi yani:)



Bu arada aptal smile adsl nihayet iptalimi gerçekleştirdi. Geçen hafta yaşadığım sinir krizi ve ödeyeceğim telefon faturası yanıma kar kaldı! ama onlardan kurtuldum ya bu yeter bana. Dün de gidip telekoma başvurdum. Sanırım bu aksam evden bağlanabileceğim.

yasasın özgürlük:)

24 Kasım 2006 Cuma

Nihayet...

Öf yaaa, her açıdan amma zorlu bir hafta geçirdim.

Önce 40 ayın çarşambası bir araya gelmiş gibi işler yığıldı. Hafta boyu hergün en erken 10'da çıkabildim işten. Bir de üstüne smile adsl kavgam eklenince harbi yorucu bir hafta oldu.

Az önce aldığım bir telefona göre yarın smile belasından kurtuluyorum. Tabi bundan önce verdikleri bilgilerin doğruluğuna bakarsak bu da güvenilmez bir bilgi ama ben bu kez inanmak istiyorum. Tabi bunun için yapmam gerekenleri şöyle bir özetlersek: muhtemelen bir aylık abone ücretini aşan telefon görüşmeleri, geçirilen sinir krizleri, yazılan bilimum email ve şikayet. 1 hafta içinde herhalde en az 10 konuşma yapmışımdır ki son 3-4 tanesi yaklaşık yarımşar saat felan sürdü. tabi konuşma içeriği giderek sertleşip ağırlaştı ve ses tonum yükseldi. en sonunda bugün müşteri temsilcilerinden umudu kesip doğan online'i aradim. Çözümü kim sağladı bilmiyorum ama şu beladan kurtulayım başka bir şey istemiyorum.

Şimdi önümde sakin bir haftasonu uzandığını hayal ediyorum. Bugün erkenden eve gidicem, aldığım prison breakleri seyredicem ve huzur adamlığı yapıcam. sanırım bu kadarını hakettim.

ps: müşteri temsilcileri için üzülmedim desem yalan olur. hele dün akşam bir kızı çok zorladım:( sonradan da üzüldüm ama şirketlerinin suçu ben napayım.

21 Kasım 2006 Salı

Gülerim aglanacak halime...

Dün aksam ben smile ile ilgili yazımı post ettikten sonra yine dalga gecer gibi arayıp "kurulum?" dediler. Ben gene ucarak adamları aradım. Bu kez de daha 5 saat önce 1 hafta olan iptal süresini 20 güne çıkardılar.

Smile icin de su yakıştırma uygun olur sanırım

S(üründüren)M(ağdur eden)İ(nleten)L(anetli)E(ziyet) hattı...

20 Kasım 2006 Pazartesi

Smile adsl: Çıldırtan hizmet anlayışı

Allahım salağım ben. Yani hayatımda ilk defa bir reklama kandım al işte olacağı budur yani.

Dedim ki artık eve adsl baglatma zamanı gelmiştir. Ha gittim ha gidicem vs derken bu embesil smile adsl reklaminı gordum televizyonda. reklam da sirin yani. hersey online veya telefon ile. tam benlik yani tembel isi. aradim carsamba aksami, abone oldum. su anda yogunuz pazartesiden sonra yetkili servis size ulasir, hafta ici baglarlar dedi aboneligimi alan cocuk. iyi dedik, bir heyecan beklemeye koyulduk. pazartesi oldu arayan yok, sali oldu tıs yok. sali aksami "bakin kac gundur bekliyorum, yarin beni arasınlar" telefonu yaptim. carsamba tık yok. carsamba haftadönümünü kutlarken arayıp "iptal edin" dedim. aman baglanir kesin bağlanır laflarına önce kanmadım ama sonra bunca bekledim, simdi telekomda da beklemem gerekir dur bir şans daha vereyim dedim. demez olsaydim. cuma ogleden sonra hala ses çıkmaması üzerine sinir katsayım artmış bir şekilde iptal edilmesini istedim. bir-iki mırın kırın sonrası iyi tamam dediler. ben de soluğu telekomda aldım. meger aynı kampanya orda da varmış ancak talebimi alamadılar çünkü aptal smile portumu aktive etmiş ama ben iptal istediğimde iptal etmemiş. O can havliyle aradığımda da "2 gün içinde anca iptal olur" dediler. ben gene klasik sinir krizi geçirip verip veriştirdim. Cumartesi tekrar aradım. Pazartesi iptal olur dediler. (Bu arada dalga geçer gibi kuruluma gelicez diye aramaları da cabası. hiçbir yere gelemezsiniz oldum). Pazartesi yani bugun aradığımda ise çığlıklarım karşısında dayanamayan kız "ben size kesin süreyi öğreneyim" diyerek iptal yapan tarafla bağlantı kurdu. bana önce 2 gün denen süre 1 haftaya çıktı. benim ses tonumun da hangi oranda arttığını sanırım tahmin edersiniz. yaklaşık yarım saat sonra telefonu kapadığımda koridordan geçen biri "geçmiş olsun" deme gereği hissetti. artık nasıl çınlattıysam ortalığı.
bu gerizekalıları nereye şikayet edebilirim bilmiyorum ama sinir katsayım giderek yükseliyor. hergün karşıma çıkan talihsiz müşteri temsilcisine değişik oranlarda verip veriştiriyorum. sonuç ne iptal işlemi gerçekleşiyor ne de ben telekoma başvurabiliyorum.
bazen diyorum soyle elimde üstün güçlerim olsa... kesin felaket bir tip olurdum. zaten asabiyim, gelmeyin üstüme:)

10 Kasım 2006 Cuma

Last Stop!


Dun aksamki muhtesem kesfim: Last Stop. Rasim Bey’le arada yaptigimiz gibi bulustuk bahceli 7’de. Nere gitsek acep diye dolanirken dedi Teknosa’nin karsisina yeni bir yer acilmis. Benim de zaten teknosaya gidesim var. dsl baglaticam ya, ufak eksikleri gidermem lazim. Asil mp3 calar almak istiyorum, mallara bakmak lazim. Neyse, teknosaya girdik ciktik sonra bu denilen yere gittik. Ben daha giristen bir begendim zaten. Birincisi kocaman biyer, koltuklar felan da var. havadar, sonracima menu gayet genis. Menude turlarken ne yiyecegimize karar veremeyip bir miktar abartmisiz. Yalniz daha denemek istedigimiz cok sey var. onun icin ziyaret isini tekrarlamayi dusunuyoruz. Is cikisi kesin gidilesi biyer. Abonesi olma yolunda ilerlemeyi dusunuyorumJ

Yiye ice saati 10 etmisiz. Guzellesmisiz de tabi. Allahtan mesafe yakin da polis derdim olmadi. Sonra bi heves buraki aradim. Bir miktar dalga gecti gerci benle ama yarin benle camuflage’a gelmeyi kabul ettigi icin affettim onu:D

8 Kasım 2006 Çarşamba

Ah Bezen'im bugun senin kulaklarını çın çın çınlattım. neden mi? dişçiye gittim de ondan:) Son zamanlarda anlaşmışlar gibi tüm dolgularım birer-ikişer kendilerini imha edip beni sinir etme moduna gectiler. En sonunda bugun 4. dolgum da yenilendi ama ben hala 3. nun etkilerinde kurtulamamıştım. İşin daha kötüsü, hicbir seyden korkmayan ben dişçi yolunda bir geriliverdim neden bilemiyorum.

Aslina bakarsaniz en zorlandiğim tedavi türü diş tedavileri. Benim gibi geveze bir insanin bilmem ne kadar süre ile konuşmadan o koltukta oturduğunu düşünsenize bir. Aklından binbir turlu sey geciyor ama sen bu gelenlerden hicbirini aktaramiyorsun. Kabus! Neyse başa gelen çekilir modunda oturdum koltuga. Herzamanki soytarılığım üzerimde. Ayrıyeten hafif bir gerginlik mevcut tabi. Doktor tam iğneyi yaptı aklıma Bezen'in karikatürü geldi. Tabi o halde anlatamadım da, içimde kaldı. Gene de uyusana kadar bilimum lafı pespese sıraladım:) Sonra o igrenc oyucu alet vs. Hani canım yanmıyor ama o uyusukluk hissinden nefret ediyorum yaa! sanki yumruk yemissin gibi geliyor insana. bir de konusurken peltek peltek oluyorsun ya, sinir otesi! Diş de maşallah banamısın dememiş, çürümüş. Adamcağız oydu da oydu. Ben bir yandan anesteziye şükrederken diğer yandan küfreden bir tip (içinden tabi). Neyse bu da bitti geldim ama benim 3. dolgu hala sızlıyor. Hayır gecmezse ucunda kanal tedavisi var, olsa da geçecek olmasa da...

7 Kasım 2006 Salı

Kısa kısa...

Yazasım geldi bugün...

En son yazdığımdan beri asır olmuş, hergün yaptığım 1-2 şey geçiyor aklımdan yazmak için ama bir türlü fırsat bulup da yazamıyorum. Fırsat bulmuşken bugün biraz gündemi yakalayayım dedim.

1. Gecen hafta konsere gittim. Manhattan Transfer. Malumunuz ben aslında caz sevmem. Ama bu gruba karşı tee kücüklüğümden kalan bir sempatim var ne yalan diyim. Sanırım yıllar evvel TV de bir konserlerine rastlamış ve kötü olmadıklarına karar vermiştim. Sonuç olarak Ankara'ya geldiklerini duyunca ölmeden görsem iyi olacağına (ben değil onlar) karar verdim. Tabi hemen ilgili şahısları da toparlayıp çarsamba akşamı konsere gittim. Konser mahaline geldiğimizde yalnız olmadığımızı farkettim. Ne o kardeşim, duyan gelmiş. Gerçi yaş ortalamasına bakılınca gelenlerin duymakta zorlandığı izlenimine de kapılmadım değil ama kendimi genç hissetmek için iyi bir bahanem oldu:) . Neyse salona girdik, yerimiz gayet güzeldi, koltuklara yayıldık. Konser başladı. Hakkaten de fena degil felan modundaydim ki bizim muziplikler başladı. Önce arkadaki adam ne üdüğü belirsiz bir ses çıkardı. Öksürdü mü, gıcık mı temizledi yoksa böğürdü mü anlayamadım ama o ses yaklaşık bir şarkı boyunca bizi güldürmeye yetti. Tabi sessiz gülücez diye harcadığımız ekstra çabadan bahsetmiyorum. Sakinleştikten sonra konseri dinlemeye devam ettik. Ancak bu sefer de solo performanslar başladı ve ben neden cazı sevmediğimi bu kez keşfettim. Tüm şarkı boyunca piyano ile vokali eşlemeye çalıştım ama olmadı. O zaman anladım ki bana göre caz, değişik enstrümanların birbirinden bağımsız ses çıkardığı bir müzik dalı. Buna bir de solistin de kendi kafasına göre takılması eklenince benim tüylerim kabarıyor. Ne kadar uğraştımsa da bir uyum bulamadım. Bunu cazı kötülemek için söylemiyorum. Sadece bende caz kulağı olmadığını söylüyorum:) İtiraf ediyorum bundan dolayı da kendimi kesinlikle kötü hissetmiyorum. Neyse sonuçta grup olarak kulağa kötü gelmediler, yani bence konser fena değildi.

2. Geçtiğimiz 2 hafta bebek yoğun bir dönemdi. Önce bayramın ilk günü (23 Ekim) Gökben Ayşe'yi, sonra da 30 Ekim'de Zeynep Can'ı aramıza getirdi. Gerçi Can tembeli gelmemekte ısrarlıydı ama sonuçta velet dana olma yolunda ilerlediği için çekip aldılar sıpayı. İkisi de birbirinden şekerler. İlk fırsatta fotoğraflarını ifşa edeceğim. İlk önce Ayşe ile tanıştık. Tabi kız olmanın da verdiği bir hava ile minicik bir şeydi. Ben oyuncak olduğunu iddia ettim ama anne ve babası olmadığından emin görünüyordu. Sonra da geçen hafta Can'la tanıştık. Ne yalan söyliyim Ayşe'den sonra Can abi gibi geldi bana. Sanki sonra doğan o değilmiş de 2-3 hafta önce doğmuş gibiydi. Kıza o kadar laf ettik ama Zeynep iyi beslemiş oğlanı:) Duyduğum kadarıyla da ikisi de geceleri analarını pek uyutmuyormuş. Velet düşünenlere duyurulur.

3. Diğer yandan gene geçtiğimiz haftasonu Mutlu'larla Esin'e gittik. Sarp Derin çok şekerdi. Batu'nun neden yürüyemediğine bir türlü anlam veremedi ve çok bozuldu (dip not: batu 5 aylık, Sarp Derin ise 2 küsür yaşında). Kendi çapında koşturdu durdu ortalıkta. Çok şirindi. Batu desen zaten tam yeme çağında. Hani bu açıdan bakınca sevilesi yaratık şu çocuklar. Ama en güzel yanları ağladıklarında annelerine postalama imkanı:D

Sonra bu pazar Esin'leri yolcu ettik. Artik onlar bir Stockholm, yok hayır Stuttgart, yok neydi Strasburg yolcusu:) Bir türlü gittikleri yeri öğrenemedim de. Ben ısrarla onları Stockholm'e gönderiyorum. Esin dedi ki ziyaretlerine giderken bilet almadan önce mutlaka konuşmalıymışız. Beni Stockholm'den karşılayamazlarmış:) :)

Latife...

Dun aksam babamla "Mustafa Kemal'le 1000 gün. Latife" isimli tiyatro oyununa gittim. Babam ilk bahsettiginde Latife'yi Fikriye olarak algılayıp heyecanlanmış ve olaya atlamıştım. Olayın aslını farketmem için afişlere bakıp "hmm "1000 gün, neden ki 1000 gun, daha uzun zaman birlikte degiller miydi?" diye düşünmem gerekti. Sonra jeton düştü. Latife, M. Kemal'in karısıydı. Biran için çok bozuldum ama iş işten geçmişti. Hem gala gösterisiydi. Cumbaba felan da geldi (bu arada cumbaba gelince ayağa kalkılıyormuş, bunu da öğrenmiş oldum). Neyse oyun başladı. Latife Hanım yaşlanmış, Mustafa Kemal'le anılarını anlatıyordu. Anlatırken o günlere dönüyor felan. Dediğim gibi daha önceden izlemiş olduğum belgesel vs. den dolayı ben hep Fikriye sempatizanı idim. Hafif bir önyargı ile izledim oyunu. Ancak oyun ilerledikçe insan biraz da anlayış göstermeye başlıyor. Yani evlendiklerinde Ata 41, Latife 22 yaşındaymış. Daha çok çocukmuş ve anladığım kadarıyla da Ata'ya aşık. Durum böyle olunca kıskanç olması veya Ata'yı anlayamaması ve daha da önemlisi onun çevresindeki yoğunluğu dolduramaması çok doğal gibi geldi bana.
Oyunun bir sahnesinde de Fikriye'den bahsediliyordu. Ata'nın evlendiğini duyunca apar topar çıkıp gelişi, köşkte kalması ve Latife'nin kıskançlık yapıp onu göndermesi, sonra Fikriye'nin Ata'yı görmek için yarattığı bahaneleri izleyen ve Ata'nın "ben emir vermeden bir daha köşke gelmesin" emri neticesinde intiharı.
Sonuçta oyun fena degildi. Ben klasik arada gözyaşlarımı tutamadım, zırladım. Sanırım bu zırlamamda son zamanlarda okuduğum "Çılgın Türkler"in etkisi de var. Yani zaten sulu gözlüyüm ama bu da tuz biber oldu. Ayrıca oyunu seyrederken "Nutuk"u okumaya da karar verdim. Çok geç kalmış bir karar olsa da hiç olmamasından iyidir.

Dip not: Bugün bayık ötesi semineri dinlerken oyunu, Latife'yi ve Fikriye'yi düşündüm. Fikriye'yi daha çok ama. İçim titredi düşünürken. Latife Ata ile evlenmiş ancak elindekinin değerini bilememiş, ama Fikriye değerini bildiği ve sevdiği adami asla elde edememiş... Sonra düşündüm biran için. Acaba bende de biraz Fikriye mi var?

26 Ekim 2006 Perşembe

Şekerim şekersin şeker

Bir şeker bayramı da nasıl olduğunu anlayamadan geçti. Ama ne yalan diyim harbi şeker gibiydi. Her şeyden önce bu şeker gibi bayram hafta başına denk geldiğinden 5 günlük tatil imkanı yarattı sevgili kullarına. E böyle bir tatili değerlendirmek lazım dedik ve hazır Voldemort'da Malatya'dayken fırsatı kaçırmamak için mailecek Taşucu'na (herşey dahil baba pansiyon) gittik.

Malum cumartesi tatilin ilk günü. Ablamlar servise başlayıp önce babamı sonra beni evden aldılar ve biz güya 9 civarında yola çıktık. Bir neşe bir heyecan sormayın gitsin. Konya yoluna çıkıp benzin aldığımız sırada Simay'la birlikte "biz baklava isteriiiiz" diye tutturunca sevgili babacığım dayanamayıp Hacıbaba'da da durmamızı söyledi. Siz üretimden yeni çıkmış sıcak baklavanın keyfini bilir misiniz? sabah sabah demeden mideye birkaç tane indirivermişim:) Bu tatilin ve bayramın kalan kısmının nasıl geçeceğine dair hepimize gerekli sinyalleri vermişti. Yol boyunca uflayıp puflayarak ablamın yaptığı börekleri ve arada da sabah alınan baklavaları götürdük. Aksam 6 falandı Taşucu'na varmıştık. Evi biraz temizleyip yerleştikten sonra babamın talimatı ile hergünkü uğrak yerimiz olan Ali Usta'ya doğru yollandık. Aksam ise yorgunluktan yığılmaktan başka sansımız yoktu.

Pazar yani arefe günü inançlı bir müslüman olaraktan oruç tutmaya karar verdim. Ancak orucu uykuya tutturmayı planladığım için bana dokunmamalarını zaten söylemiştim. Yalnız dokunmama işini biraz abartmışlar olsa gerek ki kalktığımda saat 1 olmuştu!. neyse, kalkar kalkmaz üstümü giyindim ve dooğru denize. Bayramın en güzel sürprizi havasıydı. Geçen hafta serin ve yağmurlu olmasına rağmen biz gittiğimizde yazdan kalan günler bizi beklemekteydi. Oruç oruç denize mi girilir demeyin ben girdim. gerci su yutmamak için biraz zorlandım ama olsun pek bir keyifliydi. Neyse yüzme sonrası hedef belliydi. Ali Usta. Bu sefer bilmem kacıncı çeşit kebaptan sonra ben tutturdum künefe diye ve künefe yemeye gittik. sans eseri son kalan dilimi ben aldım ama son kaldığından mıdır bilinmez pek ketif alamadım. tam ablamlar icin yeni pişirilen tepsi yüzünden kıskançlık damarlarım kabaracaktı ki kendini bilmez bir motosiklet künefeleri getiren araca arkadan çarparak künefelerin cam içinde kalmasına sebep oldu. E bize de kös kös eve dönmek düştü.

Pazartesi, bayramın ilk günü... Kahvaltı (ablam nefis gözlemeler yapmıştı) ardından öpülen eller ve yıllar sonra alınan ilk harçlık. Nasıl güzel bir duygudur anlatamam:) Sonra Murat'ın kardeşlerine Erdemli - Tömük tarafına doğru uzayıp orda da denize girdik. Ne yalan söyliyim Taşucu'nu sevmezdim ama denizine laf söyletmemeye karar verdim. Hele bu mevsimde. Hem tertemiz hem çarşaf gibi. İnsanın çıkası gelmiyor resmen. Neyse, dönüşte gene Ali Usta'yı tavaf edip eve geldik.

Bu arada günün sürprizi beni Taşucu'nda bekliyormuş. Bayram vesilesi ile çocukluk arkadaşım olan, Taşucu'nda da güzel zamanlarımızın geçtiği ancak şu anda Brüksel'da yaşayan İbrahim'e mesaj atıp (aklımca nispet yapıcam) ben Taşucunda yüzüyorum dedim. "Ben de!" demez mi? Megersem adam izin alıp gelmiş de haberimiz yokmuş. Aksam bize ugradılar. Saatin nasıl geçtiğini anlamamışım. Kolay mı, 1.5 senedir görüşmüyorduk.

Salı günü son günümüzdü. Babam bizle dönmeyeceğini açıklayarak benim ahlar içinde kıvranmama sebep oldu. ne olurdu şu 2 gün izin alsaydım da ben de kalsaydım. Neyse, kötü talihe söylenerekten yine denizimize girip tıkınmaya devam ettik. Salı aksamı isyan bayrağını cektiğimiz icin Ali Ustaya gitmedik ve menüde babamın aylardır sayıkladığı menemen vardı. bir de yol için yaptığım kek. (Meshur kekimin tarifi Bezen'e ait olup her yiyenden övgüler almaktadır.) Tabi arada kaynanası seven bayram ziyaretçileri de kekimden nasibini aldı ancak bu kez bana yol için bir parti daha kek yapmak düştü. Aksam ne izledik bilmiyorum ama erkenden yattık zaten. Güya yol öncesi dinlenecektik ama gece boyu Murat'ın sivrilerle savası yüzünden kimse uyuyamadı. Adam saat başı banyo kapısını gıcırdatınca (seneye kesin o kapı yağlanacak) uyku muyku haram oldu.

Dönüş yolu gidiş kadar keyifliydi. Türkü dağarcığımız yoklandı ve avaz avaz icra edildi. Ege kendini aşıp yol için hazırlanan tüm sandvicleri tüketince biz de Konya'da bir lokanta da etli ekmek (valla yalan, düpedüz pide bu) ve tandır yedik. Sonra da bir koşu evimize döndük.

Valla 5 gün bu ama göz açıp kapayıncaya kadar geçti. Geride ekim sonunda denize girmenin hazzı ve tartıda sağa kayan 2 kilo kaldı:)

17 Ekim 2006 Salı

The Selector...

Dün akşam sevgili Selim'in önayak olması ile bir partiye katıldık. Parti "The Selector"un launch partisi. Tabi şimdi tek başına sap sap dikilmek olmaz, sağolsun Gülsün'cüm de beni yalnız bırakmadı.

Parti Tunus'taki NewCastle üstünde konuşlanmış olan Gate66'daydı. Valla daha önce hiç gitmemiştim ama hoş gidilesi bir yermiş. Ortam normalde de böyle miydi bilmiyorum ama dün akşam gayet güzeldi. Organizasyonu yapanlar (bkz. Selim ve arkadaşları) gayet güzel iş çıkarmışlar. Neyse biz gittik, barda konuşlandık. Etrafta insan sayısı artmaya başladı. Müzikler gayet hoş. Bir yandan ikramlardan faydalanırken diğer yandan müzikle salınıyoruz. Sonra nihayet açılışı yaptılar. Biz de ögrendik neymiş. The Selector bir adet radyo programi. UK listelerini ve yeni çıkan grupları dinleyebileceğimiz bir program. Nerde mi? bakınız Radyo Mydonose. Artık her pazartesi 22:00 - 24:00 arası dinliycez:)

Neyse ne diyordum. Birara Gülsün'ün yanına bir çift gelip bardan içki aldı. Ben orda dumur vaziyetinde çocuğa kitlendim. Gülsün'ü çok yakışıklı olduğuna ikna edemedim ama ben gözlerine çarpıldım çocuğun:D Gülsün ne derse desin bence gayet hoş biriydi.

Sonuçta biz 1 saat felan kalır çıkarız derken 2 saati aşmışız. Saat 22:30'u geçerken (e yaşlıyız dedik ya, herhal erken gittik. ama zaten parti de 20:30 da başlamıştı) ayrıldık. Ayrılırken de eli boş yollamadılar bizi, şirin kupa, şapka vs. ve hatta USB diskimiz oldu:) Artık programi dinlemek boynumuzun borcu:)

Bu arada ayrılırken de bir alt kattaki Quayside'a şöyle bir göz attık. Kesinlikle o da gidilesi görünüyor.

Ah bir zengin olsam...

12 Ekim 2006 Perşembe

Sen çok yaşa emi Zeynep:)

Bu öğlen kızlarla Armada'da buluştuk. Amaç Zeynep'in (daha doğrusu Can'ın) hediyesini almak. Malum doguma 10 gün felan kaldı, geç kalmamak lazım.
Neyse işte, buluştuk Armada'da. Banu ile Muti hediyeleri alırken ben de yegane oruçları olarak Zeynep'le yemek katına çıktım. Yazık kız iki canlı, aç bırakmamak lazım di mi?
Biz muhabbetimizi yaparken Banu ile Muti ellerinde Premaman (allahtan fransız diilmiş) paketleri ile geldiler... Önce fransız sanıp vicdan yaptıydık ama şimdi içimiz bir nebze rahat:)
Aslında bunlar işin geyik kısmı. Asıl yazmak istediğim tam dağılırken Zeynep'le yapmış oldugumuz ufak diyalog. Kızcağızımın aklını bir süredir kurcalıyordu sanırım ki bana "Selen, DM dinleyen ve U2 dinlemiş, müzik zevkini kanıtlamış biri olarak nasıl Keremcem'i seversin?" Soruya o kadar çok güldüm ki cevap bile veremedim. Aslına bakarsanız cevabı ben de bilmiyorum. "Ama çocuk yakışıklı" dedim. Sonra benim ilahe olarak niteleyerek tapındıgım Dave ile kıyaslanınca hiç alakalarının olmadığı da düşünülünce biraz yüzeysel kaldı bu savunmam. Şarkıları da fena diil aslında dedim ama gene cok alakasız kaldı. Sanırım benim içimde de kendi tarzımda bir arabesklik var:)
Dip not: Gecen hafta da ben ağzımın suyu akarak "Gümüş" izlerken ablam "sen bu diziyi Kıvanc Tatlıtuğ için seyrediyorsuuuuuuuun" diyerek yapmış olduğu buluşla rahatlamıştı (kızcağız bir türlü anlam veremiyormuş da)

11 Ekim 2006 Çarşamba

Sıkıldım ben yine...

Bir sıkıntı çöktü içime son zamanlarda. nedeni bilinmez. bööyle uyuz moduna geçtim, eve gidip ya tv seyrediyorum ya da tv seyrediyorum. Hani demiştim ya kitap vs okurdum eskiden diye, hak getire. bir sayfa bile okuyamaz oldum.
Geçen aklıma bir konu düştü, bu kesin yazmalıyım dedim, sonra emin de olamadım:) genel anlamda dokunayım bari...
düşündüm de evlenirken insan aslında bu evlilik sadece kendisini etkilemiyor, aileler de beraberinde evleniyor. Düşünsenize, hiç tanımadığınız bir kişi pat diye gelin, damat, baldız, kayınbirader, enişte vs olarak karşınıza çıkıveriyor ve siz bu kişiyi sevmek zorundasınız. Sevmeyebilirsiniz, çok normal, ama kendi kardeş, çocuk vs kaybetmek istemiyorsanız sevmek zorundasınız. onu mutlu etmek için sevmek zorundasınız. ha belki normal şartlar altında (yani birinin sevgilisi olmadan) karşılaşsanız zaten seveceğiniz biridir. ama o zorunluluk işleri daha bir karmaşıklaştırmaz mı? gerçekten mi sevdiniz yoksa zorunlu olduğunuz için mi? bunu çözmek muhtemelen zaman alacak bir olaydır. ama o sıra zarfında sevmeye mecbursunuz. Sorgulamazsınız, tanıyana kadar sevmek zorundasınız. Tanıdıkça hoşunuza gitmeyen huyları ortaya çıkabilir, o zaman karşınızda bir seçenek vardır. ya susup seveceksiniz ya da söyleyip ortamı gereceksiniz.
Hiç mi eşinden haz etmediğin akraba / arkadaşın yok diyecek olursanız, olmaz olur mu? herkesin olduğu gibi benim de var. ama onlarla eskisi gibi olmuyor işte. en güzeli gerçekten sevebilmek.
Umarım hepimizin karşısına gerçekten seveceğimiz akraba ve yeni arkadaşlar çıkarır.

6 Ekim 2006 Cuma

Live in Milan

I received my dvds:) I wasn't expecting that soon but they arrived on Tuesday. Yet, I found them sitting on top of the box, by themselves. Some curious idiot opened the box. I cannot believe the rudeness! anyways..

what dvds am I talking about?
1. Music for the masses - remastered
2. Touring the angel - live in milan

I started with mftm. with these remastered versions, they supplied interviews and stuff like that on an additional dvd. the band members were talking, making comments about those days. mftm was more focused on how it became a turn point for the band and the spectacular 101. I watched the film with an excitement on my face.



then I switched to the concert. I didn't have much time so I had to skip through the concert but felt my heart melting while I watch it. I couldn't believe the atmosphere and everything. it seemed alot different than Istanbul. It seemed much better. I felt jealous:( even the stage was better. Or I didn't realize what it looked like in Istanbul cause I was 150% concentrated on Dave:)

I love the documantaries on these dvds. they gave you tons of behind the stage information. you get to hear the person, thoughts and etc. I watched it. and I realized they were satisfied with TTA and the tour and morely they were satisfied with what they did. one thing struck me most. dave mentioned something like "if we do it no more, I am ok with it". he sounded like he fulfilled his mission and desires as a band member. he sounded tired... and I felt broken.

29 Eylül 2006 Cuma

Oruç adamı çarpar mı?

Evet çarpar... ya da ben çarpılmışlığıma bahane arıyorum:)

Malumunuz gecen pazar 11 ayın sultanı ramazan geldi çattı. Bundan önceki senelerde işimiz cok kolaydi. sagolsun yaz saati uygulamasi o zamana bitmiş oldugundan 4-5 gibi orucu açıyorduk, sen sağ ben selamet geçinip gidiyorduk. dahası, genelde iş yerinde oldugumuzdan bir de tören haline getirip olayı daha bir keyifli kılıyorduk.

Ama, şimdi kazın ayağı öyle diil. sen gel iftarı teeee 7'ye koy. öyle olunca da bütün gün iş yerinde aç durman yetmezmiş gibi bir de eve git, iftar sofrası hazırla vs. aman iftar sofrası dediysem de o anda elime ne geçerse...

Oruç çarpıyo adamı dedik ya, gene oldu kafam kazan gibi. e tabi, iftar olunca kıtlıktan çıkmış gibi yersen sonra töhmelersin. o zaman da sahurda bile yiyemez olursun. sonuc: iftardan iftara oruç tutarsın. ba ba ba ba, olacak iş midir? şimdi de öglen olmadan acık dur. sonra geçsin gözünün önünden çorbalar, tatlılar, olsun tuttuğun oruç mundar!

Yani sonuç: oruç adamı tutar da çarpar da:(

26 Eylül 2006 Salı

Sounds like a melody...

Alphaville... One of my favorite bands of old times... I heard they were coming to Ankara. I decided to go for old times sake. Afterall they had many songs that I liked. and who knows maybe this would be their last time. so I committed myself to going. I even insisted in spite of the bad weather and even all of my friends but one (Gulsun) ditched me. Poor girl had the stay up late night with work clothes and shoes and didn't even complain a bit.

Concert was supposed to start at 8 pm. but due to bad weather they changed the venue. we went there past 8:30. doors were closed so we decided to go somewhere else and have a drink. we came back at almost 11 pm. doors were still closed!!! they opened it in 10 mins and we entered to the club.


the band got on stage some time past 11. I was both feeling happy and sad. happy caused ı fulfilled one of my goals. sad because I realized they were getting old so was I. the average age of audience was far above 30. and the band was even older. I felt sad because the great band of late 80s early 90s couldn't even fill a night club. then I appriciated the path DM followed and felt more and more proud (like I had a role:PPpP)


They stayed on stage for more than an hour. I didn't know at least half of the songs. but some old ones I remembered. the sound system was so bad I could hardly hear Marian. I had diffuculty in remembering the lyrics. But I cheered like a girl with the songs I knew especially jerusalem, jetset and forever young. I hoped for afternoons in eutophia but they didn't play it:(

Saturday paid of for itself. I dragged Gulsun to a beauty saloon and we had massage. afterwards we felt like jelly but it felt good as well. I think we should take care of ourselves:DDD

21 Eylül 2006 Perşembe

Yangın vaaaaar....

Malumunuz 2 ay kadar önce yeni binamıza taşındık. hala bilimum tadilat vs devam ediyor. yarım saattir de habire yangın alarmı çalıyor. ama öyle böyle diil, bayağı sinir bozucu bir ses. sonuç: kimse alarmı iplemiyor. az once de bir anons geldi "E blok 2. kat çay ocağında yangın çıkmıştır" diye. hala kimsenin kıpırdadığı yok. gerçi anonsu anlamak icin de bayagi bir dikkat kesilmek gerekiyor ya neyse. hala kimsede tık yok. hatta geyikler dönüyor ortalıkta. ucacaz havaya ruhumuz duymayacak diye. neyse sonra itfaiye sesleri felan de geldi, hala herkes yerinde.
derken bir arkadaş kaynagı mechul bir bilgiyle (tüp patlamış, dogal gaz kacagi varmiş gibi) bir kısmımızı (ben de dahil) aşağıya indirmeyi başardı. gerci ortalıga gaz kokusu gibi bisey de yayılmıştı. tabi biz inesiye olay çözümlenmişti. salak salak indiğimizle kaldık:)
velhasıl diyorum ki ne rahat bir milletiz. alarm cayır cayır ötüyo, kendim dahil kimse iplemiyo. eee, yangın mı varmış, neymiş muhabbetleri dönüyo. alışmışız bize bişey olmaz ayaklarına. tabi bir de habire yanlış alarm olayı da mevcut, kaynagı mechul bir cesaret ve vurdumduymazlıkla dolanıyoruz ortalıkta.

19 Eylül 2006 Salı

One less to go...

The wedding:

Last saturday, one more single friend (actually 2 more) said goodbye to their past and joined the "married couples". Now I have only few single friends left:((( and fewer weddings to go to.

the wedding... quite a night. I got to see some old friends from school. 97% was also married. of that 97%, half already had their first baby and other half was pregnant!!! I felt like an alien:( and the night was so fruitful that my best guy friend came with a date and left as gf/bf!!! (I think I liked the girl, so I am ok with this:D) weddings are definetly the best place to find someone or become a couple:)

After seeing the potential of enlarging families, and since there are fewer and fewer weddings to go I guess my next big event will become the b-days of the toddlers or the school ceremonies. I think it actually is!!!


Anyways, Asli (the bride) was like a little princess. she had her smiling face all night long. Huseyin (the groom) had the look of the victory:) "I got her!". after the cake, the band played dance music. Me and Burcu were even ready to dance with the door creak. we were at the dance floor with the first danceable tune (I think I created this word:))

Rest of the weekend:
I spent the rest of the weekend with Esin and Batu. I cannot believe how quickly babies enter to people's lives. I spent less than 2 days with the little one and almost fell in love. he is so adorable. I immediately called my sister and asked for another nephew. she said nephew production was stopped due to limited resources:)))))))))))

13 Eylül 2006 Çarşamba

KÜSTÜÜÜÜÜM:((((((

Böööggghhhh, az once gayet hayal kırıklığı yaratan bir haber aldım. aslında daha önce almıştım da inanmamıştım. Haber ne mi?
















Simdi, gecen sene atv'de salak ötesi bir dizi vardı. Adı "aşk oyunu". Diziye salak dediğime bakmayın, ben bu diziyi seyretmekten çok zevk alıyordum. Aslına bakarsanız geyiğin allahıydı dizi. klasik zengin erkek, fakir kız hikayesi, bir turlu birleşemezler ve daha bir sürü dal budak. ama komik karakterler, guzel ve yakışıklı oyuncular vs derken dizi benim açımdan eğlenceli bir hal almıştı. Hatta iş yerindeki arkadaşlarımdan biri de seyreder olunca biz olayı abartmıştık. ben 32 o 45 yaşında, Keremcem aşağı Keremcem yukarı dolanıp duruyorduk. Çarşamba akşamı fazla mesai olmazdı bizim için çunku dizimiz vardı. Çarşamba akşamları dışarı çıkmazdım çunku dizim vardı. Kendi kendimize Keremcem konserine gidip yaş ortalamasını artırma fantazileri bile yapardık (aslında hala yapıyoruz, bi gelsin kesin gitcem. valla sarkilari cok guzel, kendi pek bir efendi. yasi da uygun olsa alacaktim kesin:P neyse fazla dağıtmayalım). nerde kalmıştık? evet dizide.. dedim ya dizi eglenceliydi. Gerci hikayeyi uzattıkça uzattılar ve tadı kaçmaya başlamıştı ama simdi nasıl bir saçmalık türetebilirler, bir sonraki adım ne olur tahmin oyunları sayesinde ben izlemeye devam ediyordum. Bu dizide, diğer 13,612 dizide olduğu gibi sezon finalini Ekin'in (asıl kız) ameliyattan çıkmasıyla sezon finali yapmıştı. Yeni sezonda daha nasıl uzatabilirler senaryolarım hazırdı. Bu kez Sarp (asıl oğlan) kanser olabilirdi ya da biri homoseksuel olduguna karar verebilirdi... Ama olmadı. Dizinin başrol oyuncusu Keremcem sitesinde anlattığı bazı gerekçelerle diziden ayrılmış. Şimdi baktım, yeni hikaye fazla zorlama olmuş. Gecen sezonun hatırına bir göz atıcam ama benim dizi keyfim de bu şekilde sona ermiş oldu. çok dertliyim çoook... simdi ben kimle dizi geyiği yapıp insanların "inanmıyorum" bakışları altında dizimin savunmasını yapıcam. ühühühü, kendimi elinden oyuncagı alınmış cocuk gibi hissediyorum!

weirdo

Today, I decided that I am a weirdo:) My dear project has started. I knew I was going to be busy but couldn't imagine this much. now I have tons of to do list filled and cannot find the time to finish them all. my subconscious is constantly thinking and working. and I am happy:) I think hard work has an antidepresant effect on me:DDD

I need to organize myself... any recommendations???

12 Eylül 2006 Salı

Which is worse?

Last night it happened again. I went home, prepared something quick and sat in front of the TV. turned it on and walla.. a black screen! Not again! this time I didn't even dare to call the cable company. I had a better idea.

Being a terrible aunt, I took my nephew's PS2 as soon as the school started. he'd rather study then play right, not that I also wanna play. anyways, I spent the whole sunday playing harry potter and last night I decided to try Sims2. I never played that game before and it took me a while to understand what it is all about, and how to work whichever comment. It seems like a fun game. But I need more time to explore it all. I think it was around 2 am that I finally gave up!!! well, not really gave up but that I'd better sleep!!!

Now? feeling too tired:(

11 Eylül 2006 Pazartesi

TV or not to be...

Last week, my cable didn't work for 2 nights. It was something due to a problem in our area. But of course, the problem is not the topic. the topic is the TV.

Until that night, I didn't realize how much space that stupid TV consumed in my life!!! I went home, turned on the TV (first thing I do) and nothing. I felt like "what am I gonna do now?" I couldn't think of anything else to fill my night!!!! Can you believe it? well, it hit me so bad. I am a TV addict. I used to read alot and listen to music. there were days that I didn't need a TV, but now I am just like any other person, who just watches those stupid shows!!!! It hit me bad, really bad...

I promised myself to start reading again. I used to read alot. I used to read before going to sleep, during the night, trips and all. now I just carry a book with me around but no reading.

anyways, this cable thing made me realize that I need to go back to my origin. what else I could do, TV is not working. but, I found myself checking the TV while reading!!! result: TV is back, reading is out:(

6 Eylül 2006 Çarşamba

Mr. Bean ile kahvaltı...

Gectigimiz haftasonu bizim kızların (Ozlem ve Gulsun) dogumgunleriydi. Biz de dedikki zaten görüşmeye bahane arıyoruz, bari toplanıp soyle guzel bir kahvaltı yapalım. Yer Bilkent'teki Meshur Iskender. Iskendercide ne brunch'i demeyin, valla hepimiz gayet memnun kaldık hem kahvaltıdan hem de arada gezinen çiğ börek, su böreği ve gözleme gibi aktivitelerden:)

Herneyse grup bizim klasik Hazine tayfası işte. Genelde olduğu üzere ilk damlayan bendim. Ama o da ne, beni hayretler içinde bırakarak hamilemiz Zeynep ve kocası Okan (aka Mr. Bean, bkz yan foto) de hemen ardımdan (5 dakka kadar) teşrif ettiler. (Tembel Mutlu henüz resimleri dl edip yollamadığı için ben de size ancak Mr. Bean'in fotosunu ekleyebiliyorum. (gunun komedisi: Okan tayvan'a gitmis. Mr. Bean diye resim cektirmisler. ama haksız da sayılmazlar hani:))

Herzamanki gibi gunun yıldızları küçük veletlerdi. Sarp Derin kucağa gelmeyi reddettigi icin biz de bebek sevme güdümüzü Batu ile tatmin etmek durumunda kaldık. Gecen 3 saatin sonunda da hepimizin yüzündeki tatminkar ve bir o kadar yesil ifadeyle (yemeklerden diil semsiyelerden) kutlamamızı noktaladık.

Gunun geri kalanı? evde koltukta devrilmiş vaziyette TV seyrederek geçti:)

5 Eylül 2006 Salı

Aaaahhh!

English version is below:)

Bugun disciye gittim. gitmeden once agrimayan disim su anda agriyo. ama tabi curugum buyumus, gelmisken dedi digerine de bakalim. 2 disimi feci oydu valla. sonuc su anda disim agriyoo. ustelik acim da meeee:( 2 saat dolsa da yemek yiyebilsem.

English:

I have been to the dentist today. had 2 fillings. I didn't have pain before the visit now I have some... I think there is something wrong. shouldn't it be just the opposite??? Plus I am hungry. need to wait for 2 hrs before eating anything:(

4 Eylül 2006 Pazartesi

Celebrity news

If I wrote these within the past month, it would have been more intimate and more unrealistic. Unrealistic because I think how I felt is not for a 32 year old. I should and had had those feelings when I was a teenager. but going through them again made me feel both happy and foolish, and somewhat younger.

Since it has been more than a month and I recovered from the dream, I can tell you about the concert #3 of my life... Something that I waited for so long and enjoyed so much.
Yes, I am talking about the Depeche Mode concert in Istanbul. It was scheduled for July 30. I bought my ticket months ago. and I was among the lucky ones. I had the chance to get the front stage tickets.

From the time I heard they were coming, to the actual time of the concert, I saw nightmares about missing it. Mostly, it was sunday afternoon and I was still in Ankara:) Imagine how relaxed I feel when I woke up in the middle of the night.

Anyways, on the weekend of end July, I finally got on the bus. I arrived to Istanbul around noon. Ali, aka CrixMadine, picked me up and we went to his place in Kadikoy. thanks to him, he filled my day with different concert dvds and related stuff. the only subject was DM. you could hear the excitement in our voice... maybe not. being over 30 for some years, you just lose the touch.
saturday night was the pre-concert warming up party. all night DM:) I had the chance to meet some people from the list. it is always nice to meet with people you talk and share same feelings. It is the only way you don't feel like an alien. I always appreciated the day Urcun, aka the boss, sent me an email and invite me to the maillist and the website. I made so many good friends because of this DMTR. and I discovered I am not alone. (can you imagine an environment that none of your friends share your excitement about DM or any other group and treat you like a teenager because how you feel? well, I was in that environment, feeling that I am not normal until I met these guys. thats why they are always special for me.)

ok,the concert:

We arrived to Kurucesme Arena around 7 pm. It didn't look big at all. it was more like a car parking. but it was by the sea and the view was great. There was already a crowd but not on the front stage. Luckily, I ran into some old friends on the way and they had the same kind of tickets. we waited on the very first row. seriously, I have never been so close to the stage before. so we hang there for 2 hrs and waited for the show.

The show:


what can you say? It was Dave all over. he was so close, so alive. he was running up and down the stage so were my eyes. He was feeling what he was saying.

Can you imagine him being so close? singing, screaming right in front of you? can you imagine how it feels to join the crowd of swinging arms with his one gesture, one move? Can you imagine the flow of love and admiration towards those on the stage?

I promised myself not to look at the watch during the concert and I didn't. but when he waved goodbye I couldn't belive it was already more than an hour. unfortunately, they cut the concert short (shorter than their usual) and made only one comeback. It was unbeliavable... another dream was over but I was happy. I don't know if I will ever see them on stage again but I hope I can. cause I feel more alive and still young when they are still up there. I love these guys. I love their music and I love the way they make me feel. thank God they exist:)

oh, I forgot the celebrity part:) well, the next day I got a call from my co-workers in Treasury. they said I was on the papers!!!!! I told you I was on the very first row. so, with the list of celebrities at the concert they published the following photo (that idiot paper was only interested in the celebrities not the concert!!!) and they forgot to write my name!!!!!:)

1 Eylül 2006 Cuma

Devam eden bir kasvet var...

Havadan midir bilmem ama dun baslayan sıkıntı ve kasvetim bugun de devam ediyor. Gerçi zaten ben bir bunaldim mi etkisi 2-3 gunden once gecmez. ya kendi kendime gomulup bekliycem sonra topraktan cikiveren filizler gibi normal hayata donucem ya da ekstrem bir olay olacak beni mutlu eden ki erkenden cikivereyim. tabi bu arada da kuskun, alingan, sessiz modumda goturucem yasami o birkac gun. bir kozam olsa diyorum boyle gunlerde, soyle icine kapaniversem de etrafla tamamen iliskim kesilse...

neyse, bu arada baktim da hindistan cevizleri henuz beni listelerine almaya layik bulmamislar. sanki kendileri hergun yaziyor da:DDD neyse napalim, biz de kaderimize razi oluruz:D sanki cok umurumdu:PpP benim de gunum gelir elbet:)

31 Ağustos 2006 Perşembe

Kara gün...

Ne boktan bir gundur bu boyle... sabah işe geldim. artik proje de basliyor, yasasin guzelce calisacagim modundaydim. sonra saat 10 gibi Ayse "maci izlemiyor muyuz?" dedi. valla litvanya - TR basket maci, kacirmak eseklik. herneyse, saat 10:20 felandi isden ciktik, eve giderken Ayse bombayı patlatti. Baskan istifa etmis. olayin dumurunu uzerimden atmam icin macin 4. devresinde 10 sayı geriden gelip skoru esitlememiz gerekti. sonra isin heyecanina kapilip uzatmalari ciglik cigliga izledim. macin etkisi ise donunce hemen bitti. bir kasvet bulutu cokmus vaziyette... hicbir sey yapasim gelmiyor... eve gitmek istiyorum...

30 Agustos törenlerle kutlandı...

Dun 30 Agustos.. Malum Zafer Bayrami. ancak biz giderek duyarsizlasan bir toplum olarak bunu bayram degil de "yasasin tatil" olarak degerlendiriyoruz... sonucta dun de bir tatil gunuydu cogumuz icin...

eeee, evet tatil gununde neler yapilir? valla ben Kara ailesinin davetlisi olarak babişkonun evinde mangala partisindeydim. sirf bloguma koyayim diye resimler bile cektim ama sonra makinayi orda unutup eve geldim!!!! neyse sonra post ederim.

ne diyordum. oglen 3 muydu neydi gittik iste. bizimkiler olayi asmis, tavugun yanisira sosis ve sucuk olayina da girmisler... ben de guya rejimdeyim. iyi ki rejimdeydim, olmasan kac ton yerdim merak ediyorum. herneyse Arda ailesinin gelmesi ile sofraya oturduk (sonra bkz resimler). ben dedim ya tatil rehaveti, tam misafir modundaydim. garibim simay yapti bugun getir goturu. heheh keyifli oluyormus vesselam.

sonra biz muhabbet ederken veletle oyun oynadi. bazen diyorum su PS2'yi nerden aldim. adam basindan kalkmiyor. neyse onlar oyun oynadi biz muhabbet / dedikodu yaptik. bol bol Voldemort'un kulaklarini cinlattik vs.

bir de baktik aksam olmus, sivriler ortaya cikmis. mecburen iceri girdik ve hatta ardindan da eve donduk. aman keske seyredecek bisey olsaydi tv'de... zaplamaktan helak olup careyi uyumakta (sicaktan debelenmekte) buldum. nokta.

28 Ağustos 2006 Pazartesi

Fell in love with Austria...

First, I need to apologize but I have to write this particular blog in english:)

for the past couple days, I had one of the best trips in my life. I flew to Vienna to meet Janet and Julie. we were supposed to meet in Vienna and the rest was a surprise for me.

I arrived to Vienna - land of Sissi - on wed night. Since I couldn't get the msg telling me to wait at the hotel, I went to schonbrunn to find Janet and Julie. luckily, I found them in time. It was past 10 pm therefore I didn't have a chance to see the palace itself. but even from the outside, you can feel how big it is. anyways, after the meeting we came back to the hotel, and had the famous Sachertorte:)


I always had a sympathy for Vienna because of Sissi. Those who know me would understand what I mean. I am a Sissi fan. I think it is because of the lovely movies they made half a century ago. anyways, I didn't have time to visit Schönbrunn where she lived but at least I saw Hofburg from outside:

The trip to the surprise began thursday afternoon after the short walk around. I still didn't know where we were going as Janet kept it as a secret. I finally got a name at the station: Hallstatt but I had no idea it looked like this:


I felt like I was in one of those movies, which is shot at a heaven-like place. to get to Hallstatt, you need to take a boat as you reach the other side of the lake by the train. it is only a couple mins ride to the other side. but you can get a nice view of the town from the boat.

as we landed and walked to find our little pension, we recognized the beauty of the town more and more. all the houses had similar looks with colorful flowers on the windows. It tooks us 10-15 mins to find our little "home" for 2 days. at first I thought it was a small, ordinary place. but then when I looked out the window I have seen this:

as elizabeth says in pride and prejudice: I can never think of a more happily situated place on earth (or hers was something similar) I felt like I could spent a whole week just looking at this scene. or I could just live in Halstadt:)

Friday was the day of ice caves. according to our tour book it was about 6.5 km and a cable away from where we stayed. so instead of taking a cab we decided to walk. well it was one of the best decisions we made cause we saw these on the way:


the ice caves were one of a kind. I had never seen ice in caves before. but I have to admit I liked the scene from the top more than the caves itself. this picture is taken by Janet from the exit of the caves. I think we were around 1500 mt. high. you can barely see the lake and the town. but the view is spactacular:)

our little cave visit was followed by a town tour on the same day. this was a house in Halstadt, like most others. I had never seen a tree grow like this before. it was an actual pear tree. I couldn't taste them but looked yummy.

Also, we had really nice dinner and wine in a local restaurant. the food was really good. I especially liked the mushrooms. oh, they were soo delicous. we went there the other night too:) and the wine... we regreted we didn't get the brand name but just the zweigelt (which turned out to be the grape kind!!!!)

unfortunately, we had to leave the other day to go back to vienna. It was really hard to leave the town and the lovely seen behind but Vienna and a concert was waiting for us.

There is not much to say for the rest of the trip. we kept walking around the city. went to a concert at Mozarthaus. it was a tiny room almost as my living area size but the acustic was really good. we read Mozart actually played in that room and liked the acustic (this is how I knew about it, not that I am an expert on the topic!!!)

Later at night, we went to a festival by townhall. there were stands of different food and drinks. We wished we were hungry:) hahha, but that didn't keep me from getting a sausage before we left. poor Janet, she had to walk me across the town just to find one. but it worth it.

I always hate farewells and departure. we left on sunday morning and promised to meet again maybe directly at Halstadt this time.

all I know, I will go back to Vienna and visit all the palaces I haven't seen this time and go to Halstadt again for a nice time off. could be a perfect place for a honeymoon if I ever find the right guy:))))

Sabredemediniz!!!!!

allahim ne sabirsiz bir topluluksunuz siz yaaa!

bi kerem ben 23 agustos carsamba gunu viyana'ya gidip daha dun dondum. o yuzden de kac gundur yazamiyordum. simdi elime firsat gecince uzun uzun viyana hatiralarimi, resimleri koycam. sonra da link aticam. sabredin aaaaaaaaaaa

22 Ağustos 2006 Salı

Alelade bir sali sabahi

Bugun surunerek kalktim yataktan. Guya 6 da kalkip yuruyuse gidecektim. nerdeee, once her 15-20 dakkada bir sonra her 3-5 dakkada bir saate bakarak 8:30 ettim zamani. isin komigi benim mesai 8:30 da baslar!!! dedim ya surunerek kalktim iste. 35 dakkada anca hazirlanip geldim ise. hala gozu acik uyuyorum.

aksam selim'le bulustuk. bana zorla mocha frappucina icirip rejimimi bozdurdu. sabah tartida da gordum sonucunu. hep selim'in yuzunden!!! ya icersin dedi ya da bir daha beni goremezsin:(severim bilirsiniz keratayi, kiramadim ben de:))) sonuc: rejim bitene kadar sosyal hayat rafa kalkmalidir.

ha bi de benle dalga gecti. dedim link nasil konuyo? anlatmam, kendin bul dedi. o yuzden boyle kuru kuru yazmak zorunda kaliyorum ben de. ama ahdettim. en kisa zamanda ogrenip link de koyacagim foto da:)

Foto kolaymis. buyrun bakalim:

Batu Bey:


Bu benim Esin'imin bidigi Batu. ne sirin di mi? kendileri henuz 2.5 aylik olup yakında adda gidecek:( gerci Selen ABLA'sının kucaginda biraz suratsiz bakmis ama gene de cok sirin bir velet. son eglencemiz kendisi olup arada gidip minciklanmaktadir. Tabi isin sirri agladigi anda annesine teslim etmekte:) diyorum ya, arkadaslarimin cocuklarini cok seviyorum. bana sadece eglence kismi kaliyor:)

21 Ağustos 2006 Pazartesi

Ben geldiiim

Selamin hello millet,

baktim artik gundemin ve teknolojinin cok gerisinde kaliyoruz. dedim ki kendi kendime, "hey selen, silkin ve kendine gel"... aslinda daha farkli oldu. selim sagolsun habire "bezenler sunu yapmis, bloguna bunu yazmis" deyince kiskandim ve dedim ki "benim neyim eksik?" cevap basit: blogum. o yuzden ben de buldum bir dene.

ups, tlf geldi. ben yemeee gidiyorum

....

Evet, nerde kalmistik? ben yemek olayini bitirdim de su blog olayini tam anlamis diilim. acaba sevgili arkadaslarimin bloglarina nasil link veriliyor. onu arastirip bulmam lazim once... sonra ben yine size donerim.

ay bu is cok eglenceli olacak hehehe