Sayfalar

30 Haziran 2011 Perşembe

operation minutes

kaç gündür unutmadan şunları yazayım diyorum.
yatak/sedye ile indirdiler aşağıya. çok zevksiz. aynı filmlerdeki gibi. kafanın üstünden yuvarlak lambalar akıyor vs. sonra damardan bişey verdiler. güya anestezi öncesi hazırlık bilmemnesiymiş. ama sanırım has be has kendisiydi. sonra içeri aldılar, tavanda ışıklar vs. o sırada hayal meyal ablamı gördüm. beni hatırlayacak mı derken kaymışım.
uyanma fazı daha eğlenceli. rüyadan uyanır gibi. hayal meyal boğazımdan tüpü çektiklerini anımsıyorum. sonra hemen oksijen maskesi taktılar. bir yandan uyandırıyorlar. başımda hiç yoksa 5 kişi. her biri bir ağızdan konuşuyor. ağrın var mı dediler. ağrı mı ne ağrısı derken neden bahsettiklerini anladım. 1-10 arası derecelendir: 6 falan sanırım. hemen ağrıkesici yaptılar. ya da her neyse. önce 50, sonra 20 daha. sonra sanırım 100e tamamladılar. ardından odama çıkardılar: coming thru:))

28 Haziran 2011 Salı

Ameliyattan once:))

Basima geleceklerden habersiz gulumserken:)

Taburcu güncesi

Cumartesi günü taburcu olmayı başardım. neyim var neyim yoksa toplayıp ablamlara uzadık.tabi yeni bağlarımı da unutmadık. tebdili mekan iyi geldi ne yalan söyliyim. ancak hastanenin bakımı da ayrı bir güzellik tabi.
taburcu hayatımın ilk şoku ablamların süper televizyonunun usb'den dizi göstermediğini keşfetmem oldu. onca hazırlık onca hayal güm diye yıkıldı. kısa bir an "heyooo hdmi kablo getirdimdi laptopı bağlarım" diye sevinecek oldum benim emektar laptopta hdmi çıkışı ne arar. garibim yapıldığında hdmi anca hayal ediliyordu sanırım. neyse sonuçta o konuya çözüm dün gece ege'nin laptopı ile bulundu. iyi ki çocuğa laptop almışım. ondan başka herkese yar oldu alet:))
evde tek başına olayına gelince. uyku olayını çok abartmamaya çalışıyorum desem de ortalama 10+ uyuyorum günde. işe başlamak çok zor gelecek. uyumadığım zamanlar TV ve bilgisayarla bütünleşik haldeyim. izlemediğim dizi kalmadı. dahası akşamları tekrarlarını da izlemeye başladım. durumum o kadar acıklı anlayacağınız.
ağrım düne kadar yok gibiydi. dün nedense biraz ağrıdı. mutsuz bir durum tabi. hareket yapmaya çalışıyorum ama ağrı ile hareket etmek de zor. hele şu dizi açma çalışmaları yok mu... yüzüstü yatıp dizi boşa çıkarmam gerekiyor. o da kendi ağırlığı ile sallanacak... da öyle olmuyor işte. zaten geriliyor ağrıyor, sonra neden çözemedim bir kramp giriyor bacağıma, ben çığlığı basıyorum. dizi nasıl toparlıyorum emin değilim.
ama kendime bilimum shortcut da buldum. mesela yattığım yerde bacak pozisyonumu değiştirmem gerekince hemen diğer ayağımı kürek gibi kullanıp hoop taşıyorum bacağı.
işin daha eğlencelisi bastonun yan faydalarını keşfetmem oldu. uzaktaki nesneleri yakına çekmek, ışık açıp kapamak, perdeyi düzeltmek gibi eylemlerden sonra demin kendimi aşıp bastonla camı kapadım:) yani kapadım derken harbi harbi kilitledim camı. gerci pimapen olması olayı kolaylaştırdı ama olsun. bir de bu tip işleri baston yardımı ile kolayca yapınca bir seviniveriyorum ki sormayın... sanki aidse çare buldum:)))
son olarak da bu sabah uyandığımda sol gözümdeki torbayı kendini aşıp çuval olmaya karar vermiş olarak buldum. daha uyandığım anda bir gariplik hissettim ama bunu pek beklemiyordum. hayvan sen yanağıma doğru yayılabildiğince yayıl!!! hayır bacağımdaki ödemi mi kıskandı bilmem....
bu arada bacağımı sorarsanız kendisi değişik bir formatta. önce dün bileğim kendini bacağımla denk hale getirmek üzere kalınlaşmaya başladı. 2 gündür de renk değişimi mevcut. morluklar arasında sarı gölgelerden oluşan bir sanat eseri ile karşı karşıyayız:))))
son olarak carrefour express en yakın arkadaşım olmak üzere. ben sipariş veriyorum onlar ertesi gün getiriyor. yemek sepetini de aktif kullanıcam ama henüz gerek duymadım:)))

24 Haziran 2011 Cuma

3. gün

yamanın 3. günü. dün rehab sırasında resmen ağlattılar beni. dizimi bükmesine büktüm de açarken ki acısı öyle böyle değildi. tutturdular dizini açacaksın diye. bükülü kalmaması gerekiyormuş. anam o da öyle böyle zor değil. en rahat pozisyon bükülü olduğundan bacak bükülmeye yöneliyor vs.
gündüz rehabdı vs geçti işte. akşama biraz hararet hissetmeye başladım. ufak bir ateşlenme durumu. dizim kızardı falan ama normalmiş. sabaha kadar buz elevasyon vs yaptılar.
sabahın en güzel anı ise duş almam oldu. nasıl mutlu oldum anlatamam. ferahladım, kendime geldim, yüzüm açıldı vs.
aslında bugün taburcu olacaktım ama yarına kaldı. ablam evdense burada daha iyi olacağımı söyledi.
öpenz.

22 Haziran 2011 Çarşamba

yamadan sonra

bişeyler yazayım dedim ama kafamı toplayamıyorum ki...
sabah geldim hastaneye, yarım saat içinde indirdiler aşağıya. nasıl uyuduğumu hatırlamıyorum, ancak uyanmamı hatırlıyorum. kafamda 5-6 kişi, her birinden ayrı bir ses çıkıyor. kendime gelmeye çalışıyorum. derken ağrıyı duydum. hemen ağrıkesicileri çaktılar. sonra beni odama aldılar.
ağrı devam ediyor. akşama kadar uyudum desem yeridir. gözümü açık tutmakta zorlanıyorum resmen. şimdi biraz kendime geldim. yapmamı istedikleri hareketler var ama yapamıyorum. canım yanıyor.
bu arada öglen yürüttüler birkaç adım. yürüdüm ama tansiyonum düşünce hemen yatağa döndüm.
bakalım gece nasıl geçicek...

19 Haziran 2011 Pazar

geri sayım başladı.

2 gün sonra delivericekler dizimi. heyecan yapıp yapmamaya karar veremedim henüz. an iitibariyle lay lay loy modundayım ama bazen "lan" falan oluyorum. ufaktan bavul hazırlamam lazım ama reddediyorum. bu da bir nevi düşünmek istemediğimin göstergesi sanırım.
ameliyat sonrası bir süre ablamlarda kalıcam. orası için de kitaptı dvd idi ayarlamak lazım. yoksa sıkıntıdan patlarım bütün gün.
ay oy, neyse:)))

ahanda kestirdim!

dedim ya psikopata sardım diye, koydum kafaya haftaya ankaraya gidince kestiricem saçları. yoksa kendim makaslaya makaslaya kabusa çeviricem. ama bu hafta araya ameliyat (bkz sonraki yazı) girince ankara planı suya yattı. ben de baktım olacak gibi değil, dün kapadım gözümü, kestirdim kısacık.
oğlan çocuğuna döndüm, maymun gibi oldum ama yapacak bişey yok. en azından yolacak saç kalmadı kafamda:)))

17 Haziran 2011 Cuma

Psikopata sardim!!!

