Sayfalar

31 Ekim 2008 Cuma

Hasta oldum beeen:(

Dün akşam Refik'te otururken bpğazım ufak ufak acımaya başladı. Kavundandır geçer diye düşünürken gece boyunca şiddetini artırdı. Rakı da fayda etmedi:PpP Hala çok acıyo ve üzerimde bir kırıklık var. Gözlerim de yanıyo:( Yani bunca iş varken olacak şey midir yaaa!!!

Refik

Sağolsun lise tayfam sayesinde yeni yerler keşfetmeye devam ediyorum. Bugün de Tolga'nın 3 haftalık Burdur tatilini aman askerliğini:PpP bitirip Amerikaya geri dönecek olması şerefine biraraya geldik. Kim ortaya attıysa meyhane fikrini attı ve biz de Refik denen yere gittik. Organizasyon 8 de başlayacaktı ama milletin toparlanması herzamanki gibi daha geç oldu. Ama yine de 9-10 kişi olduk.

Toplanmamızın nispeten geç olması sebebiyle ben gittiğimde kurt gibi açtım. Mezeler de çeşitli ve bol olunca gecenin sonuna töhmeleyerek vardım.
Muhabbet yine çok keyifliydiç Herzamanki gibi çenem düşüktü:) Bir sonraki toplantıyı benim evde house-warming party ile yapmaya karar vererek ayrıldık. Gerçi ayrılırken bir babylon lounge muhabbeti dönüyordu ama eve gitmeleri konusunda çok ısrar ettim. Gitmişlerdir umarım:))))

30 Ekim 2008 Perşembe

Öf!

Oldum olası pazartesi görünümlü perşembelerden hoşlanmamışımdır. Tabi bu pazartesi görünümlü her gün için geçerli aslında. Yani perşembeye özel bir garezim yok. Tatil sonrası iş sendromu kısaca. Dün de aslında cts olmalıydı ama pazar gibiydi, falan filan. Yani sonuç olarak işe geldim ama pek bir hayrım olamadı henüz.
Öf şu taşınma hayırlısıynan bir biteydi!

29 Ekim

Bugün hem bayram hem de hava süperdi. Ama ben bu süper havada ne yaptım? İkea'ya gidip ofis için alışveriş!!! Günün en güzel saatleri ikea'da bilimum ofis malzemesi seçmekle geçti. Allahtan akşam için plan yapmıştım da 5 gibi bitirdik.
Program Aylin'in koordinasyonunda Ankara'dan göçmüş 6 kişinin biraraya gelmesiydi. Ortak noktamız ise Aylin ve yolumuzun Ankara'dan geçmiş olması. Güya 18:30'da ortaköy il meditrino da yemek için buluşacaktık ama trafik sebebiyle toplanmamız nerdeyse 8'i buldu. Bu arada Ortaköy seçmemizin en önemli sebebi 29 ekim için düzenlenen havai fişek gösterileriydi. Saat 7 gibi lazerler açıldı, sonra tekneler fener alayı yaptı. O kadar güzel bir görüntüydü ki anlatamam. Saat 7.30 gibi de havai fişekler başladı. Tam 15 dakika ziyafet şeklinde gösteri yapıldı. Boğaza sıralanmış teknelerden boğaz boyunca senkronize şekilde atılan fişekler gökyüzünü rengarenk yaptı. Bir yandan 10. yıl marşı çalarken diğer yandan fişekler patladı da patladı. İzlerken resmen ürperdim ve tüylerim diken diken oldu. Zaten sulugözümdür. 1-2 damla düşürdüm ama allahtan kimse anlamadı.
Saat 8 gibi gösteri bittiğinde son eleman da restorana ulaşmıştı. Biz de yemek ve muhabbet olayına girdik. Aslında birbirini hiç tanımayan bir grup için oldukça keyifli bir sohbet ve yemek oldu.
Bugün cts olmadığı ve yarın iş olduğu için geceyi çok uzatamadık. Yine de benim eve gelmem 12'yi buldu. İstanbul güzel amaaa, mesafeler pek yaman...

28 Ekim 2008 Salı

Biliyorum yanlış ama...

Kaç zamandır coupling sayıklayıp duruyordum. Birkaç haftadır da türkiyedeki bilimum sanal markette arayıp bulamadığımdan amazonda dvdsine bakıp bakıp çıkıyordum. Tam sipariş verecekken kriz patlayınca isteğimi rafa kaldırmıştım kiiii... google'da yaptığım bir arama beni bir foruma, o da bir listeye ulaştırdı. Sonuç olarak ertesi gün elimde divx formatında da olsa coupling'in tüm bölümleri vardı:)
Şimdi sıra keyifle izlemekte. başım ağrımasa şimdi izliycem ama... evime geçince dizi geceleri yapayım bari:)

Taşınmak

Allahım şu taşınma işi ne kabus birşey yaa! Geçen haftasonu Ankara'ya gidip 5-6 tane taşıma şirketi ile görüştüm. Aralarında uçurum olan bilimum fiyat teklifi aldım. Aslında ben en pahalıyı beğendim ama adı üzerinde, pahalı. En komiğime haftasonu çalışmayan firma gitti. Ekabir adamlar, haftasonu çalışmıyorlar. Onlar direk elendi. O mudur bu mudur diye kafayı yememe ramak kalırken dilek imdadıma yetişip olayı noktaladı. ben de şirketi arayıp işi bağladım. Allah razı olsun:)
Şimdi haftasonu yine Ankara yolundayım. Bu kez geçen hafta başlayıp da bitiremediğim ayıklama ve paketleme işine devam edicem. Özellikle babamın evinde ayırılması gereken bir ton döküntü var. (Sağolsun bizim kaltak da evin bütün döküntüsünü bize bırakıp gitmiş, neden şaşırdımsa...) İnsanın sadece haftasonu olunca hiçbir şeye yetmiyor maalesef. Son derece planlı hareket edersem yetiştirirm herhalde. Ondan sonraki hafta da taşınma! sonra yerleşme...
İmdat!

Dolmuş molmuş

Dün akşam 6'yı biraz geçe "len geç kaldım. 6.15'i kacirdim simdi, derse yetişemiycem" diyerek fırladım işten. ama o ne, meğer bizim ordan beşiktaş-taksim dolmuşları geçiyormuş. Atladım hemen. bir yandan da mesai çıkışı ilk kez karadan karşıya geçiyor olmanın verdiği tereddüt var. trafik nasıldır vs.
Bu arada baltım bizim şoför kırmızı ışıkta yan dolmuşun şoförüne bişeyler diyo ama (abi solladın ayıp oldu felan) adam tınmıyo bile. hatta duyduğundan bile emin diilim. neyse dedim bizimki söyledi rahatladı herhal. sonra yola devam ettik. baktım bizimki ara ara konuşmaya devam ediyor. Ardından çakozladım ki kulaklık takmış, birileri ile konuşuyor. kendime çok güldüm.
bu arada dolmuş ve taksicilerin haberleşme ağına hastayım. yol boyu şura açık, burdan dön felan birbirlerine bilgi veriyorlar. bazen kıvraklığımıza hayran oluyorum valla:)

Gurur Tablosu

Minnoş'umun profesör olma sevinci ve heyecanı blogun kapanması ile kursağımda kaldı. Haberi alır almaz sevinçle sayfayı açmaya çalışınca çuvalladım. Neyse allahtan proxyler var:)

Neyse sonuçta ablam artık bir prof. hepimiz onunla gurur duyuyoruz. Keşke güzel babacım da görebilseydi:(

:(

Ya bi keyfimiz vardı onun da içine ettiler!!! Ne minyatür beyinli insanlar var şu ülkede yaaa!
Aptallar yüzünden fotolarımı da göremiyorum. Allah hepsinin belasını versin!

25 Ekim 2008 Cumartesi

Gerizekalılığın da bu kadarı...

Blog'a erişim engellendi. 21. yüzyıl derken M.Ö. 21. yüzyıla doğru emin adımlarla gidiyoruz. Özgürlük derken özgürlükleri düşünmeden sınırlıyoruz. Ülke beyinsiz insanlarla dolu ve onlarca yönetiliyoruz. Bu ülkenin tadı iyice kaçmaya başladı.

