Sayfalar

18 Ekim 2010 Pazartesi

şanslı bir şansızlık benimkisi...

Bazen bahtsızlığımın içinde şanslı bir insan olduğumu düşünüyorum. belki de şanslı olan ben değilim, bizimkiler.
Anne malum erkenden gitti. 14 yaşındaydım, hayal meyal hatırlıyorum. zor bir dönem geçirdi. çekti aslında kadıncağız ama ben çok anlamadım. bizim salaklar benden sakladıkları için olayların pek farkında değildim. ben iyileşecek diye beklerken olup bitti herşey. benim hatırladığım 3 aylık bir dönem. öncesi de varsa ben bilmiyorum.
sonra babam... ameliyattan sonraki 2 haftası zor geçti, uyuyamadı, yiyemedi vs. ama gene de elden ayaktan düşmedi. gece yatağına yattı, yarım saat sonra uykusu ebedileşmişti. acı çekti mi bilmem ama sessizce, sürünmeden, huzur içinde öldü bitanem.
Ne kadar lanet etsem de onu benden alana; süründürmediğine, acı çektirmediğine, en çok da yatalak/kötürüm vs kalıp başkasına muhtaç olmadığına şükrediyorum. çok temiz öldü babacım. ölümünü çaresizce beklemeden, acısını dindirememenin çaresizliğini yaşamadan, temizcecik göçüp gitti bu dünyadan.
Bir yandan hastalıktan sürünen, ölümü bekleyen insanlar dururken henüz sapasağlam olanların gidivermesine hala sinirleniyorum. diğer yandan o duruma düşmedikleri için seviniyorum.
bu yazıyı neden yazdım derseniz, facebook'tan bir arkadaşın sessiz çığlıklarını gördüm bugün. annesinin hastalığı, umutsuzluğu, ayakta kalma mücadelesi... ne zor bir durum çaresizlik... boşuna dememişler çaresiz dertlere düşürme diye...
dua etmiyorum artık, dua etmeyi bırakalı bir müddet zaman oldu. o yüzden allahtan bir beklentim de kalmadı. herşey nasılsa olacağına varır. ama inananlar, beklentisi olanlar için acısız, temiz ölümler diliyorum. hepimiz için. hem kendimiz için, hem de geride kalanlar için...

0 yorum: