Sayfalar

4 Ekim 2010 Pazartesi

Cumartesi ve Abant

Yine trafik yoğundu bu hafta. hem mecazi anlamda hem de gerçek anlamda.
Cumartesi günü advanced kursuna gittim. Saat 10 gibi başladık derse, eskiyi biraz tekrar ettik, dalış püf noktaları nelerdi vs. sonra advanced olmak için tercih edeceğim dalış tiplerini belirledik. ben batık, ileri düzey yüzerlilik, akıntı ve gece dalışı tercih ettim. 29 ekimde kemere dalmaya gidicez muhtemelen, orada hangisi denk gelirse onları yapıcam artık. Bayağı da heyecan yaptım aslında. Bir de navigasyon var, su altında pusula ile yön bulma olayı. ya ben zaten ilk seferinde de nefret etmiştim, şimdi de gerildim resmen. ama Can (hoca) gerilecek bişey yok yaparsın diyor.
Kursun sonrasında kısa bir mesai arası verip saat 5 sularında masaja gittim. bir iyi geldi ki anlatamam. gerçi kulunçların benimle aynı ruh halinde değil muhtemelen ama yapacak bişey yok malesef. Masajın devamında ise kuaförde fön ve manikürle günü tamamladım.
Pazar sabahı erken kalkacağım için cumartesi gecesini evde tv izleyerek geçirdim. Adam sandler'ın bedtime stories isimli bir filmi vardı. Eğlenceli bir filmdi, onu izledim. gerçi sanırım ruh halim henüz düzelmediği için filmde bir yandan eğlenirken diğer yandan "öf içim sıkıldı, biran önce bitse" moduna girmiştim. Neyse sonuç olarak film bitti ben de 11 gibi girdim yatağa.
Pazar sabahı koğuş kalk saat 8:30!!! uykumu almıştım gerçi, kalktım. bir yandan hazırlanırken diğer yandan su kaynatıp termosa çay koydum. üstümü giyinip arkadaşlarla buluşmak üzere kapıya çıktım. hedef: abant. Lise sınıfı ile abantta günübirlik bir piknik planımız var. Ankara İstanbul orta nokta olsun diye abant seçildi. bir önceki buluşmamız da sünnet gölündeydi.
Önce 9:30 sularında İstanbuldan hareket eden 3 araç TEM'deki OPET'de buluştuk. Ardından Abanta doğru yola çıktık. Biz güzel güzel giderken birden trafik durdu. Meğer önümüzde 5 araç birbirine girmiş. yarım saat böyel gıdım gıdım gidince artık dayanamayıp karayollarını aradık. biz daha merhaba demeden adam "orda kaza var, tek şeritten akıyor" dedi. hani nerede olduğumuzu bile sormadı:) neyse gerçekten de biz kazaya ulaştığımızda araçları çekicilere yüklemişlerdi, 5 araç da dağılmış. Yani kardeşim güvenlik mesafesi diye bişey var!!! Bence kaza yapanları bir de dövmek lazım. hele de öndekinin tamponuna yapışan manyakları! onların yüzünden yüzlerce araç saatler kaybediyor, boşa giden kaynaklar da cabası.
kaza sebebiyle beklerken de komedinin daniskasını yaşadık. biz çayımızı içiyoruz vs. derken arkadaki arabadan Korhan indi, bagajı açtı, hemen ardından elinde bir tencere ile bize yöneldi. biz dehşet gözlerle "oha, yoksa dolma mı?" derken bize börek ikram etti. biz börekleri aldık, arka arabaya termosla çay gönderdik:) Halimiz çok komikti. İnci sonra anlatıyor, aradaki bir arabadan birisi "bize yok mu" demiş:)))
neyse rötara rağmen Ankara tayfası ile eş zamanlı vardık Abant'a. toplamda 10 mat-e'li, 6 eş, 4 çocuk olmak üzere 20 kişiyiz. bu arada beklenen hava durumu gerçekleşti ve yağmur yağdı. Hava da 6 derece!!! mecburen yemeği içeride yedik. biz yemek yerken dinen yağmurdan cesaretlenip yemek üzerine göl etrafında tur attık. Tabi yolu daha yarılamamışken tekrar başlayan yağmur yürüyüşümüzü daha heyecanlı hale getirdi. Eskileri yadettik, yenilerden bahsettik, sararmaya başlayan ağaçların renk cümbüşünü içimize çektik. Benim son abant ziyaretin sarırım 5-6 yıl önceydi. Sonradan gölün üzerine tahta bir köprü yapmışlar, o kadar güzel olmuş ki, sazlıkların üzerinden yürüyorsun:) köprüden geçip mutlu olduk:) Tabi bu arada ıslanan ve üşüyenler için kuruyu tercih edenlerden araç talep edip onları geri gönderdik vs. ama sona kalan 8 kişi azimle turu tamamladık:)))
Dönüş yoluna 6 gibi çıktık. Önden gidenlerden yoldaki kaza haberlerini alıp ona göre hızımızı ayarladık. Önce Berceste'de durup marketinde kendimizden geçtik. Sanırım 6 çeşit peynir aldım. Bir de bal, reçel ve sucuk:) Oyalanmasına oyalandık da yol tamiratını gözardı etmişiz. 3 şerit yolun 1 şeride indiği o kabus bölgede 1 saat kaybettik. dur kalk, dur kalk, arabayı kullanan ben olmamama rağmen ağlamak istedim resmen. eve vardığımda saat 22:30 civarıydı. Nasıl yorulmuşsam önce koltuğa yığıldım, yarım saat sonra da yatağa kaydım.
Keyifli bir gündü. Tüm soğuğa, yağmura, trafiğe rağmen, eski dostlarla, sevdiklerine olmak güzel bir duygu. onları yanında görmek, görüşmeden geçen zamana rağmen eksilen birşey olmadığını hissetmek:))) iyi ki varlar:))))

0 yorum: