Sayfalar

2 Ekim 2010 Cumartesi

kalpten girip hayvandan çıkabilmek de bir marifet:)

Ne kadar komplike yaratıklarız. her organ birbirinden bağımsız çalışıyor, yetmiyor bir de tezatlık yapıyor adiler. özellikle duygusal konular söz konusu ise. Kalp ve beyin diye ikiye ayrılmış niyeyse. veya kalp ve mantık. kalp aşka sevgiye hasıl olmuş, beyinse mantığa. sanırım beyniyle düşünen muhakeme yapabilen varlıklar olduğumuz için. sonuç, işte ikisi çatışabiliyor. ha nasıl ikisinin çatıştığı durumlar oluyor, işte o işte bir bokluk var demektir. eğer kalbin de beynin de sana aynı şeyleri söylemiyorsa kaçacaksın kardeşim o ortamdan.
bir de tabi diğer açısı var. başından bir olay geçiyor, beynin mantığın üzülmeye değmeyeceğini söylüyor ama işte kalbin dinlemiyor. ya da mantığın duygularına söz geçiremiyor. saçma sapan insanlar için saçma sapan üzüntüler çekiyorsun. keşke duygularımıza hükmeden bir panel olsa da tuşlara basarak açıp kapatabilsek, ya da programlayabilsek. keşke objektif olmayı başarabilsek. aynı durumda olan bir başkası için yazabildiğimiz reçeteyi kendimize uygulayabilsek. keşke acılarımızı resetleyebilsek ve tekrar tekrar yaşayıp duygularımızı tazelemesek. aşk meşk işlerini hak adalet kavramlarında soyutlasak, sorgulamasak... neden aramasak. tekrar tekrar canlandırmasak her anı. ayıyı inine, domuzu kendi pisliğine gömüp uzaklaşabilsek onlardan. hayatımıza giren her hayvanın ısırık izi kalmasa üzerimizde. ya da tüm hayvanlar aynı olsa da nerden saldırabileceğini bilip kendimizi koruyabilsek, her seferinde çözene kadar savunmasız kalmasak, yeni bir yara almasak. 

0 yorum: