Sayfalar

29 Mayıs 2009 Cuma

:(

Öğlen bi iş için eve gitmem gerekti. Akşam Ataşehir'e gideceğim için arabayla gelmiştim. Eve de arabayla gittim. Baktım önce yer yok, yana koyayım dedim. Sonra bagajdaki tekerleri hatırlayınca kapıya yakın parkedeyim diye geri gitmeye başladım. Bir yandan da "ya ben daha önce neden bu yöntemle park etmiyordum" diye düşünürken arkadan gelen gacırdı sesiyle neden oraya park etmediğimi hatırladım:(((( Arabanın tavanını bi güzel 1. katın balkonuna geçirmiştim. Arabayı durdurum yavaşça öne aldım. İçim acıyarak indim araçtan. Önce baktım bişey göremedim, heyoo sanırım plastik boruydu diye sevinirken arka kapının üstünde sıyrığı farkettim:( gayet güzeelce çizmişim, boyayı kaldırmışım felan:((( yazık diil mi benim güzel kızıma:(

Vay be!

Az önce IBB'den aradılar. Dolmuşla ilgili şikayetimi beyaz masaya iletmiştim. Adamlar gerekli yerlere bildirmişler, gereği yapılacakmış, bana da haber vermek için aradılar. Şaştım kaldım resmen. İBB çalışıyormuş!!! Helal valla:)
Bir yandan da üzülmüyor da değilim. Yani adama sinir oldum gerçekten ama birinin benim yüzümden ceza alması fikri... haketti ama!:)))

Bir hafta da böyle geçti

Yürüyüş tam gaz devam. Bu sabah uyandım ama kalkmamaya feci meyilliydim. Gene de yuvarladım kendimi yataktan. Tabi biraz rötarlı çıktım evden ama hiç çıkmamaktan iyidir. İki gündür yürüyüş arkadaşımın semineri olduğu için ben yalnız gidiyorum. Kulağıma takıyorum kulaklıkları, yarı radyo yarı şarkı modunda caddebostan yapıp geliyorum. sonra gün boyu bacaklarım ağrıyor gerçi ama şimdilik durumdan memnunum. Diyorum ya asıl sorun ne kadar devam edebileceğim yönünde:)
Akşam ankara yolcusuyum. Minik pandam evleniyor yarın. Hayatta kaçırmayacağım bir olay:))
Dolmuş krizinden beri ilginç bir aktivite olmadı hayatımda. Yazasım var ama ne yazıcam onu bilemedim.

27 Mayıs 2009 Çarşamba

Dolmuş krizi

Dün akşam (akşam dedimse aslında nerdeyse geceyarısı) Kadıköy'den dönmek için dolmuş durağına yürüyordum. Yolda bir dolmuşa el ettim, meğer Taksim'miş, vazgeçtim. Amcam da yolcu almış olmak için herhal Bostancı'ya çevirdi rotayı. Neyse ben oturdum paramı verdim. Önümüzde manyak bir asker yolculama grubu, durup trafiği kapatıyor eşekler. Neyse, yolu açtılar, biz biraz ilerlerdik, şoför amca otobüs durağına yaklaşıp "Bostancı" dedi. 1-2 kişi niyetlendi ama sahilden gideceğimizi duyunca vazgeçtiler. Sonra amcam tamam ziverbey olsun dedi. Ben de Kızıltoprakda ineceğimden herhal beni bırakıp dönecek diye düşünüyorum. Sonra baktım amcam stadın ordan gayet sola döndü, ziverbeye doğru gidiyor. heey, ben kızıltoprakda inecektim felan dedim. Adam Bostancı'ya gidiyoz işte diyor. İyi de ben Kızıltoprak da incem, dursana kardeşim, adam devam ediyor. Sen nasıl rotayı değiştirirsin diye ben çığlık modundayım bu arada. Adam bu arada yola devam ediyor. Dursana ineyim bari diyorum tınlamıyor. Şurdan dolmuşa binersin diyor. Ordan bindiğim dolmuş beni geri Kadıköy'e götürür. En sonunda "manyak mısın dursana!!!" diye bağırınca durdu indirdi beni hıyar. Nasıl sinirliyim ama anlatamam. Şikayet edicem seni diye çığırarak metrobüs durağına doğru indim dolmuştan. Eve yürüycem ama kaldırım yok. Yolun kenarından vızır vızır arabaların arasından gecenin 12sinde yürüyorum. Bir yandan sinirden ağlıyorum da, allahtan konuşacak birilerini buldum o saatte de sakinledim biraz. Sonra belediyeyi arayıp şikayet de ettim adamı. İçime biraz su serpildi...
Aslında bu kadar sinirlenecek ne var diyorum ama bazen neye ne kadar sinirleneceğimi ben bile kestiremiyorum.
Bu arada dün akşam melekler ve şeytanlara gittim. Öğrenmiş olmak için de Kadıköydeki bir sinemaya gittim... Gitmeden kontrol etmezsen filmi orjinal değil böyle dublajlı izlersin:((( Kabus gibiydi:(

25 Mayıs 2009 Pazartesi

bi yorgunum ki...

Aslında çok da yoğun bir haftasonu değildi. Ama 3 gündür sabahları kalıp yürümek, akşamları da dans etmek sanırım kalan tüm enerjimi yedi bitirdi. Sabah beri masada uyuklamamak için kendimi zor tutuyorum. Akşam da ders var gerçi ama o kadar yorgunum ki hem gidip gelmek eziyet olacak hem de dersten bişey anlamayacağım için derse de gitmeme kararı aldım. Yani bahane de olmuş olabilir ama:)))
Bu arada dün akşam Murphy's e gittim. Yavaş yavaş dans sınıfı kaynaşmaya başladı. Nihayet gidince dans edecek birileri çıkıyor karşımıza. Dans edince de keyif daha yüksek oluyor tabi. Dün bir de orda İlham Gencer vardı. Amcam 80 yaşında olmasına rağmen nasıl dinç. Baktım kendi kendine salınıyor, gülümsedim ben de. O da gülümsediğimi görünce gelip dansa kaldırdı. Nasıl şeker. Birlikte dans ettik:))
Ha bir de dün ilk motor tecrübemi yaşadım. Kısa mesafe olmasına ve biraz ürkmeme rağmen çok keyifli bişeymiş. Motor ehliyeti alma konusunda meyillenmeye başladım desem yalan olmaz:)

22 Mayıs 2009 Cuma

I wish I could...

Çok samimi duygularla başladım bu blogu yazmaya. Uzaktaki arkadaşlarımdan haber almaktan hoşlandığım için ben de onlara ulaşayım istedim önce. Herzaman yazmayı sevmiştim de.. Yazdıkça yazmaya başladım ben de.
Bazen gizlice anlattım neler yaptığımı okuduklarını bildiğim için, iyi olduğumu hissettirmek istedim.
Acılarımı, gözyaşlarımı çok paylaşmadım belki ama kim kötü anıları geleceğe taşımak ister ki...
Derin bir haz duydum bazen uzaktakilere ulaştıkça notlarım, paylaşımlarım... Hele sayıları arttıkça daha bir mutluluk oldu benim için... sadece uzaktakiler de değil, yanıbaşımdakilere bile ulaştım böylece... uzak olan yakınlar yanımda kalsın diye...
Yeni dostluklar yarattım benim bile anlayamadığım derinlikte...
Ama işte insan hayatı. aynı kalmıyor ki tercihleri... gün geliyor birilerini hayatından çıkarıp atmak istiyorsun. sen çıkarıyorsun ama bir yandan da çıkamadığını görüyorsun. daha fazla paylaşmak istemediğim halde paylaşmaya devam etmek zorunda kalıyorsun.
I wish I could delete myself... I definitely would...

20 Mayıs 2009 Çarşamba

Güne başlarken

bahar mı çarptı nedir, sabah yine sürünerek kalktım yataktan. Aynı modda giyinip çıktım evden. Karşıdan karşıya geçerken ışığa yetişemeyip ortada kaldım. Benimle beraber aynı yerde 3-4 tane turuncu t-shirtlu yabancı genç vardı. Malum bugün UEFA şampiyonluk maçı var, muhtemelen ona gelmişler. Ben onlara bakarken "abi ne keyif, maç için kalkıp gelmişler, ne heyecan ve maceradır" vs diye düşünürken baktım çocuklardan biri baktığımı farkedip gülümseyerek göz kırptı. Ben de gülümseyip başımla selam verdim. Gülümseyerek yoluma devam ettim, mutlu oldum...
Güne yabancı birinden bile olsa bir gülümsemeyle başlamak güzel...
Keşke insanlar hep gülümsese, hiç asık suratlı olmasa... birbirine pozitif enerji aktarsa... kendime de bunu hatırlatıyorum. özellikle otobüste dolmuşta insanların aksi yüzlerini görünce kendime daha olumlu bir ifade yüklemeye çalışıyorum.. ki gülümsemeler surattan surata yayılsın... insanlar birazcık daha olumlu baksın hayata...

18 Mayıs 2009 Pazartesi

Keyif Modu

Süper bir haftasonu geçirdim. Uzun zamandır koşturmacası olmadan relax geçen ilk haftasonumdu diyebilirim. Ama aynı zamanda haftalardır ötelediğim 1-2 işi de hallettim, süper oldu.
Cuma akşamı dans kursunda hoca bayağı bir silkeledi bizi. Hava da sıcak olunca çıkışta kendimizi Gloria'ya zor attık.
Cts evde temizlik vardı. Bir yandan ortalık toparlanırken bir yandan da işlerimi hallettim. Önce gidip alışveriş yaptım. Sonra resmen 1.5 aydır salladığım/üşendiğim arabanın tekerlerini yükleme ve değiştirme olayını gerçekleştirdim (biten ilk iş). Onun hemen arasına da kuaför vs işlerini sıkıştırdım. Saat 5 sularında Özlem geldi. Hemen Hande ile ikisini işe koştum. Onların da el birliği ile kazaklarımı kaldırdım (biten 2. iş).
Bu arada Bozkurt ise daha önceden gelmiş ve Yakari ile turluyordu. Bunlar bana gelecekken Bozkurt'un süper navigasyonu sayesinde (herken karmen mi?) kendilerini köprüde ve hatta galatada buldukları için rotayı karaköye çevirdiler. Biz de Özlem'le atlayıp karaköyde onlara katıldık.
12 gibi restoranı boşaltıp rotayı bana çevirdik. Muhabbete bir süre evde devam ettikten sonra herkes dağıldı ama tabi evde kalanlarla geyik devam edince yatmamız 3'u geçti.
Saat 7:15 sularında tam uykumun en güzel anında sokakta bir kedinin böğürtüsü ile uyandım. Rezil kedi nasıl bağırıyor. Hadi mart geçti ama nedir bu yani, sanki biri biyerini koparıyor. 10 dakka felan bağırıp uykumu baltaladı adi.
Neyse Pazar brunch günü. Güya 10:30 da evden çıkıcaz ana teker ancak 11^de döndü. Önce gidip 3. özlemi evden alıp yola koyulduk. istikamet ODTU'nun Ulustaki arazisi. Tarife göre Akmerkez'e yakın. Biz de Akmerkez'i bulduk ama gerisi muallak. Taksinin tekine sorayım dedim, şoför koltuğunda çember sakallı bir öküz oturuyor. Adam ısrarla nerde olduğunu söylemiyor. Neyse debelenip debelenip bulduk sonunda. Ortam beklediğimizden salaş olmakla birlikte manzara ve ortam süper olduğunda mest bir şekilde oturduk. E muhabbet de zaten şüphe götürmez. Yalnız Bora'nın motorla geleceğini unutan ben elbiseyle gittiğim için bu denemeden gene mahrum kaldım ya neyse:(((
Bozkurt'u Ankaraya dönmek üzere yola çıkardıktan sonra biz de kızlar olarak Yakariye gittik. Akşama kadar geyik muhabbet felan yaptık kesmedi eve dönmeden caddede yürüyüp kahve içtik. Saat 10 gibi eve döndükten sonra da Özlemle oturup twillight izledik. Saat gene oldu mu 2!!!
Uykum vaaaarrrr....

13 Mayıs 2009 Çarşamba

ühühüühühühü:(

KONSER İPTAL:(

DAVE HASTA:(

Hangisine daha çok üzüleceğime karar veremedim.

:(

12 Mayıs 2009 Salı

Loser'lıkta son nokta - 2

Dibin de dibi varmış meğer:)
Malum 2 gün sonra konser var. Nedense bu sefer artık onları görmek için son şansımmış gibi geliyor. O yüzden de farkında olmadan umutsuz bir çırpınış içine girmişim:)) En son kendimi otobuş terminalinden FHM alırken buldum. Derginin nasıl bişey olduğunu ancak açınca farkettim. Bu ne bee!!! diyerek kapayıp çantaya atmışım. Sonra tekrar çıkarmaya cesaret edemedim valla. Dünse kendimi adamların sordukları soruları cevaplayan bir mail atarken buldum... Hani dergiyi aldın tamam da, adamlara mail adresi vs iletmenin manası ne:))))
Daha başka yaptıklarım var da... neyse:P
Ah ulan Dave... yuh diyorum kendime başka bişey demiyorum!

10 Mayıs 2009 Pazar

ihmal ettiğim anneme...