23 Ekim 2008 Perşembe

Bir işkence de böyle bitti:)

Dün akşam nihayet benim kabus dizi sona erdi. Başrol kahramanımız bile dizinin ne menem bişey olduğunu anlamış olacak ki son 2 bölümdür kazaydı, komaydı ayaklarına zaten diziyi terk etmişti. Ancak ben akıllanmaz biri olarak ısrarla son dakikaya kadar izledim. Kendimi sezonun salağı ilan ediyor, başarılarımın devamını diliyorum:)))

20 Ekim 2008 Pazartesi

Yazık değil mi burnuma:(

Bugün iş yerinde bir yandan TV'ye bakıp diğer yandan mutfaktan su almaya giderken başımı çevirmemle burnumu kapıya geçirmem bir oldu. Ama öyle böyle değil, resmen bir çıtırtı duydum. Çarpmanın şiddetiyle korkarım beynim bile salladı. Allahtan kanamadı ama gözümden resmen yaş geldi. Bir de baktım kapı hala sağlam demek ki o çıtırtı burnumdan geldi. Hemen koşup buz felan koydum ama yine de şişti. Yarına da morarırsa artık tam komedidir halim.
- Hiii, yüzüne ne oldu?
- Kapıdan kroşe yedim:)))
Allahtan evli diilim, sonra millet dayak yedim sancak:PpP

19 Ekim 2008 Pazar

Evim güzel mi aceba?

Nihayet arayış sona erdi ve dün bir evde karar kıldım. Aslında öyle hummalı bir arama da olmadı ama bu hafta bu işi bitirme kararı vermiştim ve biraz daha sistematik çalışınca olay sonuçlandı. Bahçenin en güzel gülü değil belki ama beni idare eder sanırım.
Gerçi henüz sözleşme felan imzalanmadığı için kesin tuttum diyemiyorum, nedense hala içimde bir kuşku var, sanki bir terslik olacakmış gibi. Neyse hayırlısı olsun bakalım.
Ev aslında güzelcene. Feneryolunda, caddeye 2. ev. otoparkı felan da var. En güzeli işe yürüme mesafesinde. içi geniş, yalnız mutfak ve banyosu çok komik. yani banyoda sarı üzerine kırmızı desenli fayanslar var... nasıl bir zevktir onu döşeyen anlamıyorum. neyse desen kötü ama temiz diye razı geldim. Artık banyoda gözü kapalı duş almayı öğrenmem lazım:))) mutfak da pek farklı değil ama eşyalarla felan tölere edilir hale gelir diye umuyorum.
Şimdi işin diğer boyutu gözümde büyümeye başladı: taşınma faslı...
ooooffff offf!!!

15 Ekim 2008 Çarşamba

Geceyarısına doğru sıradaki programı uygulamak üzere Elif'le vedalaşıp arabaya doluştuk. Bu kez Aylin direksiyonda ben gps başında, ufak bir şaşırma ile Ulus 29'a ulaşmayı başardık. Hepimizde acep içeri girebilecez mi heyecanı var çünkü rezervasyon yapmaya çalışan ben muhtemelen yeterince sosyetik bulunmadığımdan geri püskürtülüp kapıda duruma bakar, yardımcı oluruz şeklinde savsaklandım. Sanırım tipimize bakıp ona göre karar verecekler.

Neyse düğünden çıkıp gelen 5 bayana acık cakcukdan fazlasını yapmadan içeri aldılar hemen. Manzara gerçekten süper, barda takılıp club kısmını geç farkettik ama zaten et yığını formatında olduğundan içeri girmedim bile. Biz tam ayrılmaya niyetlenirken beggin çalması üzerine koştum, içerisi de sakinlemişti, kalasım geldi ama araçlar kapıda diye dışarı sürüklendim.

Misafirhaneye döndüğümüzde saat 3 falandı.

12 Ekim 2008 Pazar

Kaptan

Bazen sabahları hele de geç kalmışsam Murat'la Bakırköy İdo iskelesine gelirken aynı geyiği yapıyoruz. Kaptan seni beklemiyor mu, her sabah biniyorsun tanıştınız mı vs geyiği. Ben de evet yaa bekliyorlardı, nerde kaldın dediler vs diye geyiği döndürüyorum. Derken bugün yine deniz otobüsüne binerken baktım kaptan çıkmış köprüde çay içiyor. Beyazlarıyla pek de cakalı duruyor. Derken biraz daha ilerledim ve kaptan seslendi "selen, napıyorsun sen burda? yukarı gelsene":))))) Baktım benim liseden sınıf arkadaşım! Gülerek gittim yanına. Kaptanın ordan seyahat etmek de süper keyifliymiş. Deniz ayrı bir güzel görünüyor. Murat'la geyiğimizi de anlattım, bak dedim oldu sonunda. Meğersem 6 aydır IDO daymış, çünkü en son bildiğim uluslararası biyerlere gidip geliyordu. Artık yerleşmenin zamanı gelmiş sanırsam.
E bundan böyle Sinan'a denk gelirsem benim otobüs yolculuğu daha keyifli geçecek demektir. Hamili kaptan yakınımdır:)

Haftasonu deyip geçmemek lazım

Bu haftasonu 2 güne neler sığdırılabileceğine güzel bir örnek oldu. Özellikle İstanbullular açısından:P
Bu cts hazineden bir arkadaşımızın düğünü olduğu için Ankaradan 3 arkadaşım geldi. Ben daha istanbula gelmeden bu haftasonunun hayalini kuruyorduk. Netekim 2 haftadır da planlar üzerinde çalışıyorduk. Ne nerde, hangi mekanlar in vs:) Ben evimi tutmuş olsaydım bende kalacakları ama maalesef o fırsatı kaçırdık.
Kızlar öğlene doğru uçakla geldiler. Bilimum tlf trafiği neticesinde Yenisahra havaş ofisinde buluşup çamlıcadaki misafirhaneye gittik. Yağmur felaket. Moraller bozuldu bozulacak ama herkes eğlenmek için son derece azimli. misafirhane konusunda ise yorum yapmıycam:)
Eşyalarımızı bırakıp programları uygulamaya başladık. İlk hedef avrupa yakası:) Sabah bindiğimiz taksideki amca köprü trafiğine girmeyin üsküdardan gidin dedi ama şansımıza gelen taksi henüz karşıdan gelmişti, açık olduğunu söyleyince taksiyle devam ettik. Yol boyu hangi restorana gideceğimize karar vermeye çalıştık. Allahtan şoför çok sabırlı çıktı:) Nihayet ortaköydeki Banyan restoranda karar kıldık. Taksi bizi ordan burdan aralarda kısa zamanda getiriverdi. Bu arada benn de bir yandan gpsden yolu takip edip kaybolmamaya çalışıyorum:)
sonuçta Banyan'a vardık ama yağmur yağdı diye terası kapamışlar, içerinin de manzarası hiç de süper değil, biz de bir alt kattaki italyan restoranına gittik. İçerisi boş, mekan ve manzara süper olunca öyle keyifli bir yemek yedik ki kalktığımızda hepimiz şakıma modundaydık. Bu arada hava da bizim moodumuza uydu, güneş açtı.
Sırada Bebek Lucca'da kahve vardı ama o kadar doluyduk ki araya kısa bir Kanyon ziyareti sıkıştırdık. Ancak hava güneşe rağmen serin olduğundan Kanyonda bi yarım saat dolanıp çıktık. Bebek'de Lucca'nın tipini beğenmeyip gözünü sevdiğimin starbucksında kahveleri yudumladık.
Saat 4 sularında yine taksi mi, vapur mu vs cebelleşmesi sonucu şansımızı taksiden kullanıp Anadolu yakasına döndük. Kuaför faslının planladığımızdan uzun sürmesi ve misafirhaneye gitmek için seçtiğimiz yolun feci tıkalı olması sebebiyle düğüne olması gerekenden 1 saat geç ulaştık. allahtan burda da şansımız yaver gitti ve gelin ve damatla eş zamanlı girdik salona. evetleri kaçırsak gerçekten üzülecektik. Bu arada ben geldiğimden beri ilk kez fenerbahçe parkına gitmiş oldum. Gerçi gece gece göremedik ama faruk ılgaz tesisleri çok güzelmiş.
Düğün de gayet keyifli geçti. Bir yandan yedik içtik güzelleştik, diğer yandan hoplayıp zıpladık.
Bugünkü program ise daha sakindi. Lacivert'te brunch. Ha bu arada gidilen bilimum güzel restoran ve içki sebebiyle benim rejim felç oldu. Bu hafta yeniden toparlamam lazım. Neyse, kahvaltımızı güzeelcene yaptık, sonra tekneleri ile karşıya geçip geldik ki kızlar boğaz havası alsın:)
Ayrılık vakti geldiğinde hepimiz hem çok keyifli hem de yorgunduk. Süper eğlenceli ve verimli haftasonu sebebiyle pek tatmin olarak evlerimize yollandık:)
Eve geldiğimde havanın güzelliğinden sahile inesim vardı ama uzanıverdiğim yatakta uyuyakalınca planlar suya düştü. Birazsan sızmazsam yarını zor geçiririm:DDD

Koş koş nereye kadar

Cuma günü bir heves yeni aldığım elbiseyi giydim. Elbiseye uysun ve şık dursun diye de topuklularla çıktım evden. İşe giderken topuklar sorun olmadı. Cuma öğlen yeşilköyde havalimanının orda bir toplantı vardı. En mantıklı ulaşım da benim klasik rotam deniz otobüsü. Neyse 12deki toplantı için yegane otobüs 10.40daki. Mantıken 10.20 gibi çıksak rahatça yetişiriz. Ancak çalan telefon bizim 10.30 da çıkmamıza sebep oldu. Sonuç, taksiden fırladıktan sonra otobüse olan mesafeyi o topuklularla koşan ben. İşin daha komiği AHEnin cüzdanını unutması sonucu tek akbile kalmamız ve benim o anda kontürümün bitmesi!!! Zaten otobüs kalkmak üzereyken bir de dönüp kontür almak zorunda kaldım. Allahtan beklediler. Nefesim? 10 dakkada anca kendine geldi.
Sabahki koşturmam az gelmiş olmalı ki dönüşte de aynı şekilde saniyelerle ve yine koştur koştur yetiştik. Dedim ki pes vallahi, ben oynamıyorum!!!
topukluyu geçtim de derhal antremanlara başlamam lazım!

7 Ekim 2008 Salı

Aktüerya matematiği 1 ve inanılmaz tesadüf

AHE'nin gazlamasıyla Bahçeşehir Üniversitesinden bir ders almaya karar verdim. Şimdilik bir ders en azından çünkü LES'im yok. Sonra ona da giricem. Neyse dün ilk ders vardı. Pazartesi akşamları 7-10 arasında. Karmaşık duygularla girdim sınıfa. Tekrar öğrenci olmanın heyecanı ve sıkıntısı bir arada. Olay sadece derse girmek değil, bunun bir de çalışma faslı var:(
Neyse az sonra hoca geldi. Sınıftakilerin %95'i sigorta şirketinde çalışıyor ve konulara daha yakınlar. ve yine sınıfta her sınıfta olmazsa olmaz olan bir adet her konuda bir fikri ve yorumu olan, anlatılan şeyle ilgili illa muhalefet bir yaklaşım sergileyen şahsımız da mevcut. Dedimki yani şu 20 kişilik sınıfta bile biri çıkmasa şaşardım. Hepimize sabırlar diliyorum.
Asıl tesadüfe ve komik olaya gelince; hoca (Aylin) sınıfa girince daha önceden tanıdığı 1-2 kişi olduğunu söyledi. Sonra bana bakıp sizi de bir yerden tanıyorum dedi ama benden tık yok. Hangi okul, yıl kıyaslamasında kendisinin 94 istatistik mezunu olduğu ortaya çıktı ama odtude karşılaşmış olmamız da zayıf. Lise, anadolu lisesi, ordan olabilir ama o kadar hafızanız varsa süpersiniz dedim:) Sonra derse başladık. 1 saat kadar sonra ara verdik. ben de bişeyler konuşmak için yanına gittim ama başka bir kız benden önce davranıp hocayı lafa tuttu. Ben orda konuşmaları dinlerken dinlerken birden hatırlayıverdim. Ben taaa lise 2 deyken Aylin'lerle erdek kampında beraberdik. Kardeşi felan da vardı hatta. ben olayı çözünce gülmeye başladım ama diğerlerinin konuşması bitmek bilmedi bir türlü. Nihayet nefes aldıklarında "hatırladımm" diye atladım. Arada 2 dakka ayaküstü konuştuk. Asıl çıkışta hadi bişeyler içelim şeklinde ordaki bir cafe-bara gidip geceyarısına kadar muhabbet ettik. geceyarısı dediğime bakmayın gittiğimizde zaten saat 10u geçtiğinden 2.5 saat felan anca kalabildik. ben eve vardığımda saat 1.30 idi. Şimdi de uykusuzluktan ölüyorum:(((

Laz İsmail

Dün okula gitmek için Beşiktaş'a indiğimde İstanbul'daki ilk ünlümle karşılaştım. O da çıka çıka Çocuklar Duymasın'daki laz ismail çıktı. adamı görünce önce aaa oldum ondan sonra da lan şansa bak bula bula bunu buldum diye kendim kendime güldüm:)))

5 Ekim 2008 Pazar

yaz bitmeden

İstanbul'a geldiğimizden beri ağzımızda yaz bitmeden adalara gitme türküsü vardı ama bir türlü gerçekleştiremedik. Şimdi de yağmurlar başladı, hayal yine hayal kaldı derken cuma günü ani bir kararla adalara sürüklendim.
Cuma bayram bitti güya mesai yaparken Aylin'den gelen bir telefonla ayardım. Önce kıyafetim uygun değil diye mırın kırın etmekle birlikte Aylin'in vazgeçmeyen azmi ile bana sağladığı spor ayakkabı sayesinde ben de tamam oldum. saat 5deki vapurla büyükadaya geçtik. Adada 2 tur varmış. büyük ve küçük. Aylin'in ailesi de yanımızda olduğundan biz küçük olanı tercih ettik (yok yani uzun turun 18 km olması ve aslında benim de gözümün yememesinin bunda kesinlikle rolü yok!!!). Allahtan onu seçmişiz çünkü kısa olan bile bizim tempoyla 2 saati geçti:)
O kadar yolu yürüdükten sonra güzel bir yemeği hakettik diyerek bir balıkçıya konuşlandık. Süper ızgara kalamar ve balık yedik. Tam yemekten kalkacaktık ki (bu arada saat 10'u geçmiş, bırakın direk giden vapurları adaların hepsine uğrayan son makul vapuru da kaçırmışız) bir yağmur indirdi ki inanamazsınız. Hani bardaktan boşalmak tabiri sanırım bu yağmur için oluşturulmuş. Bir anda İstanbul görünmez oldu, deniz kabardı. Ne yapsak ne etsek derken birden aklımıza deniz taksi geldi. son vapuru bekleyip saat 1de karaya ulaşacağımıza deniz taksiye başvurduk. bu arada yağmur bir bastırıyor bir diniyor, biz saçaklar altında ordan oraya koşuyoruz. Sonunda taksi geldi. Süper bir olaymış, kendilerinden çok memnun kaldık. Ben tüm ısrarlara rağmen eve dönmeye azmettim. Allahtan her saat dolmuş var da rahat geldim. tabi eve gelmem 1i buldu.
bu arada ada süpermiş. oradaki evlere bayıldım. adada yaşayan insanlar hakkaten ağzının tadını biliyormuş dedim. burası dururken şehirde yaşamak sanırım çok yavan gelir:)))

2 Ekim 2008 Perşembe

Bir bayram daha jet gibi geçti...

Bu yaz tam anlamıyla bir tatil yapamadığımdan bu bayramı iple çekiyordum ama ip çok kısaymış hemencecik bitiverdi.
Haftasonu nasıl geçti pek anlamadım zaten. Pazartesi de orda burda akşam ettik. Salı günü bayram heyecanı mailecek Ankara'ya uçtuk. Ben önce soluğu kuaförde aldım, sonra 1-2 bayram ve kabir ziyareti. Ardından arkadaş turlarına başladım. Salı Burak'la Kuki, kahve ve random. Yalnız bu sefer kukinin hayalini kurduğum bademli çıtır tavuğu hayal kırıklığı ile sonuçlandı. yemeği 2-3 ayda bozmayı başarmışlar:(((
Çarşamba sabah Ülkü ve Bilgeyle Liva'da kahvaltı, öğlen alışveriş, akşamüstü kuzen ve akşam Gülden'le geçirdim günü. Eve geldiğimde yine 1 felan olmuştu.
Bayramın son günü bu kez benim diğer hatun tayfası ve ekleriyle big chef's de kahvaltı, ardından Özge'yle cepa starbucks da muhabbet. Bir baktım ayrılık vakti gelip çatmış, uçağa 2 saatten az kalmış. Uçağı bıraktım tatilden geriye sadece birkaç saat kalmış.
Daha göremediğim tonla insan vardı halbuki...
ben saymıyorum bu bayramı, çok çabuk bitti yaaa:(((