Geçen yaz sonundan beri saçlarımla yaşadığım bir problem var malum. kızıl saç hevesim yüzünden elimde kalan bir kafa dolusu bir nevi "yanık" saç. tabi 3 ay içinde 6 kez boyanırsa yapacak bişey yok. herneyse, sonuçta bu kadar işlem saçlarımı kelimenin tek manasıyla mahvetti. o sevdiğim, gayet yumuşak saçlarım gitti yerini keçe gibi, yoluk yoluk, tarak girmeyen böyle saçma sapan bir saç yığını aldı:( bir müddet her tür bakım uygulamasını denedim ama bir fayda göremedim. son çare olarak gidip kestirdim. kestirme sonucunda bir kısmı temizlendi ama hala fırça gibi olan birkaç yumak var kafamda. güya haftaya ankara'da onlardan da kurtulma planım vardı ama ankara işi de rafa kalkınca ben yine bu keçe tomarı ile başbaşa kaldım. 
peki bu durumda ne mi yapıyorum. doğrusunu söylemek gerekirse zaten aylardır kafamdan düşmeyen elime şimdi bir de makas eklendi. eskiden sadece o telleri çekiştirip oynarken şimdi elimdeki makasla bazen tel tel bazen tomar halinde kesiveriyorum. elimde makas yoksa koparıyorum. saçmasapan bir saç şekline kavuşmama az kaldı:((( hayır resmen psikopata sardım. bir yandan da korkuyorum ama takıntı hakikaten kötü bişey.... ki ben saçlarımı severdim ve üzerine titrerdim. 
şimdi burda kestirsem biraz daha diyorum ama kime kestiricem. serkan'dan başkasına güvenmiyorum şu anda:((( 
ühühühü biri kurtarsın beni bu kabustan:(((

14 Haziran 2011 Salı

duygu(')suz...

Başlık cuk oturdu. Duygu'suz ve duygusuz... 
2.5 ay oldu şurada başlayalı. en çok kaynaştığım, en sevdiğim duygu oldu. bıcır bıcır bişey. güleç, tatlı.. sup'u andırdı bana hep. 2.5 ayımın en keyifli oyuncusuydu. sonra kötü haber geldi. ona olduğu kadar kendime de üzüldüm sanırım. belki de dürüst olmak gerekirse kendime daha çok üzüldüm. sevdiğim biri gidiyordu. hem de burada en sevdiğim.... derken o gün geldi çattı. hep gelmeyecekmiş gibi yaptık, görmezden geldik ama gelip kapıyı çaldı. buz gibi durdum bütün gün. duygularımı dondurucuya atıp geldim işe. esprilerin arasına sakladım hüznümü. kimbilir o neler hissediyor düşünmek bile istemiyorum. ama ben... 
büyümek böyle bişey sanırım. duygularını rafa kaldırabiliyorsun. daha da önemlisi kendini saklayabiliyorsun. ben bu sefer burada kendimi saklamayı seçtim. dolan gözlerimi 1-2 damla ile geçiştirmeyi başardım. 
bundan sonrası ne getirir bilmiyorum ama duygusuz dönemecimi duygu ile döndüm. 
asıl daha çok ne öğrendim biliyor musun? ya da neyi hatırladım... kendini ne kadar kaptırırsan birşeye, kaybedince o kadar üzülüyorsun. ne kadar mesafeli olursan o kadar hafif atlatıyorsun. uzun zamandır ilk kez kendimi kapıp koyvermiştim, al buyur, boyumun ölçüsünü aldım. 
geri dur selen, geri bas dur:)


13 Haziran 2011 Pazartesi

bismillah

anam alt kattan türkü sesleri geliyor!!! bir salak oldum akşam akşam. evde babam dinlerdi, ondan sonra trt4 ve bu tür müzik dinleyene denk gelmemiştim. bir yandan dehşet içindeyim, diğer yandan hüzünlü bir anı gibi geldi sesler...

12 Haziran 2011 Pazar

Özgür geldi...

Bu sabah Özgür geldi. daha doğrusu geçerken istanbul'a uğramış, biz de fırsattan istifade edip buluştuk. Ben klasik big chef's dedim, aylin aşşk kafe sayıklıyordu ne zamandır, o tarafta karar kıldık.
İkisini de bir özlemişim ki. güya aylin istanbulda ama onla da görüşemiyoruz zaten. buluştuk. ben tee yıllar önce bir kere gitmiştim aşşk kafeye. hatırladığımdan güzelmiş. ama çok gerizekalı fiyatlar. neyse, muhabbet güzeldi ama. hasret giderdik bir nevi.
sonra gelip oyumu kullandım işte. bakalım bizi neler bekliyor:)))

Herşey Fringe içindi

Evet itiraf ediyorum, yeni TV aşkım, heyecanım vs herşey fringe izleyebilmek içindi. aylar öncesinden indirdiğim bölümleri hala izleyememiştim. malum laptoptan izlemeyi de hiç sevmem. sonuç olarak bekledim durdum. ve nihayet o an geldi. Şimdi taktım USB'yi, başladım izlemeye:)) süper keyifli imiş gerçekten:))

8 Haziran 2011 Çarşamba

bir işim de rast gitse...

Pazar TV aldım ya, bir mutluyum bir mutluyum. en çok da kurulup da usb'den izleyeceğim dizilerin hayalini kuruyorum. ama tabi benim adım selen, işim rast gider mi? gitmeeeez... illa kanırıcam, illa kan dökülecek!!!
tv alınırken salı akşam 5'ten sonra teslim edilmesi üzerine anlaştık. fatura ablamın adına. pts ablama mesaj gitmiş, salı teslimat var diye. ben de hemen mağazayı aradım, aman bakın sms ablama gitmiş, tv yanlış adrese gitmesin diye. yok yok, tv size gelecek dediler.
salı oldu servis aradı, tv geldi mi kurmaya gelicez diye. dedim sizle gelecekti. yine bir tlf trafiği. meğer ups getirecekmiş. tv 6 gibi gelecek, eş zamanlı servis gelecek.
salı akşam işten erken çıktım, 5:30 gibi eve geldim. 7'ye kadar bekledim. gelen giden yok. bana tv'yi satan kızın cebi vardı, onu aradım. (mağazaya ulaşmak mümkün değil, tlf açmıyorlar kesinlikle) kız ben ilgilenicem dedi. ben de eş zamanlı ups'i aradım. aradım dediysem çağrı merkezinde bir görevliye ulaşmak için 10 dakika beklemen gerekiyor. bir türlü bağlanamıyor o temsilci. neyse nihayet birine ulaştığımda "evet adınıza sevkiyat girilmiş ama mal bize teslim edilmemiş" dedi. kaldım öyle. o saatten sonra kimseye ulaşamadım ve kudurdum. sabaha kadar teknosaya vs döşendim durdum.
sabah teknosa'dan aradılar, bilimum görüşme sonucunda UPS görevlisinin TV'yi teslim aldığını ama beraberindeki kabloları unuttuğu için depoya çektiği ve bunu da teknosaya bildirmediği bilgisini aldım. tabi ben bu arada sinirden kudurmuş durumdayım. neyse kendi aralarında halletmişler, akşam 18-18:30 arası teslimat yapılacak bilgisi geldi. neyse bari diyerek yine erkenden çıktım işten ve denen saatte evde oldum. bekledim biraz. ama bu sefer tecrübeliyim ya, 6:30 olmadan aradım UPS'i. gene bir 5 dakika bekledikten sonra temsilci "mal bize teslim edilmemiş" dedi. ben gene krizde. teknosadaki kızla konuştum direk. yazık o da mahçup oldukça oluyor. neyse bana bir takip numarası verdiler. o numarayla tekrar aradım. bu sefer dağıtımda bilgisi aldım. tabi yine 15 dakika hatta bekledikten sonra. bu arada saat 7'yi geçti. yazık samsung servisi bekliyor. dedim adama gidin. ama bu arada da ups'den kacta gelecek bilgisi almaya çalışıyorum kavga dövüş. eş zamanlı 2 telefonla arayıp bekliyorum vs. nihayet bir sonraki 15 dakikalık bekleyiş sonrasında "tv saat 17:15 de eve getirilmiş, evde yokmuşsunuz, yarın gelecek" cümlesini duyduğum anda çığlıklar atmaya başladım. uzun zamandır bu kadar sinirlenmemiştim. gerizekalılar söyledikleri saatten önce geliyorlar sonra da ertesi güne bırakıyorlar. telefonda çığlık çığlığa o teslimat bu akşam yapılacak diye bağırdım ama tabi ki ne geri dönüş yaptılar ne de teslimat.
şu anda yarın kimi dövsem diye düşünmeye başladım. şeytan diyor işe gitme ve bas şu ups'i, altını üstüne getir mağazanın. harbi yaparım.

5 Haziran 2011 Pazar

eşşşşekkkk!

Bugün biricik mutişkomun doğumgünü. kendisine telefonda happy birthday söyleyip kırk bin kere maşallah dileyecektim ama eşşşşek sıpası telefonlarını açmadı! hayır içimden geldiğince dg bile kutlayamadım yaaa:(
küstüm!!!

Dalya demişim!!!!

Demin yazdığım post 1000. yazım olmuş! inanılmaz:)))))

Bir yoruldum ki...

sanki taş taşıdım! yok öyle bişey, ancak feci yoruldum.
pts den beri pelin burda, ama iş güç ve derken kızla ilgilenemedim bile. neyse dün akşam simaya gittik, bu sabah ege'nin sbs'si var. sabah 9 gibi koyulduk yola. o sınava girdi, biz beklerken dolandık biraz. ege sınavdan çıkınca ben eve dönüp pelin'i aldım. 16:30da otobüsü var, önce bebek yapalım dedik. giderken sorun yok ama bebekte şenlik varmış, nasıl kalabalık. ben nedense yolu küçümsedim ve 15:15 gibi yola çıktık. kabus o sırada başladı. 16:30 da biz daha yeni köprüye ulaşmıştık. pelin ağlamaklı, ben gergin. o sırada alo dedik adamlar, biz yoldayız, geç kalıyoruz diye. 5 dakika bekleriz dediler. köprüye ulaştıktan sonra trafik elverdiğince uçtum ve 16:45 iken ulaştık. artık gitmişlerdir ama en azından bir sonrakine bilet bakarız diyerek girdik ki beklemişler. pelin otobüse bindi ama sanırım yolcular linç etmek istemiş:P dedim hiç etrafa bakma hemen uyu:)))))
rötarlı da olsa pelini bindirince güvenç'le buluşup tekrar karşıya geçtik. bu sefer bayrampaşa forumdayız. ben tv aldım, o ses sistemi. 1 aydır niyetli olduğum tv olayını nihayet sonlandırdım. artık teknolojiye daha yakınım:))) salı gelip kuracaklar.
yemekti bilmem neydi derken eve gelmem 22:30. birazdan da sızarım artık:)

3 Haziran 2011 Cuma

Sen beni güldürdün...

önce ön bilgi: bir nevi çevreci politikalar kapsamında bizim şirkette yeşili koru, geri dönüştür vs gibi kampanyalar var. yapılanlardan biri de maillerin dibine 
Save a tree - think before print 
Bir ağaç kurtar - yazdırmadan önce düşün 
gibi bir not düşüyor. 

buraya kadar bir sorun yok. geçen adı lazım değil bizim muzipler kraliçesinden bir mail "selencim, bak kaç gündür aklımda yazacağım fırsat olmadı, sonra da rüyalarıma girecek, bil ki ben senin gönderdiğim mailleri hiç basmıyorum, için rahat olsun.:)))))))))))))" önce maile bön bön baktım, ne diyor bu diye. sonra jetonun düşmesiyle bastım kahkahayı:)) çevreci olalım derken maskara olduk resmen:PPP 
benim de günüm gelir elbet:PpP

Hamili hasta yakinimdir:))

Ablamın doktor bir arkadaşı var. kendisi benim de doktorum oldu sonra ve bana çok emeği geçmiştir. Çok da severim. Ancak çok da yoğun bir gündemi var kendisinin. Dolayısıyla randevu almak için beklemek gerekiyor. Ben de Haziran sonunda Ankara'ya gitmişken göreyim ve görüneyim diye muayenehanesini aradım ki randevu alayım. ancak daha 2,5 hafta olmasına rağmen dolu dediler. haydaa... siz benim kim olduğumu biliyor musunuz diyecektim ama demedim tabi. sonra kapadım telefonu, naapsam ki falan diye düşünürken "ya boşver ya, o kadar nazımız geçsin" diyerek direk kendisini aradım. dedim ben geliyorum 25'inde ama doluymuşsun. sen gel dedi, kim olduğunu nerden bilsin bizimkiler, alırım ben seni aradan:))) ben de kendi kendime şımardım:)))