Bu resim anneme ait. ondan kalan 3-5 resimden bir tanesi. Elimin altında online olarak duran yeganesi. Bu resim çekildiğinde sanırım ben 6-7 yaşlarında felandım. (Orjinalini de aşağıya koydum.) Annem aramızdan ayrıldığında ise 14... Yani şu anda hayatımın çok daha büyük bir kısmı annesiz geçmiş durumda.
Bugün anneler günü... Kendimi bildim bileli bana ifade ettiği yegane şey hissedilemeyen bir sevgi, eksiklik... mezara bırakılan bir demet çiçek... yanağımdan süzülen gözyaşı...
Hatırlayamıyorum anne sevgisinin, ilgisinin ne olduğunu...belki de bu yüzden çocuk sahibi olmak bana çok cazip gözükmüyor.
Hayatımda bir şeyin eksik olduğunu hissediyorum ama adını tam koyamıyorum. Etrafımdaki annelere ve çocuklara bakıyorum bazen. Belki de eksikliği hissetmemek için bakmıyorum, ilgilenmiyorum bile. bir perdenin arkasından yaklaşıp mesafemi koruyorum. Etrafıma bakıyorum, herkes annesiyle bir çatışma halinde.. neyi kaçırdıklarını farketmediklerini görüp üzülüyorum... aslında neyi kaçırdıklarını ben de bilmiyorum...
Bazen düşünmeye çalışıyorum, annem hayatta olsa hayatım nasıl olurdu? hayal dahi edemiyorum...
Ablam son zamanlarda bana çok bozuluyor. Babamı kaybettikten sonra annemin pabucunu dama attım diye. Ama anlamıyor ki şimdi neyi kaybettiğimi daha iyi biliyorum...
Her ikisini de çok ama çok özlüyorum...
Annecim, anneler günün kutlu olsun...

6 Mayıs 2009 Çarşamba

Loser'lıkta son nokta

Bugün hıdırellez imiş. Ya da bugün hıdırellez. Ama dün gece dileklerini bir kağıda yazıp gül dibine gömme veya gül ağacına bağlama gecesiydi. Ben de loserlık konusunda tavan yapıp aynen öyle yaptım. Akşam geceyarısı olmadan küçük bir kağıda yazdım ve çizdim dileklerimi, indim bahçeye. Allahtan uzağa gitmeme gerek kalmadı, bahçede varmış güller. Ancak bizim bahçeyi gündüz gibi aydınlatıyorlar. Spot ışıkları altında hırsız gibi, nasıl gömüp kaçacağımı bilemedim. Yukarı çıktıktan sonra bahçeden başka sesler de geldi. baktım birileri daha inip bişeyler bağlayıp tüymüş:)))

5 Mayıs 2009 Salı

Bu da türkçesi:P

Rahatsız edici gelişmeler
O Fransa birini Blog şudur gerçekleştirdi. Onun kim olduğunu ve neden yaptığını biliyorsun. O benim arkadaşınızın erkek arkadaşı olduğunu. Ben ona yaşam hakkında ipuçları bulmak için burada çalışıyor biliyorum. Bu çok can sıkıcı bir durum. Bu benim özel hayata saldırı olduğu. Ben buna müsamaha edecek. Yine hiç benim günlüklerinizde ona söz değildir.

bu nasıl bi tercüme yaaa!!!

This blog is on hold due to intrusion of private life

Disturbing Developments

I realized that someone from France is following my blog. I know who he is and why he is doing that. He is my friend’s boyfriend. I know he is trying to find clues about her life here. This is very annoying. This is also an intrusion to my privacy. I will not tolerate it. Solve your confidence issues somewhere else. I will not mention her again ever in my logs.

or with google's most probably stupid translation:

Je me suis rendu compte que quelqu'un de la France est la suite de mon blog. Je sais qui il est et pourquoi il fait cela. Il est l'ami de mon ami. Je sais qu'il essaie de trouver des indices sur sa vie ici. Ceci est très ennuyeux. Cette intrusion est à ma vie privée. Je ne vais pas le tolérer. résoudre vos problèmes de confiance à un autre endroit. Je ne vais pas parler de son nouveau jamais dans mes journaux.

Kimi kandırıyorum?

Pazartesi günü sınavım var. Haftasonu da ankaraya gidiyorum. Bu sebeple oturup ders çalışmam lazım. Hatta bu amaçla masanın başına yerleştim bile. Ama bir yandan önümde defter açık diğer yandan laptop. Bir email bakıyorum bir kalem açıyorum. Ha bir de zırt pırt kalkıp mutfağa gidiyorum. Henüz bir kelime okumuş değilim:(

4 Mayıs 2009 Pazartesi

Yüreğime indi

Az önce masamda sakin sakin otururken birden kolumda devasa bir örümceğin bacaklarını gördüm. attığım çığlığa içeriden Hüseyin fırlayıp geldi. O anda kolumdan uçan örümcek bu sefer karnımda dolanıyordu. Ben paralize olmuş şekilde kazağı çekiştirirken hayvanı yere atıp uzaklaştırdılar.
Ne işi var yaa örümceğin ofiste ve dahası üstümde. Hep o yeni aldığımız çiçeklerin yüzünden. Ben şimdi burda rahat oturamam bir süre. Hep üzerimde örümcek gezer:( imdat:(
Ya ben eskiden böyle değildim. Evdeki böcükleri görünce ablam çığlık atar ben gider öldürürdüm. şimdi ben de çığlık atar oldum! Yaşla mı ilgili acep:PpP Ya da muhtemelen etrafta benden cesur biri yoksa iş başa düşüyor demek:PpP
...
ay sanki bacağımdan yukarı tırmanıyor hayvan:((( içim bi tuhaf oluyo valla:(
resmen durup durup etrafı kolaçan etmeye başladım. Kene muhabbeti gibi pantolonu çorap içine sokmam yakındır:PpP

3 Mayıs 2009 Pazar

Şudur budur

3 günlük tatil ilaç gibi geldi resmen. Dün İstanbul'un 4 mevsimini birden yaşadım. sabah ablamların oraya gittim, giderken yağmur yağıyordu. İlerleyen saatlerde Florya'da güneş açtı ve hava süper oldu. 5 sularında eve dönerken zeytinburnunda sagnak yagis, kadikoyde ahmak islatanla karsilaştim. dedim istanbulun 4 mevsimi bu olsa gerek.
Akşam Paşalimanı denen yerden çıktık yola. Tekne'de EM yemeği. Şansımıza hava düzeldi, gece keyifli geçti. 2 çıtı pıtı çıtırımı alıp döndüm eve.
Sabah çıtırlarımla FB parkında kahvaltı yaptık. onları Sultanahmet'te grubun kalanına teslim ettikten sonra Hande ile dans pratiğine, ordan da İkea'ya gidip eve döndük.
Şimdi TV karşısında yine uçup giden 3 günün ardından bakakalmış durumdayız.

2 Mayıs 2009 Cumartesi

bu ne biçim hava yaaa!!!

Perşembe akşamı lise dönemdekileri bize çağırdım. Amaç coupling izlemek. Ancak hepitopu 7 kişiydik, kendimizi alkol ve aburcubura verdikten sonra oturup izlemeye başladık. Kahkahaların bini bi para. Arada mola verip muhabbet, ardından yine dizi. aslında sabaha kadar maraton yapacaktık ama erken pesedildi. 2 gibi millet gidince ben de ortalığı toparlayıp yattım.
Hande'yle cumayı pinek günü ilan ettiğimizden öğlene kadar uyuduk. Sonra sallanarak kahvaltı yapıp 2 sularında yürüyüşe çıktık. Meğer o saat çok hatalı bir saatmiş. Yarım saat sonra beynimiz pişince akşamüzeri tekrar çıkmak üzere eve döndük. film izledik felan derken saat 6 oldu. Tam hazırlandık çıkıcaz, bir baktım dışarda yağmur var!!! aaa felan diye kaldık pencere kenarında. sonra biraz yavaşladı yağmur, hadi dindi diyerekten yağmurlukları alıp düştük yola. İndik deniz kenarına, yağmur hafif hızlandı ama hala çok güzel ve huzur verici görünüyor, boşver yaa devam dedik. Ancak 10 dakika kadar sonra yağmur harbi ıslatan moda dönmüştü. Bizim de eşofmanlar suya batma formatına geçmeye başladı. Apartmanların vs arasından kendimizi caddeye atıp güç bela bir dolmuş bulduk. Caddeye inip bir cafe'ye attık kendimizi. 8'e kadar kahve içip muhabbet ettikten sonra ben dans dersime, Hande eve yöneldik.
Dans dersinden sonra Erdem'le bir parti daha kahve içip eve döndüm. Yediğim onca aburcubur ve kahve sonucunda bütün gece yatakta debelenip durdum:( yine de şu ekstra 1 gün tatil süper iyi geldi ne diyim.
Bugün akşam bölümün kuruluşunun ve EM'in 40. yıldönümü yemeği var. TürkiyEM:) Türkiye'nin bilimum bölgesinden 261 ODTU EM mezunu toplanıyoruz. Her dönemden mezunlar biraraya gelicek. Çok heyecanlı bir organizasyon olacak. Yemek sonrasında 2 tane son sınıf öğrencisi çıtırEM misafirim olucak akşam. Çok komik ama resmen heyecanlandım:)))