Sayfalar

31 Aralık 2009 Perşembe

Sabah sabah

kendime çok güldüm. Önce dün koştur koştur gidip aldığım ofis hediyelerini evde bırakıp geldim. (Ofise hediye aldım dediğime bakmayın, daha çok kendime çalıştım:DDD). Farkedince kendime iyi bir söylendim. Sonra kahve yaptım, bu arada tlf elimde. Hüseyin geç kalmıştı onu aradım. İçeri geldim. Biraz zaman sonra bir mail geldi herhalde ki derinden mesaj sesini duydum. Bakındım tlf yok. Mutfağa gittim, diil, öbür odada yok vs. Allah allah daha demin elimdeydi. Çanta, mont cepleri falan ı-ıh... Sonra çaldırdım telefonu, odamdaki dosya vs dolabından çıktı??? Yani hangi arada derede o dolabı açtım da koydum, ve neden oraya koydum?:))) (bunları yazarken dolabı neden açtığımı hatırladım ama hala telefonun neden orda olduğu meçhul!).
Dur daha bitmedi, sonra kendime kahve almaya mutfağa gittim. Bir yandan da dolabı açıp kahvaltı için peynir çıkardım. Sonra elimdeki kahve makinasının haznesini buzdolabına koymaya çalıştım!!! Elimdekini sığdıracak yer olmadığını görünce ayıktım ve bastım kahkahayı:))))
Geçen de pilava yağ, yemeğe tuz koymayı unutmuştum. Hani tuz ekersin de yağsız pilav...
allahım kesin alzheimer olacak benim sonum!!! aksam yemeklere tuz yerine şeker falan atmam inşallah:)

29 Aralık 2009 Salı

2009'un son demleri

2009 da bitiyor. Gene neredeyse boşa geçmiş bir yıl. Mutluluklar da var ama yıla damgasını vuran başlangıcı ve bitimindeki üzüntüler. Aynı şeyleri tekrar yaşamamak adına radikal kararlar almaya çalışıyorum şu anda.. ama göründüğü kadar kolay değil aslında. Karar alma kararı bile zor ki karar almak ve uygulamak... hele bir de korkak ve salaksan:) bak salak olduğumu bile kabul ettim resmen... olay gereken cesareti bulmakta demekki:)
bana ters aslında ama 2010'dan umutlu olasım geliyor. Sonra diyorum ne farkı olacak bu yıldan ya da bir öncekinden... hele de benim kafa değişmedikçe... somut bişey arıyorum yardımcı olacak ama onu da göremedim.
Pozitif düşünmeyi denesem... ne zaman pozitif olsam ya abartıp hayallere kapılıyorum sonra yüzüstü çakılıyorum, ya da kısa sürede sonuç alamayıp mutsuz olup yine umutsuzluğa dönüyorum... evet yine herşey benim heyecanımdan, aceleciliğimden, sabırsızlığımdan...
neyse bu sene yeni bir girişimde bulunalım. radikal kararlı veya değil, 2010'dan umutlu olalım, güzel şeyler bekleyelim, yaşasın olumlu düşünce gücü:))

28 Aralık 2009 Pazartesi

Gerginlik

Sabah işle ilgili bir gerildim, resmen mideme ağrı girdi. Hazırladığımız bir rapor vardı, 1-2 gözden kaçırdığım nokta olmuş. Sonucu çok değiştirmese de rakamlar revize edilecek ve varsayımlarda tutarsızlık olmuş. Resmen başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Hem hata yaptığım için hem de altına imza atanların sorumluluğu işte. resmen mideme vurdu. İlk defa böyle bişey yaşıyorum. Şimdi bir yandan yaptığım hatayı düzeltmeye çalışıyorum bir yandan mide ağrısından kıvranıyorum:((
Akşam da apartman toplantısı var. Bakalım benim ve alt katın ev sahibi gelecek mi? keşke adamın telefonunu silmeseymişim. Bazen çok salakça hareket edebiliyorum... Höfff... al sana çifte dert...

27 Aralık 2009 Pazar

Bir sene daha...

Bir sene daha geçti babacım senle ayrılalı beri... Seninle paylaşamadığım bir koca sene daha. Ne üzüntüler azaldı sensiz ne mutluluklar tam oldu, hala içim buruk, hala bişeyler eksik...
Kafamda dönüp duran ses sustu artık babacım. Her soluk aldığımda, her adım attığımda hançer gibi saplanan "babam öldü" yankıları sustu artık beynimde...
Ses sustu babacım ama yokluğun hala kocaman, hala bişeyler eksik, sen eksik...
Bayramlardan, yokluğunu hatırlatan herşeyden daha bir nefret eder oldum babacım, kaçmaya başladım hepsinden. En çok da yokluğundan kaçtım babacım. Adını anmaya, konunu açmaya korkar oldum. Anıların yumruk olup oturdu boğazıma, yutkunamadım, gözyaşlarım sel oldu, durduramadım, kaçtım...
Senden kaçtım, hasretinden kaçtım babacım bu sene. utandım kaçmaktan ama engel olamadım. Sensizliğe dayanamadıkça senden daha çok kaçtım.
Kaçarsam karşıma çıkmazsın sandım... yanıldıkça daha derine daha uzağa kaçtım, kaçıyorum...

25 Aralık 2009 Cuma

Yılbaşı

Yılbaşı depresyonuna girmek üzeyim. Ya da son dakika müdahalesi olmasa girecektim muhtemelen. Kaç gündür zaten ruh halim çok olumsuz ve kendimi kötü hissediyorum. Yılın bu dönemi ister istemez olumsuz etkiliyor beni. Üzerine bir de yılbaşı binince... Yılbaşı da bayram gibi işte, mutlaka bir kutlama özel bişey yapılacak ya... mutlaka o akşam güzel geçmek zorunda ya.. lüzumsuz bir baskı oluyor insanın üzerinde işte.. Ben de sağıma baktım ailesiyle, soluma baktım eşiyle sevgilisiyle, arkadaşlarıyla... daha bir depreştim işte. Böyle zamanlarda yalnızım krizi daha bir bastırıyor nedense.
Neyse ben de sonunda korkunun ecele faydası yok, benim gibi yersiz yurtsuz 3-5-10 kişiyi evde toplayayım bari de biz de kendi keyfimize bakalım dedim. bi cesaretlensem sayıyı da artırırım ama... du bakalım:)

23 Aralık 2009 Çarşamba

Hemen!!!

Farkettim ki hayatımda bişey olacağı zaman hemen olsun istiyorum. Ne olduğu hiç önemli değil, hemen olsun. Acıktım mı, hemen yemek yiyeyim; beğendim mi, hemen alayım; istedim mi, hemen elde edeyim:) zaman kaybetmeye, beklemeye aslında sabretmeye hiç tahammülüm yok. Hemen olsun hemen, şimdi... Belki de yaşadığım hayal kırıklıklarının çokluğu ve derecesi de bundan kaynaklanıyor... belki çok düşünmeden atladığım, hemen olsun istediğim için... hemen, şimdi:))) burcumdan mıdır nedir:)))

21 Aralık 2009 Pazartesi

Bir de..

Bir de teknede ya da bir ormanda geceleyin yatıp yapay ışıklardan uzak, yıldızla dolu gökyüzünü izlemeyi özledim... dogayı, doğayla başbaşa olmayı özledim...

Kar özlemi...

"Kar"ı özledim... Lapa lapa yağan, herşeyi örten, insana huzur veren bembeyaz "kar"ı. Pencereden bakıp beyaz bir örtü görmeyi, kokusunu içime çekmeyi, karın yağışını elimde sıcak bir kahveyle izlemeyi özledim. En çok da gecenin sessizliğinde ayaklarımın altında ezilen karın sesini duymayı özledim.
"Kar"ı özledim. sokak lambasının ışığından lapa lapa yansımasını, yeryüzünü örtmesini, yürürken üzerinde iz bırakmayı özledim.
Ağaçların kar altında agırlaşan dallarını, kar altında kalmış ormanın nefesimi kesen görüntüsünü, bana verdiği huzuru ve mutluluğu, ağaçların altından geçerken karların tepeme dökülmesini, mutlulukla çığlık atmayı özledim.
Karların ortasında çocuklar gibi debelenmeyi, yıllara meydan okurcasına kartopu oynamayı, kardan adam yapmayı, burnuna havuc takmayı özledim.
Karı özledim... yağ artık...

20 Aralık 2009 Pazar

Evvel zaman içinde

Günlüklere dalıp da yüzeye çıkardığım anılar, derinliği unutulan dostlukları hatırlattı bana. İşte dün gençliğimde büyük yer kaplayan ama yıllardır görmediğim bir dostla, Elif'le buluştum ben. Tahmin edeceğiniz gibi 10 senedir değil 10 gündür görüşmemiş modundaydık ikimizde. Önce anılardan bahsettik, lojmandan, arkadaşlardan. minik komik itiraflarda bulunduk birbirimize yıllar sonra:) birkaç saate geçen 10-15 seneyi sığdırmaya çalıştık. kaybedilenlerin acısını paylaştık. Ne zaman akşam oldu, saatler nereye kaçtı anlamadık. Anımsadık, anlattık, güldük:)
Güzel bişey arkadaşlık, dostluk... Hele böyle beklemediği bir anda tekrar gülümsediğinde:)

17 Aralık 2009 Perşembe

Sakin modu

Son zamanlarda bol bol yazmaya başlamıştım, duruldum nispeten. Belki yoruldum ben de koşturmaktan, sonra onları aktarmaktan. Bir yandan da... neyse bir yandanı sonraya bırakalım.
Haftasonunu anlatmışım zaten. Ondan beridir de öyle ahım şahım bir olay yoktu. İş yoğun, nispeten geç çıkıyorum akşamları. Pts 11 gibi çıktım, salı derse gitmek için 7:40 sularında. Uzun zamandır ilk defa bu dersin sonunda hep birlikte kahve içmeye gittik. Gecenin 11'inde ne kadar akıllıca bir eylemdi bilmem tabi ama grubun kaynaşması adına bence güzel bir hareketti.
Dün internations toplantısı vardı Ulus 29'da. Bu seferki toplantının ek özelliği hem yılbaşı hem de gelirin biyerlere bağışlanacak olmasıydı. Katılım oldukça yüksekti aslında ama ben stratejik bir hata yaptığım için Ebru, ben ve Gökhan biz bize takılıp geceyi muhabbet ederek geçirdik. Olay networkingden öte birlikte bara gitmişiz tadında geçti:) Çekilişte ise Gökhan bir yemek kazanırken Ebru ve ben avcumuzu yaladık. Birara Gökhan'ın elinde kazanan numarayı alıp yemeğe Ebru'yla gitmeye niyetlendim ama sonra kıyamadık:)
Bugünse bir süredir üzerinde çalıştığım raporun sonucunu anlatmaya gidecektim. Sabah biraz gerilmiştim ama gayet gereksizmiş, pıtır pıtır anlattım geldim.
Yorgun hissediyorum kendimi... bıraksalar günlerce patates çuvalı gibi kıpırdamadan yerimde kalırmışım gibime geliyor:)

14 Aralık 2009 Pazartesi

Fotolar

Doğumgününüden iki foto daha geldi, koymasam çatlarım:))))

13 Aralık 2009 Pazar

haftasonu

Hep aynı başlıkları atıyorum ama yaratıcılığım da bir yere kadar napayım:PpP
Cuma akşamı Raşel'in doğumgünü partisi vardı. Öğlen gibi tadım yok diyerek yan çizmeye çalıştım ama gelen tepkilerden gitmeye karar verdim. Akşam eve geldikten sonra hazırlanıp sürünerek gittim Beyoğlu'na. Parti oldukça kalabalıktı, ben sadece 5-6 kişiyi tanıyordum. Biz de kendi aramızda eğlendik. Raşel 50. yaşgünü olduğu için bayağı titizlenmiş, gece boyu maskeler, ziller tefler dolandı ortalıkta. Bu arada mekanın fotocusu aşağıdaki fotoyu çekmiş, bayıldım resmen: sırf bu foto için bile gitmeye değermiş:P
Cumartesi gündem yoğun diye geceden erken ayrıldım. 2 gibi eve varmıştım. Güya saati kurup yattım. Cts sabah 9:15 kalkış, 11'de yeşilköy international'da randevum var, 12:30 da ise Beykoz'da dersim. Yetişmek imkansız görünse de ben iyimserim:) Neyse sabah böyle keyifli keyifli uyandım saate bir baktım 11:04!!!! Nasıl yaa diye dehşet içinde saati kurarken "weekdays" opsiyonunda bıraktığımı farkedip dehşete düştüm. alelacele hastaneyi aradım, pek memnun olmadılar ama yapacak bişey yok tabi. randevu haftaya ertelendi, aynı macerayı haftaya yaşayacağım.
Derste 3 öğrenci vardı, katılımdaki düşüşü hava soğukluğuna vermek istemekle birlikte çocuklar sıkılıyor maalesef:) ben çocuk eğlendirmek konusunda özürlü bir insanım:(
Ders sonrası hava soğuk ve yağmurlu olduğu için kendimi eve zor attım. Akşam da Ufuk ablanın gelmesi şerefine ablamlara gittim.
Bugün güne Florya'da başlayıp evde noktaladım. Bir de tabi arada ofise uğrayıp bazı işleri tamamladım. Şimdi evdeyim, aşağıdaki gene coşmuş durumda, birilerine sayıp duruyor... Ben artık espriye vurdum işi, eğleniyorum:)
Yoğun bir hafta bekler beni...

10 Aralık 2009 Perşembe

Yav bi içim sıkıldı dedim, hem burdan hem face'den çok tepki geldi, ben de kıştladım sıkıntıyı:)))) Amaaan dedim ben de, sıkıldığına değer mi şu hayat, boşver, önüne bak:)
İki gündür bizim komşu da sakin, bağırıp çağırmıyor. Dün eve gidince ev sahibini arayıp durumu anlattım. Adam sağolsun ilgileneceğini söyledi, biraz daha rahatladım.
Bu arada bizim apartmanın eğlencesi bolmuş aslında. Benim delinin altında da özürlü bir kızcağız var, o da bağırır ama sesi bana az geliyor, zararsızdır. Sonra bir teyze var sokaktaki tüm kedileri besleyen. Görseniz bizim apartmanın civarındaki kediler yakında koyun formatına gelecekler. Meğer bu teyzemin evinde de 16 kadar kedisi varmış!!! Apartmanın o tarafındakiler de kedilerin ciyaklamasına uyuyamazmış:))) Eğlenceli apartmanız vesselam:)

9 Aralık 2009 Çarşamba

Nedendir...

İçimde bir huzursuzluk var bugün neden bilmiyorum. Sanki kötü bişeyler olacakmış gibime geliyor... Şu salak adam çok huzurumu kaçırdı, eski huzursuz günler geldi aklıma, belki onun etkisi, bilmiyorum... Eskiden de eve giderken 'bakalım bugün ne maraza çıkacak' diye stres olur, resmen ayaklarım geri geri giderdi. Şimdi de benzer bir psikolojiye büründüm... Gerçi dün akşam sakindi, ses çıkmadı. Ama heran çıktı çıkacak psikolojisi bile insanı yormaya yetiyor sanırım.
Üzerine işler de biraz yoğun ve stresli. Kaçış noktası bulamadım sanırım kendime:) Neyse bu da geçer, olumlu yönden bakmak lazım. Ya da hayatımdaki olumlu duyguları ön plana çıkarmak lazım:) Think pozitive:)

7 Aralık 2009 Pazartesi

Ev alma, komşu al

Dün akşam eve dönerken baktım alt kattan yaşlıca bir teyze çıkıyor. dedim burada mı oturuyorsunuz. evet dedi. ben de çok rahatsız olduğumu falan söyledim. Bütün gece bağırıyor, küfrediyor, huzurum uykum kalmadı falan dedim. Kadın benden dertli. Kendi oğluymuş, baba da kanser hastanede yatıyormuş. Birkaç gün idare edin, baba çıkınca toplar dedi. iyi de kesin çözüm değil. Adamın ruhsal bozukluğu varmış. Herkesi kendine tehdit görüyor, bağırıp korkutmaya çalışıyor dedi. Kadını seni öldürücem diye tehdit ediyormuş sürekli. Geçen geceki olay 'beni zehirlemeye çalışıyorsunuz' davasından çıkmış sanırım.
Hastaneye yatırmak istemişler ama sistem öyle işliyor ki kendi rızası olmadan almıyorlar dedi. Kadın benden çaresiz gibi. Şahitlik edin nolur belki işe yarar vs. konuşması geçti. Sürekli bağırıp çağırıyor, küfrediyor, korkuyorum deyince kadın da "kapınızı falan açmayın" kızım dedi. Benim huzur iyice kaçtı ne yalan diyim. Eve gidip alarmı falan iyice kontrol ettim.
Dün gece dikkat ettim hakikaten kendi kendine konuşuyor. Sürekli karşılıklı diyalog halinde. Gece de aldığım tıpayı kullandım. O da sürekli insanı rahatsız ediyor, arada çıkardım, bağırınca geri taktım falan.
Huzur muzur kalmadı resmen. Eve giderken içimi korku sarıyor. Eskiden mukaddes varken eve giderken bu sefer nasıl bir maraza çıkacak diye gerilirdim, nerdeyse o hallere döndüm. üstelik bu sefer yalnızım da... neyse look strong. as always...

6 Aralık 2009 Pazar

Komşu hakkında yeni bilgiler

Dün gece komşu cümbüşü yine devam etti. Bu seferki sinir bozucu değil uyanık tutan cinsten. Gecenin 2si gibi adam önce Beşiktaş'a küfretmeye başladı. Sonra hızını alamadı cimboma giydirdi. haaa, demekki fenerli... bütün beşiktaşlı ve cimbomluları öldürmek istedi. sanırım yanında bir adam vardı, tanıdığı birkaç beşiktaşlıyı hatırlatmış olmalı ki öldürme havuzunu tanımadıkları ile sınırladı. bu arada bağırtı ve küfür hat safhada... ara ara sakinledi, fenere yenildi diye söylendi falan. sonra sabah da bir dergi mi arıyordu neydi.. sanırım bu adam gece hiç uyumuyor... sakat da bir tipe benziyor. korkuyorum valla...

Ayca'nin doğumgünü

Bu haftaki ziyaretçim Ayça idi. 2 ay öncesinden başlayarak ancak bu haftasonunu -ama büyük bir şans eseri doğumgünü haftasonunu - ayarlayabildik. Neyse sonuçta zoru başarıp cuma akşamı kavuştuk.
İlk hedef Ikea. Almak istediği 1-2 şey varmış, benim zaten canıma minnet. Gidip 1-2 saat dolandık, bişeyler yedik. Sonrasında uzun zamandır yapmadığım aktivite salsa gecesi planları. Ancak biz geç kalınca ve yolda da Barış arayınca, hadi gelmişken onu da göreyim diye rotayı Beyoğlu'na çevirdik. Tabi önce bir 5 dakka Otantik'e uğradık. Çok boş geldi ve çıktık. Kızın kursağında kaldı dans gecesi:(
Neyse sonuçta Beyoğlu'na gitti. Barış'ın gelişi uzayınca biz ilk gördüğümüz bira ilanlı yere dalıp bişeyler içtik. O arada yorgunluğu ağır basan Barış'ı istiklal eziyetinden azad edip kendimiz biraz dolanıp eve döndük.
Cumartesi programı biraz daha doluydu. Kalkıp kahvaltıya Beylerbeyi'ne gittik. Geçen Özge geldiğinde Aylin götürmüştü bizi oraya. Ben o zamandan beridir kahvaltısına hastayım, her geleni sürüklüyorum resmen:) Bu olaydan Ayça da nasibini aldı. Ardından İstinye Park'a gidip dolaştık. Ben güya alışveriş sezonunu kapamıştım ama sezon bana kapanmamış:))) İstinye çıkışında Nişantaşı'nda biraz dolaşalım dedik ancak Karmen beni yüzüstü bıraktı. Uydu bağlantısını kaybetmesi ile ben ufak bir panik yaşadım. Ben panikleyince Ayça gerildi falan. Neyse biz bir şekilde Nişantaşı'na gelmeyi başardık. 1-1.5 saat de orda dolandıktan sonra Asmalı'daki House Cafe'de akşam yemeğimizi yemeğe gittik. Günü biraz yoğun yaşadığımızdan sanırım ikimiz de yorgunluktan bayılmak üzereyiz. Güya yemek sonrası alemlere akacaz ama ikimizin de hali yok. Hadi dedik eve dönelim:) Yemekten sonra gayet bindik arabamıza, geldik evimize. DVD'ye coupling attık. 2. bölüm sonunda ikimiz de uyuklarken ve saat daha geceyarısı bile olmamışken yataklara doğru uzadık:)
Bugün henüz meçhul. Adaya gidelim demiştik ama hava yağışlı. Bakalım ne yapıcaz...

4 Aralık 2009 Cuma

Yapmak vs yıkmak

sevgi emek ister... Bir insanı sevmek, gerçekten tanımak için hem emek hem zaman gerekir. Bazen gözünün önündekini göremezsin, ya da görmek istemezsin. Engeller vardır görüşünü bozan. Sonra artık engeller bile silikleşir, daha fazla görülmez olamaz. Bunca zaman görmek istemediklerin bir bir dikkatini çekmeye başlar. Şaşkınlık içinde kalırsın. Sonra dehşete düşersin, belki korkarsın. Korkuların içinde bir ışık yanıverir, sımsıcak, içini ısıtan, aydınlatan. Korkuyu umursamazsın. Tam buldum evet derken, tüm engellere rağmen mutlu olmayı isterken, bir panik havasına girersin. Ne yapacağını veya ne düşüneceğini bilemezsin. Heyecanın çelişkilerinle kamçılanır, benliğine yansır, tepkiler karışır, istemeden saçmalar, çelişkili davranışlar sergilersin. Sen ne kadar istesen de işte o anda başlamıştır yıkım. Dalgaların kayayı aşındırması gibi, yavaş yavaş aşınmaya başlamıştır yıllar yıllar süren birikim. Hissedersin, paniklersin ama bilemezsin ne yapman gerektiğini. yaptığın herşey süreci hızlandırır sanki. Umutsuzluk kartopu gibidir. Minik başlar, inanılmaz bir hızla büyür, çığ olur. O ilk umutsuzlukla adım atmaya çalışırsın ama çekinirsin, sonra... sonra oluşturduğun çığın altında kalır sen de çekilirsin kabuğuna. Ne kadar istesen de korkarsın, çekinirsin. Sen de teslim olursun, dalgalara bırakırsın kendini... Dalgalar artık seni de çarpar kayaya, aşınıp giderken bakakalırsın kayanın silüetine...

3 Aralık 2009 Perşembe

Ne kötü bir geceydi...

Dün, çok kötü bir gece geçirdim. Aslında akşamı biraz garip ama keyifliydi. Sohbet, alkol, bir nebze mutluluk vs. Geceyi uzatmak adına 2:30a kadar tv bile izledim resmen. Ne olduysa ondan sonra oldu zaten. Yattım yatağıma, tam uykuya dalmak üzereyim, bağrışmalar duymaya başladım. Önce ne olduğunu anlamadım. Sanırım alt katta gerçekleşiyordu olay. Pencereden ışık görmeye bile çalıştım ama göremedim. Gecenin 3'ünde nasıl bir bağırış, yakarış... İç paralayıcı bir modda başladı ve sürekli devam etti. O kadar sinirim bozuldu ki önce biraz oturup bekledim. ama yorgunluktan oturamadım bile. sesler oturma odasına daha az geliyordu, orda yattım bir süre. sabah 6ya doğru bu sefer oraya taşındı. bu sefer tekrar odama kaçtım. 1-2 saat anca uyudum sanırım. sesler gene başladığında ben de sersem moddaydım. Ne uyuyabildim, ne dinlenebildim. Üstelik sinirlerim de feci bozuldu. Çok iç parçalayıcı idi bağrışlar, kendimi gerçekten kötü hissettim. Sesler devam ederken kaçtım resmen evden. Bu gece de devam ederse ne yaparım allah bilir...